Bilinçlerin
kendilerinin, sonsuz gücüne açılabilmesi için
öncelikle bütünde bütün olduğunu fark etmeleri
gerekmektedir. Esas fark, fark edebilmekse, fark eden kişi ÖZGÜRDÜR.
Bütünde bütün olduğunu tüm hücreleriyle hissedebilen bir
kişi, varlıkta yokluğu, yoklukta da varlığı yaşayacaktır.
İşte tam burada karşımıza, bilincen açılması gereken bir
geçiş
kapısı çıkmaktadır. Kişinin kendini açabilmesi için,
sonsuzluğa açılabilmesi gerekiyor. Yani kendinde bir
sonsuzluk bilinci oluşturabilmelidir. Sonsuzluğa açılabilmek
için de "varlıkta yokluk, yoklukta varlık" gibi düşünce
boyutlarını bile aşabilmelidir. Bunu nasıl başaracaktır?
Varlıkta yokluk, yoklukta varlık; yani "herşeyim ama hiçbir
şeyim" duygusunu yakaladığı o
bilinç hallerinde, bu duygunun devamını, bir "TEK'e
VARMA HALİ" izlemelidir. TEK'e varan, BİRLEŞİK GÜC' ü
bulandır. Birleşik Güç, Varlığın ve Yokluğun birleşimidir.
Bir başka ifade ile, Bütünün Gücüdür. İşte buradan
hareketle; önce kendinizi, sonra da bütünselliğinizi açmalı
ve bu şekilde sonsuza özgürce akmalısınız.
İNSAN
denen Uzay Yapıtının içerisinde dört elementin gücü
vardır. Yani İnsan bir BİLEŞİK GÜÇ' tür. Yaradılışın
bu dört elementini hepimiz biliyoruz: Toprak, hava, su ve ateş.
Bizim GENETİK UZAYIMIZ da bunlardan mevcuttur. Yani bunların
karışımıdır. Düşünün; fizik bedeninizdeki hücre yapınız,
toprağın yapısıyla ne kadar benziyor! Örneğin; banyo yapıyorsunuz,
vücudunuzu keselediğinizde , vücudunuzdan toprak
çıkıyor.Gelelim diğer elementlere:
Hava;
oksijen alıp veriyorsunuz. Yani
vücudunuza oksijen giriyor. Su; vücudunuzun su ihtiyacını
karşılıyorsunuz. Ateş; vücudunuz ısı üretiyor, "sıcaklık
yapıyor". Peki burada ne oluyor? İnsan denen bu muhteşem
yapıt; bütün bu elementlerin karışımı olup, yaradılışın
BEŞİNCİ ELEMENTİNİ oluşturuyor. Üstelik bütün bunları
yönetecek bir de beyine sahip oluyor. Sonsuzluğun gücü sizde
varken, size sadece bunu fark edebilmek ve harekete geçirebilmek
kalıyor. Nereye giderseniz gidiniz, hissedebildiğiniz
takdirde; SONSUZLUĞUN MERKEZİ SİZSİNİZ. Siz, VAROLUŞUN
ANAHTARISINIZ.
Bu
Varoluşun Anahtarını "Beşinci Elementi", nasıl
kullanacağımızı
biliyor muyuz? Yoksa, kendimizi elementlerin bizi gelişigüzel
yönlendirmesine mi bırakıyoruz? Bunu daha da genişletecek
olursak; kendimizi çevrenin bizi yönlendirmesine mi bırakıyoruz?
vs...
Her
hücrenin ŞUURU vardır ve yaradılışla ilgili tüm bilgiler,
onların içerisinde kayıtlıdır. Fakat, bu şuurları açabilecek
bir tek şuur vardır ki; o da sizin bileşik şuurlarınızın
oluşturduğu kendi şuurunuzdur. Kendi şuurunuzu açabilecek
tek merkez de sizin beyninizdir. Beyin gücünüzü de ancak takındığınız
duygu, düşünce, inanç vs.lerle ARZU ettiğiniz nispet ve şekilde
kullanırsınız. Dikkât edin; genelde, siz kendiniz size olmasını
istediğiniz şeyleri yine kendiniz yaşatıyorsunuz. Yani; yaşadıklarınızın
büyük bir bölümünün, oluşmasının sebebi ve sonucu
oluyorsunuz.
Hücre
denen genetik uzaylarınızda, sizinle ve varoluşla ilgili tüm
bilgiler kayıtlıysa, siz bu bilgileri nasıl açabilirsiniz?
Şöyle ki;
kendinize soracağınız HER SORU bir BİLGİ KAPISINI açmaktadır.
Bu yüzden, sorulan sorular aynı zamanda cevaplar olmaktadır.
Doğamız gereği, soru sormazsak cevap alamayız. Burada dikkât
edilmesi gereken çok önemli bir husus vardır, o da: KENDİMİZE,
istediğimiz olguyu yaşatacak DOĞRU SORULAR sormayı
becerebiliyor muyuz? Doğru soruyu sorabilirseniz, doğru cevabı
alacaksınızdır. Burada tabi ki doğruluk denen olgunun, neye
göre doğru olduğu da tartışılabilir bir konudur. Çünkü;
sizler, önce kendinize göre olan doğruları yaşayıp sonra
GERÇEĞE göre olan doğruları bulabilmektesinizdir.
İnsanın
kendi gücünü "beşinci elementi" açması: Sonsuz güce
açılması demek olmaktaysa, sonsuz gücünü açabilen de,
bilgisi dahil; toprakta topraklığı, suda boğulmadan suyu,
havada oksijeni, ateşte yanmadan ateşi yaşayabilen olmaktadır.
Bu geçişleri her şeyde; geçirgen bir şekilde yapabilen ve
de geçebilendir. Yani; o artık yerine göre, her yerde her şey
olabilmiş ve onun bile ötelerine geçebilmiştir. Bütün
bunlara zor veya imkânsız diyebilirsiniz. Fakat bunu hep böyle
düşünürseniz, gerçekten onu hep zor ve imkânsız kılarsınız.
Bu yüzden işe önce düşüncelerimizdeki esneklik payını açmakla
başlamamız gerekiyor. Düşünün; bilincinizi ve de fiziğinizi,
toprakta toprağın frekansına ayarlayabilip, ondaki titreşimlerden
bilgi alıyorsunuz. Onun içerisinden geçebiliyorsunuz.
BİLİNÇSEL,
ENERJETİKSEL ve de ATOMSAL frekanslarınızı her şeye özgürce
ayarlayabilmek sizlerin elindedir. Yapmanız gereken tek şey;
bunları yöneten kumandanızı elinize alıp, kendinize ait
olan bu olguları kendinizin yönetmesidir. İnsanlar bunları,
çoğu zaman farkında olmadan yaşamaktadırlar.
Bu yüzden, olup bitenleri fark edebilmek size kalmaktadır.
Farkındalık, size her kapıyı açabilecek çok değerli bir
anahtardır. Çevrenizle, doğayla bir bütün olabilirseniz,
onlardan çeşitli mesajlar alacaksınızdır. Bir ağacın
sesini duyup, onun anılarını bile dinleyebileceksinizdir. Rüzgârlarda
rüzgâr gibi esip, sesinizi her yere duyurabilecek ya da
dilerseniz tüm kâinatlara dokunabileceksinizdir...vs..
Bütünün
Gücünün ve Yaradılışın DİLİ:
"EVRENSEL DİL" SEVGİYSE, sevginin yüksek frekanslarıyla
her şeyle İLETİŞİM kurabilirsiniz. Bütün bunlar doğa üstü
yetenekler gibi gelse de, doğa üstü olmakla birlikte aslında,
DOĞASAL GÜÇLERİNİZ olmaktadırlar. Bu doğasal ve doğa üstü
güçler size, artık normal gelince de onların ötelerine bile
geçebileceksinizdir.
Kendiniz
dahil her şeyle barışık olarak, sevgi frekanslarını her
zaman; kendinize ve çevrenize daha da yüksek frekanslarda yaşamayı
ve yaşatabilmeyi hedeflerseniz, açamayacağınız hiçbir kapı
kalmamakla birlikte, sonsuzu sonsuzca yaşayabileceksinizdir.
22.10.2002
http://sufizmveinsan.com
|