|   
 Kesilen
                kurbanın ne eti ne de kanı Allah'a ulaşmaz,kılınan namaz da Allah için değildir.
 Tutulan
                oruca ihtiyacı yoktur Allah'ın.
 İnfakı
                da Allah için yapamazsınız.
 Tüm
                bunlar, hep kendiniz için ve Allah'a yaklaşmanız içindir.
 “Kurban
                Allah’a yakin olmayı kazanmak manâsınagelmektedir;
                bu yüzden yakin olmayı fakir fukara
 doyurarak, onlara maddi yardımlar yaparak
 kazanmanız
                da
                mümkün, kurban keserek de...“
Tırnak
                içindeki cümleler, geçen gece özel bir TV kanalında dini
                program yapan ilahçı profösörümüze ait.Bugünkü Hürriyet gazetesinde “Onuncu köye” cahilane bir
                halde de olsa iltica etmiş olan yazarımız, « Y.N 
                ne aydın bir hoca ! Bakın,  ‘Kur’an’da kurban
                kesmek
                yoktur ‘
                diyor, ama bunu bilmeyen müslümanlara anlatması
                gerek » şeklinde yazısında bir paragraflık yer ayırmış.
 İşte
                belki de tüm problem burada...Efendi,
                Y.N den duymuş, kendisi araştırma gereği bile duymamış,
                çünkü Y.N Bey otorite kabul edilmiş. Belki
                de adam böyle bir şey söylemedi bile, yazarımız istediği
                gibi anladı.
 Ama
                araştıracak kadar değerli bulmadığı belli olan bir konuyu
                ekmek parasını çıkarabilmek için köşesine koydu. Kur’an‘da
                yokmuş dediği kurban kesme, 
                "Kevser" suresi diye bilinen ve hepimizin bir
                solukta ezberleyebildiği kısalığı ile ün salmış âyetler
                diziliminde "Rabbin için kurban kes" şeklinde
                mevcut.Kur’an‘da böyle bir sure ve içinde de böyle bir âyet
                var...
 Yazarımızın incelemesinde de fayda var...
 Kurban
                konusunda entellerin eskiden hassas oldukları konu, hayvan
                hakları idi.Yani kurban işlemi, onlar gözünde vahşetti, katliamdı.
 Ancak bu entelimsiler, Boğaz‘da balık lokantalarında veya ızgara
                etli çilingir sofralarında içkilerini yudumlarken kendi
                samimiyetsizliklerini kavramış olmalılar ki, bu yıl söylemlerini,
                AB’ nin hijen ve çocukların kurban kesiminden menfi
                etkilenen psikolojik değerleri üzerine
                kurdular.
 Bir
                de yılların gazetecesi Mr. Ekşi Oktay, bu konuyu “1400 yıl
                öncesinin
                kuralları ile mi yaşayacağız?“ diyerek yine AB gözünde
                ilkel duruma düştüğümüzü ısrarla
                vurgulamakta. İlahiyatçıların
                tavukla başlattığı, gazetecilere göre de AB üyeliğinde
                negatif puan aldıran kurban olayı, birkaç gün önce Türk
                halkını yüzde elli fakirleştirerek altmış beş milyonun
                kurban edilmesinden daha önemli oldu birden bire. Kurban 
                "kurb" kökenli bir kelimedir ve
                "yakiyn" manâsına gelmektedir.Genel manâda Kurban, yakin olaylarından biridir ancak özel
                manâda Resulullah Efendimizin uyguladığı bir fiildir.
 Namaz
                da Kurban manâsını taşır,eğer getirisi mirac olur ve yayın
                iki ucu gibi birimi özüne yaklaştırırsa...Ancak efendimiz kızı Fatma’yı, bizzat Kurban keserken yanında
                bulundurmuş, hatta Fatma’nın üzerine kurban kanının sıçraması
                üzerine, "Allahın günahlarını affettiğinin işareti
                olduğunu" buyurmuşlardı,kızı Fatma'ya.
 Kurban
                ‘Bakara’ suresinde de görüleceği gibi İslamın Adem’
                A.S. ‘dan bu yana, tüm Resul ve Nebilerce uygulattırdığı
                bir eylemdir. Gelişen
                teknolojiden faydalanarak bu eylem modern bir şekilde hijyene
                dikkât edilerek yapılacaktır.Belki bu geciş döneminde eski yöntemlerin terki zaman alacaktır
                ama, neticede belli bir süre sonra istenilen noktaya gelinmesi
                mutlaktır.
 İnsan
                ve tüm canlıların bir özelliğidir ÖLDÜRME.Mutlak
                can alır tüm yaratılmışlar.
 Bazen aldığınız bir antibiyotikle bu katliamı gerçekleştirirken,
                bazen de şaka yollu arkdaşınızın omzuna patlattığınız
                tokat o lokaldeki birtakım hücrelerin ölümüne sebep
                vermektedir.
 Küçük yaşta sapan elinizde peşinden koşturduğunuz kuşlara
                ne
                demeli?
 Psikoloji derslerinde bizlere öğrettikleri konulardan biride
                insanın ego altında mevcut olan « destrido » ve
                « libido » güçleri değil miydi ?
 Bu
                güçlerden « destrido » - yok etme isteği- ;
                « libido » ise cinsel arzu olarak anlatılmıştı.Ve her sağlıklı insanda bu güçlerin mevcut olduğu anlatılmamış
                mıydı ?
 Pozitif ilimin insanın derununda bulunan bu gerçekleri sadece
                ders kitaplarında bırakmak ne derece doğru olur !..
 İnsanın
                tabiatinda olan öldürme eyleminin legalize edilmiş halidir
                kurban...İnsanlığın
                uzun geçmişine bakıldığında ekseriyetle çesitli
                kurbanlar  veren değişik
                kültürlerle karşılaşılır.
 İrili
                ufaklı hayvanlardan tutun da,nehre diri diri atılarak kurban
                edilen bakire kızlara kadar.
 İslam
                ise bunu legalize ederek insan beyninin tesbit ettiği bu eylemi
                hayvan türünden kurbana kaydırmıştır.
 Kurban
                gerceği İslam'ın ruhuna ters düşen bir olgu ile gercekleştirildiğinde
                namaz, hac ve diğer ibadetler gibi tapınma yolunu açacaktır,
                bu da uzun yıllar uygun adım yerinde sayan tapınan kitleler
                yaratmaktan öteye gidemeyecektir. "Heykel
                ve resim giren eve, melek girmez" hadisi de inançlı
                insanlarımızın hayatına bir şekilde girmiş ve yıllardır
                İslam âleminde
                resim ve heykele karşı antipati uyandırmıştır.Birkaç yıl önce yine bir bayram sürecinde Muğla’da kayın
                pederimle Cuma namazı kılmak için camiye gitmiştik.
 Süreyya Baba, kuş ve özellikle kanarya yetiştirir ve yarışmalara
                katılırdı, bu yarışmalar neticesinde kendisine verilen ödül,
                altından serinofil derneğinin yaka rozetini de o gün takacağı
                tutmuştu ceketinin yakasına.
 Kılınan namaz sonunda yanına yaklaşan imam, resim türü bu
                armalarla namaz kılınamayacağını kendisine iletti.
 Meleklerin
                gelmeyeceğine dair hadisi hatırlatarak.
 Ege’de bir imamın bu zihniyeti, şarka doğru uzandıkça Taliban’ın
                Buda heykellerini roketlenmesine varan bir atmosfer doğurmakta
                geç kalmıyor.
 Ben
                ise, dinini araştıran acemi biri olarak, konusunda uzman olan
                imama, o zaman resim veya heykel bulunan evlerde insanların
                asla ölmemesi
                gerektiğini, ancak durumun hiç de böyle olmadığını söyledim. İşin
                içinden çıkamadı. İşin
                içinden çıkan Allah ehlinin yorumun
                da ise EV den kasıtın “insan şuuru“ olduğu ve şuurunuza
                giren, orada heykel gibi donuklaşıp resim gibi sabitleşen
                kavramların, diğer yeniliklere geçmenizde engel olacağı ve
                söz konusu uyarının insandaki tekamülü sekteye uğratacağını
                vurgulamak için olduğu açıklaması vardı... Talibanın
                heykeli havanlaması,Taliban’ın EV’ inde olan resim ve
                heykellerin sonucu olduğu gibi, Kurbanları
                ısrarla hijyene ve modern ilkelere göre kesmeme arzusu EV’
                lerdeki atadan kalan alışkanlıkların resimleşmiş etkisi
                ile, son olarak da gazete köşelerinde yazı yazma gayretinde
                olan Ekşi ve ‘Onuncu köyden’ seslenenlerin işin aslını
                araştırmadan, kamuoyu oluşturmak için uğraştıkları konudan
                oldukça uzak bir  havada
                olmalarına rağmen, üzerinde yazı yazmaları da onların
                EV’ indeki resim ve heykellerinin sonucudur...
 İstanbul
                - 06-03-2001http://sufizmveinsan.com
 
                
                 |