Her
ümmetin bir hakîmi vardır. Benim ümmetimin hikmet sahibi, mütefekkiri
Ebu'd-Derda Uveymir'dir"
Vasıfları
Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından bildirilen sahâbilerdendir. O'nun
hakkında; "Her ümmetin bir hakîmi vardır. Benim ümmetimin
hikmet sahibi, mütefekkiri Ebu'd-Derda Uveymir'dir" buyurdular.
Ayrıca, "En âbid, Kıyamette meleklerle 'ilk musâfaha eden'
olduğu da bildirilmiştir. Asıl ismi Uveymir b. Amir'dir.
Ebu'd-Derda, künyesidir. Ensâr-ı Kiram'dan olup Hazrec kabilesine
mensuptur.
Bedir
gazvesi sırasında ve ensârdan en son kişi olarak müslüman olduğu
rivayet edilmektedir. Bedir gazvesi hariç, Rasûl-i Ekrem'in katıldığı
tüm gazvelere katılmıştır. Bu gazvelerde yüksek liyâkat ve
meziyetlerini göstermek suretiyle Rasûlullah'ın (s.a.v.) hoşnutluğunu
kazandı. İslâmiyet'i kabul edişinin hikâyesi şöyledir:
Maîşetini
ticaretle temin ederdi. Putuna karşı çok saygılıydı, bu yüzden
kendisini ibadete de vermişti. Akıl, zeka ve basiretiyle mümtaz bir
kişiliğe sahipti. Ticaret vesilesiyle birçok yerler gezip görmüş,
bu sırada semâvî dinler hakkında da bir hayli malûmat sahibi olmuştu.
Peygamberimizin (s.a.v.) Medine'ye hicretinden sonra İslâmiyet'i aklî
deliller meyânında iyiden iyiye tetkik etti. Neticede şöyle bir hâdise
üzerine müslüman oldu. Arkadaşı Abdullah b. Revâha bir gün, o
evde olmadığı bir zamanda, onun evine geldi, putunu parçaladı.
Evine döndüğünde putunun parçalanmış halini görünce buna çok
kızdı. Bir süre sonra sakinleşerek kendi kendine şöyle dedi.
"Eğer bu putta hayır olsaydı, kendi kendini korurdu."
Vakit kaybetmeden arkadaşını arayıp buldu. "Beni Rasûlullah'ın
yanına götür", dedi. Huzûr-u Rasûlullah'a varınca kelime-i
şehâdet getirerek Hak dine girdiğini ilan etti. Peygamberimiz
(s.a.v.) onunla Selman-ı Farisi hazretleri arasında din kardeşliği
tesis etti.
Hz.
Ebu'd Derda (r.a.) İslâmiyet'e girmekte biraz gecikmekle beraber, en
yüksek ve güzide bir mevkiye yükselmek yarışında kısa zamanda büyük
mesafe kaydetti. Ashâbın en âlimlerinden
oldu. Hz. Peygamber (s.a.v.) hayatta iken Kur'an-ı Kerim'i
ezberleyerek tamamını O'na okudu. "Uveymir ne mükemmel bir süvaridir"
şeklinde harblerdeki şeceat ve fedakarlığını takdir eden Rasûlullah'ın
vefatından sonra yine cihada iştirak etti. Şam'ın muhasarasında
bulundu. Yermük savaşında ordu kadısı olarak görev yaptı. Bu görev
İslâm tarihinde ilk defa onunla başlamış oldu. Daha başka
muharebelerde de bu görevi üstlendiği bilinmektedir. Bedir savaşına
katılmadığı halde Hz. Ömer (r.a.) Onu Bedrî kabul ederek
kendisine maaş bağladı. Hz. Ömer'in hilafeti döneminde Medine'de
diğer bazı sahâbelerle birlikte kadılık yaptı. Daha sonra
halifeden izin alarak Şam'a gitti ve orada Kur'an ve Fıkıh muallimi
olarak çok değerli ve unutulmaz hizmetler yaptı. Çok sayıda
talebe yetiştirdi. Suriye'de bulunduğu sıralarda Kıbrıs savaşına
da katıldı.
Hz.
Ömer teftiş maksadıyla Şam'a geldiğinde Ebu'd Derda'yı arayarak
buldu. Baktı ki, evinin kapısı açık, evinde bir posttan başka
bir şey yok. Buna çok memnun oldu. Karşılıklı sabaha kadar konuşup
ağlaştılar.
Hz.
Osman (r.a.) zamanında Şam kadısı olarak görevini en iyi bir şekilde
yerine getirdi. Bu kadılık görevi orada vefat edinceye kadar sürdü.
(hicri 32 miladi 652) Ebu'd-Derda'nın kabri Şam'ın Babü's-Sağır kabristanında olmakla beraber İstanbul'da,
Eyüb ve Üsküdar'da, iki makam kabri
bulunmaktadır.
Hz.
Ebu'd-Derda'nın biri sahâbi, diğeri tâbi olan iki hanımı olduğu,
her ikisinin de fazilet ehli, yetişkin oldukları bildirilmiştir. Çocuklarının
da çok iyi yetişmiş oldukları, bunlardan Bilal'in Emeviler
devrinde Şam kadılığı yaptığı kayıt edilmiştir. Hz.
Ebu'd-Derda (r.a.) Peygamber Efendimiz'den öğrendiklerini, duyduklarını,
anladıklarını halka öğretmeye hayatını vakfetmiş bir adamdı.
Onun muhitinde onun ilim ve faziletinden istifade etmeyen bir kimse
kalmamıştı. Daima âhiret hesabını ve Allah rızasını gözetir,
etrafında olup bitenlere ibret gözüyle bakardı. Çok ibadet
yapmakla birlikte onun ibadeti daha çok tefekkür ve ibret almak tarzındaydı.
Dünya malına değer vermeyen Ebud'Derda, kızı, Derda'yı onunla
evlenmek isteyen Yezid b. Muaviye'ye vermemiş, fakir bir müslüman
ile evlendirmiştir.
Fıkıh,
hadis, tefsir ve kıraat ilminde mütebahhir idi. Fakat Kur'an okutmak
hususundaki titizliği, azmi ve hizmeti hepsinden ziyade idi. Ona
mensup olan büyük zevatın hepsi Kelamullaha hizmetle tanınmışlar,
bütün ümmet aralarında en büyük hürmet ve muhabbeti kazanmışlardır.
Rivayet ettiği hadisler 179 adettir. Menkıbeleri ve güzel sözleri
kaynak kitapları süslemiştir. Bunlardan bazılarını arz edelim.
Hasbe'l-beşeriyye
bir suç işlemiş adama kötü söz ve muamele yapıldığını görünce,
yanındakilere, "Bu adam bir kuyuya düşmüş olsaydı ne yapardınız?"
dedi. Onlar "Çıkarırdık" dediler. Bu sefer Ebu'd-Derda
şöyle dedi: "O halde düştüğü vebalden çıkarın. Sövmeyin,
dövmeyin. Nasihat edin, doğruyu gösterin. Onun düştüğü günaha,
sizi düşürmeyen Allah'a hamdedin." Yanındakiler, "Sen şimdi
bu adama kızmıyor musun?" deyince de, "Yaptığına kızıyorum.
Eğer terkederse kardeşimdir buyurmuşlardır. Ölüm hastalığında
ziyaretine gelenlerden biri, "Şikayetin ne" deyince "günahlarım"
diyor. Canın bir şey istiyor mu deyince de, "Evet, Rabbımın
affını istiyorum" diyor.
Ebu'd-Derda
(r.a)'nın rivayet ettiği bir Hadis-i Şerif: "Cuma günleri
bana çok salavat-ı şerife getirin. Zira o gün bütün melekler hazır
bulunurlar. Bana salavat-ı şerife getiren hiçbir kimse yoktur ki,
bitirir bitirmez onun salavatı bana arzedilmemiş olsun." Öldükten
sonra da mı? diye sorulunca: "Evet, öldükten sonra da. Zira
Cenab-ı Hak toprağa, peygamberlerinin cesetlerini yemeyi haram kılmıştır.
Allah'ın peygamberi diridir, daima rızıklanır." buyurdular.
Allahümme salli ala Muhammedin ve ala âlihi ve eshâbihi.
Hamdi
Boydak
İstanbul
- 12.03.2002
http://sufizmveinsan.com
|