Mukaddes
kitaplara göre bir hakikât :
Tabiatta irade ve ihtiyar olmadığı gibi, hiçbir mahlukatta
mesela insan, hayvan veya nebatta yoktur.
Mahlukattaki
maddi, manevi varlık kendinin değildir ki, irade ve ihtiyarı
olsun. Her mahlukta ne varsa, hepsi Allah’ındır ve
Allah’tandır.
İnsan;bir
çömlek parçasından ibarettir.O çömleği yaratan ve içine
istediğini koyan Allah’tır. O halde, zarf da mazruf da
Allah’ındır. Bizim varlığımız diye bildiğimiz şeyler;
şuurla kendimizde bulduğumuz,gördüğümüz şeyler değil
midir? İşte onların hepsi Allah’ındır. Hatta şuur dediğimiz
varlık bile!
Şöyle
bir düşünelim:
1.
Dünyaya gelip
girmede tesirimiz var mı?
2.
Hayatta istediğimiz
yolu takip, elimizde mi?
3.
Hayat ve sıhhatimizde
hizmet eden iç aletlerimizin çalışmasında bir tesirimiz var
mı, biz uyurken onlar yine çalışıyor mu?
4.
Kalbimiz durursa
irademizle işletebilir miyiz veya işleyen kalbi irademizle
durdurabilir miyiz?
5.
Gözümüzün görmesi
veya görmemesi elimizde mi?
6.
Aklımızın
ermesi ermemesi elimizde mi?
7.
Hafızamızın
kuvvetli olması elimizde mi?
İstemediğimiz birçok şey, hiç ummadığımız zamanda nasıl
oluyor da aklımıza toplanıyor?Aklımızda olan şeyler de nasıl
oluyor da bize danışmadan aklımızdan uçup gidiyor?
8.
Zekânın çoğalması
veya güzel sanatlar gibi ihtisas kabiliyetleri elde etmek
elimizde mi?
9.
Talih denilen
yardımcı kuvveti elde etmekte tesirimiz var mı,yani talihli/
talihsiz olmak elimizde mi?
10.
Uğurlu olmak, uğursuzluğu
gidermek elimizde mi? Netice; hayır! Biraz daha inceleyelim araştıralım
:
11.
Neden her türlü
varlığa, güzel niyete ve güzel şartlara mâlik bir ana
babanın her çocuğu adam olmuyor?Ana baba neden istediğini
yapamıyor ve çocuk bu hayırlı isteğe iştirak etse dahi
netice çıkmıyor.
12.
Neden yoksul bir
ailenin veyahut cahil ve kayıtsız ne istediğini bilir ve ne
de bu yolda bir gayret sarf eder ana babanın çocukları içinde
adam olanlar var, hem son hadde erişenler var?
13.
Anasız babasız,bakımsız
yetim- öksüzler içinde nasıl oluyor da çok kıymetli çocuklar
yetişiyor ve cemiyette çok mühim işler görecek hale
geliyor?.
Bu
saydığım esaslarda da görülüyor ki, kiminde irade var,
netice yok; kiminde irade yok, netice var. Hem de ölçüsüz müsbet
neticeler...
Şimdi,
her şey onda; irade, Allah’ın iradesinden ibarettir. Allah
ne istiyorsa o oluyor.Yaşatacağı yükselteceği kul için
tabii kanunların tabii şartları dışında, fevkalade
sebepler yaratıyor.Bütün zahiri ve tabii imkânsızlıklar içinde,
fevkalade imkânlarla kulunu yaşatıyor ve yükseltiyor.
İnsan
aklıyla, fikriyle, gönlü ile ne isterse istesin, bunlar eğer
Allah’ın istediği ile birleşirse o oluyor, birleşmezse o
nazari bir düşünce halinde kuvvede kalıyor, fiile çıkamıyor.
Her
mahluk; fıtratında Allah’tan aldığı kabiliyetle dünyaya
geliyor. Allah’ın verdiği kabiliyeti gösteriyor,Allah’ın
gösterdiği istikamete teveccüh ediyor.Ve Allah ona ne kadar
hayat ve muvaffakiyet takdir etmiş ise, onu yaşıyor ve ona
eriyor.Onun içindir ki Hazret-i Muhiddin-i Arabi : “Her Ahad;
Rabbı hassı katında Sıratı müstakim üzeredir.”
buyurarak bu hakikâti veciz bir surette izah etmişlerdir.Yani
her mahluk, Esmai İlahiye’den hangisinin terbiye ve
Rububiyeti altında ise, kendine hâkim o Allah isminin
iradesine tabi oluyor ve onun sevk ve idaresi altında hareket
ediyor.
İşte
bütün ilhamlar, o isimden tecelli eder.Çünkü kendisi ancak
o nevi ilhamları almak ve yapmak kabiliyetindedir.Ona bağlıdır.Ve
onun iradesine sadıktır.O ne isterse onu yapar o nereye götürüyorsa
oraya gider. Binaenaleyh, onun yolu da doğrudur.Çünkü
Allah’ın önüne açtığı yegâne yol bu yoldur. Şer'an o
yol menfi olabilir.Ve binaenaleyh, “batıl” diye vasıflandırılır.
Fakat
hakikâtte, o yol dahi Hak’tır. Zira, Allah tarafından açılmıştır
ve yol o şahsa göre doğrudur.Çünkü onu değiştirmek,
ondan kaçınmak kimsenin elinde değildir.
Bodrum
- 30.04.2002
hilbira@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com
|