Babayla Evladı Ayıran Su
Su sınavı zorludur. Bazen babayı
evladından ayırır. Safları keskinleştirir. Hz. Nuh ve oğlu Kenan
gibi. Babasının halkın alaylarına rağmen yaptığı gemiye,o da
halk gibi gayri ciddi bakan, sel sırasında yüksek bir yere
çıkarak Allah’ın gazabını hafife alan Kenan...Kenan’ın bu inadı,
su sınavında canına ve imanına mal olurken, babası ve ona
inananların da bu sınavı başarmasına sebep olmuştur.
Gemi, içindekilerle
birlikte dağlar gibi dalgalar içinde akıp gidiyordu ve Nuh ayrı
bir yere çekilmiş olan oğluna: " Ay oğlum, gel bizimle beraber
bin, kâfirlerle beraber olma!" diye seslendi. O: " Ben, beni
sudan koruyacak bir dağa sığınacağım." dedi. Nuh: " Bugün
Allah'ın emrinden koruyacak yok; meğer ki O rahmet ede!" dedi,
derken dalga aralarına giriverdi ve o da boğulanlardan oldu."
Nuh Rabbine seslenip: "Ey Rabbim, " elbette oğlum benim
ailemdendir, Senin va'din de kesinlikle haktır ve Sen hakimlerin
en iyi hükmedenisin!" dedi. Allah: "Ey Nuh, O, asla senin
ailenden değildir. O, doğru olmayan bir iştir. O halde
bilmediğin bir şeyi benden isteme! Ben, seni cahillerden
olmaktan men ederim." buyurdu. Nuh: " Ey Rabbim, senden
bilmediğim şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer sen, beni
bağışlamaz ve bana merhamet etmezsen hüsrana düşenlerden
olurum!" dedi. (Hud/41-47)
Selle Yok
Olan Bir Medeniyet
Su nimettir.
Fakat imtihan neticesinde felakete dönüşebilir. Tıpkı Sebe halkı
gibi. Sebe Suresi Kuran’da mevcuttur. Yemen’de yaşayan bu halk
Atana nehri üzerine kurdukları devasa baraj ile çölün ortasında
yemyeşil bir dünyaya kavuşurlar.620 metre uzunluğundaki bu baraj
sayesinde şehri sağdan ve soldan kuşatan iki yemyeşil alana
sahiptiler. Ekonomileri tarıma dayanıyordu. Böylelikle inanılmaz
bir refaha kavuşmuşlardı. Kendilerine gönderilen Peygamberin
uyarılarını dinlemeyen bu nankör halkı Kuran şöyle
anlatır:”Andolsun Sebe halkının oturdukları yerden de size bir
ibret vardır. Evleri sağdan ve soldan iki bahçeliydi. Ancak,
onlar nankörlük ettiler. Biz de onlara Arim selini
gönderdik.(Sağ ve soldan bahçe iki vadi arasındaki Magrip
şehrinin etrafındaki yeşil alanlardır) Demiştik ki: Rabbinizin
rızkından yiyin ve şükredin.Onlar yüz çevirdiler.Onların iki
bahçesini (bunlar devasa tarım alanlarıdır) buruk yemişli,acı
ılgınlı,içinde az bir şey sedir ağacı bulunan iki bahçeye
dönüştürdük.Nimetlere nankörlük edenlerden başkasını
cezalandırmayız.”(Sebe s.15-17)
Kuranda Seylül
Arim diye adlandırılan bu felaketin adı da ilginçtir. Zira,
Arim kelimesi ‘Baraj’ ya da ‘set’ manasına gelir. Seylül
Arim ise “setin yıkılması” demektir. Tüm ülkeyi mahveden
büyük sel neticesinde çölleşme başlamış,Sebe halkının en önemli
gelir kaynağı kurumuş, selde binlerce insan ve hayvan telef
olmuştur. Ardından geriye kalan birkaç kişi de Mekke ve
Suriye’ye göç edip o şehri kuş uçmaz bir halde bırakmıştır.
Oysa, onlardan istenen, sadece İman ve şükürdü. Şükür, dille
olan değil, yaşamla olan şükürdür.Hayatın bereketidir şükür.Siz
fiillerinizden ve yaşamınızdan şükrü çıkardığınız anda, çölleşme
başlar ve kalbinizdeki pek çok güzellik Mağrip halkı gibi göç
eder uzak ülkelere...
Helak ve
Mucizenin Adresi: Kızıldeniz
Medeniyetler
tarihinin en köklü uygarlığı Mısır’dır. Mısır uygarlığının
temelinde dünyanın en büyük doğa harikalarından biri vardır: Nil
nehri...
Nil’in sayesinde
Mısırlılar yağmur mevsimine bağlı kalmadan tarım
yapabilmişlerdir. Nil, boydan boya ülkenin ortasından akar
gider.Bu stratejik önem nedeniyle Nil’i elinde tutan hayatı da
elinde tutardı. Hükümdarlar da bu yolla hakimiyet kurdular ve
onlara Firavunlar dendi...Firavunların çok tanrılı sapkın bir
inançları vardı,sıkı sıkıya bağlı oldukları.Bu taassup, Hz.
Yusuf gibi uyarıcıların gelmesiyle azalsa da,Hz. Yusuf’un
ölümünden sonra İsrailloğullarının köleliği başlamıştır.Bu dönem
Hz Musa’nın Mısır’a elçi yollanması ve İsrailoğullarının
Mısır’dan ayrılmasıyla son bulur.
Firavunlar
zorba,baskıcı ve acımasızdılar. Kendilerini ulu bir varlık
olarak görmekte ve göz kırpmadan kan dökmektedirler. İçlerinden
sadece biri, 4.Avonofis, adını Aton koyduğu bir tek
tanrıya inanılmasını savunmuş,fakat Avon rahipleri tarafından
öldürülmüştür.
Ardından başa
geçen Ramses, İsrailoğullarına işkenceye başlamış,çocukları
öldürmüş,şehirleri yakmış inanılmaz işkenceler icad ederek,
zulmün merkezi olmuştur. Nihayetinde ise Hz. Musa ile mücadeleye
girmiş ve Hz. Musa’da yanına İsrailoğularından kendine inanan
ortalama 600 bin kişiyi alarak şehri terk etmiştir. Bu kaçısı
fark eden Ramses, ordularıyla beraber peşlerine düşerek onları
Kızıldeniz kıyısında yakalamıştır. İşte o anda, bazı imanı zayıf
İsrailoğulları Hz. Musa’ya şöyle der:”Biz orada köleydik işkence
görüyorduk ama en azından yaşıyorduk.Oysa şimdi hepimiz
öleceğiz”
Bunun üzerine Hz.
Musa, Kuran’da Şuara suresinde şöyle der:”Hayır şüphesiz Rabbim
benimle beraberdir.O bana bir yol gösterecektir.” Yine gözü kara
bir tevekkül görüyoruz.Su sınavında ancak böylesi bir tevekkül
başarı gösterebilir.Ardından şöyle buyurulur: ”Musa’ya asanla
denize vur dedik. Deniz yarıldı ve her parçası kocaman bir dağ
oldu.Musa’yı ve onunla beraber olanları kurtardık. Diğerlerini
boğduk. Bunda bir ayet vardır.”(Şuara 62-68)Ve bu müthiş sınav
şöyle bitirilir:
Kuran’da” SULAR
ONU BOĞACAK DÜZEYE ULAŞINCA FİRAVUN “MUSA’NIN RABBİNE İNANDIM”
DEDİ...ŞİMDİ OYLE Mİ? OYSA SEN ÖNCELERİ İSYAN ETTİN BOZGUNCULUK
ÇIKARDIN, ŞİMDİ SENİ SENDEN SONRAKİLERE İBRET OLMAN İÇİN
BEDENİNLE KURTARACAĞIZ. (Yunus 91-92)
Emek-Cihad Sembolü;Ter,Hüzün-İman
Sembolü;Gözyaşı
Gözyaşı da bir sudur...Kutsaldır. Ter de sudur, kutsaldır..
Onların Allah için,Rızık için aktığı her alan da kutsaldır.
Bizim imtihanımız içinde de en önemli su sınavı belki de bu
ikisidir.”Hiçbir top tüfek başaramaz seher vakti gözyaşının
yaptığını...Düşman mahveden silahları yok eder bir müminin
gözyaşı.”derler. Gözyaşı günahı siler,gözyaşı kalbi
yıkar,gözyaşı insan olduğunuzu anımsamanızı sağlar.” Bulut
ağlamadıkça yeşillik güler mi,çocuk ağlamadıkça süt pınarları
coşar mı?Çok ağlayınız ki Allah’ın rahmet pınarları coşsun. Nebi
neden “çok ağlayın “ dedi, anla artık.”(Mesnevi)
Ter de
kutsaldır. Rızkı için çalışan birinin teri, eğitim için çalışan
bir öğrencinin teri,evladını yetiştirmek için koşturan bir
annenin teri. Her damlası inci tanesi kıymetinde olan bu sular,
cennetin anahtarı,şefaatin tek sebebidir. Medine’ye hicreti
esnasında kendini karşılamaya gelen Medineliler
içinde,çalışmaktan elleri nasır bağlamış bir ihtiyarı gören
Peygamberimiz, adamın ellerini, elleri arasına alır ve havaya
kaldırıp şöyle der: ”Bu eller cehennem görmez.”
Bir ekmek
parçası yere düşmüş görsek, hemen besmele çekerek yüksekçe bir
yere kaldırırız. Buğdayken kutsal olmayan tahıl,ekmek iken neden
kutsallaşır? Öpüp alına konulur düşündünüz mü?Çünkü bir başak
tanesi ekmek oluncaya dek ,üzerine dökülen ter ve emek onu
kutsallaştırır.Orada yerden alınıp yukarıya konulan ekmek
kırıntısı ,aslında tere, yani emeğe olan saygıyı ifade eder.
Su sınavı
başlangıçtan bu yana sürmüş ve sürecektir.Bu sınav çoğu zaman
iyi ile kötünün,başarı ve mağlubiyetin çarpışmasıdır.Safların
belirginleşmesi,imanın imtihan edilmesidir.İki damla gözyaşı çok
zaman siliverir dağlar kadar günahı.
Bu hafta tüm
nesillerin sınavı olan su sınavını değerlendirmeye çalıştık.Bir
hastaya zemzem verirken aklıma geliveren su sınavı, benim de o
hastamı kaybetmem ile başka sınavlara yelken açmama neden
oldu.Babacığımı bu yazımı yazdığım sırada ebedi âleme uğurladım.
Bu nacizane yazımı Ona ithaf ediyorum.Okuyan ve yararlanan tüm
kardeşlerden Onun ruhuna bir fatiha murad ediyorum.
Rabbim son
nefesimizde de su sınavımızı başarıyla geçmeyi,iman ve zemzem
ile ölmeyi,susuzluk çekmeden vefatı nasip etsin cümlemize.
Arzum Gürel
arzum_gurel@mynet.com
Yozgat
- 09.03.2004
http://gulizk.com
|