Sevgi, derece derece midir?
Yoksa sevmek, tüm kalbini vermek mi?
Zerrelerince sevmek mi?
Sevdiğini sandığında kişi, bu sadece sanı mıdır?
Zahiri mi, yoksa başlangıç mı?
Mecazi sevgili, gerçek sevgiye ayna olur mu? Yoksa gerçek
sevgiliye olan sevgi midir ona yansıyan?
Sevmek, öğreti midir? Yoksa doğuştan, fıtri mi?
Kimi, kim için seviyoruz?
Sevgili için mi, sevmek için mi, kendimiz için mi?
O kadar çok yansıması var ki sevginin, sebepler sonuca
kilitli, sonuçlar sebebe dayanıyor.
Rahman, bize olan muhabbetinden bizi bir hiçken yaratıyor.
Biz ise, O’nu sevdiğimiz için yarattığı her şeyi seviyoruz.
Özümüze sevgiyi koyuyor ki, hem kendine sevgiyle yönelelim, hem
de sevgiyi evrene nakşedelim, yayalım.
Bize Rasulünü gönderiyor, hem onu seviyor, hem de bizi sevdiği
için onu bize gönderiyor, rehber ediyor.
Biz ise O’nu canımızdan çok seviyoruz.
Çünkü O, Allah’ın sevgilisi,
O’nun sevgilisi bizim de sevgilimiz.
O da bizi çok seviyor, Rabbi ümmet kıldığı için bizi ona O’nu
da bize rahmet.
Bizi onunla şereflendirdiğinden, Rabbimize olan sevgimiz daha da
artıyor.
Sevdikçe seviyor insan…
Rabbini sevdikçe, her şeyi daha da çok seviyor.
Onlara Rahmani nazarla baktığında
Rabbinin kendine bakışını hissediyor sanki.
Onları sevdiğinde, Rabbinin kendine olan sevgisini...
Onları, Rabbi için seviyor.
O’na yaklaştıracak her şeyi de seviyor.
Yaradanın tecellilerine aşıksa bir de
O’nun hatırına, kusurlar kusursuzlaşıyor.
Çünkü, herkese taksim edilmiş bir tecelli görüyor.
Hoşgörüyü aslında o, Rabbinden öğreniyor.
Sevdiği şeylerin hepsinin, Rabbinin kendine bir ihsanı olduğunu,
sahibinin de ‘ O ’ olduğunu, hepsinin fani, onları Yaradanın ise
bâki olduğunu bilmek, tüm sevgilerin üstünde bir sevgiyle
biricik sevilmeye layık olanın da ‘ O ’ olduğunu bilmek demektir.
İşte kalbi idrak budur.
Seveceğimiz şeyleri bizlere lütfettiğin için Sana sonsuz hamd-u
senâlar olsun Rabbim!
Mecazi sevgi dediğimiz, Hak harici olana sevgimizi Rabbimize
olan sevgimizden ayrı tutmak, çölün ortasına fidan dikmeye
benzer.
Besleneceği su kaynağı olmayan taze, nasıl ki kurumaya mahkumsa,
özünü Allah sevgisinden alamayan her sevgi de mecaziliği
aşamayıp, sonunda kuruyuveriyor.
Bu yüzden günümüzün en büyük sevgileri de yerini nefretlere
terk etmiyor mu zamanla?
Mecazi sevgileri ebedileştiren tek şey ‘’Allah sevgisidir‘’.
İnsan sevdikçe ve sevildikçe Allahu Teala’nın ‘’ Vedud’’ esmasını
da yaşamış ve yansıtmış olur.
Allah’ın bir kulunu sevmesi de, onu âlemlere sevdirmesiyledir.
Bazen Rabbimizin bize sevgisi, başka birinin gönül diliyle,
merhamet eliyle tezahür edebilir, oysa seven de, merhamet eden de
onun kalbiyle Allah’tır.
Sevgi bir aktarım, iletimdir.
Rahman’dan kalbe, kalpten başka bir kalbe, yeniden Rahman’a
devri daim eden.
Bir esinti kadar serinletici, zirveye tırmanmak gibi heyecan
verici, su kadar berrak ve hayat vericidir sevgi. Gözlerin içine
yansıyan, olmazları olur kılan kalıplara sığdırılmayan, bedene
hapsolmayan tek şeydir.
‘Can suyu’ dur sevgi.
Kanı, eti, kemiği dirilten, maddi boyutu manaya, kişiyi hayata ve
ukbaya bağlayan güçlü bir bağ, mana-yı hakiki, lutf-u İlahidir
sevgi…
Kalp öyle büyülü bir aynadır ki, hem tüm sevgileri toplayıp
Rabbine yöneltir, kişi her şeyi Allah için sevdiğinden kalpte hep
O’nun sevgisi kalır, hem de O’nun sevgisini yine O’nun adına
tüm evrene yansıtır.
Severse Allah için sever, sevilirse Allah için.
Sevginin şükrünü edâ eder böylece.
Kalp, Allah’ı sevmek için yaratılmıştır çünkü.
Bir ayette de belirtildiği üzere Kalpler ancak O’nu anarak,
O’nu severek mutmain olup huzura erebilir.
Bu ise sevginin kemal noktasıdır.
Bu kadar ulvi bir duyguyu en üst mertebede hem yaşayıp hem
yaşatan Rasulullah (sav), işte bu sevgisinden dolayı insanların
içinde ‘ en sevgili ’ oluyor.
Paylaştıkça artan tek şey, onu yaşayanların kalbinde çoğalıyor….
Sevgi
sonsuza akıyor…
Ö.Zeyneb EKİNCİ
muttakisahabe@hotmail.com
Kayseri - 23.03.2004
http://gulizk.com
|