Sularla Sınanmak -2

Babayla Evladı Ayıran Su

Su sınavı zorludur. Bazen babayı evladından ayırır. Safları keskinleştirir. Hz. Nuh ve oğlu Kenan gibi. Babasının halkın alaylarına rağmen yaptığı gemiye,o da halk gibi  gayri ciddi bakan, sel sırasında yüksek bir yere çıkarak Allah’ın gazabını hafife alan Kenan...Kenan’ın bu inadı, su sınavında canına ve imanına mal olurken, babası ve ona inananların da bu sınavı başarmasına sebep olmuştur.

Gemi, içindekilerle birlikte dağlar gibi dalgalar içinde akıp gidiyordu ve Nuh ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna: " Ay oğlum, gel bizimle beraber bin, kâfirlerle beraber olma!" diye seslendi. O: " Ben, beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım." dedi. Nuh: " Bugün Allah'ın emrinden koruyacak yok; meğer ki O rahmet ede!" dedi, derken dalga aralarına giriverdi ve o da boğulanlardan oldu." Nuh Rabbine seslenip: "Ey Rabbim, " elbette oğlum benim ailemdendir, Senin va'din de kesinlikle haktır ve Sen hakimlerin en iyi hükmedenisin!" dedi. Allah: "Ey Nuh, O, asla senin ailenden değildir. O, doğru olmayan bir iştir. O halde bilmediğin bir şeyi benden isteme! Ben, seni cahillerden olmaktan men ederim." buyurdu. Nuh: " Ey Rabbim, senden bilmediğim şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer sen, beni bağışlamaz ve bana merhamet etmezsen hüsrana düşenlerden olurum!" dedi. (Hud/41-47)

Selle Yok Olan Bir Medeniyet

Su nimettir. Fakat imtihan neticesinde felakete dönüşebilir. Tıpkı Sebe halkı gibi. Sebe  Suresi Kuran’da mevcuttur. Yemen’de yaşayan bu halk Atana nehri üzerine kurdukları devasa baraj ile çölün ortasında yemyeşil bir dünyaya kavuşurlar.620 metre uzunluğundaki bu baraj sayesinde şehri sağdan ve soldan kuşatan iki yemyeşil alana sahiptiler. Ekonomileri tarıma dayanıyordu. Böylelikle inanılmaz bir refaha kavuşmuşlardı. Kendilerine gönderilen Peygamberin uyarılarını dinlemeyen bu nankör halkı Kuran şöyle anlatır:”Andolsun Sebe halkının oturdukları yerden de size bir ibret vardır. Evleri sağdan ve soldan iki bahçeliydi. Ancak, onlar nankörlük ettiler. Biz de onlara Arim selini gönderdik.(Sağ ve soldan bahçe iki vadi arasındaki Magrip şehrinin etrafındaki yeşil alanlardır) Demiştik ki: Rabbinizin rızkından yiyin ve şükredin.Onlar yüz çevirdiler.Onların iki bahçesini (bunlar devasa tarım alanlarıdır) buruk yemişli,acı ılgınlı,içinde az bir şey sedir ağacı bulunan iki bahçeye dönüştürdük.Nimetlere nankörlük edenlerden başkasını cezalandırmayız.”(Sebe s.15-17)

Kuranda Seylül Arim diye adlandırılan bu felaketin adı da ilginçtir. Zira, Arim kelimesi ‘Baraj’ ya da ‘set’ manasına gelir. Seylül Arim ise “setin yıkılması” demektir. Tüm ülkeyi mahveden büyük sel neticesinde çölleşme başlamış,Sebe halkının en önemli gelir kaynağı kurumuş, selde binlerce insan ve hayvan telef olmuştur. Ardından geriye kalan birkaç kişi de Mekke ve Suriye’ye göç edip o şehri kuş uçmaz bir halde bırakmıştır. Oysa, onlardan istenen, sadece İman ve şükürdü. Şükür, dille olan değil, yaşamla olan şükürdür.Hayatın bereketidir şükür.Siz fiillerinizden ve yaşamınızdan şükrü çıkardığınız anda, çölleşme başlar ve kalbinizdeki pek çok güzellik Mağrip halkı gibi göç eder uzak ülkelere...

Helak ve Mucizenin Adresi: Kızıldeniz

Medeniyetler tarihinin en köklü uygarlığı Mısır’dır. Mısır uygarlığının temelinde dünyanın en büyük doğa harikalarından biri vardır: Nil nehri...

Nil’in sayesinde Mısırlılar yağmur mevsimine bağlı kalmadan tarım yapabilmişlerdir. Nil, boydan boya ülkenin ortasından akar gider.Bu stratejik önem nedeniyle Nil’i elinde tutan hayatı da elinde tutardı. Hükümdarlar da bu yolla hakimiyet kurdular ve onlara Firavunlar dendi...Firavunların çok tanrılı sapkın bir inançları vardı,sıkı sıkıya bağlı oldukları.Bu  taassup, Hz. Yusuf gibi  uyarıcıların  gelmesiyle azalsa da,Hz. Yusuf’un ölümünden sonra İsrailloğullarının köleliği başlamıştır.Bu dönem Hz Musa’nın Mısır’a elçi yollanması ve İsrailoğullarının  Mısır’dan ayrılmasıyla son bulur.

Firavunlar zorba,baskıcı ve acımasızdılar. Kendilerini ulu bir varlık olarak görmekte ve göz kırpmadan kan dökmektedirler. İçlerinden sadece biri, 4.Avonofis, adını Aton koyduğu bir tek tanrıya inanılmasını savunmuş,fakat Avon rahipleri tarafından öldürülmüştür.

Ardından başa geçen Ramses, İsrailoğullarına işkenceye başlamış,çocukları öldürmüş,şehirleri yakmış inanılmaz işkenceler icad ederek, zulmün merkezi olmuştur. Nihayetinde ise Hz. Musa ile mücadeleye girmiş ve Hz. Musa’da yanına İsrailoğularından kendine inanan ortalama 600 bin kişiyi alarak şehri terk etmiştir. Bu kaçısı fark eden Ramses, ordularıyla beraber peşlerine düşerek onları Kızıldeniz kıyısında yakalamıştır. İşte o anda, bazı imanı zayıf İsrailoğulları Hz. Musa’ya şöyle der:”Biz orada köleydik işkence görüyorduk ama en azından yaşıyorduk.Oysa şimdi hepimiz öleceğiz”
Bunun üzerine Hz. Musa, Kuran’da Şuara suresinde şöyle der:”Hayır şüphesiz Rabbim benimle beraberdir.O bana bir yol gösterecektir.” Yine gözü kara bir tevekkül görüyoruz.Su sınavında ancak böylesi bir tevekkül başarı gösterebilir.Ardından şöyle buyurulur: ”Musa’ya asanla denize vur dedik. Deniz yarıldı ve her parçası kocaman bir dağ oldu.Musa’yı ve onunla beraber olanları kurtardık. Diğerlerini boğduk. Bunda bir ayet vardır.”(Şuara 62-68)Ve bu müthiş sınav şöyle bitirilir:

Kuran’da” SULAR ONU BOĞACAK DÜZEYE ULAŞINCA FİRAVUN “MUSA’NIN RABBİNE İNANDIM” DEDİ...ŞİMDİ OYLE Mİ? OYSA SEN ÖNCELERİ İSYAN ETTİN BOZGUNCULUK ÇIKARDIN, ŞİMDİ SENİ SENDEN SONRAKİLERE İBRET OLMAN İÇİN BEDENİNLE KURTARACAĞIZ. (Yunus 91-92)

Emek-Cihad Sembolü;Ter,Hüzün-İman Sembolü;Gözyaşı

Gözyaşı da bir sudur...Kutsaldır. Ter de sudur, kutsaldır.. Onların Allah için,Rızık için aktığı her alan da kutsaldır.
Bizim imtihanımız içinde de en önemli su sınavı belki de bu ikisidir.”Hiçbir top tüfek başaramaz seher vakti gözyaşının yaptığını...Düşman mahveden silahları yok eder bir müminin gözyaşı.”derler. Gözyaşı günahı siler,gözyaşı kalbi yıkar,gözyaşı insan olduğunuzu anımsamanızı sağlar.” Bulut ağlamadıkça yeşillik güler mi,çocuk ağlamadıkça süt pınarları coşar mı?Çok ağlayınız ki Allah’ın rahmet pınarları coşsun. Nebi neden “çok ağlayın “ dedi, anla artık.”(Mesnevi)

Ter de kutsaldır. Rızkı için çalışan birinin teri, eğitim için çalışan bir öğrencinin teri,evladını yetiştirmek için koşturan bir annenin teri. Her damlası inci tanesi kıymetinde olan bu sular, cennetin anahtarı,şefaatin tek sebebidir. Medine’ye hicreti esnasında kendini karşılamaya gelen Medineliler içinde,çalışmaktan elleri nasır bağlamış bir ihtiyarı gören Peygamberimiz, adamın ellerini, elleri arasına alır ve havaya kaldırıp şöyle der: ”Bu eller cehennem görmez.

Bir ekmek parçası yere düşmüş görsek, hemen besmele çekerek yüksekçe bir yere kaldırırız. Buğdayken kutsal olmayan tahıl,ekmek iken neden kutsallaşır? Öpüp alına konulur düşündünüz mü?Çünkü bir başak tanesi ekmek oluncaya dek ,üzerine dökülen ter ve emek onu kutsallaştırır.Orada yerden alınıp yukarıya konulan ekmek kırıntısı ,aslında tere, yani emeğe olan saygıyı ifade eder.

Su sınavı başlangıçtan bu yana sürmüş ve sürecektir.Bu sınav çoğu zaman iyi ile kötünün,başarı ve mağlubiyetin çarpışmasıdır.Safların belirginleşmesi,imanın imtihan edilmesidir.İki damla gözyaşı çok zaman siliverir dağlar kadar günahı.

Bu hafta tüm nesillerin sınavı olan su sınavını değerlendirmeye çalıştık.Bir hastaya zemzem verirken aklıma geliveren su sınavı, benim de o hastamı kaybetmem ile başka sınavlara yelken açmama neden oldu.Babacığımı bu yazımı yazdığım sırada ebedi âleme uğurladım. Bu nacizane yazımı Ona ithaf ediyorum.Okuyan ve yararlanan tüm kardeşlerden Onun ruhuna bir fatiha murad ediyorum.

Rabbim son nefesimizde de su sınavımızı başarıyla geçmeyi,iman ve zemzem ile ölmeyi,susuzluk çekmeden vefatı nasip etsin cümlemize.

Arzum Gürel
arzum_gurel@mynet.com
Yozgat - 09.03.2004
http://gulizk.com


Üst Ana sayfa e-mail