İMAN NURUNUN FONKSİYONLARI HAKKINDA
Bu yazımda inşaallah fazla ayrıntıya girmeden, çağımız İslam
düşünce dünyasına damgasını vurmuş iki önemli düşünürün, imanın fonksiyonel yönleriyle alakalı tespitlerini objektif bir şekilde siz sevgili okurlara aktarmak istiyorum. Gerekli sentezi ve değerlendirmeyi de yine sizlerin yapmasını temenni ediyorum. Yazmak bizden, takdir sizden:

BEDİÜZZAMAN’A GÖRE İMAN
1.İman nazarıyla evrene bakılırsa, evren bir zikir mescidi
görünümü alır. Birbirine düşman zannedilen mevcudat, birbirine
kardeş olur. Cansız olarak kabul edilen varlıklar bile o
Nur sayesinde adeta dirilir. Emir altında bir memur şekline
dönüşür. İman nazarıyla bakılmadığı takdirde, evren korkunç ve
karanlık bir hal alır. Sevimlilik halini yitirir. Kısaca iman,
yaşama bakış açısı oluşturmaktadır.

2.İman nuru sayesinde, evrendeki değişim ve dönüşümlerin sırrı anlaşılır. Bu faaliyetlerin gayesiz ve abes olmadığı fark edilir. Bunun da ötesinde İlahi Esmanın aksettirici aynaları olduğu müşahede edilir.

3.İman nuru sayesinde âlem terakki eder. Nihayetinde Samedani hikmet kitabı namını alır. İnsan, kalbinin (bilincinin) şuaıyla (manevi enerjisiyle), aklının imani haşmetiyle HİLAFET VE HAKİMİYETİN ZİRVESİNE YÜKSELİR.

4.İman nuru sayesinde karanlıklı bir mezar şeklinde görülen geçmiş zaman adeta canlanır. Yani, Enbiya ve Evliya’nın ziyasıyla aydınlık ve nurani görünmeye başlar. Yine gelecek zaman da aynı şekilde aydınlanır ve cennetin bahçeleri şekline girer.

5.Bir tılsım olan iman ile ölümün hakiki mahiyeti anlaşılır. İnsanı dünya zindanından cennete manen yükseltir. Rahman’ın huzuruna çıkaran bir burak suretini alır. Kudretin harikalarını, rahmetin tecellilerini büyük bir keyifle seyir ve temaşaya vesile olur.

6.İmanın hadsiz mertebeleri bulunmaktadır. Bu mertebelerde terakki etmek ehli için mümkündür. Bu da bir tür manevi mirac (yükseliş) teşkil eder.

7.İnsan iman nuruyla âlâ-i İlliyyin'e (en yüce mertebeye) çıkar. Cennete layık bir kıymet alır. İman insanı yaratıcısına nisbet eder.
İnsanın kıymeti de yine iman ile insanda ortaya çıkan İlahi sanatın ve Rabbani Esmanın nakışlarının belirmesiyle anlaşılmaktadır.

8.İman nuru insanın kalbine nüfuz ederse, üzerindeki bütün manâlar o ışıkla ortaya çıkar. Böylelikle, insandaki Rabbani sanat tezahür eder. İnsan artık Samedaniyet nurlarına bir ayine olmuştur.

9.İman nuruyla nefsin firavuniyeti kırılır. Kâinat, gündüz rengini alır, İlahi Nur ile dolar. İnsan İMANIN GÖZÜYLE Berzah Âlemi’nin de ötesinde cennet bağlarındaki Rahmani ikramları uzaktan uzağa fark eder. Fırtına, zelzele gibi hadiseler onu korkutmaz. O hadiselerdeki latif hikmetler müşahede edilir.

10.İman hem nurdur hem kuvvettir. Hakiki imanı elde eden, kâinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre zorlu hadiselerin baskısından kurtulabilir ve güç durumların üstesinden kolaylıkla gelebilir.

11. İman, insanı insan eder ve de insanı sultan eder.

AHMED HULUSİ'YE GÖRE İMAN
1. İman bir amaç değil, sadece araçtır. Üst mertebesi "İKAN"
halinin oluşmasıyla geçerliliğini bir bakıma yitirir. İnsan
artık tasavvufi tabirle "KANİ" olmuştur. İnsan adı altında
Tek Varlık, kendi varlığını seyir halindedir.

2.İnsan “Müminim...” demekle mümin olamaz. Lafzen “İmanlıyım” demenin bir önemi ve değeri yoktur. Halinin dile getirmesi gereken sonucu getirir.

3.İman, fıtri bir özelliktir. İnsanın fıtratında yer alır ya da almaz.

4.İman bir kazanım değildir. Sonradan açığa çıkabilir, fakat sonradan edinilmez.

5.İmanın kişide açığa çıkmasıyla vehmedilen bireysel bilincin ötesindeki tek bir Gücün varlığı anlaşılır. Öyle bir Tek kudret fark edilir ki, bu kudret her şeyi dilediği gibi oluşturmaktadır.

6.İman, cehennem boyutundan kurtulup cennet boyutuna geçmeyi sağlar. Nebi ve Rasullerin getirdiklerine iman ise, Tek bir
Varlığın, Risalet boyutu diliyle kendi sistemini açıklaması kapsamında yerini alır.

7. Afrika'nın orta yerinde Rasul duymamış bir yerli dahi
Tek Varlığın her şeyde hüküm sürdüğü inancına vardığı
takdirde, kendisinde açığa çıkan bu imanla cennet boyutuna ulaşabilecektir. Buna karşın ömrü secdede geçmiş nice kişiler, fıtratlarında iman olmadığı için, taklitle yaşayarak imansız olarak ölme riskiyle yüz yüzedirler.

8.Cehennemi azap halini yaşayış kesinlikle imansızlıktandır. Her şeyin Tek’in takdiri, dilemesi ve yaratmasıyla oluştuğunun ve olanın olandan başka türlü olmasının mümkün olmadığının idrak edilmesi, kişide açığa çıkan iman nuru ile yaşanabilmekte ve kavranabilmektedir.

9.Neye nasıl iman düşüncesinin bizden açığa çıkması önemlidir.

10.İman, tüm insanlığı kapsayan yönünden başlayarak, sistemi
en kalın çizgileriyle fark etmeye kadar uzanır. Bu da neticede Allah Rasulü hiç tanınmasa da cennet boyutunun yaşanmasına olanak sağlar.

11.Allah Rasulü’ne iman taklididir. Rasul’ün bildirdiklerine
iman ise "B"sırrının anlamı kapsamında Allah ismiyle
işaret edilene yapılmadığı sürece taklidi imandır.
"B"sırrı her şeyin hakikatinin Cenab-ı Hakk'a dayanması
gerçeğini ifade eder.

12. İman bilgisi yeterli değildir. Bunun da ötesinde iman
bilgisi iman değildir. İnsana iman bilgisinin verilmesinin amacı, onun taşınması değil, anlamının yaşanmasıdır.

13.Kişi yaşam ve olayları ya iman nuruyla değerlendirir ya da iman yetersizliği nedeniyle yana yana sonunda yanmaz olur.

14.İman, varlığın her zerresinde Allah ismiyle işaret edileni müşahede etmeyi sağlayarak cennetüstü, tarifi mümkün olmayan bir boyutun açığa çıkmasına vesile olur.

15.Ve en nihayet iman, insana er ya da geç olayların ve fiillerin
yaratıcısının Allah olduğunu fark ettirerek kişinin o olaydan dolayı
yanmasına son verir. Bunun sonucunda da bilinç mutmain hale gelir ve sadece ve sadece Vech-i İlahi’nin Baki olduğu kanaati hasıl olur.

Daha ötesini yazmaya kalemim kifayetsiz kalır.
Selam ve sevgilerle...

ahad103@hotmail.com
24
.12.2002
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail