Allah;
Evvel ve Ahir, Zahir ve Batındır. Kelamında ve Hitabındada bu
doğrultuda özellikler vardır.
Kur’anda
Batıni manalar da bulunmaktadır. Bunların tefsirindeki ölçü
bizce şudur; her iki mana (zahir ve batın) birbiriyle yüzde yüz,
tam olarak örtüşür ve AYNI manayı ifade eder. Örnek
verirsek;
2:63.
Sizden sağlam bir söz almış, Tûr DAĞının altında, size
verdiğimizi kuvvetle tutun, onda bulunanları daima hatırlayın,
umulur ki, korunursunuz (demiştik);
2:93.
Hatırlayın ki, Tûr DAĞının altında sizden söz almış:
Size verdiklerimizi kuvvetlice tutun, söylenenleri anlayın, demiştik.
Onlar: İşittik ve isyan ettik, dediler. İnkârları sebebiyle
kalplerine buzağı sevgisi dolduruldu. De ki: Eğer inanıyorsanız,
imanınız size ne kötü şeyler emrediyor!
7:171.
Bir zamanlar DAĞı İsrailoğullarının üzerine gölge gibi
kaldırdık da üstlerine düşecek sandılar. "Size verdiğimi
kuvvetle tutun ve İÇİNDE OLANI hatırlayın ki korunasınız"
dedik.
Yukarıdaki
ayetlerde Zahiri manadaki DAĞ, Batıni manada KUR’ANdır.
-
Kur’anda
(tur dağındaki gibi) insana ve insanlığa İlahi Hitap vardır.
-
İlahi
Hükümler vardır. Ve Onlara sarılmak emredilmiştir.
-
(Musa
ismi ile işaret edilen) İlahi Kelimeler vardır. Ve yine
insana (Musaya) hitap vardır.
-
Eğer
yalnız Allaha teslim (halis-hanif Müslüman) olmuş isek,
onun kitabındaki hükümlere uymaya ve onları saptırmayacağımıza
dair Söz vermişiz demektir. (fakat uymuyoruz)
-
Ona
inanan bazı İnsanlar onun çarpacağını sanırlar ve onun
üzerine “çarpar diye” yemin ederler.
-
Bir
çokları ondaki manaları çarpıtmış veya dışına çıkmıştır.
Böylece hak yolu değiştirmiş veya bozmuşlardır.
-
Bu
ayetler içinde yukarıdakilerin benzeri gibi, birçok
manalarda bulunur.
Benzer
şekilde zahiri manada “Semadan indirilen SU”; Batıni manada,
insanlığa verilen, İlahi İlim olan, manevi RIZIKTIR.
Bu
tek su ile yer yüzünde Allah tarafından çıkarılan çeşitli
Meyveler ise Batıni manada, Hikmet ve İkram özelliği taşıyan
Kur’andaki Ayetlerdir.
Örneklerden
sonra konuya dönersek, Kısaca;
1-
Batıni ve Zahiri manalar, birbiriyle tam olarak Paralel, hatta
AYNI anlamda diyebiliriz.
2-
İki mana, “değişik şekillerde ifade edilmiş” fakat AYNI yöndeki
manalardır.
3-
Sudurdaki-içteki mana dışardan gözle görülmez. Kalplerdeki
basiret gözü ile ve yine dışardan görünmeyen, şekilciliğe
dayanmayan, yüzeysel olmayan (gaybi) iman ile tanınır.
4-
Manalardan biri muhkem mana, diğeri müteşabih mana olarak
mevcut ve gerçek olup; birinin inkarı veya gereken önemin
verilmemesi, veya birbirine ters düşen anlamlar verilmesi, insanın
basiret gözünü köreltir. Kelamı gereğince işitmesini
engeller. Söz Kalbe işlemez. Satıhta ve şekilcilikte kalınır.
Bu yoldan çıkmaktır.
5-
İtibar edilmesi ve önemi açısından öne çıkan mana muhkem,
diğeri müteşabihtir.
6-
Her şeyin Çift – Çift yaratılmış olması dahilinde manalar
dahi çifttir. Evveldeki ve Ahirdeki mana ile Zahirdeki ve Batındaki
mana gibi çift – çift olarak gerçektir.
Bu
ölçüyle bakarsak, bizce, doğruya daha uygun olana yaklaşırız.
Yoksa
Ayetlere “Batıni manası budur” diyerek, “zahirdeki
metne” aykırı, başka bir anlam vermek veya ters bir anlam yüklemek
fitneden öteye gitmez. Batıni fakat dosdoğru manayı tanıyıp
-daha önemli olduğu görüldüğü halde- onu kabul etmemek veya
gereğince itibar etmemek ise nedir? İnsanın öz evladını tanıdığı
ve gördüğü halde onu inkar etmek ve sahip çıkmayıp onu
zalim insanların eline yetim bırakarak, bilerek terk etmektir.
Allah,
zalimlere hidayet etmez. Biz ona ne kadar ve nasıl cevap verirsek
o da bize ancak aynı tutumumuzun karşılığını verecektir ve
vermektedir.
Vesselam.