Mekke'nin
güneydoğusunda yerleşmiş bulunan Hevazin kabilesinin s'a'd b.
Bekir koluna mensuptur. Adı, Halime bint Ebi Züeyb Abdillah b.
el-Haris olup Ümmü Kebşe künyesiyle ve Halime es-Sadiyye olarak anılmaktadır.
Türkçemizde Halime Hatun diye de söylenir. Peygamberimizin sütannesi
olarak meşhur olmuştur.
Halime
Hatun'un mensup olduğu kabile Arap kabileleri arasında dil bakımından
en fesahatli olanı idi. Ayrıca cömertlikleri ve şereflilikleri
ile de tanınmış bir kabile idi. Bulundukları yerin havası güzel,
suyu tatlı idi.
Mekkeli
ve sair Arap eşrafı yeni doğan çocuklarını badiyedeki
kabilelere süt annelere verirlerdi. Böylece çocuklar sağlam vücutlu,
sıkı etli, asaletli yetişir, Arapça'yı pürüzsüz ve çok düzgün
konuşmayı öğrenirlerdi. Kureyşin erkek çocukları, çölden bu
faziletleri kapabilmeleri için, daha kısa süre de yeterli olmasına
rağmen sekiz yaşlarına kadar çölde kalırlardı.
Hz.
Muhammed (a.s) doğunca, üç gün kendi annesi Amine emzirdi. İki günde
Ebu Leheb‘in cariyesi Süveybe emzirdi. Bu sırada beni Sa'd
kabilesinden birçok süt anneleri Mekke'ye geldiler. Sütanneliği
kendileri için iyi bir gelir kaynağı olduğundan zengin ailelerin
çocuklarını tercih ederlerdi. Diğerleri böylelerini buldular
ama Halime bulamadı. Olayı Hz. Halime'nin (r. anha) ağzından
dinleyelim "Kurak bir yılda emzirilecek çocuk bulmak için
kabilem kadınlarıyla Mekke'ye geldim. Merkebim zayıf olduğundan
diğer arkadaşlarımdan geride kaldım, yanımızda süt emen bebeğimle
yaşlı bir deve de vardı. Fakat deveden çocuğumuz için tek damla
süt sızmıyordu. Bebek, açlıktan ağladığı için de geceleyin
hiç uyuyamıyorduk. İşte Allah'tan yağmur ve genişlik dilediğimiz
böyle bir yılda Mekkeye gelmiştim.
Yetim
olduğu için Muhammed’i kimse almaya yanaşmamış. Eli boş dönmemek
için gidip o yetimi alayım deyince kocam "Almanda bir beis
yok. Belki Allah bize O'nun yüzünden bereket ve hayır verir."
dedi. Bunun üzerine gittim. Beni Abdulmuttalip karşıladı.
"Sen kimsin?" dedi. "Beni Sad'dan Halime'yim"
dedim. O da: "Ne güzel? Ne güzel! Sa'd (uğurlu ve mübarek
olmak) ve hilm (sabırlı ve ağırbaşlı olmak) iki özelliktir ki
dünyanın hayrı da, ahiretin izzet ve şerefi de bunlardadır."
dedi."
Daha
sonra Halime çocuğu almak üzere Amine'nin evine gitti. Süt gibi
beyaz softan bir kumaşa sarılmış, altına yeşil
ipek bir sergi serilmiş, sırt üstü yatmış mışıl mışıl uyurken
Muhammed'i gördü, kendisinden misk kokusu geliyordu. Görür görmez
hayran oldu. Peygamberimiz'in alnından öptü. O'nu kucağına aldı.
Sağ memesini Peygamberimiz'e sol memesini de oğluna verdi.
Her
ikisi de. doyuncaya kadar emdiler ve uyudular. Peygamberimiz, bundan
sonra hep sağ memeyi alıp emmiş, sol memeyi almamıştı. Halime ve
kocası develerinin yanına vardılar, onun da memelerini sütle
dolmuş buldular. Sağıp doyuncaya kadar içtiler. Hayırlı, rahat
bir gece geçirdiler. Sabah olunca merkebe binip yola koyuldular.
Hayır,
bolluk ve bereket artık onunla birlikle oldu. Merkepleri kafiledeki
diğer merkeplerin hepsinin önüne geçti. Kuraklık olmasına rağmen
koyunlarının hali birden değişti. Akşamleyin karınları tok ve
memeleri sütle dolu olarak eve dönmeye başladılar.
Halime
ve kocası bu hayır ve berekete aldıkları çocuk yüzünden
erdiklerini anlamakta gecikmediler.
Peygamberimiz'in
büyüme ve yetişme tarzı ( başka çocuklara benzemiyordu.
Daha iki aylık iken her tarafa yuvarlanmaya çalışıyordu. Üç
aylık olunca da ayağa kalkıp duruyordu Dört aylık olunca bir
yere tutunmadan yürüyebilivordu. Altı aylıkken hızlı yürüdü.
Yedi aylıkken koştu. Sekiz aylıkken konuştu ve konuşuları
anladı. Dokuz aylıkken çok düzgün konuşmaya başladı. On aylık
olunca da çocuklarla ok atıyordu. İki yaşına bastığı zaman çok
gelişmiş, gösterişli bir çocuk olmuştu. Sütten kesip annesine
götürdüler ama Amine'nin muvafakatini akıtır, tekrar Beni Sa'd
yurduna getirdiler. Beş yaşına gelince Halime Onu ailesine teslim
etti.
Bu
süre içerisinde birçok önemli olaylar oldu. Hristiyanlar ve
Yahudilerden O'nun son peygamber olacağını anlayıp öldürmek
isteyenler oldu. Ukaz panayırında bir Araf (müneccim) tanıdı.
Sakk-ı
Sadır (göğsünün yarılması) mucizesi meydana
geldi. Sütkardeşi Abdullah "Kurevşli kardeşimi beyaz
elbiseli iki kişi vatırıp karnını yardılar" diye ebeveynine
haber verdi.
Peygamberimiz
(s.a.v.) sütannesi Halime Hatuna çok
sevgi ve saygı duyuyordu. Onu gördükçe "Anneciğim , anneciğim"
derdi. Bir ara şiddetli kuraklık hüküm sürdüğünde Mekke'ye
gelen Halimeye (r. anha) Hz. Hatice
40 koyun ve bir deve verdi. Mekke'nin fethinden
sonra Halime Hatun'un kız kardeşinden onu sordu. Vefat ettiğini
söyleyince. mübarek gözleri yaşla doldu. Halime'nin kızkardeşine
birçok hediyeler verdi. O da “ Ey Muhammed sen küçük iken de, büyük
iken de vefalısın." dedi.
Sütannesi
Halime, sütbabası Elem Züeyb Haris peygamberimizin peygamberliğini
ilanından sonra gelerek
Müslümanlığı kabul etmişlerdi.
Halime'nin
ölüm tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Mekke'nin fethinden önce
öldüğü tahmin edilmektedir. (r.anha)
Hamdi
Boydak
İstanbul
- 14.05.2002
http://sufizmveinsan.com
|