Ciddi bir anlama problemimiz var.Yanlış
anlıyoruz.Yanlış anlayınca da nasıl yaptığımızın hiçbir önemi
kalmıyor. Anlama eyleminin en tehlikelisi yanlış anlamak.
Korkutucu bir şekilde yanlış anlıyoruz.
Bu din, iradenin en tehlikeli vasfı
olan yanlış anlamayı düzeltmek amacıyla gelmiştir. İnançlarını,
geleneklerini, ibadetlerini yanlış anlayan toplumları uyarmak
“Oku” emriyle; algıla, anla, kavra,
anlamlandırmayı ve yorumlama boyutunu, kişilere kazandırmıştır.
"Oku" emri sıradan bir emir değil, bir
hayat tasavvuru inşası için ilk basamaktır. Varlığı,
yaratılışı, hakikâti, insanı, benliği,
varlık içerisindeki kombine, ilişkileri anlamak ve
anlamlandırmayı içerir.
Bunlar nereden mi aklıma geldi şimdi?..
Geçenler de mailime Türkiye’de yaşanmış
olaylardan derlenmiş, bir yazı geçti. Okuduğum ilk anda güldüm.
Sonrasında içimin cız etti. Adını yanlış ve de tehlikeli
anlamalar olarak koyduğum, bu örnekleri sizlerle paylaşmak
istedim.İşte bir kısmı;
YER : Kayseri
Siz hiç karanlıkta iyi göremediğiniz için
yakıt deposunun, tam dolup dolmadığını çakmak yakarak
kontrol etme cesaretini kendinizde buldunuz mu ?
Kayseri şehirler arası otobüs terminalinde 38 AS 991
plakalı yolcu otobüsüne mazot alan muavin Z. T.
Deponun tam dolup dolmadığından emin olmak için çakmak çakarak
kontrol etmek ister. Sonuç; Buharlaşan mazotun parlaması ve
muavinin yanık tedavisi için hastaneye kaldırılması.
YER : Istanbul, Sultanbeyli
Yuttuğu sineği öldürmek için ağzına Shelltox sıkıp,
zehirlenerek kendisi de ölen genç .....
YER : Karabük
Siz demir çelik haddehanesinde çalışan bir isçinin, sigarasını
yakmak için 600 tonluk preslerin arasından emekleyerek geçtiğini
ve 2.450 santigrad derecedeki fırına ulaşmaya çalışırken son
sigarasını yaktığını duydunuz mu?
YER : Diyarbakır
Lunaparkta gece bekçisi iki kafadar (zincirlerin ucuna bağlanmış
salıncaklardan oluşan) uçan sandalyelere biner ve mekanizmayı
çalıştırırlar. Ancak sandalyelerin merkezkaç kuvveti ile dönerek
açılmasından dolayı durdurmak için şaltere ulaşamazlar ve sabaha
kadar kimseye seslerini duyuramazlar... Bu bekçilerden biri
hayatını kaybetmiş, diğeri ise gördüğü uzun tedavilere
rağmen eski sağlığına kavuşamamıştır.
YER : Kocaeli, Dilovasi
Bir gemi mühendisi, kontrol etmek için gemi kazanına
girdiğinde, biri başkası gelip kazan kapısını kapatır ve
kazanı ateşleyip ....
YER : Rize
Rize’de; elektrik direğine yaslanıp ayakkabısına giren taşı
çıkarmak için ayakkabısını silkeleyen birisi, yoldan geçen
bir başkası tarafından (cereyana kapıldığı zannedilerek,
kurtarmak amacıyla temas etmeden) kürekle vurularak kurtarılmaya
çalışılır.Ve sonuçta o kişinin ayağı kırılır.
YER : Konya
Ayni işyerinde, biri gündüz biri gece vardiyasında çalışan
ve ikisi de isine motosiklet ile giden baba-oğulun, yolda
karşılaşmaları normaldir, ama birbirlerine selam vermek
için ellerini sallarken, kaza yapıp ölmesi sadece bizde vaka-i
adiyedendir.
Daha onlarcası var bu örneklerin. Ancak bir
fıkrada geçebileceğini düşündüğümüz olaylar ülkemizde
yaşanmış. Doğuda ufak bir yerde değil, metropol İstanbul’da,
gelişmiş kabul edilen başkentlerde. İnanmakta zorluk çeksek de,
gülümseyerek okuduğumuz bu olaylar, yurdumuzdaki insanların
vurdum duymazlığını gösteriyor.”Bana bir şey olmaz” mantığı,
olayları kendi dışımızda görmemiz ve en önemlisi, sahiden
anlamamız bizlerin büyük sorunlarından biri. Yoksa dişi ağrıdığı
için, çenesine kurşun sıkan bir mantığa karşı aklınıza
başka ne gelir ki? ..
Müslümanlığı kabul etmiş toplumlarda (ülkemiz
gibi) yanlış anlama probleminin daha az olacağını mantık olarak
düşünsek de, yaşananlar tam tersi. Demek ki, “Oku”ma problemimiz
var.
Geçenlerde site yazarlarından bir kardeşimiz,
yaşadığı ülkede yurdumuzun tanınmadığını, çadırlarda
yaşadığımızı düşündüklerini yazarak, bu konuda pek çok örnekler
vermiş.
Düşünüyorum da belki çadırı , vs şeyleri
aştık. Fakat, değiştirmemiz gereken çok şeyler kalmış
görünüyor. Önce şu anlama problemimizi bir aşabilsek.Acaba başka
ülkelerde de ağzına sinek kaçınca , sinek ilacı sıkıp ölen
birileri var mıdır?