Zeki kişinin kendi aklını kullanabilen, akıllı olanın ise
başkalarınınkinden de faydalanabilen olduğu yolundaki söz
meşhurdur. "Empati" sözcüğünde karşılık bulan, "kendini başka
birinin yerine koyma" özelliği, ibret kavramı ile çoğu zaman
özdeşleşebiliyor.
Genellikle diğer insanların olumsuz yönlerinden veya başlarına
gelen tersliklerden ders çıkarma noktasında kullanırız ibret
mefhumunu. Olumlu şartların getirdiği edinimlerden ise "örnek
alma" biçiminde bahsederiz. Ancak, ibretin getirdiği, derin, içe
işleyen ve nisbeten yapılandırıcı havanın; örnek alma
olgusundaki, taklitle karışık, kişinin üstünde çoğu kez sakil
duran hallerinden baskın olduğu ortada... Beşeri yapının doğal
neticesi olarak; sert rüzgârlarla ulaşan, kişilikleri zorlayıcı
vakaların etkinliği ve kalıcılığı, her zaman daha fazla galiba.
"Bir musibet bin nasihatten evladır." sözü bunun kanıtı.
Belleklere yerleşen, kazınan doneler de dikkât ederseniz,
genellikle bunların arasından çıkıyor.
Bir ömürlük sürece sığdırılabileceklerin; kabuğuna çekilmiş,
kendi şartları dışında başka şeyler olabileceğini algılamamış ve
düşünmemiş kimliklerde son derece yetersiz kalacağını takdir
edersiniz. Oysa başka hayat şartlarını da değerlendirebilen,
onlardan ders çıkarabilen yapılar bu bakımdan gerçekten
avantajlıdır. Onlar, tekrara ihtiyaç kalmadan, işaretlerden de
mana çıkarma becerisinde olanlardır. İnsanın gücü veya zamanı
her şeyi tecrübe etmeye yetmeyebilir, ancak doğru yaklaşımlarla
oluşturulacak düşünce faaliyetleri, bir şeyin öğrenilmesi için
ille de yaşanmasını gerektirmeyecek boyutlara gidebilir. Bu tarz
düşüncelerin neredeyse yaşanmış derecede somutlaşması ve
olgunlaşması hali de uzak sayılmamalıdır. Bu noktada "kendini
başkasının yerine koymak" denilen hali kabul edemiyorum. Zira, o
bakış açısını ve o yaşananları gerçekten hissetmek için "onu
kendi yerimize koymak" daha makuldür. Yargılama yanılgılarını
önlemek, ancak böyle mümkün olabilir. Unutulmamalı ki,
"kendimizden kolay affedebileceğimiz kimse de yok gibidir."
Mistik sahada ibret kavramının yeri ve duruşu hayli ilgi
çekicidir. İçler acısı hallerin yaşandığı mahallerden alınacak
ibretlerin yanı sıra, zaman zaman hiç de hakkı olmadığı halde
anormal durumlara düşen, görece eza ve sıkıntı içinde bulunan
hal sahiplerinin de durumları gözler önündedir. Herkesin, doğal
yaşam çizgisinde karşılaşacağı pozisyonlar bir yana, çok az
insanın idrak edebileceği "ekstra" ilmi seviyelerin getirdiği
bazı cilveler, öncelikle bunları taşıyabilecek üstün nitelikli
insanlara yüklenip sonra da onların belki tampon vazifesi
gördüğü biçimde, algılayabilenlerin düşünce ve yaşam sahasına
indirgeniyor. Bu yadsınamayacak işlevler, bir bakıma adalet
kavramının anlamak istediğimiz gibi olmadığını gösterirken;
diğer yandan her şeyin göründüğü gibi olmadığı neticesini de
bize verebilir.
Nebi ve Resullerle ilgili ayet ve kıssalarda bahsi geçen;
"hataya düşme, pişman olma" gibi durumlar ise onların marifet
yollu ortaya koydukları yaşam senaryolarında bizlere verdikleri
birer ipucu ve hediye gibidir.
"Şaki anasının karnında şaki olan; said de başkasından ibret
alandır." Hadisi, bu konu ele alınırken atlanamayacak ve üstünde
oldukça düşünülmesi gereken bir gerçeklik elbette. Şekavet gibi,
saadetin de kişinin programında başka şeylere bağlı olmadan
yürürlükte olduğunu biliyoruz. Fakat, saadetin önemli bir
göstergesinin de "ibret alabilme" özelliği oluşunu buradan
çıkarabiliriz.
"Benim yaşantım ve ilmim bana yeter" diyen için tabii ki
söylenecek pek bir şey yoktur. Ama belki de sınırlar çizmeye
çalıştığımız "diğerlerinden" ayrı olarak bellemek istediğimiz
şey, aslında ortak hikâyemizdir. "Yoksa sizden önce
gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete
girivereceğinizi mi sandınız?" (2/214) ayeti az da olsa önünü
görme yetisi olabilen herkes için anlaşılacak kadar açık değil
mi?
Ortak gerçekliklerimiz içinde istesek de istemesek de yaşam
seyrinin sonsuz olacağı ve ölüm denen dönüşümlerin de elbette
bir dönem bize selam vereceğini önceden düşünmek, buna
hazırlıklı olmak alınacak ibretlerin belki de başında geliyor.
İstanbul -
08.02.2005
http://sufizmveinsan.com
|