Yılladır
esma sıfatları okurum; okurken de zevk alır, heyecan duyarım.
Allah'ı ve insanı tanımak için bunların öğrenilmesi gereğine
inanırım. Dünya küresi içinde Müslümanlarla dostluğum
oldu, internet vasıtasıyla birçok Müslüman, Hindu, Budist
insanlarla İslam ve kendi dinleri hakkında fikir beyanımız
oldu. Birçoğu, adını bilmese de esma ve sıfatlarını anlatıyor;
ama Müslüman kişiler anlamını bilmelerine rağmen, bunu görünür
âlemde fark edememiş gibiler.
Çok
ilginç bir şey daha var; burçlar ve yıldızlar ilmini
sadece inanç olarak algılamış bazı Müslümanların
bu konuda itirazı bile var, bunun büyü, sihir ve cin
-şeytan işi olduğuna inanan bile var. Hak veriyorum, tasavvuf
ilminden nasiplenememiş bir insan, asla emin olamayacaktır...
Hatta
bazıları “tasavvuf” denince, kendine özgü bir yaşam
sitili sanıyor. İslam’ın gayrı bir idrak sanıyor.
Halbuki, tasavvuf İslam’ı kolaylaştırır ve yaşatır. Bazıları,
tasavvufu Hz. Muhammed’e karşı bir idrak sanıyor, bazısı
sapıtmış bir düşünce...
Halbuki,
tasavvuf İslam’ı daha iyi anlamak ve Hz. Muhammed’i daha
iyi kavramak dolayısıyla insanı öğrenmek ve sonunda
Allah’ı insanda
bulmak için olağanüstü çaba harcanarak edinilen bir
idraktir. Hatta şöyle denebilir, kesret vahdette, vahdet
kesrette gizlidir. Allah’ın esma ve sıfatları her yerdedir
ve her an ayrı bir çalışmadadır; dolayısıyla, Allah her
yerdedir
Bu
cihetle karar verdiğim bir olayı anlamaya çalıştım, ama bu
nasıl olacaktı? Herkeste gördüğüm, sadece bilgisiydi. Ben
o isim ve sıfatı görmeyi diliyordum, konuya
adapte olmak amacıyla etrafa bakıyor, durmadan görmeyi,
yaşamayı diliyordum . Nafile, esmayı eşyada göremiyordum.
Derken, bir ibadet sırasında bir zeytin ağacından yeşil bir
zeytin tanesi düştü, o gün de Mümin ve Müheymin esmalarını
beraberce yaşamaya çalışıyordum. Yeşil zeytin tanesini aldım,
hemen bir ses içimden şöyle dedi ;Eşya konuşur görene, Köre ne? İşte sana esma, içi Mümin, dışı Müheymin. Mümin’ in ‘güvende
olan’, Müheymin’ in ise ‘koruyup
gözeten’ demek olduğu aklıma geldi. Elbette öyle idi,
Allah çekirdeği güvende kılıyordu; çünkü onun görevi
neslin devamını sağlamak. Onun enerjisi o çekirdekte idi, o
enerji, aynı anda ilim, irade, kudret... diğer bütün esmalar
mündemiçti. Bu arada, çekirdeğin neslinin devamı için
ihtiyaç duyduğu şey, korunma ve gözetilme isteğiydi Allah,
zeytinin dışını Müheymin esmasıyla kuşattı, çekirdeğin
isteği yerine geldi; çünkü özün isteğiydi bu. Müheymin
esmasıyla onu muhafaza etmek, gelecek darbelere karşı korumak
kendini siper etmektir. Mümin’e gelecek zarara engel olmak gerekirse,
fedakarlık etmek. Bazen kabuk zarar görür, kendi
kendini yeniler, çekirdeği korur, bunu çoğaltmak mümkün...
Mesela, balık denizde Mümin esmasıyla
güvendedir. Deniz onu
Müheymin
ismiyle korumaktadır, bu arada diğer isimler de mündemiçtir
.
Allah’ın
ilminin iki esmasından bahsettik; henüz yaratılmış ne varsa
bunların terkibi olduğuna göre,
sayısız esmayı anlamanın 99 esmayı anlamakla mümkün
olamayacağının farkında olmakla beraber, böyle bir çabayı
paylaşma, duygu ve düşüncelerimizdeki paylaşma isteğinin
bize böyle nice tefekkürler getireceğine inanıyorum.
Bodrum
- 06.08.2002
hilbira@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com
|