Duygusal olmak romantik olmak, duygu
ve düşüncelerimizi ortaya koymak, elbette güzel bir meziyettir.
Benim işaret etmek istediğim çok ayrı bir şey değil. Farklı bir
pencereden bakmak sadece....Allah, “düşünme gücü” dediğimiz,
daha sonraki üst boyutuna da “tefekkür” dediğimiz duygularımızı
yaratmış ve bu duyguları kullanma hakkını tanımıştır; zira
kullanan kendisidir yaratanda...
Allah Kuran’da insanlara "hâlâ
düşünmez misiniz? Hâlâ tefekkür etmez misiniz? "diye hitap eder.
“Neden duygusal olmuyorsunuz, neden romantik olmuyorsunuz?” diye
bir ayet görmedim.
Öyle görünüyor ki, tefekkür eden ve
düşünen insan olmak en önde geliyor...Ne yazık ki, insanların
çoğu dalalet içindeler ..Düşünmekten ziyade, günü yaşamak, günü
kurtarmak durumunda yaşıyor Allah’ın “dal” esması hüküm sürüyor.
Romantizm, hümanizm denilen duygular
insanı tehlikeye düşürebilir. Duygu ve düşüncenin önüne geçen,
sağlıklı düşündüremeyen bir yaşam tarzıdır. Romantizm, tefekkürü
köreltir, zira aşırı tutkular romantizmde mündemiçtir. Aşırı
tutku halindeki insanın gözü, tutkuluyla yöneldiği yerden
başkasını düşünemez. Hayatındaki her şey kendi tutkularına göre
gerçekleşir.
Dünyadaki birçok savaş, tutkular
yüzünden gerçekleşmiştir. Sağlıksız düşünme sonucu insanlar aç,
perişan, evsiz yuvasız kalmışlar, nice insanlar hayatlarını
kaybetmişlerdir. Almanya’da Hitler, uyduruk bir dinin ortaya
koyduğu sapık ideolojinin mahsulüdür. İnsanların sağlam ırklı
olması için savaşması gerektiği bir anlayış. Öyle ki, dünyada
yegâne yaşaması gerekenler, sadece sağlam vücutta olanlardır,
hasta ve sakatların yaşama hakkı yoktur. Halbuki, İslam böyle
bir anlayışı kesinlikle reddeder. Şu anki ötanazi düşüncesi,
hastaları ve ihtiyarları yalnızca ölüme terk etme hali ile hâlâ
devam ediyor. Halbuki, Allah, Kuran anlayışıyla bu düşünceyi
reddediyor:"Benim merhametimden asla ümit kesmeyin" diye
hitap ediyor.
İnsanın düşünce boyutu güçlüdür,
herkes kendince müsbet menfi bir şeyler düşünebilir Düşünme
Allah rızasına uygun değilse, Müslüman kişi bundan kaçınmalıdır.
Müslüman, ancak Allah’ın isteği doğrultuda yaşam tarzı benimser.
Kendine hem bu dünyada hem ölümötesi yaşamda lazım olanları
yaşamaya çalışır. Müslüman, Allah rızası için yer, içer, gezer,
yatar, uyur, çalışır, eğlenir, güler, ağlar. Aynı fiilleri
Allah’ı aklına getirmeyenler de yapıyorlar, “ne farkı var?”
diyeceksiniz. Arada doğu ile batı kadar fark vardır .Biri Allah
rızasını gözetir vaziyette iken, diğeri rastgele olduğundan,
ölüm ötesi yaşamını tehlikeye sokabilir. Gönlünde Allah olanın
gönlüne başka varlık giremez. Allah’ın boyasıyla boyanmış
gönülde tek olan Allah vardır. Kul bir fiil işlerken, artık o
fiili Hak işler, Hakk’ın girdiği gönülden çıkan her fiil kula
ait olmaz, kul bilir ki varlık Allah’ındır. Allahu ahad olan da
Mülkün sahibidir. Mülkün sahibi O’dur" la ilaha illallah
küllü yevmin hüvefi şe'in"Her işi yapan O dur. Bu düşünce
gerçek bir müminin düşüncesidir.
Allah’ın kendine verdiği aklı ve mantığı Allah’a güvenerek
kullanır mantığın mesnedi matematiktir. Yanılma payı olmaz.
Hayatındaki her şeyi aklı imanı mantığı çerçevesinde halleder.
Böyle insana da Allah her an yardım eder. Din akıllıya
gelmiştir. Aklı olmayan mesul değildir. Herkesteki akıl miktarı
değişik olabilir. Biz bunu bilemeyiz, ama Allah bilir. O
Hakimdir. Hüküm sahibi Allah’tır olabilir ki, herkes yapacağı
fiillerden aklı kadar mesuldür...Herkese “selamün aleyküm” der
Hakk’ın dostlara selam isminin tecellisini dilerim...
Bodrum
- 23.12.2003
hilbira@hotmail.com
http://gulizk.com
|