Doğrusu Kadın Reyhanedir


Kadını,   aşağılanmaktan, izzet  ve  şerefini  hiçe  sayarak  mal  gibi  alınıp  satılmaktan,
Rasulune  indirdiği   hükümlerle   kurtaran  Alemlerin  Rabbine  hamdu senalar  olsun...

Haftanın  ilk  günü ‘’ Dünya  Kadınlar  Günü ‘’ olarak  kutlandı.
Kadının  çok  özel  olduğunu  bildiren  mesajlar  vardı  hep  ve   bunu  simgeleyen  kırmızı  güller .
Oysa  ALLAHU  TEALA,  kadının  her  an  el  üstünde  tutulmasını  istemiştir, ona  tahsis  edilecek  tek  bir  gün  ile   değil !!!

Bu  hafta  ben de  genel  bir  bakış  açısıyla  farklı  noktalarına  dokunmak istedim  konunun.
Önce  en  yüce  kaynaktan   kadının  yaratılışına  ve  yaratılış  gayesine  bir  bakalım isterseniz.

‘’O,  akıtılan meninin içinden bir nutfe değil miydi? Sonra (nutfe )kan pıhtısı olmuş, derken Allah onu ( insan biçiminde) yaratıp şekillendirmişti.Ondan da iki eşi, yani erkek ve dişiyi var etmişti.’’ (Kıyamet Suresi, 37-39)

‘’Kaynaşmanız  ve  huzur  bulmanız  için size  kendi  nefislerinizden  eşler  yaratıp  da  aranızda  sevgi  ve  merhamet peyda etmesi de O’nun  varlığının  delillerindendir.Doğrusu bunda  iyi  düşünen bir kavim  için ibretler  vardır.(Rum Suresi, 21)

Kendi katında,   kadın ve  erkek  arasındaki  farkın   sadece  bedensel  bir  libas  olduğunu  ve  üstünlüğün  yalnızca   'takva ' da  olduğunu  açıklayan  Rabbimizin,   yaratılışımıza  mülayim  kuralları  koyarak  bizleri  koruması  ne  kadar  büyük  bir  nimettir.

‘’Erkek olsun, kadın olsun bir mü’min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç  şüphesiz biz onu güzel bir hayatla yaşatırız.(Nahl  Suresi, 97)
‘’Ey  insanlar ! Doğrusu  biz  sizi bir erkekle  bir  dişiden  yarattık.Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere  ayırdık. Muhakkak  ki Allah yanında en değerli ve en üstün olanınız O’ndan en çok korkanınızdır.’’ (Hucurat, 13)

Çağdaşlık  ve  modernlik  adıyla kadının  cinsel yönünü  öne  sürüp,   onu  reklam  malzemesi olarak  kullananlar ,  haya  perdelerinin  yırtılmasıyla  toplumun fesada  sürüklenmesinin  baş rol  oyuncularıdır.Özellikle  gençlerimizi  hedef alan bu  büyük  tuzaklar,   ebedi  hayatlarının  mahvolmasına  yol  açacak  kadar  tehlikelidir.
Rabbim   tüm  mümin kardeşlerimizi muhafaza  eylesin.
Bu  yüzden  kadına  hak  vermek,  özgür  kılmak  söylemleriyle  onu  kullanmaya  çalışan  kişilerle,  onun  maddi  ve  manevi  mutluluğunun,  Rabbinin  koyduğu  kurallara uymasında  saklı  olduğunu  anlayarak   onları   fıtratlarına uygun  güzelliklerinden sıyırmamaya   uğraş  veren  kişiler  arasındaki  farkı  iyi  anlamak  lazım  sanırım..
Kadının  hürmeti  ve  saygınlığı  ne  kendisinin, ne  kocasının, ne de  erkek  kardeşleri  veya  evlatlarının  tekelindedir. O,  Allah’ın  bir  hakkıdır. Aile  üyeleri, toplum üyeleri  ve  özellikle  kadının kendisi  İlahi  emanetin  eminidirler. Yüce  Allah, kadını  rikkat  öğretmeni  olsun, sevgi ve şefkat  mesajı  getirsin  diye  şefkat, merhamet  ve  sevgi  sermayesi ile yaratmıştır.Bir  toplum, bu rikkat ve şefkat dersini terk eder ve içgüdüleriyle şehevi arzularının peşine düşerse, batıda gösteren fesadın aynısına  müptela olur.
Burada  bir  soru  geliyor  zihinlerimize:
Gericilik  nedir?
Kadının  her  yerde  boy  göstermesi  midir ,  ilericilik ?
Hicabı  kadın  için bir  sınırlandırma, ailesine olan  bağlılığını ise   kuşatılma  ve   duvar  ardına  hapsedilme  olarak  görenler, kadını  fiziksel  ve  ruhsal yönleriyle   tanıyamamış  olanlardır.
Kadın ve  erkek  eşit midir?
Kadın  fıtratıyla  erkek  fıtratının  her  yönüyle  farklı  olmasına  rağmen, eşitliğin  nerede  olması  gerektiğini  bilemeyen  zihniyetlerin,   nefslere  uygun  gelen  şeylerle  insanların  gözünü boyaması gerçekten  çok acı  vericidir...
Eşitlik  kulluktadır  oysa..

‘’Hiç  şüphesiz  Müslüman erkekler  ve Müslüman kadınlar, mü’min  erkekler  ve mü’min kadınlar, gönülden itaat  eden erkekler  ve  gönülden itaat eden  kadınlar, sadık erkekler ve sadık kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla(Allah’tan)korkan erkekler  ve saygıyla(Allah’tan)korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar, Allah’ı çokça zikreden  erkekler ve Allah’ı çokça zikreden  kadınlar; işte onlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır.’’(Ahzab Suresi, 35)

‘’Ben  yeryüzünde bir halife yaratacağım..’’ (Bakara Suresi, 30)
‘’Allah  Adem’e  bütün isimleri  öğretti.’’ (Bakara  Suresi, 31)
‘’İlim  istemek, her  Müslüman’a farzdır.’’(Rasulullah(sav)

Görüldüğü  gibi hilafet  makamı, esmanın öğretilmesi  ve  ilim tahsilinde  kadın  erkek arasında  bir  ayrım  yoktur.
Kul  olmak  yönüyle  herkes  eşittir ama,     yaradılış  itibariyle  sahip  olduğu  bazı  özellikler ona  değişik  görev ve  sorumluluklar  yükler.
Bir  kadının   en önemli  görevi  ‘’Analıktır’’.
Toplumdaki  her ferdin yetişmesindeki  katkısı,   inkâr  edilemez  kadar  büyük  olduğu  içindir  ki,  toplumun bel kemiğini teşkil  eder  analarımız.
Cennet  analarının  ayakları  altındadır sözü,   bu  görevi  başarıyla  tamamlamanın  müjdesini  verir.
‘’Biz  insana, ana babasına iyilik etmesini  tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle  taşıdı  ve  doğurdu.Taşınması  ve  sütten kesilmesi toplam otuz ay  sürer.’’ (Ahkaf Suresi, 35)
‘’Anası  onu  nice sıkıntılarla taşımıştır.Sütten ayrılması da iki yıl içinde olmuştur.’’(Lokman Suresi 14)  ayetleri,   bebeğin  hayata  adım atmasıyla bu meşakkatli  görevin başladığını  anlatır.
Peygamber  Efendimize  gelen  bir  sahabe  sorar.
Ya  Rasulullah ! Kime  iyilik  edeyim?
-Annene..
-Sonra  kime  iyilik  edeyim?
-Annene
-Sonra?
-Annene..
Üçüncü  kez  soruşunda  ise:
-Babana.. diye  cevap  verir.
Bu  hadis, annelerin  görevinin  ve  hakkının  ne  derece  büyük  olduğunun  bir  delili, bir  kadının  en  önemli  vazifesinin  ise  ailesi  ve çocukları  olduğunun  ifadesidir.
Kadın  fıtraten,  erkeğe  nazaran daha  hassas, daha duygusal  olduğu  için,   onu  en  iyi  tanıyan  Yaradanı , kendisine  kaldıramayacağı  yük  ve  sorumluluk  vermemiştir.

‘’Allah’ın  bazısını  bazısına  üstün  kılması  ve  onların  kendi  mallarından  harcaması  nedeniyle  erkekler, kadınlar  üzerinde kavvamdırlar (idareci, hakim).’’ (Nisa Suresi 34)
Erkeğin  idareci  ve  hakim  olmasının  sebebi  Allah’ın  onu  cihad, imamet  ve  miras  gibi  işlerde üstün  yaratmasındandır.
Ayetin  devamında:
‘’İyi  kadınlar, itaatkar  olanlar , Alah’ın  korunmasını emrettiği  şeyleri  kocalarının  bulunmadığı  zamanlarda da koruyanlardır.’’ buyrulmaktadır.
Allahu  Teala  tarafından verilen  bu  yürütme  ve  idare  işi  ile  gelen  üstünlük  bir  görev yükler  erkeğe , bu  bir fazilet  değildir.
Kur’an,  kadının  hukuksal  ve  sosyal  hakkını da  şöyle  ifade  eder:
‘’Ey  iman  edenler, kadınlara zorla mirasçı olmaya kalkışmanız size  helal değildir. Apaçık olan çirkin bir hayasızlık yapmadıkları sürece, onlara verdiklerinizin bir kısmını gidermeniz için onlara baskı yapmanız da helal değildir.Onlarla güzel geçinin. Şayet onlardan hoşlanmadınızsa, belki bir şey hoşunuza gitmez, ama Allah onda çok hayır kılar.’’ (Nisa, 19)

Müslüman  kadının  Rabbinin  emriyle bildirilen  ve koruması  gereken çok  önemli  bir  hakkı  vardır.
Ama son  dönemde  maalesef,   bu  emri  uygulamak  ile diğer  haklarından  yoksun  kalmak  arasında   tercih   yapma  zorunda  bırakılmıştır  kadın, bunu  da ayetlerle  görelim.

‘’Süslerini  açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç, baş  örtülerini  yakalarının üstüne koysunlar.’’ (Nisa  Suresi, 31)
‘’Onların  tanınmaları  için  ve  eziyet  görmemeleri  için  en  uygun  olanıdır.’’(Ahzab Suresi, 59)

Bütün  bunlardan  çıkan  sonuç  ise erkek  ve  kadının  yaratılış  itibariyle  görevlerinde  farklılıklar  vardır , görevini  tam  yapan  birinin ise  diğerine  üstünlüğü  yoktur.
Birbirini  tamamlayan  özellikleri ile  ise  uyum içindedirler.
Ona asli  görevi  harici  yüklenen  yük  ise  ezilmesini  sağlar sadece.
Eğer  gerçek bir  Müslüman  ailesi  nizamı istiyorsak, Rasulullah (sav)'in  bir  çok hadisinde   bahsettiği,    kadın  ve  erkeğin  hak  ve  görevlerini kıstas  olarak  almamız  gerekir. Haklarımızı  kimden  öğreneceğimiz  bu  nokta da çok  önemli.
Kişi,   kimi  seviyorsa onu  örnek  alır, benimser  ve  onun  gibi  yaşamaya  çalışır  çünkü.
Hele  hele  örnek  aldığı canından  çok sevdiği  Peygamberi  ise, bu  daha da  anlamlıdır.

‘’Andolsun  Allah’ın  elçisinde sizin için en güzel bir örnek vardır.(Ahzab Suresi, 21)
‘’De ki : Eğer  Allah’ı  seviyorsanız  bana  uyun; Allah da sizi  sevsin..’’(Al-i İmran, 31)

Edebi  en  güzel  yaşayan  Efendimiz(sav),   hiçbir  zaman  hanımına açıktan  adıyla” Aişe”, “Hatice”  diye  hitap  etmemiş, taltif  ifadesi  olan  künye  ile’’Ya  Hümeyra, Ya  Kübra’’  diyerek  ona  seslenmiştir.

 ‘’Sizin  en  hayırlınız, kadınlarına karşı en iyi davrananlardır.’’ buyurarak da  onlara  güzel  muameleyi  tavsiye  eder.

 Rasulullah(sav)’in ‘’Dünyanızdan  bana kadın, güzel  koku  ve  iki  gözümün  nuru  namaz  sevdirildi’’ buyurması,   Hz. Ali(ra)’in  ‘’Doğrusu  kadın  reyhanedir.’’  sözüyle  ne  kadar da uyumludur.

Ö.Zeyneb EKİNCİ
muttakisahabe@hotmail.com

Kayseri - 09.03.2004
http://gulizk.com


Üst Ana sayfa e-mail