Kur'an Misalleri - 6



Surenin ismi RA’D ile ifade edilen tabi bir olay: Gök gürültüsü, yıldırım ve şimşekler, Allah’ın davetine verilen bir “Misaldir” ona cevap vermeyenlerin içinde bulunduğu karanlıklar da: Şüphe içinde bocalayan insanlardır.

Arka arkaya gelen Ra’d ve İbrahim surelerinin önemli bir konusu, Allah’ın “DAVETİ” ve insanların bu çağrıya “CEVAPLARI” dır.

Arka arkaya gelen Ra’d ve İbrahim sureleri içindeki “Davet” ve “Cevap” kelimelerini ve aralarındaki bağlantıları gözlemlersek bahsettiğimiz anlam daha bariz olarak anlaşılmaktadır.

13:14. “Gerçek DAVET Allahındır, O'nun dışında DAVET ettikleri” onlara hiçbir şeyle CEVAP vermezler. Onlar ancak ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu açan kimse gibidir. Halbuki su onun ağzına girecek değildir. Kâfirlerin DAVETİ kuşkusuz dalalettir.

13:18. İşte Rablerine CEVAP VERENLER için en güzel (mükâfat) vardır. Ona CEVAP VERMEYENLERE gelince, eğer yeryüzünde olanların tümü ile bunun yanında bir misli daha kendilerinin olsa (kurtulmak için), onu mutlaka feda ederler. İşte onlar var ya, hesabın en kötüsü onlaradır. Varacakları yer de cehennemdir. O ne kötü yataktır!

13:36. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilene (Kur'an'a) sevinirler. Fakat gruplardan onun bir kısmını inkâr eden de vardır. De ki: "Bana, sadece Allah'a kulluk etmem ve O'na ortak koşmamam emrolundu. Ben yalnız O'na DAVET EDİYORUM ve dönüş de yalnız O'nadır.

14:9. Sizden öncekilerin, Nuh, Âd ve Semûd kavimlerinin ve onlardan sonrakilerin haberleri size gelmedi mi? Onları Allah'tan başkası bilmez. Peygamberleri kendilerine mucizeler getirdi de onlar, ellerini peygamberlerinin ağızlarına bastılar ve dediler ki: Biz, size gönderileni inkâr ettik ve bizi kendisine DAVET ETTİĞİNİZ şeye karşı derin bir kuşku içindeyiz.

14:10. Rasulleri dedi ki: Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var? Halbuki O, sizin günahlarınızdan bir kısmını bağışlamak ve sizi muayyen bir vakte kadar yaşatmak için sizi DAVET EDİYOR. Onlar dediler ki: Siz de bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsiniz. Siz bizi atalarımızın tapmış olduğu şeylerden döndürmek istiyorsunuz. Öyleyse bize, apaçık bir delil getirin!

14:22. (Hesapları görülüp) iş bitirilince, şeytan diyecek ki: "Şüphesiz Allah size gerçek olanı vâdetti, ben de size vâdettim ama, size yalancı çıktım. Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ben, sadece sizi DAVET ETTİM, siz de benim DAVETİME CEVAP verdiniz. O halde beni yermeyin, kendinizi yerin. Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Kuşkusuz, daha önce ben, beni (Allah'a) ortak koşmanızı reddettim." Şüphesiz zalimler için elem verici bir azap vardır.

14:44. Kendilerine azabın geleceği, bu yüzden zalimlerin: "Ey Rabbimiz! Yakın bir müddete kadar bize süre ver de SENİN DAVETİNE uyalım ve rasullere tâbi olalım" diyecekleri gün hakkında insanları uyar. (Onlara denilir ki:) "Daha önce, sizin için bir zevâl olmadığına, yemin etmemiş miydiniz? "

Yukarıdaki ard arda gelen iki surede, içinde DAVET ve İCABET kelimeleri geçen ayetler gözlemlenip tefekkür edildiğinde: 13:14 teki “Lehu Da’vet ül Hakk” ifadesinin
“Gerçek Davet Onundur” olması gerektiği anlaşılmaktadır.

(Rakam Ashabına bir işaret: 13 ve 14. sureler bir bütün olarak gözlemlendiğinde 13:14 numaralı ayetin doğru anlamı bulunuyor.)

“Gerçek davet onundur” ifadesinin bulunduğu ayette (13:14) gözden kaçırılmaması gereken bir şey var o da “ondan başka (yoluna) davet ettikleriniz” ifadesidir. Birlikte düşünüldüğünde “Yalnız Allah’ın daveti” “Yalnız Allah’ın yoluna davet gerçektir” anlamı bulunuyor.

Diğer ayetlerle bütünlük içinde düşünüldüğünde, Kuran’ın bütününde rasullerin davetini düşündüğümüzde bütün Rasullerin yaptığı davet de budur:

13:36. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilene sevinirler. Fakat gruplardan onun bir kısmını inkâr eden de vardır. De ki: "Bana, sadece Allah'a kulluk etmem ve O'na ortak koşmamam emrolundu. Ben yalnız O'na DAVET EDİYORUM” ve dönüş de yalnız O'nadır.

Ve rasullere tâbi olmak da elbette Rasullere de emredildiği gibi: “Allah’ın davetine uymaktır”.

14:44. Kendilerine azabın geleceği, bu yüzden zalimlerin: "Ey Rabbimiz! Yakın bir müddete kadar bize süre ver de SENİN DAVETİNE uyalım ve rasullere tâbi olalım" diyecekleri gün hakkında insanları uyar. (Onlara denilir ki:) "Daha önce, sizin için bir zevâl olmadığına, yemin etmemiş miydiniz?"

Rabbimiz bizi davetine gereği gibi cevap veren, böylece karanlıklardan aydınlığa çıkarılan kullarından eylesin.

Turgut Sak
turgutsak@gmail.com
İstanbul-28
.08.2006
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail