Farklı Bir Açıdan İblis ve Misyonu

Ezeli ve zorlu bir düşmana sahibim.  Adı orijinal şekliyle Azaziyl. Diğer ismiyle İblis. Bizleri çok iyi tanıyor ve edinmiş olduğu Mülhime bilgisinin irfanıyla enfüsi boyutta sürekli bizimle birlikte. İhlas makamına yükselen insanlara tesir edemese de O’ nunla olan birlikteliğimiz ba’s (dönüşüm) gününe kadar süreceğe benziyor.

Büyük gönül insanı ve sufisi Hallacı Mansur Hazretleri, İblis’in misyonuna değişik bir açıdan değinmiş. Öncelikle, İblis’in Allah’a belirli bir düzeyde irfan sahibi olduğunu belirtiyor ve O’nun da ezeli takdirin gereği olarak belirli bir misyonun sahibi olduğuna dikkat çekiyor. Hatta, emir ve irade ayırımı yaparak Kur’an’ da ilgili ayette geçen “secde et” ifadesinin emir niteliğinde olduğunu, Allah’ın iradesinin ise İblis’in secde etmemesi yönünde olduğunu belirtiyor. Hallac’a göre Allah, hikmeti gereği emredebilir ve yine hikmeti gereği de emrinin hilafına dilediği hususu irade buyurabilir. Emre itaatsizlik gibi görünen İblis’in isyanı, aslında Allah’ın mutlak iradesinin yerine gelmesi noktasında mutlak itaattir. İblis, her şeyden önce isyan ruhunu taşıyan bir benlik sahibi olarak divanelik olarak ifade edilen bir tür yaratıcı atılganlığın sembolüdür diyebiliriz. Bunun Kur’an terminolojisindeki karşılığı ise ”Kınayanın kınamasından korkmamak, sadece Allah’ın ne düşündüğünü dikkate almak” tır. Ali İmran 173’ e göre. Sufi düşünür İkbal de tıpkı Hallac-Rumi-Nietzche üçlüsü gibi yaratıcı benlikte akıl ile çılgınlığın yan yana olması gerektiğini düşünmektedir. Hallac,”Aşkı İblisten, itaati Adem’den öğren” derken kanaatimce İblis’i yol gösterici olarak görmeyi kastetmiyor. Bu ifadede vurgulanmak istenen husus, insanın kulluğunu idrak etmesi noktasında Hz.  Adem’in tavrını ve itaatini örnek alması; Allah’a vuslata giden yolda aşkla ve tavizsiz olarak yürümesi ve Allah’ın muradına kayıtsız teslimiyeti idrak edebilme noktasında da İblisi’ ve misyonunu görüp fark edebilmesi ve bundan ders alabilmesidir. ”

Hallac, Tavasin isimli eserinde İblis’le Allah arasındaki diyaloğu genişletmiştir. ”Gök sakinleri arasında İblis gibi Muvahhid yoktu. Mabuda hiç kimseyi işe katmamak üzere ibadet etmişti. Hak ona –secde et- demişti. Senden başkasına secde etmem dedi.” İfadeleri, bu diyalogdan sadece bir örnektir. Hallac, aynı zamanda İblis’i konuşturur:

“Hizmetim şimdi daha saf, zikrim daha parlak. Çünki lanetlenmeden önce sırf kendi zevkim için O’na hizmet etmekteydim. Şimdi ise O’nun arzusu uğruna didiniyorum. Biz, engelleme, savunma, zarar ve kâr arzusundan arınmışız. Biricik yaptı beni ve vecde getirdi. Hayrete düşürdü beni ve kovdu ki karışmayayım ihlaslılarla. Ağyardan (başkalarından) uzak tuttu beni, gayretim yüzümden. Değiştirip yeniledi beni hayretim yüzünden. Hayretlere attı beni gurbetim yüzünden. Mahrem tuttu beni, sohbetim yüzünden. Çirkinleştirdi beni midhatim (övülmüşlüğüm) yüzünden. Mükaşefem (gönül gözüyle görme gücü) yüzünden küstü bana. Vuslatım yüzünden mükaşefe lutfetti bana. Ayrılığım yüzünden vasletti (kavuşturdu) beni. Arzu ve emellerimin güçlülüğü ve çetinliği yüzünden fasletti (ayırdı) beni. O’nun hakikati üzerine yemin olsun ki ne tedbirde hata ettim ne de takdiri reddettim. Bana ebedler boyu azap etse de O’ndan gayrısına eğilmem. Ne bir kişi önünde secde ederim ne de bir ceset huzurunda diz çökerim. Ne oğul tanırım ne karşıt. Davam, sadıklar davasıdır. (Hem kendinin hem de insanın sadakat sınavını ifade).”

Tasavvufi derin bir tefekkürle İblis’in yaratılış hikmeti ve misyonu ancak bu kadar etkili ve edebi bir üslupla ifade edilir, diyorum. Evet, çirkini tanımayan, güzeli hiçbir zaman tanıyamayacaktır. İblis, bir bakıma davada sadakatin de sembolüdür. Ateşle tehdit edildiği halde davasından dönmemiş, asla taviz vermemiş ve de asla aracı kabul etmemiştir ve etmesi de mümkün değildir. Hallac, Azaziyl kelimesinin semantik incelemesini de yapmıştır. İlk harf olan “Ayn” harfi, İblis’in gayesinin ululuğuna, “Za” harfi, himmetindeki değerin artışının fazlalığına, “Elif” harfi, ülfetinin büyüklüğüne, ikinci “Za” harfi, makamı için gösterdiği zühde, “Ya” harfi, kendi ululuk ve yüksekliğine sığınmasına, “Lam” harfi ise ızdırap ve imtihanındaki mücadelesine işaret etmektedir.

Hallac’dan büyük ölçüde etkilenen Muhammed İkbal de Cavidname isimli eserinde İblis’in misyonuyla alakalı benzer tespitler yapmıştır. İlgili eserde İblis’!i konuştururken “Sen bu dünyada yiğitçe ve himmetle yaşa. Ey benim gam arkadaşım, benden uzak yaşa” diyerek aslında İblis’le insan arasındaki müşterek noktaya dikkat çekmiştir. O da her iki varlığın davasındaki sadakatin ve sebatin kaçınılmazlığıdır. İnsan ve İblis, her ikisi de kendileri hakkında İlahi takdir gereği verilen hükmün yerine gelmesi ve programlarının değişmezliği noktasında gam ortağıdırlar. İnsanın görevi ise İblis’in kışkırtmalarına karşı sarsılmaz bir sabır göstermek ve mücahedeyi sürekli tutabilmektir. Hallac, İbni Arabi, Abdulkerim Ceyli gibi mutasavvıflar, İblis’in kıyamet gününden sonra artık lanetinden kurtulacağını umuyorlar. İblis’in misyonunu irdeleyen bazı batılı mistikler de O’nu Allah’ın Celali yönünün bir tezahürü olarak olarak değerlendiriyorlar. Allah’ın karşısında müstakil bir kötü kuvvet tasavvuru şeklinde düalist bir yaklaşım sergilemek yerine vahdet noktasında Allah’a ait bir kuvvet ve özellik olarak kabulleniyorlar. Yani İblis, Allah’a rağmen hareket eden bir varlık değil, bizatihi varlığını Hak’kın varlığından alan ve O’nun iradesinde hareket eden bir yapıdadır. Başka bir deyişle Allah’ın zatında mevcud olan gazap ateşi, kendi kibriyası ve öfkesi yüzünden Uluhiyetindeki ezeli ahengin dengesini değiştiriyor ve bu gazap özelliği doruk noktaya ulaşarak cehennemi husule getiriyor. İblis’in Allah’ın Kahır sıfatına bağlı oluşu da O’nun ebedi yaşamı noktasında fayda teşkil ediyor.

Seçkin Sufilerden Feridüddin i Attar’a göre de İblis’in lanetlenme sürecinde İlahi nazara mazur kalışı çok mahrem ve mühimdir. Bu nazar, sadece İblis’e mahsus bir hil’attir (elbisedir) ve o elbiseyi hiçbir melek ya da Veli giyememiştir. Attar İlahiname’sinde “Mel’un İblisten mürüvvet öğren” der. Allah’ın lanetinin İblis açısından inayet niteliği taşıdığını ifade eder. Herkes Allah’ın lutfunu kastederken İblis Allah’ın kahrını dilemiştir takdirinin gereği olarak. Bu kahır elbisesi ise O’nun Allah’la olan sıkı münasebetini (yakini bilgisini) gizlemektedir. İblis, aynı zamanda günümüz Müslümanlarından çok daha fazla Allah’a iman sahibidir. Allah isminin manasını çok iyi bilmekte ve yaşamaktadır. Kendisindeki kuvvet de bundan ileri gelir. Yazımızı İblis’in ağzından bir dörtlükle noktalayalım:

“İnkarlarım seni takdis
Aklım önünde tehvis (şaşırmış durumda)
Senden ayrı bir şey mi ki Adem?
Orta yerde kimmiş İblis?
Senden başkasına yok benim yolum
Seni seven boynu bükük bir kulum. ”

ahad103@hotmail.com
09.05.2006
http://sufizmveinsan.com

İstifade Edilen Kaynaklar:
Ahmed HULUSİ ( Akıl Ve İman, Okyanus Ötesinden 1)
Yaşar Nuri ÖZTÜRK ( Hallacı Mansur Kitabı Tavasin)
Muhammed İKBAL (Cavidname)


Üst Ana sayfa e-mail