İlahi Aşk
6.Bölüm

Bir insanı öldürdüğü için öldürülen insanın durumunu görmüyor musun? Öldürüldüğü kişiye karşılık olarak kendisini öldüren ölümün zulmünden, kendisini nasıl temizliyor bu ölüm. Böylece kılıç onun günahına kefaret oluyor.

İşte, bu dünyada Allah'ın bildirdiği cezaların uygulanması müminler için bir temizlenmedir, hatta bir pire ısırması ya da bir diken batması bile bu kabildendir.

Burada şunu da belirtelim ki: Başka varlıklar topluluğu da vardır ki, temizlenmeleri için kendilerine, cehennemde, öte dünya cezaları uygulanır. Sonra cehennemden çıkmaları gerekmiyorsa dahi Tanrı'nın muhabbetinin yardımıyla cehennemde kendilerine merhamet edilir.

Görülüyor ki, Tanrı'nın kullarını sevmesinin ne başı var ne de sonu, çünkü O, ne hadis olmayı ne de araz olmayı kabul eder. Fakat Tanrı'nın kulları için duyduğu muhabbetin özü, sonu olmayan bir süreç, içinde, ilkiyle ve sonuyla, yaratılışlarındaki ilkenin (mebde') özüdür. Bu nedenle, Tanrı'nın onlara duyduğu sevginin nisbeti, nerede olurlarsa olsunlar, ister yokluk-adem halinde ister varlık-vücûc halinde olsunlar, kendileriyle birlikte olan O'nun varoluşunun (keynunet) nisbetidir; tıpkı Allah'ın onların adem hallerinde de vücud hallerinde de onlarla beraber oluşu gibi. Çünkü onlar kendilerini sürekli seyreden ve sürekli seven Allah tarafından bilinirler. Daha önce Allah'ın sahip olmadığı yeni bir hüküm, yeni bir ilke kesinlikle O'na atfedilemez. O önceden ne ise her an odur. Allah yaratıklarını her an sevmektedir, tıpkı onları her an bildiği ve gördüğü gibi. Dolayısıyla "Ben bir gizli hazineydim; bilinmek istedim..." sözüyle, bütün bunların kendi içinde nasıl bir şey olduğunu, Allah-u Teâlâ, Kendi Celâline uygun düştüğü gibi anlatmaktadır bize, çünkü Allah akılla, ancak Fail ve Halik olarak kavranılabilir.

Allah tarafından bilinen her öz (ayn) aslında bir ma'dum'dur, yani gizil güç halinde vardır. Allah onları var etmeyi sever ve ister. O zaman o öz için bir varlık (vücûd) yaratır, hatta o öz içinde bir varlık yaratır, yani o özü varlık giysisiyle giydirir. Böylece o öz var olur. Sonra bir başka öz var olur. Sonra bir başka öz. Kesintisiz ve aralıksız bir süreç içinde, ta Hakk'ın ilkliğine kanıt olan ilk varlıktan beri, bu böylece devam eder gider... Demek ki, önce tekillerde sonra cinslerde ve türlerde başka bir varoluş değil, aksine sürekli bir varoluş görülür. Bu dünyanın da bir gayesi ve bir sonu vardır ama, yaratılmışlar içinde insanın, nihayeti öte dünyaya çıkan özel bir gayesi ve varoluşu vardır. O halde, varlıklar öte dünyada yeniden doğmuş olurlar ve onların öte dünyadaki varoluşları­nın bir sonu yoktur, çünkü mümkün varlıklar için bir son söz konusu değildir. Onların ebediliği daimdir, yani sonları yoktur, tıpkı Hakk'ın ezelî oluşu gibi. Hakk, sabittir, değişmezdir, zorunludur (vacib). O'nun varlığının Evveli, ilk ilkesi yoktur. Kullarına duyduğu muhabbetin de bir evveli yoktur. Sübhanallah! Ancak sevgilinin yanında aşkın zikredilmesi, aşkın kendisi değil de aşkın ilâhî anlatımı sırasında olur.

Kur'an Allah kelâmıdır. Mütekellim daima Allah'tır, yani, konuşan hep Allah'tır. Bununla birlikte, O, sadece Kendini tanıtmak için konuşur, şöyle ki: "Rablerinden kendilerine gelen yeni bir uyarı, bir zikir yok ki, onu eğlenerek dinlemesinler!" (Kur'an, 21/2). Bu zikir, bu uyan sadece bizde yenidir, yoksa Allah'da yeni değildir, çünkü o zikir, Seyyidimiz, Malikimiz, Sahibimiz ve rızk vericimiz olan Tanrı'dan gelmektedir. "Rahman'dan onlara gelen yeni bir zikir yok ki kesinlikle ondan yüz çevirmesinler." (Kur'an, 26/5). Rahman'dan gelen bu zikir sadece bizim açımızdan yenidir, yoksa Rahman açısından yeni değildir, çünkü rahmet, nimet ve ihsan hem başlangıçta hem de sondadır. El-ityanda belirtildiğine göre, Kendi hakkında gerekli bilgileri bize öğretmek için, bu ilahî zikir, Şaki isimlerden değil, tersine Rab ya da İlhi aşk Rahman isimlerinden gelmektedir.

İlhi aşk
Muhittin ibni Arabi
Çeviren :Mahmut Kanık

Derleyen: Halil Ilbıra
Bodrum - 05.04.2004
hilbira@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail