Allah’ın Resûlü, Hayber gününde “Andolsun, ben şu bayrağı yarın bir kişiye vereceğim ki, Allah onun eliyle Hayber’i fethedecektir. O, Allah ve Resûlü’nü sever, Allah ve Resûlü de onu severler” diye buyurdu. Halk o gece sabaha kadar bayrağın kime verileceğini, o kişinin kim olacağını müzakere edip durdular. Sabahleyin halk, Resûlullah’ın yanına geldi. Herkes bayrağın kendisine verileceğini ümit ediyordu. Resûl-ü Ekrem “Ebu Talib’in oğlu Ali nerededir?” dedi. Sahabe “Ey Allah’ın Resûlü! Onun gözleri ağrıyor. Onun için buraya gelemedi” deyince, Resûl-ü Ekrem birisini göndererek onu çağırdı. Hz. Ali geldi ve Hz. Peygamber, Hz. Ali’nin mübarek gözlerine tükürüğünü sürdü. Ona dua etti. Hiç hasta olmamış gibi şifayab oldu. Resûlü Ekrem bayrağı ona verdi. Hz. Ali “Ey Allah’ın Resûlü! Onlar bizim gibi oluncaya kadar onlarla mücadele edeceğiz, savaşacağız” dedi. Allah’ın Resûlü : “Git! Onların sahasına girinceye kadar devam et. Sonra onları İslâm’a davet et. Onlara İslâm’da Allah’ın haklarından neler var olduğunu haber ver. Allah’a yemin ederim, eğer senin vasıtanla Cenabı Hak bir kişiyi hidayete getirirse, bu senin için kırmızı develerden daha hayırlıdır” buyurdu (49).

Hz. Peygamber’in Duası ile Soğuk ve Sıcaktan Etkilenmemesi

Hz. Ali, kış mevsiminde ince bir aba ve bir elbise giyerdi. Yazınsa içi pamuk dolu bir hırka, kalın ve ağır elbiselerle dolaşırdı. Halk, Abdurrahman b. Ebi Leylâ’ya gelerek “Babana söyle de bunun sebebini Hz. Ali’ye sorsun. Çünkü baban, onun gece sohbetlerine katılıyor” dediler. Abdurrahman da babası Ebu Leylâ’ya giderek ‘İnsanlar Mü’minlerin Emîri’nde gördükleri bir şeyi çok yadırgıyorlar” dedi. Babasının “Ne imiş bu yadırgadıkları şey?” demesi üzerine de şunları söyledi: “En sıcak günlerde içi pamuk dolu bir hırka ve ağır elbiseler giyiyor, kışın en soğuk günlerinde ise ince bir aba ve yine ince elbiselerle dolaşıyor. Acaba bu konuda Mü’minlerin Emîri’nden bir şey işittin mi? Halk beni sana bunun için gönderdi”. Bunun üzerine Ebu Leylâ bir gece sohbetinde Hz. Ali’ye “Ey Mü’minlerin Emîri! İnsanlar senden bir şey sormamı istediler” dedi. Hz. Ali’nin “Söyle bakalım neymiş?” demesi üzerine de “Yazın o sıcak günlerinde içi pamuk dolu ağır elbiseler giydiğin halde kışın en soğuk günlerinde ince elbiselerle dolaşıyorsun. Bunun sebebi nedir?” dedi. O zaman Hz. Ali, Ebu Leylâ’ya “Sen Hayber’de bizimle beraber değil miydin?” diye sordu. Onun “Evet ben de sizinle beraberdim” demesi üzerine de şunları söyledi: “Hz. Peygamber, Hayber’e Ebubekir’i gönderdi, fakat o yenilerek gerisin geriye döndü. Hz. Peygamber bu kez Ömer’i gönderdi; o da aynı şekilde yenilerek geri döndü. Bunun üzerine Hz. Peygamber “Ben yarın sancağı Allah ve Resûlü’nün kendisini sevdiği bir kişiye vereceğim ki, Allah Teâlâ Hayber’in fethini onun eliyle Gerçekleştirecektir. Hem o zafer elde etmedikçe geri dönecek de değildir” buyurdular. Sonra da bana haber gönderdiler. O sırada benim gözlerim ağrıyordu ve bu yüzden de hiçbir şey göremiyordum. Yanına vardığımda Hz. Peygamber mübarek tükürüklerinden gözlerime sürdüler ve “Ey Rabb’im! Onu sıcaktan ve soğuktan koru!” diye dua ettiler. İşte o günden beri ne soğuk ve ne de sıcak bana asla zarar veremez” (294).

Hz. Ali şöyle anlatıyor : “Hz. Peygamber içlerine tükürdükleri ellerini gözlerime sürerek ‘Rabbim! Onu sıcağın ve soğuğun etkilerinden koru!’ diye dua ettiler. Onu hak Peygamber gönderen Allah Teâlâ’ya yemin edenim ki o günden bu yana gözlerim bir daha ağrımadı” (295).

Süveyd b. Ğafle şöyle anlatıyor : “Bir kış günü Hz. Ali’yle karşılaştık üzerinde iki ince elbise vardı. Kendisine ‘Sakın bizim memleketin iklimine aldanma! Burası sizin oralara benzemez, soğuk olur. Dikkâtli ol, sonra üşütürsün’ dediğimizde şunları söyledi: ‘Ben soğuktan çok etkilenen biriydim. Hz. Peygamber beni Hayber’e göndermek istediklerinde ‘Gözlerim ağrıyor ey Allah’ın Rasûlü!’ dedim. Bunun üzerine gözlerime mübarek tükrüklerinden sürdüler. İşte o günden ben gözlerim bir daha ağrımadığı gibi soğuk ve sıcaktan da etkilenmez oldum’ (296)

Bodrum - 06.05.2003
hilbira@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail