1.Bölüm

Kuran’da çok sayıdaki hayvan türünden  ancak birkaçının ismi geçer. Arının zikredilmesine sebep nedir acaba?.. Ondaki özellikleri, isterseniz birlikte inceleyelim.

Doğada ağaç kovuklarında, kaya aralarında kolonileri bulunan arı aileleri, insanoğlu tarafından “Kovan” adı verilen yerlerde yaşatılarak, onların birçok eşsiz ürünlerinden yararlanmanın yolu bulunmuştur. Yaklaşık 40-50 yıl öncesine kadar ilkel, çoğu yönüyle kontrol edilmesi imkânsız, kara kovan denilen sepet veya sandıkların içerisinde yuva yaptırılırken, bugün bütün dünya ile birlikte yurdumuzda da istisnaları dışında,  fenni kovanlar kullanılmaktadır.

Bir kovanda bulunan arıların topluluğuna arı ailesi denir ve üç tür arı bulunur bu ailede.

1-Bey arı:
Ana arı ya da Kraliçe arı da denir. Her kovanda yalnızca bir tanedir. Tek işi, yumurtlamaktır. Arı ailesinin tamamı onun çocuklarıdır. Petek üzerinde yürüyüşünü görmenizi isterdim. İlahi bir çekicilik, güzellik, ihtişam ve vakar sahibidir!... Etrafında halka olunmuş yürürken, adeta ağzının içerisi gözlenen, her hareketi izlenen, onun için yapılabilecek olanı yerine getirmek için fırsat kollanan  gerçek bir Kral!... Sadece farklı beslenme sonucu kazandığı olağanüstü özellikleri ile, aynı noktadan start alan diğer arılardan ayrılan Ana arı 4-5 yıl kadar yaşar: hastalık, kaza, öldürülme ile karşılaşmazsa. İlk üç yılından sonrası çok verimli sayılmaz.  Gençleri parlak sarı-kahve renklidir , boyunun uzunluğu ile derhal fark edilir. Kanatlarının ucu düzgün, günde birkaç bin tane yumurta yapar. Özel gözünden çıktıktan (bir anlamda doğduktan) sonra, uçacak duruma gelince, kovandan çıkarak aşk uçuşunu gerçekleştirir . Havada iken döllenir ve bunun etkisiyle aktif yumurtlama dönemini oluşturan hayatı boyunca devamlı döllenmiş yumurta yapabilir. Yani tek döllenme ile zamana yayılmış milyon adet  döllenmiş yumurta yapabileceği düşünülürse deriz ki, harikalar dünyasına hoş geldiniz!... Bu gizemli dünyada karşılaşacağımız sayısız olağanüstülük,arıların Kur’an’da anılmalarının da boşuna olmadığının açıklamalarından biri olacaktır sanırım.

2-İşçi arılar:
Arı ailesinin esas nüfusunu teşkil eder. İyi bir arı ailesinde 50-80 bin kadar işçi arı bulunur. Sayıları 5-6 binden aşağı düşmesi durumunda kovan hayatiyetini devam ettiremez. Nüfusunun azlığı dolayısıyla  yapılması gereken işlerle gerekli koruma yapılamayacağından , dışarıdan gelen çapulcu arılar (!!!) tarafından kovan yağmalanır. Onlarda da düşenin dostu olmuyor maalesef. Koruması zayıf bir bankanın akıbetine uğrar.

İşçi arılar ;  yumurtanın petek gözlerine ana arı tarafından bırakılmasından itibaren yaklaşık yirmi günlük bir sürede çıkarlar doğum hanelerinden kendi kapaklarını kendileri kırarak!...Ömürleri ; aktif dönemlerinde yani yazın kırk gün kadar iken, kışın dört beş ay kadar yaşarlar.  Doğumlarının ilk haftasında kovanda temizlik yaparlar genellikle. İkinci haftada ; mum üretimi ve petek gözlerinin yapımı, larva hâline gelmekte olan yumurtaların beslenmesi, varsa ana yuvalarının (yüksüklerinin) yapımı ve özel beslenmesi , yabancı arıların ve canlıların kovana girmelerine engel olunması, nöbet tutma, kovan içinin ve petek gözlerine doldurulmuş lakin yoğunluğu az olan balların olgunlaşması için kovan önünde topluca kanat çırparak , vantilatör gibi hava akımın sağlanması. Ve olgunlaşan balların üzerinin bal mumu ile sırlanması. Uçuş talimlerinin yapılması , bu çağlarında yaptıkları başlıca işleridir. Ömürlerinin geri kalan yaklaşık 25-30 günlük kısmını ise , kovana polen ve nektar taşıyarak geçirir.

Hiç  arı kovanı gördünüz mü bilmem ... Yüzlerce, binlerce arı kovanı canlandıralım gözümüzde , bir yamaca dizilmiş. Her birindeki binlerce arıyı  düşünelim... Hiçbir arı başka bir kovana girmez. Hem kendisi girmez, hem giremez. İzin verilmez.

Neredeyse birbirinin aynı olan, fabrikasyon üretilmiş , aynı renge boyanmış onca kovan arasından kendininkini nasıl bulabiliyor dersiniz?...  Arılarda müthiş bir yön duygusu vardır. Bulunduğu yerin güneş ile olan açısını anında tespit eder. Yanılma payı yok denecek kadar az olmak üzere hedefi bulur. Kovanına gelir.  Yalnız, arıların İnsanlar gibi farklı , ayırıcı şekilleri bulunmaz. Kovan nöbetçileri, gelenin kendilerinden veya yabancı olduğunu nasıl anlıyor dersiniz?...
Neyse, meraklandırmayı başka bir gizeme bırakıp işin sırrının kokuda olduğunu söyleyelim. Her kovanın , dolayısıyla her kovanda ki arıların kendilerine özgü ortak bir kokuları vardır, bu koku başka hiçbir arı ailesinde yoktur. Hepsi birbirinden farklıdır. Onun için yabancı bir kovana girmeye çalışmak, hayatını kaybetmekle sonuçlanabilir.  Bir arı 5 km çevresini tanır. O kadar mesafeden polen ve nektar taşıyabilir. Mesafe uzadıkça verim azalır. Çünkü günlük sefer sayısı azalırken , riskler artar.

Bu konuda önemli bir mesele de arı kovanların yer değiştirilmesidir. Bir arı ailesinin bir yere konduktan sonra ilk işi,  kovanlarının yerinin güneş ile yaptığı açıyı tespit  etmektir.   Bu  fiil gerçekleşince kovanın yeri de sabitlenmiş olur hafızalarında. Dolayısıyla 5 km içerisinde kovan yer değiştirilince, dışarı çıkan  arılar eski yerlerine gider, kovanını bulamaz. Zorunlu hallerde kovanın çıkış kapıları birkaç gün kapalı tutularak yerlerini unutmaları sağlanır. Bu her zaman başarılı olmaz. Ancak  uzaklarda başka bir yere götürülüp, 8-10 gün kaldıktan sonra   istenilen yere taşınabilir. Bu durumda eski kayıtların silindiğini düşünüyorum.  Kovanların birbiri ile yerlerini değiştirmek tam bir savaş demektir. Yer kendilerin, ama kovan farklı olacağından, koloninin  sönmesine yol açabilecek bir sonuçla karşılaşılabilir.

3-Erkek arılar :
Kovanlarda belli zamanlarda birkaç yüz tane olabilir. Ana arının döllenmemiş yumurtasından çıkarlar. Hiçbir iş yapmazlar, kovana getirilmiş hazır balları yemekten başka. Ama haklarını yemeyelim , öyle biricik görevleri var ki, olmazsa olmaz. İçlerinden yalnızca birinin, en talihlisinin ; bir defa , kovan dışında,  aşk uçuşu  sırasında ana arıyla çiftleşip , onu döllemesi... Hepsi bu!... Ve bunun hatırına sebeplenen yüzlercesi. Ama bal mevsiminin bitmesi sırasında  elveda derler hayata. Çünkü işçi arılar önce tecrit ederler, balları yemelerine izin vermek istemezler. Bir kavgadır çıkar aralarında. Erkek arılar cüsse ve güç açısından oldukça avantajlıdırlar. Ama sayıları az. İşçilerin onu, yüzü bir olur bir tanesini alırlar ortalarına, artık Allah ne takdir ettiyse!... Kısa zamanda işini bitirirler. Kavgadan geri kalan parçalar da gençler tarafından kovan dışına taşınarak atılır.

İstanbul - 21.05.2002
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail