Salat
çağırmaktır. Muhtelif üç mevzideki manâsı şöyledir:
İnsanın
Salatı : Mefhumundaki mana; münacat mevzuunda Allah’ı çağırmak
, yani Allah’a hitab etmektir. (Akimüsselat-çağırmaya kalkınız)
gibi.
Allah’ın
Salatı : Mefhumundaki mana ; Allah’ın herhangi bir kulunu
rahmetle anması demektir. (Allahümme salli ala Muhammed –
Allah’ımız Muhammed’i rahmetinle yad et) mevzuunda olduğu
gibi.
Melaikenin
Salatı : Herhangi bir mahluk hakkında melaikenin Allah’tan
rahmet niyazı demektir. (İnnellahe ve melaiketihi yusallune
alennebi-Muhakka Allah ve melaikeleri Peygamber üzerine salat
ederler) mevzuundaki Melaikenin salatı tarzı gibi.
Namaz
mükellefiyetlerini tesbit eden ayeti kerime :
(29-Ankebut-45)
: " Sana kitaptan vahiy olunanı tilavet et ve namazı kıl,
muhakkak namaz, fahiş ve münker olan şeylerden nehi eder. Ve
(namazın münacat mevzuunda te'min ettiği) Allah’ın zikri ,
Ekberi ibadettir. ”
Bu ayeti kerimeden öğreniyoruz ki:
1-Namazın
ruhu ; Zikrullah’tır , yani münacattır.
2-Ve yine bu ayeti kerimeden öğreniyoruz ki, namaz Allah için
gaye değil, ferde kendi salahı için gayedir. Çünkü Cenabı
Hak ; namazı, Zikrullah’a vesile olması ve dolayısı ile
insanı fahiş günahlardan, nehi olunmuş fenalıklardan alıkoyacak
hale koyması için emir buyurmaktadır.
Şöyle
ki :
Namaza duran; kalbini o müddetçe olsun Allah’a tevcih eden
demektir. Kalbini Allah’a tevcih eden, ruhunu Allah’ın
nuruna , füyuzatına arz etmiş demektir. Bu hale kendini koyan
insan; münacata da başlayınca o nurun, o feyzin ruhuna
sereyanına tevessül etmiş demektir.
İşte
bu nurdur ki, ruhu tasfiye eder, kuvvetlendirir ve nefse hakim kılar,
insanın kötü niyetleri gevşer, kötü temayülleri zayıflar
ve iki namaz vakti arasında kendisini bir fenalıkla
fiiliyyatta geçemeyecek kadar zararsız bir halde bulundurmuş
olur. Bu tesir altında kötü niyetleri saha-i fiile çıkmaz,
hem cemiyyet onun şerrinden tahaffuz etmiş olur, hem de
kendisi günaha girmemiş olur.
Namazda
matlubu ilahi kolaylıktır.
(73-Müzemmil-20)
: “ Namazda size Kuran’dan (Zammı sure hususunda) kolay
olanı okuyun. ”
(73-Müzemmil-20)
: “ İmdi gece namazından size kolay olduğu kadarını kılın
ve üzerinize farz olanı eda edin ve zekâtı verin ve Allahu
Teala’ya karz-ı hasen ikraz eyleyin, nefsiniz için hayırdan
(Zekat , karz-ı hasen gibi ef'ali hayriyeden) evvelce gönderdiğiniz
şeyi Allah’ın indinde
daha hayırlı ve ecirli ve daha büyük olarak
bulursunuz [*] ve Allah’a istiğfar edin , Allah
Gafururrahim’dir.”
(2-Bakara-239)
: “ Eğer korku varsa, iktizayı hale göre yaya ve süvari
olduğunuz halde namazı eda ediniz. Korku zail ve emniyet hasıl
oldukta Cenabı Hakk’ı , bilmediğinizi size öğrettiği
vechile zikreyleyiniz. ”
(4-Nisa-101)
: “ Yeryüzünde sefer eylediğiniz vakit, kâfirlerin size
isal-i fitne etmelerinden korku olduğu halde, namazınızı kısaltmanızda
sizin için günah yoktur. ”
[*]
Muaveneti ictimaiyyenin bütün dini şeraitte gaye ve esas olduğunu
görüyoruz , nitekim şu Ayeti kerime bu hakikâti apaçık
tasrih buyuruyor :
(107-Maun-4:7)
: “ Vay . . . o namaz kılanlar ki namazlarından gafillerdir
, onlardır ki riya ederler ve içtimai muaveneti meni' ederler.
”
(Nisa-103)
: “ Düşmandan mutmain olduğumuz vakit namazı (olduğu
gibi) kılınız, muhakkak namaz mü'minlere vakti muayyen bir
farz oldu. ”
Bu
ayeti kerimedeki (vakti muayyen) işaretli esasa bilhassa nazarı
celb ederiz ; anlıyoruz ki, namazın insanlara en büyük
faydası vaktinde kılınmasındandır. Namazı kazaya bırakmak,
bu ruh ile kabili te'lif değildir.
Namazı
her nasıl mümkün olursa vaktinde kılmak veya kazaya bırakmak
hususundaki tahliller için 8 numaralı haşiyeyi mütalaa
buyurunuz.
Netice itibarı ile, görülür ki namaz ittikada mümareseyi te'min
eden bir vasıtadır ; ittika ise cemiyet menfaatine Allah’tan
sakınmaktır.
Bodrum
- 16.09.2002
hilbira@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com
|