Her
yıl kaç yüz kişi, alkol almış sürücülerin sebep olduğu
trafik kazaları sonucunda hayatını kaybetmekte, yaralanmakta
ve trilyonlarla ifade edilen maddi hasarlar oluşmaktadır.
Alkol, yalnız trafik kazalarında değil, sağlığı da
olumsuz etkilemesi nedeniyle kalp ve beyinde, sindirim
sisteminde, böbrekler ve karaciğer üzerinde de tahribatlar
yaparak, hem kişinin kendisine hem de çevresinde bulunanlara
zarar vermektedir.
Bazı
tıp çevrelerinde veya genel kanı olarak sınırlı yararlarından
söz edilse de bu, devede kulak misalidir. Kur’an’da , Bakara Sûresi–219. âyette : Sana şarap ve kumardan soruyorlar . De
ki : “Bu ikisinde büyük bir günah ve insanlara bazı
yararlar vardır. Ancak ; günahları yararlarından daha büyüktür....”
buyurulmaktadır .
Az
miktarda alındığında bir şey olmayacağını beyan edenlere
de Rasûlullah şöyle hitap etmektedir : İbni
Abbas (r.a.) anlatıyor : “Hamr aynı ile haram edilmiştir.
(Bu sebeple) azı da haramdır, çoğu da ; kezâ her içkiden
hâsıl olan sarhoşluk da (haramdır).”
[Nesâi, Eşribe – 48 ]
Alkollü
içkiler, etkilerini içlerinde bulunan etil alkol ile gösterirler.
Kanda 200-300 mg/cc seviyesi, fiziki güçlerin yönlendirilmesinde
kısıtlamalar meydana
getirir.
Beyinin kontrolü , alınan alkolün dozajı ile orantılı olarak azalır.
Kalbin ritmi değişir, dış dünya ile ilişkisi zayıflar;
sanal âleminde gâh mutlu , gâh kavgalıdır ... Ama hiçbir
şey, olması gereken şekilde değil, her şeye aşırılıklar
yüklenmiş olarak ortaya
çıkar. Karamsarlık
eseri hüzün ve korku yüklü davranışların yanında , kimi
zaman da dünyayı kurtaracak kahraman edası gözlenir tavırlarında.
Ama ayakların, ellerin, gözlerin, dilin
fiilleri hiç de olması gereken gibi değil ; yaygın,
kontrolsüzdür. En önemlisi de zihnin iyi işlememesi, hatırlamada
güçlük , hatırlananların
da genellikle birbirine karıştırılmasıdır. “Bilincin
örtülmesi “ olarak adlandırılabilecek bu
durum, Kur’an’da şöyle anlatılıyor :
“O
sarhoşluk içinde yaptığını bilmezler.”
[Zariyat
(51) Sûresi -11.
Âyet ]
Alkol,
beyne hükmederek çalışmasını bozup bilinci örter de ... Kısıtlı ve dar bakış açılarından,
hayallerden kaynaklanan değerlendirmeler nasıl bir bilincin
eseri olabilir ki?... Olanı , olduğu gibi değil ; düşündüğü , zannettiği gibi olduğunu vehmetmek de “örtülü
bilincin” eseri
değil midir?... Hicr
(15) Sûresi - 72
. Âyette şöyle buyurulmaktadır :
“Resûlüm, ömrüne yemin ederim ki,
gerçekten onlar, sarhoşlukları içinde ne halt ettiklerini
bilmiyorlardı.”
Her
varlıkta bilincin kaynağı evrensel bilincin tâ kendisidir.
Beden kabulüyle ve
beş duyunun sınırlı
algılama kapasitesinden doğan sanal âleminde yaşayanlarda
bilincin evrenselliği örtülür; birimsel bilinç, kimliğiyle
hükmünü icra eder. Örtülü de olsa, örtüler altında
kendini yaşar. Rasûlullâh,
“uyku hâli” olarak
niteler bu durumu.
Bilincin
pik noktası olan Zât’ın kendini bilmesinin ve bürünerek
yaptığı seyrin altında bulunan her idrak sahibinde,
derece derece bir örtülülük , perdelilik hâli
mevcuttur. Birimsel kimlik ve kişilik kabûlü, zaten bu
kozaların en kalını ve ilk kırılması gerekenidir.
İster
bedenselliğin özelliklerinden kaynaklanan faktörlerle,
isterse dinin evrensellikle anlaşılamamasından kaynaklanan
eksiklikten olsun; bilincin
örtülü olması hâli hep perdelilik
olarak algılanmıştır .
Bir
sürü sarhoşluk vardır:
Bedenin ve beynin sarhoşluğunun yanında,kimlik ve kişilik
sarhoşluğu !...
Mal , mülk , etiket , ünvan sarhoşlukları !...
Cinsellik sarhoşluğu !...
Her türlü tabuların oluşturduğu sarhoşluk !...
Bilginin sarhoşluğu ...
Hakikâtin fark edilmesine rağmen, gereğinin yapılmaması
!...
Sarhoş
olmak için her zaman alkole ihtiyaç yoktur. Dikkâti dar bir
alanda yoğunlaştırıp küçük
ayrıntılarla uğraşarak
olayları ve bütünü geniş bakış açısıyla değerlendirmekten
uzaklaşmak , sürekli bedenin ait olduğu boyutun değerleriyle
hem hâl olmak da bedende yaşamın sarhoşluğu sayılabilir.
Nihayet, bu boyutun terki ânına verilen isim : Sekarâtül
Mevt : Ölüm sarhoşluğu!..
Bütün
bunların yanı sıra güzel sarhoşluklar da vardır . Yukarıda
sıralananların tam aksi...
Evrensel sistemde fark ettiği ihtişam karşısında
varlığını unutarak, onda kendi yokluğunu yaşamak
isteği. Semender misali; döne döne ateşin içerisine
dalmak, yanmak, yok olmak... Aşk
sarhoşluğu !...
Bedensel
değerlerle yaşamanın basireti
perdelemesi derecesinde
olmasa bile, vahdet yaşamını hayat tarzı olarak kabul
edenlere nispetle bu yolun meczuplarında da bir örtülülük hâli
mevcuttur.
Her
elin üzerinde bir el, her bilenin üzerinde bir bilen vardır!...
Ancak Allah âlemlerden ganîdir!...
Vallâhü
Ğaniyyül anil âlemîn!...
İstanbul
- 14.05.2002
http://sufizmveinsan.com
|