Hiç
farkettiniz mi? Bilimdeki bu denli gelişmelere rağmen, daha
ortaokul fenbilgisi derslerindeki bilimsel konularda
kesinleşmemiş birçok konu var.
Ortaokul Fen Bilgisi dersinde konu insanın varoluşuna
geldiğinde, dini duyguları güçlü olan öğretmenimiz, “bu konuyu
geçelim” demişti. Çünkü, evrim teorisini anlatması gerekiyordu,
ama ona ters gelmişti. Bir sonraki sene gelen Fen Bilgisi
öğretmeni ise bu konuya hemen girdi. Ayrıntılarıyla evrim
teorisini anlattı. Bu hocamız da ateist idi...
Biyolojik
yapıların varoluşu konusunda insanın varlığına ilişkin
varsayımlarda iki tez öne çıkar: Evrim teorisi ve
yaradılış. Aradan geçen yaklaşık yirmi yılda, özellikle
moleküler biyolojide kat edilen mesafeler, beraberinde birçok
soru işaretini de getirdi. Evrim teorisini bilim dünyasında
çoğunluğun kabul etmesine rağmen, tamamen inanca dayalı olan,
bir Tanrı’nın yarattığı farklı canlı türleri, yaratılma teoremi,
teologlar ve dindar kesim tarafından savunulmaya devam
etmektedir.
Son yıllarda ise gerek evrim terorisindeki boşluklar gerekse
yukardaki bir tanrı tarafından bütün türlerin birbirinden
bağımsız yaratılmış olma düşüncesinin inanca dayalı olması yeni
bir söylemi gündeme getirdi; Akıllı tasarım. (Intelligent
design, ID)
Oldukça tartışılan bu tezi bir teorem olarak ele alanlar var.
Diğer taraftan, eleştiriler ise böyle bir tezin teorem
olamayacağı, çünkü asla gözlemsel veya deneysel olarak
ispatlanamayacağı yönünde.
Akıllı
Tasarım nedir? ( Intelligent design, ID )
Akıllı
tasarım, evrendeki bazı niteliklerin ve ( biyolojik ) canlı
yapıların doğadaki bir akılın sonucunun özelliklerini
gösterdiğini savunur. Akıllı tasarımın savunucuları, tasarımı
yapanın kim veya ne olduğundan ziyade, bir doğada bir tasarımın
olduğunun ispatı üzerinde durmaktadırlar.
William Dembski, akıllı
tasarımın savunucuları arasındadır. The Design Inference
(tasarım neticesi) isimli eserinde Tanrı ve uzaylıların
ihtimallerine yer vermektedir.
Akıllı tasarım düşüncesi yeni olarak ortaya atılmış olsa da
geçmişte eski Yunanlılarda da bir tasarım görüşü vardı. Tasarım
görüşü konusunda en meşhuru 1802 yılındaki William Paley’in
saatçi tezidir. Özetlersek, Paley tezinde, kırda yürürken
ayağımız bir taşa takılsa herhalde “taş hep ordadır” deriz, ama
bir saate takılsa cevabımız farklı olur. “Bu saati yapan bir
saatçi olmalı ve bir amaç için olmalı” diye…
Darwin’in evrim teorisinden sonra, biyolojiden Paley’in tezi
çıkartılmıştır. Evrim teorisinin biyolojik canlıların
karmaşıklığını açıklanmada yetersiz kalması sonucu, bazı bilim
adamları tasarım konusunu tekrar ele alıp akıllı tasarım olarak
sunmuşlardır. Akıllı tasarım görüşünü eski tasarım
tezinden ayırmak gerekir. Bu yeni yaklaşım bir tanrının
varlığını ispata gitmekten ziyade ‘karmaşık, bilgi-zengini
biyolojik yapıları açıklamak için akli nedenlerin olması
gerektiği ve bu nedenlerin deneysel olarak ispat edilebileceğini’
vurgular.
Şimdilik akıllı tasarım görüşünü savunan bilim adamlarının
sayısı oldukça azdır. Bilim dünyasının çoğunluğu akıllı tasarıma
henüz deneysel bir çalışma yapılmadığı için bilimsel bir
yaklaşım olarak ele almamakta ve bilimsel bir teori olarak kabul
etmemektedir. Bu tezi en sert eleştirenler akıllı tasarım
görüşünün bir pseudoscience (esası olmayan
varsayımlar üzerine kurulu bilimi andıran faliyetler) yani
uydurma bilim olarak nitelemektedirler. Akıllı tasarımcıların
ise buna yanıtı bilim adamlarının tamamen Darvinist bir
eğitim aldıkları ve konuya şartlanmış olarak bakmakta
olduklarıdır. Aslında gözüken o ki, akıllı tasarım fikri henüz
Darwin teorisi kadar kesin çerçevelerini çizmemiştir.
Bir Tanrı tarafından yaradılışın bilimsel açıklaması olarak
olayı empoze eden taraflar da söz konusu. Habuki, akıllı
tasarım fikri ile vurgulanan klasik Tanrı tasarımı ile yaratma
görüşü değildir.
Akıllı
Tasarımın ulaşacağı nokta ne olabilir?
Benim
görüşüme göre, akıllı tasarımın oluşacağı son nokta belki nihai
olmamakla birlikte, tasavvuf felsefesinin temeli olacaktır.
Tasavuf daha yüzyıllar evvelinden bir tanrısal yaratmanın söz
konusu olmadığı Allah ismi ile işaret edilen ile yoktan var
etmenin boyutsal olarak ele alınması gerektiğini ele alır.
Günümüz bilim dünyasında canlı varlık olarak her ne kadar
biyolojik yapı ele alınsa da, tasavufa göre atomsal boyut
hatta derinlikli bir canlılığa sahiptir. Dolayısı ile akıl
her ne kadar birimlerde (birim derken bütün varlıkları
kasdederek) kendi boyutlarına göre açığa çıksa da asıl olan,
tek akıldır. İşte bu noktadan hareketle, tasavufta
atom-molekül düzeyinden Darwin’in evrim teorisinde anlatılan bir
evrimleşmenin gerçekleşmesi mümkün olabilmektedir. Çünkü
akıl varlığın özünde mevcuttur, varlıktan ayrı bir kavram
değildir. Her ne kadar, her basamakta ortaya çıkan yapı
bir sonrakinin devamı gibi ise de özellikleri ile yeni bir
yapıdır. Bu yapılarda aklın şekillenmesi de kendi şartlarına
göredir; ancak her birimde açığa çıkan yine bu tek akıldır.
Dolayısıyla, bilimin deneysel olarak ispatlanması gerektiği
nokta işte burasıdır.
Akıllı
tasarım, bu sebeple de Darwin’in teorisine alternatif değil,
aksine bu teorinin boş bıraktığı noktayı doldurmakta yani
moleküler boyuttan insana kadar olan süreçte hep bir akıl ile
ilerlemenin söz konusu olduğunu vurgulamaktadır.
Turhan Doğan
turhandogan@yahoo.com
Tokyo - 23.08.2005
http://sufizmveinsan.com
|