İnsanın
en çok değer verdiği kendi canıdır hiç şüphesiz. Çünkü,
en son feda edebileceği yada kolaylıkla feda etmeyi göze
alamayacağı bir değerdir o. Bundan dolayı onu ölümsüz kılmak için
var gücüyle çalışır insanoğlu. Ama
ne kadar uğraşırsa uğraşsın, hangi teknolojiyi geliştirirse
geliştirsin, Kur’an her nefsin ölümü tadacağını haber veriyor
bize. Ölümlerin en güzelinin Allah uğruna canı feda etmek olduğunu
da yine Kur’an’dan öğreniyoruz. İslam’da bunun adına şehâdet
deniyor. Şehâdete ulaşmanın yolu da cihattan/mücâhededen geçiyor.
Cihad/mücâhede ise Allah’a giden yolda geçirilen bütün safhaları
ve bu uğurda yapılan her türlü faaliyeti içine alıyor. Dolayısıyla
şehadeti cihaddan ayırmak mümkün değil.
Canı
Allah için feda etmek/edebilmek büyük bir iradeye ve kâmil bir imâna
sahip olmayı gerektirir her şeyden önce. Onun için bu yolu, gereğine
uygun bir şekilde geçerek, cihadını/mücâhedesini canını vermek
suretiyle taçlandıranlara şehitlik mertebesi verilmiştir.
Nebilerin bile hesap verdiği yerde şehid, varıp ulaşmak istediği
âleme doğru hiç hesap vermeden geçip gider. Çünkü, dokunulmazlığı
vardır şehidin. Cânı Cânâna kurban etmiştir. Allah için akıttığı
kan, ona bu büyük mertebeyi vermiştir. Kendi ölümüyle ölümsüzlüğü
yakalar şehid. Kurban kesmek suretiyle, her yıl Allah için canı
feda etmenin eğitimini yapan mü’min, şehâdetle kendi kanını
sunar Mevlaya.
Şehitlik,
tarih boyunca müminlerin yükselmek arzusunu taşıdığı ulvî
mertebelerden biri olmuştur. Tarih kitapları, elindeki birkaç
hurmayı yeme süresini bile şehâdetten geri kalma adına uzun bir süre
gören ve savaş sonunda şehit olmadan geri dönünce "Bu sefer
de nasip olmadı!" diye hayıflanan sahabeden bahseden tablolarla
doludur. Yine yirminci asrın son çeyreğinde de Çeçenistan’da,
Filistin’de Bosna’da ve dünyanın başka yerlerinde Hakk uğruna
canlarını feda ederek destanlar yazan şehitlere şahid oldu tarih.
Kur’an’da
ve Hadislerde cihâdın önemi defalarca vurgulanarak, Allah yolunda mücadele
edenlere büyük mükafâtların ve derecelerin verileceği müjdesiyle
mü’minler cihâda teşvik edilmiştir. Bu vesileyle biz de bu ay
kapak konumuzu şehâdete ayırdık. Nedir şehâdetin hakîkati?
Kimler şehit denilmeye layıktır? Şehâdet mertebesine ulaşmak için
ne yapak gerekir? Kurban kesmekle şehâdet arasında ne tür bir ilişki
vardır? İşte bu sayımızda buna benzer soruların cevabını
aramaya çalıştık. Neticesi şehadet olmayan hayat ne kadar dolu yaşanırsa
yaşansın, yine de bir boşluk taşıyacağı kanaatindeyiz. Ne mutlu
cânını Cânâna feda edenlere! Ne mutlu hayatını Allah yolunda
harcayarak şehitlikle bereketlendirenlere!... Bizleri de onlardan
eyle Allah’ım...
Selim
Çakıroğlu
Yeni Dünya Dergisi Editörü
http://afyuksel.com
04.04.2001
|