İnsanın
hayattaki en yüksek değeri sağlıktır. Sağlıklı yaşamak
için her insanın yeteri kadar iyi beslenmesi, normal uykusunu
alması, yeteri kadar hareket etmesi, ruhunun ve bedeninin ihtıyaçlarını
zamanında gidermesi gerekir.
Her
insan bio-psiko-sosyal bir varlıktır. Biolojik ihtiyaçlarımız
ile psikososyal ihtiyaçlarımız arasında sürekli bir iletişim
vardır. Bütün ruhsal bozukluklar bu üç nokta arasında oluşan
dengesizlikten doğar. Insanın ruhu en az vücudu kadar hassastır.
Benliğimizi yaralayan her olay ruhsal dengemizin bozulmasına
yol açar.
İnsan
doğuştan itibaren sosyal bir varlıktır ve her zaman, hayatın
her alanında başka insanların yardımına muhtaçtır. Günümüzün
modern hayatında en büyük tehlikeler fiziki çevremizden değil,
içinde yaşadığımız en yakın sosyal çevremizden gelir.
Ruhumuzu yaralayan insanları çocukluğumuzdan hayatımızın
sonuna kadar tanırız. Çevremizdeki her insana isteyerek, güvenerek,
korkmadan yaklaşabilsek, hayatımızı daha manalı ve daha hoşnut
bir şekilde geçirebilirdik. Ne yazık ki bunu yapamıyoruz,
çünkü insanoğlunun iyisi var, kötüsü var.
Modern
Psikolojide “deli” veya “ruh hastası” gibi bir tanımlama
yoktur. Bütün ruhsal rahatsızlıklar sağlıksız ve yıpratıcı
insan ilişkilerinden kaynaklanır. Bu tür ilişkiler kesilmediği
sürece ruhsal rahatsızlıklara yol açarlar, çünkü bütün
ruhsal rahatsızlıklar, ruhun yaralanması ile başlar.
Kişiliğimiz,
içinde yaşadığımız çevrede gelişir, içinde yaşadığımız
çevre tarafından da yıkılır. O yüzden her insanın
“hasta edici ilişkilerden” uzak durması gerekir. Her insan
kendi başına “hür” kendi kendini yöneten “otonom”
bir varlıktır. Hiçkimsenin kimseyi ezmeye, horlamaya,
yaralamaya hakkı yoktur.
Bazı
ruhsal rahatsızlıklar fiziki bir hastalıkla bağlantılı
olabilir, bazılarında ise vücutsal faktörler hiçbir rol
oynamaz. Bütün psikolojik hastalıklar davranış bozukluğu
yaratır. Her çeşit ruhsal hastalığın
‘multidimensionel’ sebepleri, hem kişisel, hem toplumsal
bir yönü vardır. Bir insanın ruhsal dengesinin bozulması için
bir çok faktörün birarada bulunması gerekir: Bozuk aile şartları,
ruhsal çıkmazlar, kritik olaylar, çekilmez hayat şartları
ve bütün bunların sonunda insan beyninin normal bir şekilde
çalışamaması, gibi.
Bozuk
hayat şartlarından meydana gelen ruhsal rahatsızlıkları şöyle
sıralayabiliriz: Her çeşit bağımlılık (alkolizm, uyuşturucu
kullanma alışkanlığı), yemek hastalıkları (aşırı şişmanlık,
aşırı zayıflık) depresyon, psikoz, aşırı ilaç kullanma
hastalığı, gibi.
Yaşadığımız
her kritik olay ilk önce iç dünyamızda bir “gerginlik“
yaratır. Bu gerginliği hissetmemek, bilinçaltına atmak için,
vucudumuza zarar veren çeşitli şeylere sarılırız. Ancak
problem ne olursa olsun, kısa süre için içinde bulunduğumuz
gerginliği hissetmemiş oluruz. Düşünce şeklimiz negatif
ise, negatif alışkanlıklar ediniriz. Pozitif düşünceli
isek, problemimizi anlamaya, iyi bir şekilde çözmeye çalışırız.
En korkunç negatif davranış şekli „intahardır“.
Örneğin
bir insan yukarıda sıraladığımız herhangi bir rahatsızlığa
yakalanırsa, sadece kendisi değil, bütün çevresinde yaşayan
kişileri direk veya indirek etkiler. Sağlıklı bir insan attığı
her adımı bilerek atar ve genellikle hayatından memnundur.
Ruhsal dengesi yerinde olmayan insanı anlayabilmek çoğu zaman
yakın çevresinde yaşayanlar için güçtür, çünkü o kişinin
iç dünyasının nasıl olduğunu göremez insan.
Psikolojik
hastalıkların hepsi insanın benliği ile alakalıdır. Bizi
biz yapan herşey şuurumuza kayıtlıdır. Çok kötü bir olay
yaşadığımız zaman şuurumuzu kaybetmemiz mümkün. Ancak
kaybedilen benliğimizi yeniden kazanma şansımız Camii´den
çıkarken söylenmesi şart olan bir „amin“ kadar kesindir.
Ruhsal
rahatsızlıklar arasında en yaygın hastalıklardan biri
Depresyon’dur. Tanınmış Psikolog C.G. Jung Depresyon hastalığını
siyah kıyafetli (ölüm kokan) bir bayana benzetir ve şöyle
der: „Masanıza siyah kıyafetli bir bayan gelirse, onu kovmayınız,
aksine masanıza davet ediniz ve Size ne diyecekse, bırakın
Size söylesin!”.
Bu
söz ruhsal sorunu olan her insana ‘bilinçli’ yaşamayı,
değerli ‘yaşama gücünü’ yitirmemeyi öğretmek için söylenmiştir.
Nuray
Lale / Bielefed
info@nuray-lale-institut.de
http://gulizk.com
Bielefeld
- 01.07.2003
|