Son
derece geniş olan gönülden -ki buna öz de denebilir-
insanlara da birer parça nasip olmuştur.
İnsan öze girmedikçe yani aslına kavuşmadıkça ebedi
hayata nail olamaz. Ölüm denilen olay, beden içindir. Öz ise
ölümsüzdür.
Bu
öze girmeyi bu âlemde insan yapamaz ve idrak edemezse çok yazık
olur ve bunun telafisi de diğer âlemde mümkün değildir.
Beden bu âlemde kabuk mesabesindedir, o tamir olunur, ama öz
tamir olmaz. İşte bu özün adı da gönüldür.
İşte bunun için ki “Gönül kırmayın” denmiştir.
Enfüs
ve âfaka bekadan bakıldığında âfak diye bir şeyin olmadığı,
âfakın enfüsün yansımasından ibaret olduğu görülür.
Bu nedenle bekadan bakanlar, kendileriyle uğraşırlar.
Kendilerini anlamayı bilenlerse âfakın kendilerinin aksi olduğunu,
yani “Kalbin aksi kâinat-kalp içindeki sırrı zat” olduğunu
idrak ederler. Kendini yani özünü tam öğrenmeden âfaka dalıp
gidenler ve onu çözmeye kalkanlar ise işi çığrından çıkarırlar.
Onun
için yapılması gereken, âfak ve enfüsü ayrı görmek değil
âfakı enfüste “gönülde “toplamak gerek. Zira Dünyada
olan her şey zaten insanın gönlünde vardır.
Gözünü kapatıp gönlüne bakan kişi, bunların hepsini gönlünde
görebilir.
Zira sevilenler-yaratılanlar-Peygamberler ve Allah dahil, her
şey oradadır; gönüldedir.
Herkesin
gönlü kendi istidadına göredir. Devlet idarelerinde bulunan
rütbeler gibi, en geniş istidat ise bunun başında olan başkandadır.
Bunun sonu ise hiçliktir. Biz de deriz ki, işte bu hiçlik en
büyük istidattır.
“Oldum”
diyenin üstünde mutlaka bir üstü vardır; ama “Öldüm”
dersen mesele biter. “Oldum” diyen, başkalarının sevkinin
kendisininkine uymasını bekleyeceğinden, uyulmadığı zaman
sıkıntıya girer. Ama “Öldüm” diyen, herkesin sevkine
uyduğu için, hiç sıkıntıya girmez.
Gönülden
gönüle fark vardır; cahillerin gönlü karanlık, aydınlanmamış
lamba veya kandili yanmamış âlemlerdir. O yüzdendir ki onlar
korku ve vehimden kurtulamamış ve selamete çıkamamışlardır.
Oysa
olması gereken, gönlün aydınlanması, iç âlemlerinin
karanlıklardan kurtulması ve kişinin selamete çıkmasıdır.
Burada gönlün aydınlanmasındaki kasıt Gönlün cehalet
karanlığından kurtulması ve ilim nuruyla nurlanması
keyfiyetidir. İşte tüm dinlerin esas amacı da bu, yani
insanların ilim nuruyla aydınlanıp gönül kandillerini
yakmasıdır.
mehmet.deveci@isbank.net
Bodrum
- 07.01.2003
http://sufizmveinsan.com
|