Kendini et kemik
denen yapıda çocuk halinde görmeye başlayan varlık olan insan,
hedefini tanımakta zorluklarla karşılaşır, yaratılıp ortaya
çıkmış olduğu dünyada anne ve babasını, bir sürü akraba ve
yakınını tanır. Eş dost akraba derken mal mülk devreye girer . O
kadar çeşni görür ki, ne yapacağını şaşırır. Önüne gelen
hadiseler ne yana götürürse o yöne gider kendine kolay geleni
yapar.
Allah Resulü,
insanlara kendini bilmek konusunu ortaya koymuş "Kendini
bilen Rabb’ini bilir" diyerek özüne gitme yolunu göstermiş.
Görüldüğü gibi bu
hiç kolay değil; zira dünyada çeşni çok. İnsanın gözleri
kamaşıyor, bakıyor; ama ışık çok şiddetli, göremiyor.
Etrafta
gördüğümüz dostlarımız, arkadaşlarımız, akrabalarımız bizimle
aynı fikirleri paylaşmaktan adeta korkuyor. “Aman canım bu kadar
derin düşünme aklını kaçırırsın, deli olursun!” gibi sözler...
Bu defa insan,
kendi kendine Allah Resulü’nün halini düşünmeden edemiyor.
Halbuki benim ortaya koyduğum fikirler Allah Resulü’ne ait
sözlerden ibaretti. Resulullah o çağda insanlığa yepyeni tanrı
inancını ortaya koymadı. İnsanları tanrı kavramından kurtardı.
Anlaşılan o ki, henüz tanrı kavramı bitmemiş.
Bakara
165’te der ki
"Bazıları
tanrı
sever gibi bazılarını ilah edinir, oysa bunun
azap getireceğini bilselerdi".
Allah Resulü’nü iyi anlayamamak, insanları bazı yanlış inançlara
saplandırmış. Allah’a tapmaktan bahsediyorlar. Tapmak için tanrı
gereklidir. Allah, tapılmaktan münezzehtir. Allah "Cinleri ve
insanları bana ibadet etsinler diye yarattım." dediğinde, akla
tapmak geliyor.
“İbadullah” ile “tapmak” arasında doğu ile batı kadar fark
vardır. Biri, dışarıya diğeri içeriye yönelik çalışmadır. Eğer "Hu
allahu ahad" diyorsak, bizimki tapmak değildir. Besmele ile
başlıyorsak "Ben çıktım aradan, ortada kaldı Yaradan " fikri
insanda yer etmiş olmalı. Kul olmak yaradılış amacının gereğini
yaşamaktır.
Allah’ın yarattığı varlıklar olmamız hasebiyle; her an "O" nun
hükmünün aşikâre çıkmasına, "O"nun dilediği özelliklerin ortaya
saçılmasına aracı olan varlıklarız. Ve bu yaptığımız iş,"Hakiki
Kulluk" un ta kendisidir Bunu cebriyeciler ve kaderiyeciler
eleştiriyorlar. Bu ne cebri ne kaderiye; sadece takdir edileni
gereği gibi yaşamadan başka bir şey değildir. İşin özünü
kavrayan için konu açıktır. Konuyu bulandırarak vakit kaybetmek
gereksiz lakırdı olur.
Bodrum
- 11.11.2003
hilbira@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com
|