Bir iç çekişle süzülen bir damla
yaş ve gönüllerden kopan ummanlarca dua…
DUA, ulvi bir ibadet,kulluğun sözlere
ve kalplere ilmek ilmek nakşıdır.
Pürnur olurken dua ile gönüller ’ yakin
‘ mertebesinin basamakları da birer
birer dua ile çıkılır.
‘
Eğer kullarım sana beni sorarlarsa, söyle
ey Habib-i Zişanım, Ben onlara çok
yakınım, Bana dua ettiklerinde dua edenin
duasına icabet ederim öyleyse onlar da Bana
icabet etsinler,Benim söylediklerime iman
etsinler,onu tasdik etsinler,ola ki böylece
hak olan yola, Hakk’ın emrettiği yola girmiş
olurlar ‘ buyurmaktadır bir ayet-i celilede
Allahu Teala.
‘
Duanız olmazsa ne ehemmiyetiniz var? ’
İlahi ikazında ‘ Bana yakın olmaya, Beni dost
edinmeye ihtiyaç duymuyor musunuz ? ’ serzenişi
dikkât çekicidir.
Bu
yüzden müminin Rabbi nazarında en
sevimli olduğu an, kulun dua anıdır.
Kendini Rahman’dan soyutlayan insan ne
kadar da yalnızdır oysa ki evrende!..Tüm
âlemlere hükmeden bir Hakim’in şefkât ve
muhabbet elinden mahrumiyet,kayıpların en
büyüğü ve en acısı değil midir?
Marifet nuruyla , Allahu Teala’nın varlığının
ilmiyle aydınlanan bir gönül bilir ki
hiçbir zerre Rabbinin nazarından ırak
değildir.Her an ve daima O’nu
zikreden,zikretmekten usanmayan,bizim anlayamadığımız
dilde dua eden mahlukatın duası,nefis ve
akıl sahibi bir kulun duası kadar
önem arz etmemektedir Rabbi katında.Bu ne
güzel bir iltifattır kula Rahman
tarafından ihsan edilen!..
DUA bir yakarıştır.Ellerin semaya umut ederek
kaldırılışı,nefsin Rabbine tam bir huşu
ve teslimiyet içinde yönelişidir.Gerçek
hükümranın ancak ve ancak ‘ O ‘ olduğunun
kalpte şeksiz ve şüphesiz tasdikidir.
DUA bir farkındalıktır. Bize daha istemeden
bunca nimeti başta hayatta olma,hiçken
varolma nimetini sunan Rahman’ın lütfunun
farkına varma ve bu lütuf karşısında en
derin hazzı duyarak şükretmektir.
Ağzına aldığı bir lokmanın birçok
özellik ve güzellikle sırf kendisi için
tahsis edildiğini hissedebilen bir kalp,
nasıl olur da O’na karşı duyarsız ve
duasız kalabilir ki ?
Sadece zor ve sıkıntılı zamanlara
saklanan dualar, sonrasında elde edilecek bir
karşılık , bir menfaatin ötesine geçmeyen
dualar,duanın özünden çok uzaktır.
DUA, Cenab-ı Hakk’tan, O’nun emirlerine
uygun meşru olan arzu ve isteklerini huzuru
İlahi’ de talep etmektir. Bu dilemenin sebebi
de Allah’ın emriyledir.Allah, “dileyin,talep
edin,dua edin” dediği için dua ederiz. Tıpkı
diğer kulluğun gerekleri olan namaz,oruç,zekât
gibi dua da bir ibadettir.
Rahman olan Allah diler ve uygun görürse verir
istenileni.Duasının icabet görmediği iddiasıyla
duayı terk edenler bu imtihanı kaybedenlerdir.
Bir ayette belirtildiği gibi insan çok
acelecidir. Kendi hayrına olmayacak şeyi de ısrarla
ister, oysa bir süre bekleyecek olursa
duası kabul olunsaydı çok ziyana uğrayacağını anlar
ve Rabbine şükrederdi.
Bazen de Rabbi duasının karşılığını ebedi
aleme saklar ki, kul o karşılığı
gördüğünde ‘ Ya Rabbi ! Keşke dünyada ettiğim duaların
hepsinin karşılığını bana ebedi dünyam
olan ahirette verseydin ‘ diyerek duasına icabetin
ertelenişindeki hikmete vakıf olur.
DUA Allahu Teala’ ya yakın olmanın
sır yüklü kapısıdır. O kapının önündeki
bekleyişin,istediği verilse de verilmese de
ayrılmama sebatının adıdır KULLUK.
Gerçek muhabbet de, Allah’ a teslimiyet de kullukta
olan ısrarımızda gizlidir.İşte böyle hisseden kula
öyle bir müjde vardır ki, tüm rahmet ve azameti
üzerinde toplar.
Ebu Hureyre (ra) ‘nın haber verdiğine göre, Resulullah
(sav) şöyle buyurmuştur:
Şüphesiz Aziz ve Celil olan Allah şöyle
buyuruyor:
’
Ben kulumun beni zannettiği gibiyim. Kulum
beni anarken ben muhakkak onunla beraber
bulunurum. Eğer o beni gönlünde gizlice zikrederse, ben de
onu gönlümde zikrederim. Eğer o beni bir
cemaat içinde zikrederse, ben de onu o cemaatten daha
hayırlı bir cemaat içinde zikrederim. Kulum
bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir arşın
yaklaşırım. Kulum Bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç
yaklaşırım. O Bana yürüyerek gelirse, Ben ona koşarak varırım. ‘
Yine kutsi bir hadiste Cenab-ı Hakk buyuruyor ki:
‘
Kulum Bana dua eder, duasına icabet etmem; dua etmeye devam eder ,
yine icabet etmem; o yine ısrarla dua eder. Bana dua
ile yaklaşır, o kadar yaklaşır ki, Ben o kulumu severim.Bir
kulumu da sevdim mi bir kere,onun işiten kulağı
olurum benimle işitir, gören gözü olurum benimle görür
ve konuşan dili olurum benimle konuşur.’ Bu makam kalemlerin kuruduğu
bir makamın bahsidir.
Rabbine her halde yakın olma arzusu ise muhabbetullahtır.
Muhabbetullah, tüm kâinatı bir kenara bırakıp her şeyin
yaratıcısı ‘ EHAD ‘ olan Rahmanı sevmek, her yaratılmışı da sırf
Yaradanı sevdiği için sevmektir.
Geniş dallarıyla o kadar engin bir rahmet ağacıdır ki dua, her şeyin
özünde bir çekirdek iken bir de bakmışızdır ki kâinat
kadar geniş bir sonsuza salınıvermiştir kökleri..
Ebediyete açılan kapının ilk adımı da yine dua ile atılır.
-Bismillahirrahmanirrahim-
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla, duasıyla başlanır cümle işlere.
Biliyoruz ve gönülden inanıyoruz ki, Senin iznin olmadan tek zerre,
tek bir an, tek bir tasarruf da bulunamaz Ya Rabbelalemin!