Global
düşünce de diyebileceğimiz Evrensel Düşünce, dünya üzerindeki
Farklı ırkta, dilde, dinde olan tüm insanlığın topyekün
birlikteliğini ifade Eder.
Bildiğimiz
gibi şekil itibariyle yuvarlak diyebileceğimiz bir dünyada
yaşamaktayız.Dünyamızın sadece bu şekil yönü dahi iç içe
yaşanılan bir birlikteliği ifade etmektedir diyebiliriz. Başka
bir deyişle, içinde yaşadığımız milenyum itibariyle artık
kabuğuna çekilme devri sona ermiş durumdadır. Bununla birlikte
ferdi bilinçlenme çağında yaşadığımız da ayrı bir gerçekliktir.
Herkes, katışıksız olarak birbirinin içine akmaktadır ve
akmalıdır diye düşünüyorum.Herkes birbiriyle gerçekten dost ve
komşu ol-mak durumundadır. Bu değerlendirmelerimiz insanlık için
ortak paydadır ve kesinlikle hamaset edebiyatı olarak
nitelendirilmemelidir. Globalin üze-rinde tutunamayız çünkü
tutunacak yer yok..
İnsanlığı
birleştirme adına ortaya çıkan her yeni mevcut öğreti maalesef
köşe açmış ve kamplaşmalara neden olmuştur. Düşünce dünyasını
şöyle bir gözden geçirirsek dünyamızın küresel oluşuna uygun bir
öğretinin hemen hemen mevcut olmadığını görebiliriz. (Mevlana ve
emsali günümüz düşünürleri tenzih ederiz). İşte bu noktada biz
insanların gerçek ihtiyacımız kanımca, köşe öğretilerden
kurtulup tam bir globalliğe ve her birimizi birbirimize dost
edecek bir öğretiye,bir bilgiyedir. Bu öyle bir hayat görüşüdür
ki herkes bir-birine gerçekten yapışabilmektedir.Aramızdaki
bütün ses, renk, görüş ve anlayış farklarını daha üstün bir
yerde birleştirebilmektedir.
Değişim
elbette kolay değildir. Bunun en güzel tasvirini Kur’an yapar.
Kur’an’daki kıyamet tasvirlerinde acılar, çığlıklar yer alır.
Bizler sanırız ki sadece yeryüzünde böyle değişimler
olacak.Halbuki bu tür değişimler ve dönüşümler enfüsi boyut olan
iç alemimizde de her an cereyan etmekte olan çok önemli
dönüşümlerdir. Gökyüzünde gerçekleşeceği ifade edilen dürülme
olayı bizim şuur boyutumuzdaki dürülmeler ve dönüşümlerdir.
Şuurumuzda kayıtlı olan eski değerlerimiz, sürekli yeni
oluşumlar neticesinde dürülüp atılmaktadır.Şuurumuzu örten bu
tür perdelerden böylelikle kurtulmakta ve arınabilmekteyiz. Bizi
uyuşuk ve şuursuz halde tutan mekanizmadan çıkabiliyoruz. İpek
böceğinin kendi kozasından çıkması gibi.. Kıyamet de bir bakıma
insanın bu şuursal uyanışı ve düşünsel boyutta kıyam etmesidir,
diyebiliriz. Her ne kadar sürekli uyanıklık hali çok zor olsa da
en azından belirli şuur uyanıklığı devrelerinde gördüğümüz yolu
takip edebilecek sezgiyi geliştirebiliriz.
İçinde
yaşadığımız 21.yüzyıldaki kaosun, her yerdeki huzursuzluğun
temelinde de bu uyanıklılık bilincinin uyanmaması yatar. İşte o
uyanıklığı yakalama için basiret perdemizin açılması gereklidir.
Ancak o taktirde, insanda ve insanlıkta açığa çıkmakta olan
manayı müşahede edebiliriz.İnsanların zihinlerinde ben sen
ayrımını ortadan kaldırıp birliğe, tekliğe doğru şuursal
yükselişe geçebiliriz. Esasında, hayattaki bu müşterek
noktalarımız ve Tek Vücud oluşumuz fark edilebilse, tüm kötü
hasletler iyiliğe ve güzelliğe dönüşecek. Meselemiz, derdimiz,
tüm cazibesiyle tüm insanlığı tek bir vücud gibi görmekte ve
öyle değerlendirmekte odaklanıyor.Evrensel düşünebilmenin de
temelinde kanımca bu müşahede vardır .Bu müşahede de bizi şu
sırlı oluşa götürecektir:
“Varlık
aleminde her an sürekli olarak yepyeni oluşlar vücuda
gelmektedir. Tek Varlık her an yepyeni bir şe’nde (faaliyette)
oluşu dolayısıyla orijin olan varlığından her an yepyeni
orijinal bir eserini vücuda getirerek açığa çıkmaktadır.Böyle
olnca da dillerde söylenen tek cazibe unsuru da aslında sadece
kendisidir.Başka bir deyişle eserlerde, hakiki müessir ve
sanatkar olan Cenabı Hakkın varlığı müşahede edilmektedir.
Vacibül Vucud
(Mutlak Varlık) olan Mutlak Tek’i her şeyde müşahede ederek
evrenselliğe açılabilme temennisiyle...
14.06.2005
ahad103@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com
|