İnsan
ruhu müsbete, bedeni de menfilere yöneliktir. Ruh manevidir, gözle
görülmez, ancak beden maddedir, görünür. Her varlık özüne
meyilli olduğundan, bedenin
maddi şeylere doğru eğilimi vardır.Ruh daha çok
kendi özüne yönelik şeylere heyecan duyar, her ikisi de
zaman zaman birbirinden etkilenir. Akıl, Aklı Küll’den olduğu
için Adem’in en çok ihtiyaç duyduğudur; ruh- beden çekişmesini
terazide tutar. Her ikisini
ortak noktada birleştirir ve ayırır.
Mesela,
denize düşen birinin zalim mi, kötü mü,
iyi mi veya
âlim mi olduğu, kurtaracak kişiyi asla ilgilendirmez. Onun için
kurtarmak istediği; ruh
ve beden varlıktır. O an böyle şeylerin hiç önemi yoktur,
kurtarıcı ruhunun emrettiğini yapar.
İnsan
kendini sorgulamalı mıdır, yoksa böyle şeylere gerek yok
mudur? Kendi iç dünyasını sorgulamayan insan, asla içindeki
cevherin farkına varamaz.Tekamül
sorgulanmadan öğrenilmesi zordur. İnsanın iç dünyası
kendi gül bahçesidir. O güller ancak O’na
hizmet eder. İnsan, kendi mahiyetini sorgularsa
bilebilir. Başkalarının onun hakkında güzel veya hoş
olmayan şeyler söylemesi
kendilerine ait fikirlerdir. İnsan kendi hakkındaki gerçekleri
en iyi, kendisi bilir. Başkalarının övmesi ve kişinin de
buna inanması onu tembelleştirir.”Niçin,
Neden, Nasıl, Acaba?” lar ise insanı körükler ve
sorgulama başlar. “Binlerce kilometrelik yol, ilk adımla
başlar”
Öyleleri
var ki, bırakın sorgulamayı, son derece kibirli ve mağrurdur,
yaptığı her fiil kendisine göre en
önemli haktır. Böylesi kendini kilitlemiştir. Dünyadan
bile haberi olmayan hapsedilmişlerdendir.
Ondan sorgulama beklemek son
derece yanlıştır, böyle bir şey akla bile gelemez. Allah ”Benim hidayet etmediklerim” diye bahsediyor. Allah, Peygamber
ve kitap, pek önemi yok! O, yaşadıklarının esiridir...
“Allah
Rabbilâlemindir. Bütün yaradılmışların varlık nedenidir.
Hiçbir yarattığını başıboş bırakmamıştır”(Hud
56) dünya haritasına baktığımızda, çok geniş bir
yaradılmış insan,hayvan topluluğu bulunmakta, internet üzerinden
dostluklar, evlilikler oluşmakta. (Hatta
birine kendim de yardımcı olmuştum.)
Dünyadaki
kara parçalarına baktığımızda, Kitap gelen Peygamberler
belli bir yörede yetişmiş, tam bu sırada Kuran, “ Biz her kavme bir Resul gönderdik”diyor. Allah, Resullerini
kendi halkından kendi
yetiştirmiş, bütün yarattıklarını
başıboş bırakmamış.Onlar bu dünyaya
Allah’a hizmet için gelmişler.
Eserlerde 124 bin Resul’ün geldiği de söylenir. Bu,
çokluğunu belirtmek maksadıyla konulmuş bir rakam belki
de...
Başka
ülkelerdeki öğretiler acaba nedir, ne anlatıyor insanlığa
acaba kurana uygun öğretiler midir? Eleştirmek güzel şey,
ancak genele
bakarak incelemek
gerek. Zararlı mı, faydalı mı olmuş? Sonrası, bu çizgiden
sapmadan bir eleştiri olmalı. Lau Tzu ile İbni Arabi’nin
vahdeti vücudu aynı şeyleri anlatmakta. İki zatın 1500 veya
1700 yıl ara ile yaşadığı sanılmakta. Buda’nın öğretileri
acaba uyduruk şeyler mi? Elbette yanlışlar olur, çünkü
belli kitabı yok. Ama doğruları?...
Dünyada
insanlığa hizmet etmişlerin sayısı çok azdır, diğerleri
sadece hizmet alırlar. Hizmet etmenin riski, hizmet
alanınki kadar kolay değildir. Öyle ise kim ki insana
hizmet etti kıymetini bilelim.Ya
Hz ŞEMS, ya Hz MEVLANA!
Sizi hürmetle anarım, Allah rahmetini arttırsın dilerim.
Bodrum
- 28.05.2002
hilbira@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com
|