"Bir şey istemiş yazamamış
Kağıtlar karalayan yazar
Bir şey istemiş çizememiş
Tuvaller bozan ressam
Bakıp gülüyor ikisine de
Beyaz kağıtlar beyaz tuvaller" *

Bu yazıda ifadeye çalışılanları bilenler, zaten bilecektir. İyi bilenler, muhtemelen gülecek, bilmeyenlerse bir şey ifade etmeyeceğinden yine tepkisiz kalacaklar.

Tüm insanların zaman zaman içlerinde hissettikleri, tanımlamaya çalıştıkları, içinden çıkamadıkları vakit oluruna bıraktıkları gerçeklikten bahsediyorum.
Evet O’ndan söz ediyorum. Zaten hepimiz öyle yapmıyor muyuz?

Çıplaklık, O’nun asli özelliği. Üzerine bin bir çeşit elbise sarınsa dahi hiç fark etmez. Geçmişi kayıp, geleceği namevcut; çıplaklığındandır ki, elbiselerini hazırlayacağı kumaşlar sınırsız...

Çağdaş bilim büyük atağı ile, O’nun bu yönüne yaklaşım sağlamak istediğinde hayret verici bir sonuç çıktı ortaya... Uzay boşluğunun her bir santimetreküpünün, bilinen evrendeki tüm maddelerin toplam enerjisinden daha fazla enerjiye sahip olduğu gerçeği.
Ve en uygun sözcükle ifadeye çalıştı: “Sıfır nokta enerjisi”**

“ Bir ” varettiği ilk sayı. Sayı olması yönüyle, çokluktan bir payda gibi görünse de, sonsuzluğa hammadde oldu. Tükenmeyecek enerjisi, dev haneli büyüklüklerin altında dahi göz kırpıyor görecek olanlara.

Adam… “ Hiçbir şeyde zahir olmadım, insandaki zahir oluşum gibi... ” *** cümlesindeki adam, yani “ Âdem ”. Bir deyişe göre, “ yoktan var olmuş ” bir düşünüşe göre, hep bu yüzden “ yok ” olan. Köprü derseniz doğru. Maksat deseniz, o dahi doğru.

Çıplak bir adam var, “ Ben ” derken kastettiğimizin altında. Ancak O’ na bir isim takmak isterseniz asla kabullenmiyor, o ismin gerektirdiği oranda uzaklaşıyor sizden.

Elinizde kalan, tabiri caizse birkaç altın yumurtasının yanı başında kestiğiniz bir tavuk. Yahut özgürce uçmak kimliğine rağmen, bahçenizi şenlendirmek uğruna kafeslediğiniz bir kuş.

Ona ancak “ yakin ” sağlamış olanlar isim atfedebiliyorlar. O da, bilmeyenler için, bu gerçekliklerini tanımlayabilme yetisi sağlamak uğruna. Bizlerse, ya “ Hikmetinden sual olunmaz ” sözünü yanlış anlayarak bir tapınma serüvenine sürükleniyor, ya da yakin sahiplerini kendi değişmez gözlüklerimizle deşifre  yoluna gidiyoruz.

İki yöntemin sonucu da şöyle ya da böyle, hayalindekine tapmak anlamına gelmiyor mu?

İstanbul - 23.09.2001
http://sufizmveinsan.com

*    Beyaz ; İhsan Işık
**  Sıfır Nokta Enerjisi; Kenan Keskin ( www.sufizmveinsan.com/fizik/sifir.html )
*** Risale-i Gavsiye;  Abdülkadir Geylani Hz.


Üst Ana sayfa e-mail