| 
                  
 İbadet, tapınmak değildir. Kişi 
                Tevhid ve Islah yolunda çalışırsa Allah’a İbadet etmiş olur. 
                Aksi olan Küfür / şirk ve bozgunculuk yolunda çalışırsa Şeytana 
                ibadet etmiş olur.
 Kişinin 
                geleceğini üzerine bina ettiği düşünce ve yaşantı şekli KİME 
                dayanıyorsa kişi Ona İBADET halindedir. Yani ibadet, asla 
                Tapınmak değildir.  Hatta kişinin 
                dayandığı Kelimelerin anlamı kime ait ise kişi ona ibadet 
                halindedir. Çünkü kişinin geleceği kelam / kelimeler üzere bina 
                edilmektedir. Yaratılış dahi bir Kelam işidir. Bu Kelime konusu 
                o kadar önemlidir.  Şimdi Kur’an’da 
                Yahudi ve Hıristiyanları TARİF eden ifadelere dikkat edelim:
                 1-Onlar 
                Kelimelerin vaaz ettiği anlamını Değiştirirler  2-Allah’ın 
                Dosdoğru yolunu saptırırlar, 3-Kendilerini doğru yolda 
                Zannederler.  Bu TARİFE giren 
                kişiler, etiketi Müslüman olsa da gerçekte Yahudi veya 
                Hıristiyandır.  Yahudiler, 
                aslında bu tarife giren Muhammedi Yahudilerdir, Hıristiyanlar 
                Rasulleri veya şeyhlerini İlahlaştıran Muhammedi 
                Hıristiyanlardır.  Bununla beraber 
                bunlardan kim Allah’a ve Ahirete MÜ’MİN ve Ameli SALİH ise 
                kurtulur.  Allah, Mutlak 
                ve Sonsuz Güzelliğin / Gerçeğin / Varlığın Kendisidir. Her 
                gerçek güzellik Ondan kaynaklanır. Kişi buna İman eder ve hedefi 
                Islah olursa Allah’a İBADET halindedir.  Aksi halde, 
                sonucu bozguna çıkan bir yaşantı halinde ise muhakkak yoluna 
                Şeytan çıkmış, yolunu saptırmıştır. Kişi Şeytana İBADET halinde 
                iken kendisini halen doğru yolda zanneder.  Dindeki 
                Kelimelerin anlamı değiştirilince, düşünmeyen kişi ve toplum 
                “Uzak bir dalalete” giriyor. Şöyle; Yapılmazsa sonuç kötü olur 
                dedikleri sahte ibadetlerin sonucu kötü değil, Zaten İbadet 
                zannettikleri ibadet değil. Yanlış üzerine yanlış. Karanlık 
                üzerine karanlık.  Gerçek ibadet, 
                Allah’a İman ile Hüsnü zan beslemek, Dini ona Has kılmak ve 
                Islah yolunda mücadeledir. Kişi bunun tersini yaparsa sonuç 
                elbette kötü olur, çünkü kaçınılmaz olarak, Bilerek veya 
                bilmeyerek, Şirke ve Bozguna hizmet halindedir.  İbadet etmeyi 
                tapınmak şekline indirger ve ön plana çıkarır isek; “İbadet” 
                kelimesi ile asıl vaaz edilen, yapılması gereken temizlenme 
                gibi, kendimizi ve çevremizi Islah yolunda yapacağımız 
                ÇALIŞMALAR gibi esas ibadetleri “daha önemli olmasına rağmen” 
                arka plana atmış ve doğru yolu / esas mesajı bu şekilde örtmüş 
                ve saptırmış oluruz.  Bir zaman sonra 
                İbadet kelimesinden arkaya İÇİ boşaltılmış, anlamı silinmiş bir 
                kuru gafil tapınma kalır. Yani meyvenin esas yenecek olan, (kişi 
                ve toplum için faydalı) içi gitmiş, faydasız bir kabuk 
                kalmıştır.  İbadet için 
                tavsiye edilen her şey, İçten İman, Temizlik, Takva, Dayanışma 
                ve yani Ameli Salih olarak özetlenebilir. Yani bunların tümü 
                “Allah’a İbadettir.” Bunlar asla içi boşaltılmış tapınmalar 
                değildir.  Hangisi daha 
                önemli ve doğrudur: 1.İçi boş kişisel tapınmalar mı? Yoksa 
                2.gerçek bir temizlik, Takva ve Islah çalışmaları mı?.. 
                 Dikkât edilirse 
                tapınan insanları, iş yerinde çalışan elemanlardan yapması 
                gereken işleri hep ihmal eden, kaytaran; fakat patrona yalakalık 
                yaparak onun indinde tutunmaya (iki yüzlü - cahil) çalışan 
                insanlara benzetirim. İşin aslı bu değildir.  98:5. Halbuki 
                onlara ancak, dini yalnız O'na has kılarak ve hanifler olarak 
                Allah'a İbadet etmeleri, Salatı ikame etmeleri ve zekâtı ita 
                etmeleri emrolunmuştu. İşte dayanak din de budur.  Tesbih ise; 
                Kişinin yaşantısında-Özünde, Allah’ı her iyiliğin, güzelliğin, 
                nimetin, varlığın kaynağı bilmektir (Hamd). Onu böylece her 
                kötülük, eksiklik, yanlışlıktan temiz bilmektir. Bunun şuuruna 
                varmaktır. Yoksa eline tesbih alıp çekmek değildir.  Takva 
                kelimesinin anlamı, Allah’ın Sözlerine dayanmaktır.  Temizlik, 
                zihnimizi saptırılmış kelimelerden temizlemek, yerine Kuran’daki 
                değiştirilemez doğru anlamlarını koymaktır.  İşte bu, 
                Allah’a dayanarak kendimizi ve zihnimizi Temizlemenin / Islah 
                etmenin yoludur.  Kur’an, 
                Temizlenmeyene Mesh etmez. Kirlenmemiş, fakat doğuştan kör 
                olanın gözünü açar ve ölü kalpleri diriltir. Fakat kişi eğer 
                evvelce kalbini şirke açmış, ölümcül zehri almış ve gördüğünü 
                zanneder halde iken kör ise, Rabbini Birleyip Temizlenmedikçe ve 
                gönlünü ona açmıyorsa ondan şifa bulması imkânsızdır. Ondan 
                nasip alamaz.  (Yusuf der ki: 
                Öz Kardeşimi bana getirmezseniz benden size erzak yoktur. Yusuf 
                Kalbdir, Öz Kardeşi İmandır.)  “Adem Rabbinden 
                bazı Kelimeler aldı ve hemen tevbe etti (temizlendi)” 
                 La yemessuhu 
                illel Mutahharun. (O Temizlenmeyene / Temizlenmeyen Ona 
                Dokunmaz)  Maalesef dine 
                sokulmuş, Anlamı Kur’an’a göre düzeltilmesi gereken / 
                Kur’an’daki anlamından saptırılmış çok kelime, kavram ve İnanç 
                var.  Kur’an’ı 
                anlayarak ve düşünerek okumaya devam etmenizi tavsiye ederim. 
                Ondaki kavramların aslını fark ettikçe / yolun nasıl saptırılıp 
                düşüncenin kısırlaştırıldığını gördükçe daha çok HAYRET 
                edersiniz ve daha birçok kelimenin asıl anlamlarını bulursunuz 
                ve bizimle paylaşırsınız. Bu büyük bir hizmet ve cihat olur. 
                Tefekkür, Fikir yürütmek / Fikir edinmektir. Paylaşmak, asıl bu 
                Nimetullahı, hazine ve zenginlikleri paylaşmaktır.  Aslında 
                Şeytanın tuzağı çok zayıftır. Ancak dinini Allah’a has 
                kılmayanları ve ona uyanları saptırabilir.  Gerçek 
                kelimeler kökü yere bağlı sağlam ağaç gibidir, asılsız kavramlar 
                kökü kesilmiş kütük gibidir, çürümeye veya yakılmaya mahkumdur.
                 Gerçek 
                kelimeler, Musa’nın Asasıdır. Karşısına çıkan yalan yanlış 
                yetmiş yılanı yutar.  Allah, 
                kelimeleri ile gerçeği gerçekleştirir. Müşrikler - Mücrimler 
                istemese de. Turgut Sakİstanbul-01.02.2005
 http://sufizmveinsan.com
 
                
                 |