İletişim -2-


 

Madde üzerinde tanımlama; hatta ötesi yetkinliklere sahip bilincin  bu özelliği kendisinin maddeden değil, onu oluşturan evrensel orijinden kaynaklanmasından ileri geliyor.

Modern bilim, bilinen yapısı itibarı ile evrenin tek bir enerji kütlesi olduğunu kabul etmiş durumdadır. Öyle ki madde olarak kabul ettiğimiz her şey moleküllerden, moleküller atomdan, atomlarda elektromanyetik dalgalardan meydana gelmiştir. Söz konusu dalgalar denizinde birbirinden kopuk, etkileşimsiz bir aksiyon düşünülemez.  Madde boyutundaki değişimlerin varlıkları nasıl etkilediğini sıradan bir insan dahi algılama sınırları çerçevesinde de olsa rahatlıkla fark edecektir. Kaldı ki o değişimleri yaşayan birimlerin, alt boyutlarında yek diğerinden ayrılmaz enerji alanları olduğu düşünüldüğünde tesadüfe asla yer bırakmayan bir koordinasyonun varlığı kaçınılmaz biçimde kabul edilmelidir.

Manyetik dalgalar aleminde var olan tüm frekansları değerlendirme merkezi olarak sivrilen/yoğunlaşan bir başka enerji alanı beyindir. Potansiyeli itibarı ile tüm dalga boylarını taşıyan, yapısı yönü ile ise bunlarla rezonansa girebilecek ve/veya onları açığa çıkarabilecek güçteki bu organ (veya kendisini öyle tanıtan, gösteren her ne ise…) kullanılışı nispetinde sonsuzluğa açılan kapımızdır aslında.

Tasavvuf literatüründe, sonsuz sınırsız; parçalara bölünmesi mümkün olmayan bu “tek” enerji kütlesinin kendi içindeki program/iletişim sistemi kısaca şöyle özetleniyor. Mutlak varlık, söz konusu tümel yapıyı ve o yapının organ olarak tayin ettiği, birbirine göre “cüz” hükmündeki her birimi kendi ilminden var etmesi dolayısı ile onlara ve onlardan, her an bir bakış açısı oluşturmuş böylece “semi” ve “basir” isimlerinin manaları ortaya çıkmıştır. Birimsellikleri daha önce “kelam” vasfından “kelimeler” şeklinde oluşmuş ve nihayet “tekvin” vasfıyla da fiiller alemindeki yaşam oluşmuştur.

Bilim ve mistisizmin örtüştüğü bu çarpıcı noktada “insan” olarak bildiğimiz yapıya önemli bir misyon düşüyor. Eğer hayatın böylesine yek vücut bir anlamı varsa orijin boyutun en iç halkada oluşturduğu bir çıkışın diğer boyutlarda ifade buluşunu izliyoruz demektir. Bu seyir anlayabildiğimiz kadarı ile en azından elektromanyetik dalgalar boyutundan başlayıp, bildiğimiz madde alemi içinde kendini gösterinceye değin sadece algılayanlara göre süreç anlamı taşır. Doğal olarak da zaman kavramı kendini algılayanlarda gösterir, hissettirir. Halbuki bir boyutta yaşanmakta olan başka bir boyutta yaşanmış olaydan başka bir şey değildir. Gözle görülebilen bir yıldızın ışığı bize ulaştığında belki milyonlarca sene olmuş bitmiş bir dönemine bakmakta olduğumuz bilinen bir realitedir.

Beynin üst düzeydeki çalışma kapasitesine ulaşması sonucu, yukarıda bütünlüğü ifadeye çalışılan bir üst boyuttaki yaşama ve gerçeklere erişebilmesi söz konusudur. İletişimi doğru kullanabilen insanların, bu yaşam boyutlarını kendilerinde bulabilmeleri de uzak düşünülmemelidir. Şuur sıçramaları biçiminde ifade edilen durum, iletişim örgüsü içinde, ehlinin üst boyutlara ulaşarak içinde bulunduğu boyutta oluşagelen şeylerin, nasıl, neden ve hangi amaca dönük olarak gerçekleştiğini bu bütünlük içinde seyredebilmesini mümkün kılar.

İstanbul - 07.12.2004
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail