Recep ayının 27.gecesi yaşanan mîrac, Rasulullah’ın, Rabbinin
katına ruh ve bedeniyle yükseldiği en mânâlı ve büyük
mucizelerdendir.Aynı zamanda, Allah Rasulü’nün en büyük
kerametidir diyebiliriz.Rasul’ün şahsında insanlığın önüne
açılmış sınırsız bir yükseliş imkanıdır.
Mîrac olayı Kur’anı Kerim’de iki surede geçmektedir.Mekke’den
Kudüs’e kadar olan fizik beden Tayyi Mekanı İsra sûresinde,
Kudüs’ten Rahman’ın Arşına kadar olan boyutsal yükselişi de Necm
sûresinde beyan edilir.Rahman Boyutu, mîraci yükselişte
müntehâdır (son noktadır), ötesi yoktur.Rahman Boyutu, tüm İlâhi
mânâları içeren boyuttur.Zât Boyutunu ifade eder.Mîracdaki
yükselişin hedefi de nihai noktada Zat’a erişmek ve Allah’ın
Zâtında yok olduğunun şuuruna ermektir.Bu noktada Rahman ismi
mânâ itibâriyle Allah ismiyle paralellik arz eder.İster Allah
deyin ister Rahman âyeti bu gerçeğe işaret etmektedir.Keza,
Rasulullah Efendimiz, Zat-ı Muâllâ’nın kurbiyetine erişmiştir.
Bediüzzaman, mîracı dört önemli kategoriye ayırır.Bunlar
sırasıyla Mîracın Hakikati,Mîracın Gerekliliği,Mîracın Hikmeti
ve Mîracın Fayda ve Getirileridir.
Rasulullah, külli bir urûc (yükseliş) ile Sidretül
Müntehâ’ya(Varlık ağacının zirve noktasına) ve Kâb ı Kavseyn
(İmkan ve vücub ortası olan makama) kadar yükselmiştir.Bu
yükselişi ile Esmâ Boyutunda (İlâhi isimler mertebesinde) bilinç
gözü ve kulağı ile Rabbâni âyetleri ve İlâhi sanat hârikalarının
orijinal güzelliklerini temâşâ etmiş ve bu güzelliklerin verdiği
cezbeyle âdeta kendinden geçmiştir.(Hiçlikte hepliği
yaşamıştır).
Ezeli ve Ebedi Şems (Hakikat Güneşi) olan ve aynı zamanda Ahad
ve Samed vasıflarını taşıyan Allah’ın Zâtî tecellisi,insanın
mâhiyetinde, sonsuz mertebeleri içeren yönüyle iki şekilde açığa
çıkmaktadır.Birincisi, insanın kalbine (bilincine) kadar
uzanabilen bir tür Rabbâni iletişim hattıyla açığa
çıkışıdır.Bunu herkes, kendi istidat ve kâbiliyetine göre ve
seyri sülûkunda mertebeleri tayy edişinde (mânevi yükselişinde)
kendisinde açığa çıkan Esmâ ve Sıfatların yoğunluğu nisbetinde
müşâhede edebilmektedir.Cüzi ya da külli o Şems i Ezeli’nin
Nûruna ve sohbetine ve münacâtına mahzar olabilmektedir.İkincisi
ise insanın câmiiyeti (İlâhi mânâları kendinde toplaması) ve
kâinat ağacının en nurlu meyvesi olması yönüyle bütün kâinatta
cilveleri görünen Esmâi Hüsna’yı birden ruh aynasında
gösterebilmesi cihetiyle Esmâ’sının âzami mertebesiyle insan
türünün en âzam olan ferdinde (Allah Rasulünde) âzami (en üst
düzeyde) sûrette tecelli ederek açığa çıkmaktadır.
Risâlette doğrudan doğruya Zât ı Zülcelâl’in Ahadiyetine
boyutsal geçiş söz konusudur.Mîrac ise Velâyetin en büyük
kerâmeti olduğundan, Risâlet mertebesine dönüşmüştür.Mîracın
bâtını Velâyettir.Halktan Hak’ka Urûc söz konusudur.Zâhiri ise
Risâlettir. Hak’tan Halka Nüzûl sistemi geçerlidir.Velâyet,
kurbiyet(yakiyn mertebelerinde) sülûktur. Çok mertebelerin
geçilmesine ve zamana ihtiyaç vardır. Nur u ÂZAM olan Risâlet
ise İlâhi Akrebiyetin inkişâfı (gelişmesi) sırrına bakar ki bir
anlık zaman yeterlidir.
Mîracın Hakikatine indiğimizde ise Rasulullah’ın Zâtının kemâlât
mertebelerinde seyri sülûku olduğunu görürüz.Yani Cenâbı Hak,
mahlûkatı dizayn ederek düzenlerken ve şekillendirirken tecelli
ettirdiği ayrı ayrı isim ve ünvanlarıyla ve Rubûbiyet
saltanatında şekillendirdiği dâirelerde tedbir ve icatda
bulunması ve o dâirelerde birer Rubûbiyet Arşı’na ve tasarruf
merkezine medar olan bir semâ tabakasında gösterdiği Rubûbiyet
eserlerini, birer birer o husûsi kuluna göstermesidir.Böylelikle
o abdi hem bütün insani kemâlâta câmî,hem bütün İlâhi
tecellilere mahzar,hem kâinatın bütün boyutsal katmanlarına
nâzır ve Rubûbiyet saltanatının (Bütün yaratılan birimleri
dilediği özelliklerle bezeyip yönlendirme gücünün) ilân edicisi
ve kâinat tılsımının (gizemlerinin) keşfedicisi yapıp Burak’a
bindirip şimşek gibi semâları seyrettirip mertebeleri
katettirerek ayın konumları gibi menzilden menzile, dâireden
dâireye Rubûbiyetini temâşâ ettirmek ve o dâirelerin semâlarında
makamları bulunan Nebîleri birer birer göstermiş ve Kab- ı
Kavseyn makamına çıkarmıştır.Ahadiyeti ile kelâmına ve rü’yetine
mazhar kılmıştır.
Rasulü Ekrem Efendimiz, hem rûhen hem de bedenen Arş boyutuna
kadar birlikte yükselişini tamamlamıştır.Yetmiş bin perde olarak
tâbir edilen Esmâ, Ef’al,Sıfat ve Zât Boyutlarının
Berzahlarından(Arakesit Boyutundan) geçerek yaratılan tüm
birimlerin yaşam boyutlarını da arkasına atarak vücûd
mertebelerini kat etmiştir.
Bedenimiz, ruhumuzun hadsiz vazifelerine medardır.Arşa kadar
beden ve ruhun birlikteliği aklın ve hikmetin iktizâsıdır.Ruh ve
beden arkadaşlığı süreklidir.Beden boyutumuz pek çok lezzetlere
ve elemlere açık bir yapıdadır.Ruhumuz da keza öyledir.Cennet ya
da cehennem boyutlarındaki yaşamda da bu birliktelik Ruh
bedenimizin fizik bedenimizin özelliklerini kazanması sûretiyle
devam edecektir.Ahirette daha lâtif ve nûrani bir forma
dönüşecektir.Rasulullahın bedeninin ise son derece letâfet ve
nûrâniyet kespettiği âşikârdır.
Mîracın Hikmeti ise Allah’ın Sâni (Sanatkâr) vasfıyla bütün
varlık âleminde açığa çıkan muhabbetinin (sevgi yoğunluğunun)
bütün çeşitlerini ve yoğunluk derecelerini bir noktada,bir
aynada görmek ve göstermek istemesidir.Güzelliklerinin bütün
çeşitlerini Ahadiyet sırrıyla göstermek için yaratılış ağacında
bir nurlu meyve derecesinde ve kalbi, o ağacın esasi
hakikatlerini içerecek bir çekirdek hükmünde olan bir zâtı o ilk
başlangıç noktası olan çekirdekten (Hakikati Muhammedi) ta en
son nokta olan meyve(İnsanı Kâmil) aşamasına kadar birleştirici
hat hükmünde olan bir yükseliş ile o ferdin,kâinat nâmına
seçkinliğini göstermesi ve huzuruna celbederek cemâlinin
rü’yetine müşerref etmesidir.
İşte kâinat ağacı,Cennetteki Tûba ağacı gibi gövdesi ve kökü
yukarıda,dalları aşağıda olduğu için,aşağıdaki meyve makâmından
tâ asli çekirdek makamına kadar nûranî bir iletişim hattı
vardır.Mîrac ise o iletişim hattının örtüsü ve sûreti işlevi
görmektedir.ZÂT I AHMEDİYE, o yolu açmıştır.Velâyetiyle urûc
etmiş, Risâletiyle Nüzûl etmiştir.Kapıyı da açık
bırakmıştır.Arkasından gelen Evliyâ zümresi ve Mukarrebler, Reh
ve Bilinçleriyle o caddede her an seyri sülûk ederek kendi
istidatlarına göre âli makamlara yükselmektedirler.
Mîracın semere ve faydaları ise sayılamayacak kadar
çoktur.Öncelikle,melekleri, cennet ve cehennem boyutlarını ve
ÂHİRETİ ve de ZÂT Boyutunu müşâhedeyi getirmiştir.Bu müşâhedenin
verdiği lezzet târif edilmez bir zevkdir.İkinci olarak,şuursal
yükselişimizi gerçekleştirdiğimiz namaz ibâdetini (Salâtı
İkâmeyi) bizlere kazandırmıştır.Üçüncü olarak sonsuz mutluluğun
hazinesini görüp,anahtarını alıp getirmiş,cin ve insanlara
hediye etmiştir.Dördüncüsü, Allah’ın Cemâlini müşâhede meyvesini
vermiş ve her mü’mine bunun mümkün olabileceğini
göstermiştir.Beşincisi,insanın(İnsanı Kamil olarak da
düşünebiliriz) kâinatın kıymetli bir meyvesi ve Kâinatın
sanatkârının seçkin ve gözde bir sevgilisi olduğu
anlaşılmıştır.Mîracın meyvelerinden olan iman hakikatleriyle tüm
birimlerin kardeş ve dost olduğu ve her an her şeyin, kendisini
meydana getiren isimlerin mânâlarını ortaya koyarak kulluğunu
yerine getirmekte olduğu gerçeği tebârüz etmiştir.
Mîrac ile yükselme olayı berzah âlemindeki semâ katlarında
GEZİNTİ TAMAMEN BOYUTSALDIR.Ruhlar âlemine geçiş söz
konusudur.Kişi ölümü esnasında gözlerini mîraca diker
denilmiştir.Kişinin algısındaki perde kalktığı için bu aşamada
kişi gördükleri karşısında
Şaşkınlık içerisinde kalmaktadır.Bir tür trans
hâlindedir.Gözlerini dahi kırpamaz.(Bir yakınımızın ölümüne
yakın birkaç gün gözlerini kırpmadan tavana asılı vaziyette
kaldığına bizzat şâhit olmuştum.)
“Semâlar” ifadesiyle güneş sistemindeki yedi gezegenin
yörüngelerine de işaret edilmiştir.Semâ, Arş ve Kürsi
boyutlarını iç içe dâireler şeklinde düşündüğümüzde Arş boyutu
diğer ikisini kapsamına almaktadır.Evrendeki galaksilerin haddi
hesabı yoktur.İnsanın bilinci de Arşın bir tür versiyonudur ve
Arş boyutuyla irtibatlıdır.İnsanlar da kendi şuur semâlarında
yükselerek mîraclarını tamamlamaktadırlar.
Kısaca özetlersek Mîrac olayı kişinin madde kaydından kurtulup
fetih özelliği kazanarak ruh boyutundaki yaşama boyutsal geçiş
yapması durumunda ne gibi güçlere ulaşabileceğini ve
yükselişiyle birlikte sınırsız bir yaşam müşâhedesine
erebileceğini müjdelemektedir.Yükselişin sınırsız ufuklarına
bizleri dâvet etmektedir.Rasulullah Efendimiz, her an bizlere
vuslatı müjdelemektedir.Yaşadıklarım sizler için de mümkündür
dercesine..
VelhâSIL mîrac, kişinin özündeki Rabbine vâsıl olmasıdır.Allah
bizleri bu sınırsız yükseliş keyfiyetinin sırlarına ve
hikmetlerine erdirsin.Şuur boyutunda urûcu yaşayabilmeyi bizlere
kolaylaştırsın.
ahad103@hotmail.com
30.08.2006
http://sufizmveinsan.com
İstifade Edilen Kaynaklar:
Ahmed HULUSİ(Kendini Tanı)
Bediüzzaman Said Nursi(SÖZLER)
|