Mekkeli
müşrikler başta Rasülullah (s.a.v) olmak üzere ilk müslümanların
hepsine
işkence ettiler. İşkence yapmaya birbirlerini kışkırttılar.
Fikren ve kalben mağlup olanların söyleyecek sözleri, verecek özleri
olmadığından el ve ayaklarından meded umarlar. Tokat ve tekmeye
başvururlar. İtibarlı ve zengin olanları ise tehdit ederler, öyle
değil mi? İşte birkaç örnek:
Zinnire
Hatun (r. anha) Rum asıllı olup cariye idi. İslamiyet'i başlangıcında
müslüman
kadınların İlklerindendir.
Kızı Ümmü
Ubeys de
cariye
olup,
o da ilk müslüman kadınlardandı. Her
ikisi de inançlarından dolayı ağır işkenceler gördüler.
Hz.
Ömer müslüman olmadan önce kendisinin üzerine yürür, boğazını
sıkardı. Elleri yanlarına düşen Zinnire'nin öldüğü sanılırdı.
Ebu
Cehil'in yaptığı işkenceler yüzünden Zinnire Hatun'un gözleri
kör olmuştu. Ebu Cehil, "Gördün mü? Lât ve Uzza senin gözünü
de kör etti!" dedi. Zinnire Hatun "Hayır! Vallahi bu böyle
değildir. Benim gözümü böyle eden onlar değillerdir. Lât ve
Uzza, ne yarar, ne de zarar vermeğe asla kadir olamazlar. Lât ve
Uzza hiçbir şeyi göremezler! Onlar, kendilerine tapanları da,
tapmayanları da bilmezler. Fakat bu semavi bir iştir. Benim Rabbim gözümü
geri vermeğe, beni gördürmeğe de kadirdir." dedi. Diğer müşrikler
de Ebu Cehil gibi söylediler ama Zinnire onların da yalan söyledilerini
Allah'a yemin ederek ilan etti. Bu tartışmaların olduğu günün
gecesi geçip de sabah olunca Yüce Allah (c.c) Zinnire Hatun'un gözlerini
geri çevirdi, gördürdü. Lakin kureyş müşrikleri "Bu da,
Muhammed'in sihirlerindendir!" dediler.
Ebu
Cehil, Zinnire Hatun ve benzeri müslümanlar hakkında
"Muhammed'in izinde giden şu akılsızlara şaşmaz mısınız?
Eğer onun getirdiği şey, hayırlı ve gerçek olsaydı, biz ona
uymakta bunlardan daha önce davranır ve kendilerini geçerdik.
Zinnire'nin doğruyu bulmakta, bizi geçeceğini mi sanırsınız?"
demişti. İşkenceye maruz kalan cariyelerden Nehdiyye Hatun ve kızı
Lübeyne (veya Lebi be) Hatun'a sahibeleri olan müşrik kadın,
"Vallahi sizi azdıranlardan, Muhammed'in ashabından birisi
satın alıp azad etmedikçe elimden kurtulamayacaksınız."
derdi.
Hz.
Ömer müşrik iken, daha müslüman olmamışken, Müslümanlıktan
döndürmek için Lübeyne Hatun'a ağır işkenceler yapardı. Hassan
b. Sabit (r.a) der ki: "Ben umre için Mekke'ye varmıştım. Rasülullah
(s.a.v) insanları İslamiyet'e davetle uğraşıyordu. Ashabı da işkencelere
uğratılıyordu. Ömer b. Hattab'ın başucuna dikildim. Kendisi
beline
izar (fota) tutunmuştu. Müemmel oğullarının cariyesinin boğazını,
elleri gevşeyip yanlarına düşünceye kadar
sıktı, durdu,
Kendi kendime
"Öldü
artık
kadıncağız!" dedim. Sonra onu bırakıp Zinnire'nin üzerine
yürüdü, ona da bunun gibi yaptı."
Hz.
Ömer bir gün Lübeyne'yi dövmekten
bıkınca "Senden özür
dilerim. Ben seni yorulduğum için bıraktım." dedi. Lübeyne
ise ona, "Eğer müslüman olmazsan Allah da sana öyle
yapacaktır." dedi. Hz, Nehdiye
ile kızı lübeyne birgün un öğütmekle uğraşıyorlardı. Sahibeleri
yemin ederek "İkisinizi de sizin atalarınızın dininden dönmüş
birisi satın alıp da azad etmedikçe, ne azad ederim ve ne de işkenceden
geri kalırım." dedi. Bu konuşmayı duyan Hz. Ebu Bekir (r.a)
yemininden dönüp bu iki cariyeyi azad etmesini teklif etti. O da,
"Onların itikadını bozan sensin. Onları satın al ve azad
et" dedi. Hz. Ebu Bekir (r.a) "Aldım onları. İkisi de hürdür."
dedi. Nehdiye ile kızına "Haydi ona ununu geri veriniz."
dedi. Onlar, "İşi bitirdikten sonra versek olmaz mı?"
dediler. Hz. Ebu Bekir (r.a) "İsterseniz öyle yapınız."
dedi.
Müslüman
olduğu zaman Hz. Ebu Bekir (r.a)'in kırkbin dirhemi vardı. Bu
servetini ağır işkence gören kadın ve erkek birçok köleleri
satın alıp kurtararak harcamaktan geri durmadı. Medine'ye hicret
ettiği zaman yanında beş veya altı bin dirhemi kalmıştı. Hz.
Ebu Bekir (r.a)'in satın alıp azad ettiği köle ve cariyeler on
kadar idi. Hz. Bilal ve annesi Hamame, Hz. Amir bin Füheyre, Hz. Fûkeyhe,
Hz. Nehdiyye ve kızı Hz. Lübeyne, Hz. Zinnire, Hz. Ümmü Übeys ve
kızı, Hz. Ümmü Abis (r. anhüm)
Bilindiği
üzere müşrikler, Uhud savaşında müslüman şehitlere işkence
ettiler. Karınlarını deştiler, burunlarını ve kulaklarım
kestiler. Sadece aralarında Hanzala b. Rahib'e eziyet etmediler. Çünkü
babası Amir er-Rahip, Ebu Sufyan ile beraberdi.
Mevki
sahibi birinin müslüman olduğunu duyunca Ebu Cehil hemen ona koşar,
"Mevkiini kaybedersin" derdi. Bütün bunlara rağmen
hulus sahibi mü'minler imanlarında sebat etmişlerdir. Birkaç
hadise müstesna, dininden dönen, irtidat eden müslüman bulunmamıştır.
Bunca baskılara rağmen müslümanların sayısı günden güne
artmış, İslam'ın nuru bütün ufukları aydınlatmıştır.
Nefsine mağlup olanlar hâlâ esir ve köleliklerini devam
ettirirlerken onların eli altındaki köle ve cariyeler, İslam
nimeti sayesinde, hürriyete (bağımsızlığa) kavuşmuş olarak
şan ve şerefle yaşamışlardır. Allah (c.c) onlardan razı olsun.
Hamdi
Boydak
İstanbul
- 04.06.2002
http://sufizmveinsan.com
|