Allah
sözü [hadisi Kudsi]:
"Batın
ilmi benim sırrımdan bir sırdır ki, onu kulumun kalbinde hasıl
ederim. Ve ona benden başka kimse vakıf olamaz."
“Batında
hakikât ilmi ne olabilir?” diye içten gelecek bir suale
verilecek cevapşudur: Niçin sorduğu, aradığı ilim.Ve
Allah’ tan içte hasıl olan irfan.
Her
şeyin içi ve bir dışı var. Her şeyin dışı posa, içi özdür.
Özün hakikâtini bildiren bilgi Batın ilmidir. Mesela dışta
sen ve ben ayrıyız. Biz ve Allah ayrıyız. Arz ve sema da ayrıdır.
Halin zahiri bu, buna ait zahir bilgisi de böyle. Halbuki bunun
hakikâti şudur:[Allah] tan başka var yoktur. Allah’tan başkasında
varlık da yoktur. Binaenaleyh, Allah başkasındaki varlığı
ikame eden, yaşatan varlıktır. Mahlukta öz, hayat, her şey
kendinin değil ki, kendinde kendi ile bir varlık olsun,hepsi
Allah’tandır. Her şeyin haytı,hayatta kıyamı,yani her bir
şeyin ayakta durması,yaşaması,hareketi ve herhangi bir
faaliyeti ve hayatiyeti kendinin değil Allah’ındır.
Diğer
bir misal:
Zahir ilmine göre her insan kendi efalinden mes'uldur. Çünkü
irade ve ihtiyarına sahip sayılır.Ve mademki Alla’ın kitabı
mevcuttur. Ona göre yürümek ile mükelleftir. Çünkü zahir
ilmine göre insan serbesttir. Her türlü hareket kendi
elindedir yine zahir ilmine göre “veren el alan elden hayırlıdır.”denir
bunun bizim anladığımız iç manâsı ise veren el de alan el
de Hakk’ın elidir. Bunu biraz açmak gerekirse
veren el ve alan el Hak’ın elidir diye düşünülürse
verende bir böbürlenmeye alanda ise mahcubiyete yer olmaz.
Bunun
hakikâti şudur:
Ne Semadaki âlemler, ne o âlemlerdeki mahluklar, ne arzımız
ve o arzdaki küçük büyük mahluklar irade ve ihtiyar sahibi
değildir. Her biri gelişigüzel kendi harekatını tanzim eder
değildir. Her cüz'ü ferdde türlü türlü görünen
hareketlerin, meşreplerin,tabiatların yapıcısı onlar değildir.
Allah’tır. Eğer mahluk kendi ef'alinin sahibi olaydı, müsbet,
menfi harekette bulunan milyonlarca mahluk ile dolu olan insan vücudu
fesada uğrar, yaşamazdı ve bu âlemlerin hepsi de gerek
re'sen gerek cüz'en hareketlerinde serbest olaydı, her birinde
ve heyeti umumiyesinde her gün kıyametler kopardı ve her biri
ve cümlesi hercümerce uğrardı.
Diğer
misal:
İnsanlardan kimisi elinde imkân olduğu halde ve yapmağa
tamam ile niyet dahi ettiği halde herhangi bir iyiliği veya
fenalığı yapamaz. Yine öyleleri vardır ki, elinde hiç imkân
olmadığı ve aklından da geçmediği halde, ansızın zuhur
eden bir fırsat veya hadise neticesi eline geçen imkân ile
aklında olmayan iyiliği veya fenalığı yapar. Çünkü Allah
irade etmedikçe veya izin vermedikçe hiç kimse ne iyilik,ne
fenalık yapamaz. Nitekim Kuran-ı Kerim ‘de şu
âyetlerle bu hakikate işaret edilir:.
(37-Safat-96)
:"Ve Allah sizi ve amellerinizi yarattı."
(7-Araf-188) :"De ki;ben nefsim için menfaat celbine ve
zarar def'ine malik değilim. Ancak Allah ne dilerse o
olur."
(28-Kasas-68) :"İnsanlar için bir şey ihtiyar etmek hak
ve imkânı yoktur."
(77-Mürselat-31) :"Allah istemedikçe siz bir şey
isteyemezsiniz."
(81-Tekvir-29) :"Siz ancak Rabbil'alemin olan Allah’ın
dilediğini istersiniz."
Bodrum
- 10.02.2002
http://sufizmveinsan.com
|