Allahtan başka yaratıcı olmaması, “LA İLAHE İLLA HU” kelimesi, Yani tevhid, “Ayetel kübra” dır ve Allahın en büyük delilidir.
İspat ne demektir:
İspat kelimesi, kök - dayanak bulmak anlamındadır. Allaha dair ispat istemek, Allahın kök ve dayanağını sormaktır. Halbuki; onun ispatı, zaten ancak kendisidir. O, “kıyam bi nefsihi” yani kendiyle kaimdir. “Var olmak – Vücud” vasfı, onun zaten kendi-zati sıfatıdır. “Var olmak” kavramı dahil, her kavram ondan kaynaklanır, ancak ondan dayanak ve kök bulur.
Onun varlığını sorgulamak, “var olmak” kavramını onun üzerinde bir kavram zannetmektir.
Halbuki O, bu yüce kavramın dahi üstündedir ve bu kavram ancak onun vasfıdır. Bu kavram, ondan “ayrı”bir kavram değildir ve onun “üstünde” bir kavram değildir.

EHAD: Tek – Bir demektir. Allah; eşi, benzeri, “misli olmayan tek” bulunduğundan ona nispetle EHAD ismi, aynı zamanda HAD’siz Hudud’suz (sonsuz sınırsız) TEK - bir demektir.

SAMED: hiçbir şeye ve kavrama ihtiyacı olmayan fakat her şeyin ve kavramın ONA ihtiyacı bulunan demektir. Böylece O, her şeyden tam bağımsız yani MUTLAK tır. Ehad, Samed ismi; Sonsuz-Tek, Mutlak demektir.

“Ahirete inanmayanlar” yaratıcı olarak Allahı kabul etmeyenlerdir. Bunlar, yaratılanları meydana getirmede KULLanılan etkenlere üretici, doğurgan, kendilerine göre yaratıcı, yani DİŞİL özellik veriyorlar. çünkü Allahın yaratıcılık makamına, muhakkak zanna dayalı başka uydurma güçler ve etkenler koymak ZORUNDAdırlar.
DİYALEKTİK : enerji üreten?! etken. Hareket, dalgalanma, döngü vs. (Lat)
ENERJİ : olayları meydana getiren güç, etken (Uzza)
MATERYALLER : meydana gelen birimler, başka şeyleri meydana getiriyor?! vs. (Menat)

Gibi çeşitli etkenlere DİŞİL yani “Üretken-Doğurgan” özellikler verirler ki; yaratılışta Allah tarafından kullanılan etkenleri, esas YARATICILAR (ilahlar) olarak kabul ederler. Tabiat ANA gibi... bunların tanrıları dişidir. DİŞİ olmak zorundadır. Ki; DOĞURSUN, yaratılanları üretsin!?.
Necm.27. "Ahirete inanmayanlar, meleklere dişilerin adlarını takıyorlar." (meleklere dişil vasıf veriyorlar)
Putperestler, uydurdukları yaratıcıların bir şey yaratmaya güçleri olmadığını, bilmediklerini, görmediklerini ve konuşamadıklarını, hatta şuursuz olduklarını gayet iyi bilirler. Fakat bunları Allahın yaratıcılık makamına koyarlar, ona denk tutarlar.
Bunlar, yarın kendilerinin de “eski PUTPERESTlerle aynı durumda” bulunduklarını görecekler ve bu büyük akılsızlıklarına YANACAKLAR. Bu, AHİRETE İNANMAMAKTAN veya ahireti olan bir yaratıcıya inanmamaktan kaynaklanır.

ERRAHMAN.

“İlk baştaki ayetler sonra gelen ayetlere anahtar olur ve sonraki ayetlerde baştaki ayetleri açıklamaktadır” dedik. Bu istikamette Rahman suresini ve ismini incelersek:

İlgili surede, RAHMAN ismini açıklayan kavramlar görünmektedir. Evvelki NECM suresinde belirtildiği gibi kabulsüzlerin “dişi” olarak vasıflandırdıkları MELEKlerin (türkçeye de dişil olarak geçmiş bulunan MELEKE lerin) Asılları-Hakikatleri bildirilmektedir. Bunlar;

1- İlim: burada öğretme, vaaz, bildirme, beyan bilgi bulunmaktadır.
2- Kudret: burada kuvvet, yani güç ve de “yapabilirlik” bulunmaktadır.
3- Denge: burada hesap ve adalet bulunmaktadır.
4-Rahmet: burada Üretim, geliştirme, genişletme, verme ve bakım bulunmaktadır.

Bunlar, HAMEL-EL ARŞ olarak bildirilen dört melek ilede ifade edilmiştir. Hamelel arş, arşı taşıyan değil, "arşın içinde" -arşın hamil olduğu melekler – özellik ve kavramlar demektir.
Bunlar; üretici, yaratıcı, doğurucu yani “dişil” melekler değil, ancak Rahmanın KULlandığı ve Rahmanın bazı isimlerini bizzat varlıklarıyla zikreden, onun ilgili faaliyetlerini yerine getiren kavramlardır. Melekut boyutunda bunlar melekler olarak isimlendirilir. Bu kavramlar, asılları olan ceberut (esma) boyutunda kendi mevcudiyetleri ile zaten zikrini yaptıkları isimlerin kendisidir.

Rahman ismindeki özellikleri toplarsak; çok ve sürekli yapan (inşa), şekil veren (halk), Yaratan (FATIR), dengeleyen (ADL), yetiştiren mahlukatı olduğu ve olacağı duruma getiren (RAB), öğreten, geliştiren (inkişaf ettiren-Kaşif), genişleten (rafi), veren (atuf), gerçeği bildiren, beyan eden, (hakkul mubin) gönderen ve beyan ettiren anlamlarını cami, sayısız NİMETLER üreten Rahmet sahibidir. (RAHİM)

Beyyine.
Bir şeyin DELİL olabilmesi için kabul edilen ölçü; Onun; Gözlemlenebilir, aynı şartlar altında tekrar edilebilir, deneylenebilir ve kayıt altına alınabilir olması gerekiyor. Bunlar, bilim ehlinin (ehli kitabın) bir şeyi kabul edilebilmesi için aradığı ve güvendiği en sağlam kıstaslar-ölçülerdir.
Yaradılış, kendi doğal ortamlarında her gün tekrarlanarak yapılmakta ve açıkça gözlemlenmektedir.
Evrende gözlemlediğimiz olgu ve olayları laboratuarlarda aynı şartları yaratıp tekrarlamak ve gözlemlemek için önce meydan - alan gerekmektedir. Bu meydan ve imkan zaten Allahtan başka kimsede yoktur. Arş, (meydan - alan - uzay boşluğu) zaten Allahındır. Sonra Allahın imkanlarına ve mekanlarına ulaşmak için uğraşmak lazımdır. Sonra yapılacak şeye dair bilgi (ilim) ve yeterli teknik (kudret) lazımdır.
17:42. “De ki: Eğer söyledikleri gibi Allah ile birlikte başka ilâhlar bulunsaydı, o takdirde bu ilâhlar, Arş'ın sahibine ulaşmak için çareler arayacaklardı.”

Necm ve Rahman surelerinin arasındaki Kamer suresindende anlıyoruzki; bugün aya gitmekle uzaya çıkan insanlık, -Allahın hükümranlık alanı olan arşa çıkan insanlık- biliyorki; ancak bilgi ve teknik ile birşeyler yapılabilir. Bilgi ve teknik ise bizzat yaratıcı unsurların kendisi değil, ancak onları Allahın izni ve imkan vermesiyle kullananlar için birer araçtır.
Kur’anı okumak demek; onun kainatı aydınlatan ışığı altında hayat kitabını okumak, düşünüp değerlendirmek demektir. Bugün arşa çıkan insanlığın geldiği son aşamada (sidretül münteha) ulaştığı bilgi ile kuranı değerlendirmek ve anlamak daha da kolaylaşmıştır. (kamer suresi: and olsun kur’anı zikir için kolaylaştırdık, düşünen yokmu?)

Bakara 26 da sivrisinek misali verilerek, önceki ayetlerde 23-24 de bildirdiği “onun benzeri bir suret getirin” ifadesiyle aslen kainatta mevcut ayetlere dikkat çekilmekte ve kitabın aslının yaşayan kainat olduğu buradan da anlaşılmaktadır.
Allahın ayetleri - delilleri olan Beyyineler, her gün ve her devirde Allahın hükümranlık alanı olan uzayda tekrarlanmakta, gözlemlenmektedir. Bunlar, “yaratılış gerçeğinin” kayıt altına alınmış kanıtlarıdır. Kur’an ise, yaradılışın yaşayan yüce kitabı olan kainatı okumaktadır. Kur’anın açıklanması demek; İnsanlığa kainat hakkında verilen bilgilerle onun açıklanması demektir. Allahın Kitabı ispat etmektedirki;
Evrende Akıl almaz boyutlarda ve inkar edilemez kesinlikte;
BİLİM (ilim) vardır. 2- TEKNİK (kudret-yapabilirlik) vardır. 3- DENGE vardır. 4- ÜRETİM vardır. Bunlar Allaha ait melek(e)lerdir.
Yaratılış, doğurmalar sonucu değildir. Yaratıcı doğurmaz, doğurulmaz. O mutlak ve sonsuz tektir. Allahtan başka yaratıcı kesinlikle yoktur ki;

Allahtan başka yaratıcı olmaması, Onun en büyük delilidir. Yani “Tevhid” kelimesi: “La ilahe illa hu” – “ondan başka yaratıcı yoktur” kelimesi; “AYETEL KÜBRA” dır.

Turgut Sak
http://sufizmveinsan.com
İstanbul -
08.01.2001

 


Üst Ana sayfa e-mail