Hz. Esma

HZ. ESMA (R.A)

Arayışımız sürüyor yine. Allah ve Resul’e bizi yaklaştıracak öğretmenler arıyorduk;  en çok da günlük hayatın içinden bizi çıkarıp yaralarımızı onaracak merhemler. Bu haftaki yol arkadaşımız yine bir hanım. Esma Annemiz. Geçen hafta Hz. Hatice’yi anlatmaya çalışmıştık. Sahabe hanımları birer çiçek gibi; her birinin ayrı kokusu ve güzelliği var. Bizler yalnızca onları incelemekle kalmayacağız, kadın, erkek, çocuk, sahabe, halktan kim varsa, bize Allah ve Resulü’nü sevmeyi öğretecek kim varsa tanışacağız onlarla.
Geçtiğimiz hafta Anneler Günü olması hasebiyle biz de bir Anneyi anlatmayı uygun bulduk bu hafta.

İkizimiz Kur’an: Hani bir hadis-i kudside buyruluyor ya: “İnsanla Kur’an ikiz kardeştir” diye, demek ki her gönülde Kur’an’ın bir kopyası var. Demek ki, isterse her insan canlı bir Kuran halini alabilir ve yaşayabilir o sevdayı...

“Bir can var canında o canı ara!
Beden dağındaki gizli mücevheri ara!
Ey yürüyüp giden dost, bütün gücünle ara!
Ama dışarıda değil, aradığını kendi içinde ara!"

Öyleyse içimizde aramak lazım Mevlana gibi;  ama bu arayışta yön levhaları olan öğretmenlere de ihtiyaç var. Esma Annemiz; ne güzel bir öğretmen! Bugün senin mahallendeyiz. Ya Esma! Bizi kabul buyur, seni tanımak ve tanıtmak için yüreklerimize genişlik ver. Senin aşkına ulaşmak için bize öğüt ver, ver ki  içimizde solan insanlığımız  yeniden çiçek açsın..

“Allah Demeyenin Bu Evde İşi Yok”
Hz. Esma; Hz. Ebu Bekir’in kızıdır. Hz. Aişe Annemizin ablasıdır. Anne ayrı, baba bir bu iki kız kardeşten Esma Annemizin Annesi Müslüman olmamıştır. Hz.Ebu Bekir’in İslamiyet’i kabul etmesinden sonra Hz. Aişe’nin Annesinin İslam’ı kabul ettiği, ama Esma Annemizin Annesinin etmediğini tarihi kaynaklardan öğreniyoruz. Eşinin İslam’ı kabul etmeyişinden dolayı üzüntü duyan ve ne yapacağını bilemeyen Hz. Ebu Bekir’i yine kızı Esma sakinleştirmiş  “Babacığım İslam bu kadar açık bir şekilde zuhur etmişken, Resulullah, her an yanımızda iken ve bize ayetleri sürekli bildirirken Annem tüm bunlara rağmen ısrarla dinini değiştirmiyorsa, onu bu evden gönder. Allah demeyenin bu evde işi yok” diyebilecek kadar da inancına bağlı bir hanımdı. Bir evladın annesine bunu söylemesi için iman bakımından tam bir olgunluğa erişmesi gerekir. Burada asla yanlış anlaşılmasın, Hz. Esma Annesine karşı ne bir saygısızlık ne de aşırıya giden bir aşağılamada bulunmuştur. Tam tersine, Annesine evlat olarak mükemmel davranmıştır.Burada sergilenen tavır; iman gayretidir.

Üç Esma:
Hz. Esma İslam ile on altı yaşında şereflenmiştir. On sekizinci Müslüman’dır. İslam’ın üç Esma’sı vardır tarihte, bunlardan biri Esma Annemiz, diğeri Medineli Hz. Esma dır.  Savaşçılığı ile meşhurdur. Her savaşa Resulullah’ın izniyle giden ve vurduğu kılıçla kâfirin kellesini bir kerede düşüren güçlü bir bileğe ve yüreğe sahipti. Üçüncü Esma da  Mekkelidir. Caferi Tayyar’ın  eşi olan Esma ki, biliyorsunuz eşi iki kolunu da kaybedip şehid düştüğü için bu ismi almıştır.Kendisi Hz. Fatıma Annemizin vefatı ile Hz. Ali ile evlenmiştir. Bu üç Esma da şahsına münhasır mükemmel karakterde hanımlardır. Ama bu haftaki Esmamız  Ebu Bekir’in kızı Peygamberimiz’in baldızı olan Esma’dır. Bu marifetli ve çalışkan hanım, yaşamıyla bize pek çok mesaj vermiş, Resul sevgisini en güzel şekilde anlatmıştır. Neler yaparmış bir bakalım....

Aşk-ı Muhammedî’nin Meltemi:
Hz. Esma’nın yüreğine iman düştüğü anda, Efendimizin etrafında pervane olmaya, O’na hizmet etmeye kendini adamıştır. Seven sevdiği için ne yapar? ..Birini seversek tek isteğimiz, onu mutlu etmek olur, sevdiğimizin yüzündeki bir tebessüm, bir memnuniyet bize tüm yorgunluklarımızı unutturur. İşte Esma Annemiz de bu sevdası ile Resul’ün etrafında pervane olmuştur. Yeteneği, zekâsı, marifeti ve cesareti ile de onun takdir ve sevgisini kazanmayı başarmıştır.
Çünkü; sevgi emek verdikçe gelişir.

Kâinat Güzelinin Stilisti Altın Bir Makas:
Hz. Esma Peygamberimiz’in terzisidir. Dikişteki maharetini, ona gömlek dikerek göstermiştir. Nerede uygun bir kumaş bulsa peygamberimize yalvarırdı “Ya Resulullah! Ne olur izin verin bu kumaştan size gömlek dikeyim” diye. Genelde sıfır yaka tabir ettiğimiz gömlekleri dikerken Peygamberimiz bir gün “Bu yakaları biraz kaldırmak mümkün müdür?” diye sorduğunda yani bugünkü tabirle hakim yakayı tarif ettiğinde hiç itiraz etmeden “Hay hay hemen” deyip dikmiştir. Daha başka bir seferde ise Peygamberimiz “Bu düğmeler hep önde duruyor. Acaba düğmeleri yana alsak daha şık durmaz mı?” diye fikir beyan edince hemen uygulamıştır. Bu olaylar arasında dikkât ettiniz ise şıklık ve güzel giyimde de Peygamberimizin bize yol göstermektedir. O günün ölçüleri içinde Peygamberimizin Esma Annemize enva-i çeşit model tarif ettiğini, en iyi ve güzeli bulmak için çalıştığını görüyoruz.Bu mimar da Hz. Esmadır. Resul’ün altın makasıdır Esma.

Paspallık Takva Değildir:
Bu gün Resulullah’ı taklit ettiğini söyleyerek son derece paspal ve pejmurde kıyafetler giyen,  günümüzle hiçbir alakası olmayan saçma sapan kıyafetlerle ortalarda dolaşıp sünneti ihya ettiğini söyleyen kişiler  sünneti anlasalardı,  her şeyden önce sünnet dedikleri ve uyguladıkları kıyafetlerdeki asıl mantığın; zamanın şartlarına uygun, temiz, düzenli ve şık şeyler olduğunu aklederlerdi. Çünkü Resulullah zamanın şartları içerisinde şık kıyafetler tercih etmiştir.Hani bir hadisinde buyurur ya Resulullah”Ben sizin kalabalık içinde beyaz bir benek gibi olmanızı isterim”diye. Bu beşeri hayat içerisinde yaşayan Müslümanların temiz ve şık olmaları için söylenmiş bir hadistir.

Ölçülü Eğlence ve Müziğe Kapı Aralatan Hanım:
Hz. Esma İslam müziğinin cevaz almasında da ilk rol oynamış bir hanımdır.Kendisi çok güzel def çalardı.Bir gün Hz. Aişe ve birkaç arkadaşıyla evde def çalarken, Peygamber Efendimiz Hz. Ebubekir ile camiden çıkmış  eve gelirlerken def sesini işittiler. Bunun üzerine Hz. Ebubekir hemen öne fırlayıp içeri  girmiş “İnşallah  Resulullah duymamıştır” demiştir.
Bunun üzerine tüm hanımlar telaşlanmışlar,  Esma Annemiz defi saklamış ve başı önünde utançla kızarmıştır. Hz. Esma o sıralarda otuz yaşlarındaydı. İçeri giren Resulullah” burada çok güzel def çalınıyordu kim kestirdi onu”  diye özellikle sormuş, “Ya Esma çıkar sakladığın yerden o defi ve çal” buyurmuşlardır. Günümüzde İslamiyet’te müzik varsa, bunca güzel eserler çıkaran sanatçılarımızın  Esma Annemize teşekkür etmeleri gerekir.Zira bu özel hanımın; Peygamberimizden aldığı  izin sonucunda İslam’da müzik ve eğlenceye izin verilmiştir.

Çift Kuşaklı Esma:
Hz. Esma cesareti ile de  önemli bir yer alır İslam tarihinde. O’ nun hicret sırasında gösterdiği fedakârlık, cesaret ve irade Peygamberimizin ona daha özel bir sevgi beslemesine sebep olmuştur.Resulullah ile babası Hz. Ebubekir hicret edeceklerini gelip söyledikleri zaman,  Esma hemen koşup bir kırba su ve bir bohça içerisinde yiyecek hazırlamıştır.Fakat o telaş içerisinde bunları bağlayacak bir şey bulamayınca,  o zaman asil Arap hanımlarının bellerine taktıkları uzun  ipli süs kuşağını koparmış ve bunları birbirine bağlamıştır.Bu hali gören Peygamberimiz; ”Cennette bu  iki kuşağın karşılığı iki sır vereceğim demiştir”Babası ile kapıdan çıkarken Resulullah; ”Bütün iş sana düşüyor Esma”demiştir.Gerçekten de bu gidişi gizlemek, kimseye belli etmemek onun vazifesidir. Zaten onlar çıktıktan bir süre sonra yokluklarını fark eden Ebu Cehil evi basmış ve Esma’yı sorgulamaya başlamıştır.”Muhammed nerede? “diye. Esma “Bilmiyorum” demiştir.Bu soruyu defalarca sorup aynı cevabı alınca sinirlenen Ebu Cehil, çok şiddetli bir tokat atarak onu yere düşürmüş, üzerine eğilip boynuna bıçağı dayamış  “Eğer nerede olduklarını söylemezsen gırtlağını keserim” dediğinde; Esma Annemiz: “Bilmediğim şeyi söyleyemem “diyerek,  ölüm tehdidi karşısında bile bu sırrı vermemiştir.
Hangi asker bu kadar cesur bir görev görür ki, hele de günümüzde “önce can sonra canan” mantığını güden kişilerden bu fedakârlığı anlamalarını beklemek saflık olur sanırım.

Bir Sevda Kriteri;İnfak:
Cömertlik abidesi idi Esma Annemiz.Bir gün Peygamberimizin mescidde sohbet ederken sohbeti birden kesip eve gitmesinin sebebini merak eden sahabelere “Sabahtan infak etmek istediğim bir miktar şeyler vardı, ama onları unuttum akşam olmadan vermek istedim ondan acele ettim” cevabını duyunca artık evinde çok kısa süre de olsa bir şey bırakmaz, hemen dağıtırdı. Kız kardeşi Hz. Aişe Annemiz de çok cömertti fakat Aişe Annemiz parayı ya da infak edeceği şeyi icabında biraz daha üzerine gelsin de bir garibin yarasına merhem olsun diye bazen bekletirdi. Esma Annemizde bu hiç olmazdı; ama az ama çok, anında verirdi. Maddi durumu oldukça kötü idi.Eşi Zübeyr savaşlarda ömrü geçen biri olduğu için üç kızı beş oğlu toplam sekiz evladına babalarını aratmamak için olağanüstü bir gayretle çalışırdı.Hatta her şeyini infak ettiği için Peygamberimiz O’na bir hurma bahçesi hediye etmiştir.Bu hurma bahçesi yaya olarak üç saat mesafede iken her gün oraya gider çalışırdı.Onu bazen yolda gören Peygamberimiz,  bineğini durdurur, bineğine alırdı. Bu gün Allah ve Resulü’nü sevdiğini söyleyen insanların bu sevgisinin ispatı onların ne kadar tasadduk yaptıklarıdır.  Esma Annemizin bu cömertliği oto kontrolümüz açısından bir kriterdir.

Gönül Teknesinde Vahyi Akılla Yoğuran Hanım:
Hz. Esma Kur’an yorumculuğu ile meşhurdur. Kız kardeşi Hz. Aişe Annemiz, Kur’an hukukuna ait ayetlerin yorumunda başarılıdır. Osmanlı Mecellesi Hz. Aişe’nin yorumlarıyla doludur .Esma Annemiz ise Kur’an’ın diğer yönden mesela bilimsel-sosyal yönden yorumlarını  yapardı. İslam’ın ilk dönemlerinde  ev ev , kapı kapı dolaşıp,  ayet öğretir, anlatır, İslam’ı yaymaya çalışırdı. Hac zamanında özel çadırını açar gelenlere  ayet okuturdu, Kuran yorumu yapardı, soruları cevaplardı. “Bu hanım hangi üniversitede okumuştu da bu yorumları yapabiliyordu?” diye düşünen arkadaşlara şunu demek isterim: Allah O’nu seçmiş,  gönlüne İlahi ışıkları vermiş, O’ nu eğitmişti. Resul sevgisi, öğretmeni idi. Ayrıca  günümüzde var olmayan bir şeyi yapıyordu.Günümüzde bilgi fazladır, çok bilgili kardeşimiz vardır.Ama bilgiye yorum getiren neredeyse yok gibidir.Akıl ve mantığını bu yorumla yoğuran içine de gönlünü harç eyleyen kardeşlerimiz azdır.Kalbi cilalayarak üzerindeki pislikleri temizleyen kalpteki Kur’an kopyasını açığa çıkaran her insan Hz.Esma gibi bir üniversiteden mezun olacaktır. İman Üniversitesi’nden.

Resul Pınarından Rüya Yorumları:
Esma Annemiz çok güzel rüya yorardı.Bu konudaki ilmini ise Resulullah’tan almıştı. Bu yüzden derler ki; içinizden manevi hallere ait güzel rüya gören kardeşlerimiz eğer üç İhlas, bir fatiha okuyup Esma Annemizin ruhuna yollarlarsa umarız ki, hiç ölmeyen bu Allah dostundan yorumu alacaklardır.

Sevmek; benzemektir:
Aşk-ı Muhammedi’ye tutulmak ona kapılıp gitmek, işte Esma Annemizin yaşadığı buydu ve bu sevgi ona bunca ilmin kapısını açmıştı.Ama daha önce de dedik, bu sevgiyi taşımak kolay değildir.Hakkını vermek lazımdır. Mevlana der ki “Şems’ten önce benim ne dinim ne de gönlüm varmış”. Çünkü eskiden ben soğukta gelip soba başında ısınırken, o bana eğer dünya yüzünde üşüyen bir mümin varsa benim ısınma hakkım olmadığını öğretti.” Arkadaşlık, kardeşlik işte budur. Kişiyi olgunlaştıran ve yenileyen arkadaşlıklar anlamlıdır.Biriyle arkadaş olduğunuzda kendinize sorun “Ben ne kazandım, bu arkadaşlığın bana getirdikleri mi yoksa götürdükleri mi, eksileri mi fazla artıları mı?” biz buna kısaca “muhasebe” diyoruz. Bunu hepimiz yapmalıyız. Çünkü Sevgi, benzeşme ve özdeşleşmeye iter insanı,  böylece seven sevdiğine benzemeye başlar. Sevgi tıpkı sevenden sevilene uzanan bir kablo gibidir; sevilenin bütün özellik ve hasletleri bu kablo aracılığıyla sevenin varlığına iletilmiş olur. Sevilenin kim olduğu ve kime gönül verileceği konusu işte bu noktada ehemmiyet kazanmaktadır; bu nedenledir ki İslam dini kiminle arkadaş ve dost olunacağı konusuna pek fazla önem verir,  bu mesele hakkında onca ayet ve rivayet bulunmasının nedeni de budur. Çünkü sevgi benzeşmedir,  güzellik ve gafleti birlikte getirir,  sevginin yansıdığı yerde kusurlar hüner gibi görünür,  dikenler çiçek kesiliverir insanın nazarında.Kaybetmeye ve kazanmaya başladığımız nokta ise buradan başlar. Resulle arkadaşlık, Esma’yı Esma Annemiz yaptı ya sizin arkadaşlıklarınız sizi ne yaptı? Bir sorgulayın...

Erkekler Sinerken Kadınca Baş Kaldırmak:
Hz Esma Annemizin İslam politikasını nasıl anladığı ise bir başka derstir bize. Aradan zaman geçip de Emevi felaketi başladığında zorbalıklar, gösteriş, dini bilgilerin inkârı baş gösterdiğindeki bu süreç, Kerbela’ya kadar gitti.Kötü bir sistem başladı.Bu sistem karşısında kimi sustu, kimi konuştu. İşte bu aşamada Hz. Esma “zulme itaat küfürdür” diyerek Resulullah’ı kuru kuruya sevmenin bedelini açıkladı.Mekke’de bir isyan hareketi başlattı. Bu isyan Medine’ye kadar yayıldı.İsyan o kadar şiddetli oldu ki; binlerce şehide mal oldu. Esma Annemizin oğlu Abdullah da bu isyanda liderlerin başı çekeniydi Mervan, Emevilerin başına gelince Mekke ve Medine üzerine yürüdü Ravza-yı Mutahhara’daki yeni mescidin duvarlarını bile yıktılar.İki yüz bin kişilik orduları vardı. Müslümanlar sayıca azdı. O sırada Esma Annemiz oğlunu çağırıp şöyle dedi;”Sakın yüreğin titremesin, ya sebat edip kazanacak, ya da Şehid olacaksın, geri dönüş yok”. Bunun üzerine Abdullah daha bir hızla taarruza gitti, ama Mekke’de namaz kılarken mancınıkla atılan bir taş başına geldi, çok ağır şekilde yaralandı. Haccac’ın askerleri Mekke’ye geldiler ve talan başladı. Haccac; “Ben bu Abdullah’ın başını kesip vücudunu akbabalar yesin, bize baş kaldırmak neymiş herkese ibret yapacağım” deyip, Hz. Esma’ya haber saldı. Çünkü eğer Esma Annemiz biat ederse direniş de kırılacaktı.
Esma Annemiz aldırmadı bu teklife ve zalim Haccac dediğini yaptı Abdullah’ın kafasını kesip  meydana vücudunu astı.Amaç halkında moralini bozmak isyancıları  geri püskürtmekti. Hz. Esma’dan hâlâ bir tepki yoktu.Aradan üç gün geçti, beş gün geçti, ama Esma Annemizden haber çıkmadı. Sokağa da çıkmıyordu. Mervan çıldırıyordu. Altıncı günün sonunda Esma Annemiz Mekke sokaklarına çıktı, sakindi, oğlunun vücudunun asılı olduğu yere gitti. Herkes donmuş, onu seyrediyordu. Ağlayacağını,  bağıracağını,  “İntikam!” diyeceğini umuyorlardı, tüm Mekke halkı  gözyaşı içindeydi.Ceset paramparça olmuştu ve başı yoktu.

Bitmeyen Hutbede Şehit Bir Hatip:
Oğlunun cesedinin yanına gelen Hz.Esma; şöyle dedi: ”EY HUTBESİ BİTMEYEN HATİP, SEN HUTBEDEN  NE ZAMAN İNECEKSİN..? ZULÜM BİTMEZ SEN HUTBENE DEVAM ET” Sonra halka döndü ”Biliyor musunuz Abdullah ölümsüzlüğü temsil ediyor. Siz O’nu başsız görüyorsunuz; ama O zulme karşı mücadelenin faziletini ve ölümsüzlüğünü temsil ediyor. Zulme karşı susmanın küfür olduğunu temsil ediyor.Bu çok büyük bir hutbedir.Bu hutbeyi her yerde dinleyemezsiniz, gelin gelin bu hutbeyi izleyin” Herkes şaşırmıştı, Abdullah bir hatip gibi etrafına zulmün karanlığını anlatıyordu. Üstelik hiç konuşmadan. Çünkü bazen konuşmasak da çok şey anlatırız karşımızdakilere.Hani bir ayet vardır: “Nasıl yaşarsanız, öyle ölürsünüz” şeklinde. İşte İslam için yaşayanlar öldüklerinde bile tebliğe ve hutbeye devam ederler.Bunu kimse düşünmemişti. Herkes ilk şoku atlattıktan sonra, akın akın Abdullah’ın asılı parçalanmış cesedine “Hutbe dinlemeye gidiyoruz“ diyerek gelmeye başlamış ve insanlardaki iman daha da artmıştı..Birkaç gün sonra Emeviler iyice paniğe düştüler ve cesedi kaldırdılar. İşte Resul aşkına yaşayanların ve ölenlerin mükâfatı...

..........................

Çok şey öğrendik bu muhteşem kadından. Onlar bizlere her anlamda eğitmen olmuşlardır. İçimiz titreyerek bazen  de göz yaşlarımızla hayatlarından ibretler aldık. Sözlerimi Mevlana’nın bir dizesiyle bitiriyorum:

"Her gün bir yerden göç etmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel,
Bulanmadan,  donmadan akmak ne ala,
Her şey dünle beraber gitti,  cancağızım
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”

Yeni Sevgi Öğretmenlerinde görüşmek üzere.....

arzum_gurel@mynet.com
Yozgat - 20.05.2003
http://gulizk.com


Üst Ana sayfa e-mail