Kur'an Misalleri - 7



14:9. Sizden öncekilerin, NUH, ÂD ve SEMÛD kavimlerinin ve onlardan sonrakilerin haberleri size gelmedi mi? Onları Allah'tan başkası bilmez. Peygamberleri kendilerine mucizeler getirdi de onlar, ellerini peygamberlerinin ağızlarına bastılar ve dediler ki: Biz, size gönderileni inkâr ettik ve bizi kendisine DAVET ETTİĞİNİZ şeye karşı derin bir ŞÜPHE içindeyiz.

Bir önceki Ra’d suresi kısmi yorumunda “Misal” verilen karanlıkların, Yaratanın Hak Daveti hakkında ŞÜPHE içindeki insanların durumunu anlattığını söylemekteyiz.

Bu karanlıklardan kurtulmanın yolu ise Yalnızca Yaratan Rabbe Yönelmek, Yalnız Ona Güvenmek, onun davetine gereği gibi Cevap vermek, insanları ondan başkalarına yönlendirmemek olduğunu zikretmekteyiz.

Burada NUH, ÂD ve SEMÛD kavimleri ile verilen MİSALLERİN neyi anlattığını zikredelim bi-iznillah.

Nuh kavmi, lisanımıza bir darbı mesel olarak giren, “Nuh dediler peygamber demediler” sözü ile “İNATÇI “insana verilen bir misaldir. Evet Kur’an’da, bu kavmin inatçı insanı anlatmak için verilen bir “Misal” olduğunu, benzeme yönlerine baktığımızda anlamaktayız.

Burada vurgulamak istediğim bir şey var: Bu inatçılık, “İlahi davete karşı kulak tıkamak, bir türlü gereken “cevabı” vermemektir.” Yoksa anlatılanları, insanlar arasındaki basit inatlaşmalar gibi bir seviyede değerlendirmek, asıl mesajı kaçırmaktır.

Nuh ise, uzun yıllar boyu açık ve gizli davete devam etmekle, davette sebat eden insanın, AZİMLİLİK vasfına verilen bir misaldir.

Kur’an’da tarif edilen tepkilerine / cevaplarına bakıldığında görülen odur ki; Semud kavmi, “Cehaleti” bilgiye tercih eden ve ilahi davete bir türlü icabet etmeyen insan tiplerine misaldir. Bunlar, yaratılıştaki suretleri (Örneğin, bir deve) ve kitaptaki mucizeleri / bilgi ve kudreti görmezden gelir, takdir edemezler.
Rasulleri Salih ise; cehalet ve zulme karşı, “Islah” mücadelesi veren “Salih” İnsana misaldir.

ÂD kavmi yine Kur’an’da tarif edilen tepkilerine / cevaplarına bakıldığında görülen odur ki; “Kibirli” insanlara verilen bir misaldir. Bunlar güçlü konumlarına dayanıp güvenerek bir türlü ilahi daveti kabul etmezler.

Rasulleri Hud ise; güç veya zayıflığa göre değil, insanların kalabalık veya azınlık olmalarına göre de değil, gerçek ve doğru olan bilgiye göre davranması gereken ADİL insana verilen  bir misaldir.

Hud, emrolunduğu gibi “dosdoğru olan” insana misaldir. Güçlülük veya zayıflık dengeleri ile değil, azınlık veya çoğunluk dengelerine göre de değil, İlahi hükme göre davranması gereken “sıratı müstakim üzere” insana misaldir.

Hud der ki; “Rabbim kesinlikle sıratı müstakim üzeredir.” Bu rabbimizin yüksek ahlakıdır.

Hud Suresinde de Nebimize ve bize emredilen de budur: “Emredildiğin gibi dosdoğru ol”

Nuh, Ad ve Semud kavimleri ile verilen misaller; İlahi davete karşı; İnatçı, Kibirli, Cahil davranan insanları anlatmak için verilen Misallerdir.

Rabbimiz, bizi bu ilkel vasıflardan artık kurtulup onun davetine gereği gibi cevap veren, böylece bu örnek Rasullerin yaptığı gibi yaparak onlara fiilen tabi olan, onların temsil ettiği yüksek ahlak ile yaşayan kullarından eylesin.

Turgut Sak
turgutsak@gmail.com
İstanbul-05
.09.2006
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail