4.Bölüm

Önemli bir ürün de bal mumudur. Kozmetik , kimya , boya vb. alanlarda kullanılır. Yenildiğinde hiçbir sindirime uğramadan  ve bağırsaklar tarafından emilmeden dışarı atılır. Kalın bağırsaklar üzerinde olumlu etkileri olduğu bilinmektedir. Sarının tonlarındadır.

İşçi arıların kovanda kaldığı ilk zamanlarında karın halkalarından, âdeta terler gibi üretilirler. Bildiğim kadarıyla mumun sunisi yapılmamıştır. Fenni kovanlarda; tabii mumun özel işlemlerle, içerisinde bulunan yabancı maddeler ayrıldıktan sonra,   karton  kalınlığında ve üzerine petek gözleri izi basılmış  levhalar  olarak kullanılmaktadır.  Bunlar arılar tarafından kabartılır. Yeni mum ihtiyacı az olacağından, bal toplamak için daha fazla zamanları kalır. Bu ise verimi artırır. Arılar 1 kg mum üretmek için harcadıkları enerji veya zamanda 8-10 kg hatta daha fazla bal toplayabilirler.

Bir mühendislik harikası, hatta mucizesi sayılabilecek olan peteklerden de söz etmekte yarar var sanırım. Birim alanda en az malzeme kullanarak en çok depolama, ancak altıgen gözlü peteklerle mümkündür. Silindir şeklinde olsaydı, petek gözleri aralarında boşluklar kalacaktı. Dörtgen veya üçgen olsa iç hacimleri daha az olacak, üstelik daha çok mum kullanılması icap edecekti !... Her petek gözü diğerinin devamı ve büyüklükleri bir miktar farklıdır. Duvarları cm.’ nin 1/500 i kadardır. Kendi ağırlığının 25 katından fazlasını taşıyabilir.  Ortadaki tabakadan dik olarak ayrılmaz, ağzı bir miktar yukarı dönüktür. Bu, balın akmamasını temin eder. Gariptir ki, bütün bunları karanlıkta yaparlar. Demek ki  algılamak için her zaman göze ihtiyaç yoktur.

Arıların gözleri ise başka bir âlem!... 7000 kadar küçük gözlerden oluşmuş bir göz!... Bundan başının iki tarafında birer tane var. Bu minik gözlerin her biri, karşısında duran cismin bir kısmını görür. Hepsi bir araya gelince de cisim eksiksiz  olarak biçimlendirilmiş oluyor. Bu iki büyük gözden başka, alnının ortasında da üç adet tekli gözü daha vardır.

Kulakları olmadığından, sesleri algılamazlar. Uyurken gözleri açıktır. Koku alma ve dokunma organları başlarının iki yanındaki antenleridir. Tat alma organları ise dil ve bacaklarıdır. Evet , yanlış okumadınız!... Arıların  bacakları da tat alma özelliğine sahiptir. Arılar  mor ötesini algılamakta oldukça duyarlıdırlar. Yeşil ve kırmızıyı algılamazlar. Bu sayede bulutlu havalarda bile güneşi fark edip  koordinatları kullanarak kovanının yerini bulabilir.  Lâkin  yemyeşil çayırlıklar onlara grinin tonlarında görünür.
Biz neleri göremediğimizin bir farkında olabilsek!...

Arıcılığın çok önemli yararlarından birisi de  çiçeklerin tozlaşmalarına, döllenmelerine yardım ettiklerinden, meyve üretimine olumlu katkıları bulunmaktır.

Son olarak, arıların nasıl çoğaltıldığı hakkında da bilgi vermek isterim. Kovanda arı miktarı hacme göre fazlalaştığında, ana arı bir nedenle yok olduğunda, ya da yaşlandığı fark edildiğinde, işçi arılar hemen döllenmiş günlük yumurtaları bulur, onları başta anlattığımız gibi özel beslenmeye tâbi tutar. Ve birden fazla ana arı olur kovanda. Aralarında savaş çıkar. Bir kovanda asla birden fazla ana arı barınmaz. Yenilen, ki genellikle yaşlı olan ana olur, etrafına aldığı bir miktar işçi arı ile kovanı terk eder, uzaklaşır oradan. Bir ağaç dalına veya her hangi bir yere konan ana arının etrafına salkım gibi sarılırlar işçi arılar. Buna “oğul verme” denir. Bu topluluk özel usullerle alınır oradan, getirilerek yeni bir kovana konur. İşte yeni kolonimiz.

Bu oğul usûlünün bir sakıncası var , her zaman giden oğul bulunamıyabiliyor. Yahut bu uçuş sırasında ana arıyı kaybetme, ya da onun sakatlanması, yaralanması riski vardır. Onun için akıllı arıcılar oğul vermesini beklemezler arıların. Gerekli çokluğa erişmiş olan arı kovanlarının  içerisinde bulunan yumurtalı, ballı, polenli, arılı çerçevelerin yarısı başka bir kovana aktarılır. Bu aktarma sırasında ana arının hangisinde kalındığına dikkât edilir. Diğerinde işçiler ananın yokluğunu hemen fark edip  ana çıkarma faaliyetine girişirler. Birden çok ana arı yüksüğü olur. Çıkma günü takip edilir. Çıkan analardan biri kovanda bırakılarak diğerleri "ana kafesi” tabir edilen minik kutulara alınır. Bunun da ticareti yapılmaktadır.

İstanbul - 11.06.2002
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail