Omega Yağ Türleri

Akıl ve ruh sağlığının sırrı beslenmede, çünkü insan bedeni adeta bir biyokimyasal  makine ve beyin bu hassas dengede en ufak değişim ve eksikliklerden etkileniyor. Besin ve mineral değeri düşük, aşırı mayalanmış hamurdan yapılan ekmek, sinir sistemini bozuyor. Kola ve cips, konsantrasyon güçlüğüne yol açıyor. Fosforlu gıdalarsa beyni ışıldatıyor.

Beslenme konusu her zaman takip edilen bir konudur, bununla birlikte yeni bilimsel bulgular konuyu gündemde tutuyor. Beslenme konusunda bir ölçüde biyokimyasal veriler ışığında çeşitli kaynaklardan bir yazı derledim. Genelde okuduklarımızdan farklı yönleriyle konuyu size sunmaya çalışacağım.

Eskimolarda kalp ve damar hastalıklarının diğer insanlara göre daha az görülmesi, bilim adamlarını araştırmaya itmiştir. Yapılan araştırmalar derin deniz balıklarında bulunan yeni bir yağ asidini ortaya çıkarttı. Bu yağ asitleri kimyasal yapıları nedeni ile omega-3 yağ asitleri olarak isimlendirildi.
Omega-3 yağ asitleri günlük beslenmede belli bir oranda yer aldıkları durumda, vücutta ortaya çıkan bazı kimyasal bilgi taşıyan maddenin aşırı yapılmasını baskılamaktadırlar.
Omega-3 yağ asitleri karaciğer üzerine etkileri ile trigliseridleri büyük oranda azaltmaktadırlar. VLDL (Çok düşük yoğunluktaki yağ-proteinleri) oranlarını ciddi ölçüde düşürmektedirler. Günümüzde lipid düşürücü ilaçlar olarak bilinen ilaçlar ile birlikte kullanıldıklarında onların etkilerini arttırmakta, daha az dozlarda kullanılmasına olanak vermektedir. İlacın daha az kullanılması daha ekonomik ve daha az yan etkili bir tedavi sağlamaktadır.
Damar içinde oluşan bazı damar büzücü kimyasalların yapımı da baskılandığından, damar üzerine aşırı derecede etki eden bu maddelerin azalması ile, damarlarda genişleme ve bu sayede tansiyonda normalleşme sağlanır. Hafif ve orta şiddetteki yüksek tansiyon olgularında tek başına çözüm sağlamaktadır. Diğer yüksek tansiyon hastalarında da ilaç dozlarının düşürülmesini ve yan etki riskini azaltır.
Trombosit denilen kan pulcuklarının birbirlerine yapışmasını engelleme özelliği ile omega-3 yağ asitleri, kanı sulandırıcı özelliğe sahiptir. Kalp krizi ve inme riskini azaltır.
Omega-3 yağ asitleri, özellikle beyin, retina ve kalpte yüksek oranlarda bulunur. Beyinde birçok fonksiyonda önemlidir. Hamileliğin özellikle son üç ayında anneden bebeğe büyük miktarlarda omega-3 yağ asitleri iletilir. Hamilenin özellikle bu aylarda daha çok balık yemesi veya takviye alması önerilmektedir.
Ancak, her balıkta omega-3 yağ asidi yoktur ya da miktarı çok azdır. Derin denizlerde yaşayan ve siyah etli olan balıklarda daha yüksektir. Somon, sardalye, uskumru, ton balığı gibi balıklar omega-3 açısından daha zengindir. Kültür balıklarında omega-3 seviyesi çok düşüktür. Bu balıklar mısır gibi besinlerle yetiştirildiklerinden yeterli omega-3 yapamazlar.
Omega-3 yağ asitleri yeterli oranda alınmazsa diğer yağ asitleri onların yerini alır ve bazı kimyasal bilgi taşıyan molekülleri gereksiz yere sentez edilmesine neden olmaktadır. Mutlaka omega-3 ve diğer yağ asitler arasındaki denge sağlanmalıdır. Günlük kalori gereksinmesinin %0.1 kadar omega-3 yağ asitleri tarafından sağlanmalıdır.

Kırmızı et ve ev hayvanlarına dikkât!
Av sırasında ölüm korkusundan dolayı ürkmüş hayvanın biyokimyasal yapısı derin değişikliğe uğrar. Böylece açığa çıkan toksik ürünler, tüm bedene yayılarak hayvanın bedenini zehirli hale getirir. Şiddetli öfke veya korku gibi değişik duygulanımların hormonal değişmeler yarattığı bilinmektedir. İnsanda meydana gelen bu biyokimyasal değişimlerin aynısı memeli diğer hayvanlarda görülür. Av sırasında hayvanın adrenalin hormonu artar. Salgılanan bu hormon, hayvanın bedeninde kalır ve besin olarak kullanıldığında insanın dokularını ve zihnini olumsuz etkiler. Amerika Beslenme enstitüsüne göre “Hayvan eti toksik kan ve öteki atık yan ürünlerle yüklüdür.”
Beyin gelişimi için ikinci önemli beslenme faktörü yağlarda bulunan elzem yağ asitleri ve fosforlu yağ bileşikleridir. Dışarıdan alınması şart olan elzem yağ asitlerinin kaynağı bitkisel sıvı yağlar ve balık yağlarıdır. Bunlar beyin hücrelerinin zar tabakası için elzem olduklarından, yetersizliklerinde beyin hücreleri küçülür. Ayrıca, bazı fosforlu maddeler, özellikle tahıl taneleri, fındık, badem, kuru baklagillerde bulunan 'inositol'; yumurta ve soya fasulyesinde bulunan 'kolin' ve 'lesitin'; ette ve süt ürünlerinde bulunan 'karnitin' beyindeki sinir hücreleri arasında iletişimi sağlayan kimyasal maddelerin en önemlilerinden biri olan asetilkolin düzeyini destekler. Böylece kişilerin zihinsel yeteneklerini ve hafızasını güçlendirir. 'Asetilkolin' düzeyi düşük olursa ruhsal sağlık sorunları ortaya çıkıyor. Beynin verimli çalışması için demir ve çinko alımı da son derece önemlidir.
Bunların insan vücuduna en yararlı biçimde bulundukları kaynaklar, da yine kırmızı etler ve balıktır. Bitkisel kaynaklı demir ve çinkonun bağırsaklardan kana emilimi çok düşüktür. Ancak ekmek mayalandığı zaman demir ve çinko kaynağına dönüşür.
Diğer bir örnek ise Alzheimer hastalığında beta- amyloid beyin hücreleri arasında plakalar oluşturarak beyin hücrelerinin ölümüne sebep olmasıdır. Alzheimer ve parkinson hastalarına kırmızı eti beslenmelerinden çıkartmaları önerilir.

Akıl sağlığı diyeti
Bu bilgiler ışığında akıl sağlığını koruyabilen, ama fazla kilo da aldırmayan bir beslenme tarzı önerebilir misiniz? Kilo almadan ruhsal ve bedensel sağlığımızı koruyabilmek için, kalori ve saf nişastalı besinler açısından kontrollü, ama besin kalitesi yüksek bir beslenme tarzı uygulamalıdırlar. Akıl sağlığını korumak isteyen kişi, sabah kendine zaman ayırıp, taze peynir, yumurta, taze meyve suyu veya yulaf ezmesi gibi tahıllar içeren dengeli bir kahvaltı yapmalı.
Ana öğünlerde balık, yağsız et, yoğurt, bol sebze ve meyve, tam buğday unundan ekmek, bulgur gibi besinler tercih edilmeli. Örneğin bir kâse yoğurt, bir-iki dilim tam buğday ekmeği, bol salata, meyve ve zeytinyağlı sebze içeren bir öğlen yemeği hem beyin işlevleri için gerekli maddelerini verir, hem de şişmanlık ve kalp damar hastalıklarından korur. Yemek aralarında meyve veya bir miktar fındık, badem gibi yiyecekler önerilir.
Akşam yemeklerinde balık, özellikle 'omega3' yağ asitleri açısından zengin yağlı balıklar; örneğin palamut, lüfer, hamsi, somon, ton, uskumru vs. ya da yağsız etler, tavuk, kuru baklagiller gibi gıdalar yanında, yoğurt, salata ve meyve, tercih edilmelidir.
Öğün aralarında pasta, kek yerine bir miktar fındık, badem, kuru üzüm yararlı olur. Genelde hamur işleri, beyaz ekmek, aşırı alkol, kızartmalar, yanmış etler, kremalı ve şuruplu tatlılar, şekerli meşrubat, fast food tarzı hamburger vb gıdalardan kaçınılmalı.

Toksinler için su
Toksinlerin atılması için yeterince su içilmesi önemli. Ayrıca, açık havada yürüyüş, yüzme gibi fiziksel aktiviteler, kişinin, kan dolaşımını hızlandırır, damar tıkanıklığını önler, beyin fonksiyonlarını artırır, ruhsal sağlığa da olumlu etki yaparak, olası bir depresyonun önlenmesinde yardımcı olur.
Özellikle ailelerinde alzheimer hastalığı olanlar, belli aralıklarda kan kolesterol ve 'homosistein' düzeylerine baktırmalıdır. Antioksidan türü vitaminler, B grubu vitaminleri ve balık yağları, onları kalp-damar hastalıklarından koruduğu gibi, zihinsel yeteneklerini de kuvvetlendirir.
Glikoz dengesine, ağır metallere ve küflü besinlere dikkat
Zihinsel işlevleri yavaşlattığı bilinen gıdalar nelerdir?
Vücuda yeterince glikoz sağlanamazsa beyine yeterli miktarda oksijen gitmez. Araştırmalar, şeker ve beyaz undan yapılan hamur işleriyle meşrubatların zekâ düzeyini 'geçici olarak düşürdüğünü' gösteriyor. Bu tür gıdalar, kana hızlı biçimde şeker verirken kan şekerinin dalgalanmasına yol açıyor.

Ette, sütte ağır metal
Beyin ve merkezi sinir sistemi için en zararlı maddeler kurşun, civa, kadmiyum gibi ağır metallerdir. Bu maddelerin bulaştığı gıdaları tüketenlerde özellikle çocuklarda zekâ geriliği, sersemlik ve davranış bozukluğu gözlenir. ABD'de seri cinayet işleyen bazı kişilerin saç analizi yapıldığında, ağır metal kalıntılarının yüksek; çinko düzeylerininse düşük olduğu görüldü.

Ağır metaller, atık su civarında yaşayan balıklar, trafiğin yoğun olduğu bölgelerde otlayan hayvanlar veya oralarda yetişen meyve ve sebzelerle vücuda girebilir.

Küf ve panik-atak
Bazı bitkisel kaynaklı ürünlerin kötü hasat, kötü işleme ve depolama sonucu oluşan küflerin ürettiği zehirli 'mikotoksin' maddesi de hassas kişilerde psikolojik dengesizliklere, panik atak ve depresyona neden olabiler. Bu zehirler en çok, küflü buğday, mısır gibi tahıllar, fındık, fıstık, ceviz, incir gibi yemiş ve pulbiberde bulunur.
Sağlıklı kalmak için kırmızı eti azaltmayı ve sebze meyve tarzı bitkisel kaynaklı beslenmenin gerekliliğini zaten hepimiz biliyoruz. Şimdi ise bilim adamları, bu tarz beslenmenin beyin ve sinir sitemiyle direkt ilgili olan Parkinson ve Alzheimer hastalığını önlediğini söylemektedirler.

Turhan Doğan
Tokyo Üniversitesi Yüksek Kimya Fakültesi
turhandogan@yahoo.com

Tokyo -
29.07.2003
http://
gulizk.com

 


Üst Ana sayfa e-mail