İbn-i Arabi'den Tavsiyeler

1.Bölüm


1) Bütün Müslümanlara, dinlerinde devamlı birlik ve bir gibi olmalarını, hiçbir suretle dinde ayrılık yapmamalarını vasiyet ederim.
Allah'ın yardımı birliktedir. Müslümanlar ayrılığa düşmezlerse onları kimse mağlup edemez.
Dinin hükümlerini nefsinde ihlâs ile tatbik edeni kimse aldatamaz. Cin ve Şeytan o insana galebe edemez.
Allah, Esmâ-i hüsnâsıyla bilinir. Cenabı Hak'kın asarından Kudret ve azametini düşün, Zât ve mahiyetini düşünme. 
Esmâ-i hüsnânın çokluğu, bir merkezde düşünülürse Tevlıid olur. Tevhid, kuvvettir.
Daima Allah'tan başkasını unut. . . Zâkir olursun. Böyle olan kimse her yerde zâkir'dir. Kal ve lisaniyle Allah'ın zikrine devam edenlerin kalbine Allah Zâti Ahadiyetine karşı iştiyak nuru ilka eder. Gözü açılana ilâya gelir. . .
Haya makamında Fetih başlar. Fetih, kalb gözünün Tevfık-ı Rabbani ile açılmasıdır. Bu göz açıldı mı Ahlâk, Fazilet, Doğruluk o kimse için asla değişmeyen, değiştirilemeyen bir haslet olur, Onsuz yaşayamaz.

2) Bir yerde bir günah işlemiş isen oradan ayrılmadan bir de iyilik, ibadet işle, bir elbise üzerinde iken işlemiş isen O elbiseyi çıkarmadan evvel bir de ibadet yap.
Vücudundan ayrılan sakal, bıyık, saç, tırnak , kir gibi şeylerde, senden ayrılırken tahir bulun. Ve Allah'ı zikret. Çünkü onlara sahibini nasıl terk ettin diye sorarlar. .
"Tırnak ve saçta sinir vardır. Fakat keserken duymaz.
Vücutta bâzı kısımların Ruhla alâkası vardır. Duyarlar.
Bâzı kısımlar da cesede, cana aiddir, duygu yoktur"
Hiç olmazsa Allah'tan mağfiret İste. . . Allah'tan af ve mağfiret istemen bir duadır. Dua da İbadettir unutma.
Abdestsiz kat'iyyen tırnak, saç, sakal kesme. Abdest almadan yıkanma. Cünub iken su içme, yemek yeme, hatta kelâm etme, konuşma. Niçinİni sorma. Bana yanaşamazsın. Vasiyetimi tut. Sonun hayırlı olur.
Geçmiş günahlarından birini hatırlayınca hemen tevbe, istiğfar et. Ve Allah'ı zikret. Çünkü Resulü Ekrem (Her işlediğin suçun peşinden bir de iyilik yap ki onu mahvetsin, zira Hasenat Seyyiati yok eder) buyurmuşlardır.

3) Nerede öleceğini, ne vakit ruhunu vereceğini bilemezsin... Onun için Rabbine her hâlinde hüsnü zan et. Sui zan etme.Tâ ki Rabbine hüsnü zan ile kavuşasın. .
Hadis-i Kudsi'de buyurur: Ben kulumun zannı üzereyim. Bana karşı hayır zan'da bulunsun. Bu haber bir vakit ile takyîd buyrulmamıştır. Hatta zannın ilim derecesine çıkar. . .
De ki: Rabbim affeder, mağfiret eder. Günahlarımdan beni temizler.
Günahkârlara rahmetinden ümidinizi kesmeyin; çünkü Rabbiniz bütün günahları yargılar. Bu âyet'tir.
Bir kavli şerifte hiçbir günah tahdid edilmeden mağfiret beyan buyrulmuş, bir de cenıian ile te'kid edilmiştir.
Allah'ın Rahmeti gazabına galiptir. Günahkârlara da kulum diye şeref bahşetmesi ne büyük lütf-u İlâhidir. (Kul) kelimesi Hak namına kelâm eden, konuşan demektir.
Allah'ımıza hudutsuz şükürler olsun...

4) Gizli, aşikâr, tenhada, kalabalıkta Allah'ın zikrine devam et. Allah, "siz beni anın ben de sizi anayım" der.
Allah'ı çok zikreden erkeklerle, Allah'ı çok zikreden kadınlara pek büyük mükâfatlar hazırlanmıştır, buyrulur.
Zikir, dil ile.olduğu gibi kalb ile de olur. Hatta bütün azalarla olur. Zikir, zikrettiği Zâttan başkasını tamamen unutmaktadır.
Daha doğrusu zikir, Maliki ceseden ve ruhan talep etmektir.
Zikir çok büyük bîr ihsandır mü'minlere. . .
"VE LE ZlKRULLAHÜ EKBER"
Allah daima kendi Zat-ı Ecel-li Âlâlarını teşbih ve zikreder.
En büyük zikir Allah'ın zikridir. Buradaki âyette en büyük zikir Hak İle zikre iştiraktir. Sana senden yakın olanla. . .
Gafil olma. . Gafillerin sözüne bakma. . . Onlar bana yetişemezler...

Zikir:
l- Kalben
2- Suren
3- Fiilen.
l- Kalben, esmayı sükûn ve huzur içinde dil ile zikirle elde
edilir.
2- Sırren, Esmada erimektir.. .
3- Fiilen, ki en kıymetli zikirdir. Bu zikir Allah'ın emirlerinde gizlidir. Resulün sünnetlerinde yaptığı hareketlerde görünür. . . Zekât, sadaka el Rezzak esmasını Hilen zikirdir. Merhamet ve şefkat; El Rahim, El Rahman esmalarının fiili
zikridir.
Muzır diye telâkki ettiğimiz hayvanlara bile şefkat ve merhamet şâmildir.
Resulü Ekrem fiili zikrin tam kendisi idi. Ahlâkı ve bütün sünnetleriyle...
Bu zikre giren büyük bir tahdidat altındadır. Resul'e abdestli bulunmak, yerde yatmak, Teheccüd namazı kılmak, misvak kullanmak farzdı. Fiili zikir olmasa diğerleri bir şey
ifade etmez.
Namaz da bir zikirdir. Miraca gitmektir, ibadet bundan dolayı farzdır. "Farz" demek mecburi demek değildir. Hak'ka yanaşmak için muhakkak şarttır. Hak'ka yanaşmanın edebidir, usulüdür bunsuz olmaz
demektir.

5) işlenilen günahın günah olduğuna inanmak ve onun bir kabahat olduğunu bilmek tâattir. Daha günahı işlerken içine ibâdet karışıyor demektir. Bu ibâdetin karışması affa sebebtir. Bir de o günaha istiğfar ve tevbe edilirse, tâat tarafı kuvvetleniyor günaha galebe ediyor. Günahı günah bilmek ve işlerken günah olduğuna inanmak işlemenin sonunda nedamete (için yanmasına) sebep olur. işte bu haller günahları yıkayan en İyi hallerdir.
Allah'ın affı ve Rahmeti çok vâsidir. Allah'a doğru bir kanş gidene Allah'ın rahmeti bir arşın gelir. Bir arşın gidene bir kulaç gelir. Yürüyerek gidene koşarak gelir mealinde Hadis-i Kudsi vardır.
Allah'tan bize gelen feyizler, Ahkâm-ı İlâhiye'ye imân ile mütenasiptir, imânın ne kadar kuvvetlenirse feyz o kadar fazlalaşır...

6) Daima hayra ve hayırlı işlere niyetli ol. O hayrı işlemeğe muvaffak olamazsan dahî mükâfatını görürsün.
Yine hatama gelen bütün serleri de terk etmeğe azimli ol.
Yine hatırına gelen fenalıkları da terk etmeğe azmet.
Kader galebe eder de o şerri işlersen zararını görmezsin. Hatıra gelen şerleri terk etmeğe azimli olan, her fena hatıradan dolayı sevap kazanır.
Sevap: Allah'ın ve Peygamberin yapılmasını istediği ve yapılmamasından hoşnut oldukları şeylere denir.
Bir Hadis-i Kudsî'de: Kulum bir sevap, bir iyilik işlemeyi düşünürse, hemen bir sevap yazarım. Eğer onu işlerse en az on misli sevap yazarım. Bir fenalık düşünürse, onu işlemezse affederim, işlerse bir misli günah yazarını. Buyrulur.
Günahlarda adalet var. Sevaplarda fazlalık var. İyi iş, güzel âmel yapanlara daha güzel bir de ziyadesi var.
"Burada Allah yazarım diyor" Hakk'ın kudretiyle yazıldığı için "yazarım" buyuruyor, tahdid etmiyor.

7) İslâm kelimesi (LA İLAHE İLLALLAH) dır, ona devam et.
Bu, zikirlerin efdâlidir.
Hadis-i şerifte Ben ve benden evvel geçen bütün Peygamberlerin söylediği en efdâl zikir {LA İ L Â H E l L L A L L A H)dır buyrulmuştur.
Bİr Hadis-i Kudsi'de: Benden gayri yedi gökler ve onlarda bulunanlar ve yine benden gayri yedi kat yerler ve içinde bulunanlar terazinin bir gözünde olsa, (LA İ L A H E İLLALLAH) da diğer kefesinde olsa, Kelime-i islâm ağır gelir.. .
Sözün inceliğini düşün. Düşün de ona göre devam et. . . Bu zikrin feyzini ancak buna devam eden ve bunu kalbe muhkem yerleştiren anlar. . . Bu kelimede hem nefi hem de ispat vardır. (LA İLA - H E ) İle aynını nefi ederken (I L L A L L A H) ile de varlığını ispat ediyor.
Sen de ilmen değil hükmen aynını nefi eder Hak'kın varlığını hem ilmen hem de hükmen ısbat, edersen, Tevhid'in zevkine erersin. .
(LA İLAHE İLLALLAH) lâfzı, mübarekinin nefi ve ısbat İle birlikte bulunması ve böyle olmasında büyük bir hikmet ve büyük bir sırrın Hak tarafından ilânı vardır. Ona da devam et ve ehlini bulursan ondan tâlim eyle...

8) Sakın (LA l L Â H E  İL L A L L A H) 'ın ehline düşman olma, onun Allah dostları ile dostluğu vardır.
Kelimei tevhidin ehli olanların bilfarz yer dolusu günahları olsa yalnız şirk bulunmasa, Allah onları kadar mağfiretle karşılar. Allah'a düşman olan müşriktir. Ondan uzaklaşmalı. .
Bilmeyerek veya te'vile müsait ağzından bozuk şeyler çıkmış ise, bununla Allah'ın kullarına düşman olunmaz...
Allah'a düşman olduğu belli olmayan kimselere düşmanlık etme...
Allah'a düşman, müşriktir, dedik Fiilini söylemeyen de âsi, günahkâr (mü'min) veya daha akıbeti belli olmayandır.
Allah, kendi dostuna düşmanlık edene ilânı harb eder.
Allah'ın kullarına daima şefkât ve merhametle muamele et.
Allah, gâvuruna da dinsizine de rızık veriyor. Hattâ şefkât ve merhametini bütün hayvanat ve mahlukata teşmil et.
Onları yaradanın hatırı büyüktür, de.

9 ) Allah'ın, üzerine farz kıldığı ibadetlere devam et. Farzlar arasındaki nafileleri de kıl, işle. Amelinden hiçbir şeyi küçük görme. Allah o ameli yaratırken hakir görmedi. Allah, her emrini itinâ ve inayetle vermiştir.
Farzların edasına itinâ eden, Allah'a en sevgili ibadetlerle kulluk etmiş ve yaklaşmıştır.
Farzları kendisine vazifei asliye kabul eden ve nefsinde tatbik eden Hak'kın gözü ve kulağı olur. Seninle işitir, seninle görür, Hak'kın eli senin elindir. Sana hakkıyle biâd edenler, ancak Allah'a biâd etmiş olurlar. Allah'ın eli onların elleri üzerindedir. Onların elleri Allah'ın eli olduğu surette onların elleri üstündedir. Mubayaa ismi faildir. Fail Allah'tır. Onların elleri Allah'ın elidir. Onların elleriyle Ailah-ü Tealâ mubayaa etmiştir. Halbuki mubavaa edenler de onlardır. Nafilelere devam eden, Allah'ın sevgisine nail olur.
O kadar ki, Hak onun işitir kulağı, görür gözü olur. Farzları eda eden de bunun aksi olduğu gibi farzlarda mecburi kulluk vardır. O asıldır. Nafilelerde kulluk ihtiyaridir. Nafileye nafile denmesi zait olduğu içindir.
Sen de vücudda zaidsin. Çünkü Allah vardı sen yoktun. Sonra sen oldun. Vücud hades zaid oldu demek, sen vücud hakkında nafilesin, binaenaleyh senin için nafile denilen ameli yapmak lâzımdır. Zira o, senin aslındır. Farz olan amelleri de yapmak lâzımdır. Çünkü onlar da vücudun aslıdır ki, Hakk'ın vücududur. Farzların edası ile sen onun için oldun. Nafileyi eda ile de sen, senin için oldun. Sen onun için olmaklığın bakımından Onun sana muhabbeti, sen, senin için olduğun cihetteki muhabbetinden çok üstündür.
Kudsi Hadis: Kulum, farz kıldığını ibadetlerle bana yaklaştığı gibi hiçbir şeyle yaklaşamadı. Kulum, nafilelerle de bana yaklaşır. O kadar ki, onu severim. Sevince de işitir kulağı, görür gözü, tutar eli, yürür ayağı olurum. Benden isteyince mutlaka veririm. Bana sığınınca mutlaka onu korurum, işlediğim işler içinde,Mümin kulumun ruhunu kabzetmekteki tereddüdüm kadar, hiçbir şeyde tereddüt etmedim. O, ölümden hoşlanmaz. Ben de onu müteessir etmek istemem.
Allah muhabbetinin verdiği neticeye bak; kulun nafilesi de ancak, farzları ikmal ettikten sonra sahih olur.
Nafilelerin içinde de birçok farzlar ve nafileler vardır. Kıraet, Rüku, Sücud ve benzerleri farzlar gibi. Nafilelerde farzlann bulunması, farzları ikmâl ediyor.
Bir Hadis-î sahihde: Cenabı Hak, kulumun namazına bakın. Taınam mı, noksan mı? Tam İse, tam yazılır, eğer bir şey noksan ise, bakın kulumun nafilesi var  mı? Eğer nafilesi varsa, farzını onlardan ikmâl ediniz. Buyurur, işte, ameller böylece zabta geçer.
Nafilenin mutlaka farzlardan aslı bulunmalı. Farzlarda aslı bulunmayan, yeni uydurulmuş bir ibadet demektir. Zahir buna bid'at der. Ruhbaniyyet icad ettiler buyurur Resul-ü Ekrem. Bunlardan bir kısmına, güzel adetlerdir der. Ve bunları icad edenler, kıyamete kadar sevap kazanırlar. Bunlar, Şeriatın aslına, ruhuna uygun olan bid'atler ki, bid'ati hasene tâbir edilmiştir.
Şeriate uymayan ve şer olanlar, bid'ati seyyie'dir. Kötü âdetlerdir, iyi âdetlere uyup, amel etmekte sevap vardır, lâkin, o iyi olan bir şeyi, Resulullah'dan sadır olmamıştır diye terk etmekde daha ziyade ecir vardır.
Resulullah'a sünnetlerde tabi olmaktan, sünnet olmayan şeylerde. Resulullah terk ettiği içüı terkine uymak, şeriatin ruhuna daha uygundur. Çünkü Resulullh, ümmetine birçok şeylerin teklifinden hoşlanmaz. Bu da güzeldir diye bir çok ibadetten ibda doğru değildir.
Kolaylaştırın güçleştirmeyin, müjdeleyin nefret ettirmeyin "Hadis"
Allah size kolaylık murad eder, güçlük murat; etmez. "Ayet"
Ahmet ibni Hanbel, kavun yemedi. Niçin ?, dediler. Resulallah nasıl yedi bilemiyorum da ondan, dedi. Radiyallalı-ü anh.
[Muhiddin-i Arabî hazretleri, bu dokuzuncu vasiyetinde çok büyük bir bahse temas etmiştir. Hülâsa bid'atlerin iyi olmadığı neticesine varıyor.
O halde, Resulüllah'ın yapmadığı şeylerden kat'i surette kaçmak,  yaptığı şeyleri nasıl yaptığını bilmeden, yapmaktan uzak durmak en emin tarikdir].

10) işlerine riayet ettiğin gibi, sözlerine de riayet et. Sözlerin de amellerin cumlesindendir. Ağızdan çıkan her sözün, mutlaka yanında gözcüler vardır.
Allah-ü Zül Celâl. Allah yolunda şehid olanlara ölü diyenleri yalancılıkla itham ediyor. Onlar, Ölü değil diridir buyuruyor.
"Şehid" insanda Nur-u [M] di bulunduğundan Hak, Şehid'e kıymet vermiştir.. "
Sözüne dikkat et. Allah, çirkin lâkırdıların aşikâre söylenmesini sevmez. Şeriat'ın ölçüsüyle konuş, aşırı siline. . Meselâ Burç değişti, yıldız şöyle oldu da yağmur yağdı diyenler, Allah'a küfür, yıldıza imân ettiler.
Hadîs-İ Şerifte: insanları yüzükoyun Cehennesn'e sürükleyen, dillerinin söylediği sözlerdir. Buyruldu. . . Yine Hadis-i Şerifte: Bir adam Allah'ın gazabını celbeden bir kelime söyler, ona da ehemmiyet vermez halbuki o kelime onu Cehennemin yetmiş yıllık derinliklerine
uçurur.
Bir kimse de, Allah'ın razı olacağı bir kelime söyler de onun götüreceği yeri bilmez. Halbuki o kelime, ona yükseklerin yükseğine çıkarır buyrulmuştur.

11) Sakın, elinle ruh sahibi bir mahlukun tasvirini yapma. Tasvir yapanlar kıyamette en şiddetli azaba giriftar olurlar. Tasvir yapanlara kıyamette denir ki,şu yarattığın şeyi dirilt veya ona bir ruh ver bakalım. Tabii veremez.
Hadis-i Kudsi'de: Benîm gibi yaratmaya yeltenenlerden daha zalim kim olabilir. Onlar, bir karıncayı veya bir buğday tanesini veya bir arpa tanesini yaratsınlar imkânı mı var?.
Burada fotoğraf akla gelir. Bunun hakkında meşhur Mısır Müftüsü Abduh'un bir fetvası vardır. "El cevabı Safi fi ibahetil lifotoğ-rafi" risalesinde fotoğrafta üç buud olmadığından, bîr satıh üzerinde olması ve şahsın aynı olması bakımından taklid olmadığı ve fotoğrafta bir günah olmadığını ifade etmiştir.

12) Kardeşini. Hastaları ziyaret et. Onlarda ne ibret alınacak şeyler var. Aczini, Allah'a karşı fakrini düşün. Allah'ın, lutfuyla sana bahşettiği sıhhatini ve o sıhhatle yapmış olduğun ibadetlerini, Allah'ın Ihsan'ı bil ve şükret. '
Allah, hasta kulunun yanındadır. Hastaya dikkatle bak. O daima Allah'a sığınır. Doktor da baksa, ilâçta alsa, şifayı Allah'dan bekler. Onun dili daima Allah'ladır. Kalbiyle Allah'ına iltica eder. Allah'dan gaflet etmez. Allah onunladır.
Allah-ü Zül Celâl, kıyamet gününde Ey Adem oğlu, ben hasta oldum da beni ziyarete gelmedin,diyecek. Ya Rab, Sen Rabbülâleminsin nasıl seni ziyaret edebilirim, deyince; bilmiyor musun falan kulum hasta idi onu ziyaret etmedin. Eğer ziyaret etse idin, beni onun yanında bulurdun. Yâni, hastanın dili ve kalbi, Ya ŞAFI diye feryad ediyor.
Ey Adem oğlu, senden yemek istedim de yedirmedin. Ya Rab. Sen Rabbülâlemin'sin ben sana nasıl yemek yedirebilirim. Bilmiyor musun falan kulum senden yiyecek istedi de yedirmedin. Eğer ona yedirse idin, onu benim yanımda bulurdun.
Ey Adem oğlu, senden su istedim. Beni sulamadın. Ya Rab, Sen Rabbülâlemin'sin ben seni nasıl sularım. Bilmez misin falan kulum senden su istedi de onu sulamadın. Eğer onu sulasa idin, Onu benim yanımda bulurdun.
Resul-ü Ekrem buyurdular ki; Allah-ü Zül Celâl, zatını kulu menziline koydu. Binaenaleyh Allah'a  huzur eden, her halinde Allah'ı zikreden, her yiyecek ve içecek isteyeni Hak görür. Onun dileğini derhal yerine getir. Sakın me'yus etme. Hiç bir şey yoksa, tatlı dille güler yüz göster.
Senden yiyecek, içecek isteyen, seni Hak menziline çıkardı. Saİle dikkat et. isterken Allah adına ister onu, o halinde Öyle konuşturan Zatın hatırına hemen sen de, varsa istediğini ver.
İmam-ı Hasan'la İmam-ı Hüseyin efendilerimizden, sail bir şey isterse, derhal vermek için güler yüzle karşılarlar ve meccanen ahırete muhtaç olduğumuz şeyleri götürmeğe gelen aziz kardeşim diye taltif
ederlerdi.

13-) Sakın Kimseye zulmetme,Zulüm, insanı kıyamette karanlıklar içinde bırakır.
Zülüm, hak sahiplerine haklarını vermemektir. Sıkışmış birini görür de, onun sıkıntısını giderecek kudretde sende varsa, bil ki senin malında, onun hakkı vardır. Onun haline muttali oluşun, hakkını
vermek içindir.
Vermezsen mes'ulsün. Eğer mali kudretin yoksa, tatlı dil ile ona yardım vazifendir. Senin için, ona maddeten yardıma hiç imkân yoksa, o zaman ona dua edersin. Bunları ihmâl eder yapmazsan zalimsin.
Saili kovma. Komşulara hediye vermek, açları doyurmak, susuzları kandırmak, çıplakları giydirmek, şaşırmışları yola koymak, suçlu ve kabahatlileri affetmek Din'dir. Dindarlıktır...
Sen de Allah'ın fakirisin. Allah'ın, âlemlerde hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Bununla beraber duaları kabul eder. Muhtaç olanların ihtiyacını verir, zararlı şeyleri defeder, faydalı şeyleri ulaştırır.
Sen de, Allah'ından dileklerini yüz aklığı ile isteyebilmek için
elinden geleni yapmalısın.
Kudsi Hadis meali: Ey kullarım, zulmü nefsime haram kıldım. Kendi aranızda da haram küdmı. Artık kimseye zulmetmeyin Kullarım, hepiniz şaşırmışdınız. Yalnız benim hidayet nasibettiğim kimseler müstesna. Benden hidayet isteyin, sizi hidayete ulaştırayım.
Kullarım, hepiniz açsınız. Yalnız benim doyurduklarını müstesna. Yiyeceklerinizi benden isteyin sizi doyurayım. Kullarım, hepiniz çıplaksınız yalnız benim giydirdiklerim müstesna. Benden giyinmeyi isteyin. Ben sizi giydireyim.
Kullarım, sîz gece gündüz hatalar, suçlar işliyorsunuz. Ben günahlarınıza mağfiret ediyorum. Benden mağfiret İsteyin sizî affedeyim, mağfiret edeyim.
Bak, dikkat et. Hak Tealâ, bunların hepsini sen istemeden veriyor, bununla beraber, istemeni emrediyor ki, isteğine icabet edip tekrar vermek için...
istemeden verdiğini, RAHMAN İsmi şerifinin tecelliyatı bil. istedikten sonra vereceğini beyan buyurması da, ihtiyaçlarını daima Rabbinden istemeyi sana talim içindir. Bunlar ayrı ayrı makamlardır.
Kulların yaradılışındaki hikmet, Allah'a ibâdet yâni, Allah'a tezellül ve ihtiyaçlarını açıklamaktır, ibadetlerin, Allah'a kulluk borcu olduğunu unutma. Allah'ı bilmek için yol, kulluk yoludur.
Sana vasiyetim: Hakkın emirleri ve nehiyleri karşısında teslimiyetle boyun eğ ve dersini al. Tâ ki, bu emirler ve nehiylerinde senden istenilen nedir, bunu bilesin. Sakın istemeyenlerden olma. Birisinden istemeyen, umum hakkında da cimrilik etmiş olur.
Eğer, sözü uzattım, çok söylediysem, kendini levmet. Cahil İsen, öğrettim. Unutmuş isen, hatırlattım. Mü'min isen, Mü'minlere vâzu menfaat verir. Burada sen, ben yok. Hepimize vâzu menfaat verir.
Yukarıdaki Hadis'i Kudsi'nin tamamı, kullarım siz bana zarar yapamazsınız. Menfaat de yapamazsınız. Bunlara gücünüz yetmez. Kullarım, evveliniz, ahiriniz, insanlarınız, cinleriniz, en Muttaki adamın kalbi gibi kalbe salıib olsanız bu haliniz, mülkümden bir şey artırmaz.
Kullarım, evveliniz, insanlarınız, cinlerinizin en fâcir adamın kalbi gibi olsa, bu haliniz, mülkümden bir şey eksiltmez. Kullarım, evveliniz, ahiriniz, insanlarınız, cinleriniz hep, düz bir yerde toplansa, benden isteseler, ben de herkese istediğini versem,bu verişimden hazinemden hiç bir şey eksilmez. İğnenin denize dalıp çıkması kadardır, iğne denizden hiç bir şey eksiltmez. Çünkİ mücellâ olduğundan su almaz.
Hele şu beyana bak. Zat-ı İlâhisini kulu menzilesine koyunca, Allah'ı bilmeyen zayıf ruhlu insanlara, ne müthiş Saltanatını bildiriyor.
Dostum: Hadİs-i şerifteki işaretlere dikkat et. Hadisin sonu da şöyle: Bunlar hep, sizin amellerinizdir. Sîzin için onları depo ettim. Yine size iade edeceğim. Hayır gören, Allah'a Hamd etsin. Hayırdan başka bir şey ile karşılaşan, kendini levm etsin.
Hacet İstemek zillettir. Allah'tan başkasına, zillet izhar etmek şaşkınlıktır. Nefsine zulümdür vesselam...

14) ilmiyle amel etmeyen bir âlimi görürsen, İlmine hürmeten
yine ona karşı edebli davran. Çünkü ilim, Allah'ın san'atıdır. Kötü huy
larından dolayı ondan, tamamen ayrılma, Allah'ın sevdiği şeylerin sende
bulunmasına çalış. Böyle yaparsan. Allah'ın sevgisine kavuşursun, saa
dete erersin. Kerametler diyan olan Cennet'te, ilâhî tecelliye mazhar
olursun.
İnsan, sevdiği ile beraberdir. Allah'ın sevdiği şeyler çoktur. Vasiyet ve nasihat kasdıyle bâzılarını sana söyleyeyim:
Allah için süslenmek, bu, müstakil bir ibadettir. Hele namaz için mutlaka lâzımdır. Ey Adem oğulları, her namazda ziynetlerinizi alın emrine bak.
Birisi, Ya Resulullah ayakkabılarımın ve elbisemin güzel olması hoşuma gider dedi de Peygamberimiz, Allah Cemil'dir. Güzelleri sever buyurdu.
Allah'ın süs olarak, kullan için yarattığı şeyleri kim haram eder. Kimsenin haddi değildir. Bunlar, niyete tabi, niyeti güzelse, kimsenin bir şey demeğe hakkı yoktur. Allah'a karşı süslü bulunmak, en güzel bir haslettir.
Cebrail, çok vakit en güzel insan hazreti DİHYE suretine temessül ederde, Resulullah'a öyle gelirdi. Bu tecmili bilmeyen ve nefsinde tatbik etmeyen, birçok faziletlerden mahrum kalır. Allah'ın hususi muhabbetine eremez. El verir ki süslenende kibir, aceb, şımarıklık olmasın.
Allah'ın sevdiği şeylerden biri de, fitneye tutulunca, Allah'a dönmektir. Allah, fitneye uğrayıp da tövbekar olanları sever. Fitne ve musibetler, Allah imtihanıdır, insanlar, kendilerinin ne mal olduklarını, böyle imtihanlarla anlarlar. Lâf ile dâvalar sabit olmaz.
Fitnelerin en büyüğü, kadın, mal, evlâd ve mevki fitneleridir. Bunlarla imtihana çekilen .kimseye yaraşan, bunların aynına takılıp kalmamalı. Bunları ihsan eden Allah'a rücu edip; Ya Rab, bu nimetleri sen verdin deyip şükretmeli.
Hadis'i şerifte şöyle varid oldu: Cenabı Hak, Hazreti Musa'ya, bana hakkıyle şükret diye variyetti. Musa sordu; Ya Rab, hakkıyle şükür nasıl olur? Ya Musa, Nimeti benden görürsen hakkıyle şükretmiş olursun. Buyurdu.
Bir insan, nimeti verene şükretmezse, Allah'ın hususi muhabbetini fevt etmiş olur. Netice, birçok nimetlerden de mahrum kalır. Kadın fitnesinden Allah'a rücu şekli: Kadına muhabbet, onda Hakk'ı görmeye vesile olmalı. Bunun iki yolu vardır Birinci: Erkeğin kadına muhabbeti, küllün cüz'e muhabbeti kabilindendir: Belki kadına muhabbet, bir şeyin kendi nefsine muhabbeti kabilindendir.
Zira, kadın yaratılışında kendi şeklini gösterir. Nasıl ki, insanı kâmil Hakk'ın Esma ve sıfatlarını göstermekle suret'i Hak ise, kadın da suret bakımından erkeğin ayinesidir. Bir şey, bakanın karşısında mücellâ ayna gibi parlak olursa, bakan onu değil, kendini görür. İşte, kadına olan muhabbetin şiddeti ona, kendini gösteriyor. Kendi de, Esma ve sıfat'ı İlâhiyenin tecelligâhı olduğundan Hakk'ın suretidir. Kadın ayinesinden, suret'i Hakkı görmekle Hakta fani oluyor. Muhabbet'i haköca, Hak'da karar kılıyor.
ikinci yol: Kadınlarda teessür kabiliyeti vardır. Ona infisâl denir. Onlardan insan doğması yâni, iyân'ı emsâl'in zuhuru, tekvin sıfatına mahal olduklanndandır.
Görülenleri hep açığa çıkaran kadındır. Alemde görülen şeylerde hep, Esmâ'i Hakkın tecellisini izhar ettiğinden, Hakdan hakkını alan her Esma, kadın kapısından zuhura gelmiştir. Binaenaleyh bu bakımdan kadına muhabbet, Allah'a muhabbettir.
Muayyen bir kadına bağlılık, iki şahıs arasındaki ruhani münasebettendir. Bu da, ikinci bir münasebettir. Mal fitnesinden Allah'a rücuun sureti:
Mal ve servet sahiplerine bütün kalblerde meyi ve tazim vardır. İsterse balıiyl olsun. Bâzı İşler, mal ile kolaylaşır. Arifler, malda da veçhi ilâhiyi aradılar. Malı olan karz'ı hasen (güzel Ödünç vermeğe denir ) verir. Allah'ın karz'ı hasen verin emrine muhatab olur. Sadaka verildi mi yed'i llâhi'ye düşer, vuslata sebeb olur.
Kulum, senden yiyecek istedim vermedin derken Allah, kendini sail menziline tenzil ediyor. Ehli servet, verici mevkiinde bulunuyor
Mal muhabbeti fitnedir amma; insanı Allah'ın rızasına da götürür.
Evlâd fitnesinden Allah'a rücu:
Evlâd, babanın sim, ciğer paresi, ona muhabbet nefse muhabbettir. Allah, kulunu kendinden çıkan şeyle imtihan ediyor. Evlâdına muhabbeti, mükellef bulunduğu hukuku yerine getirmeğe, perde olacak mı olmayacak mı. Nebi Aleyhisselâm Muhammed'İn kızı Fatıma, sirkat etse idi onun da elini keserdim demekle, hakkı ikameyi tercih ediyor Ömer, oğluna haddi icra ediyor. Allah'ın hükmünü ifade, nefsine hiç sıkıntı gelmiyor.
Nefsinde Hakkı ikame ettiğinden dolayı, inşirah duyması evlât fitnesinden Allah'a nicuunu ısbat ediyor.
Çocuğu ölüp de sabreden babaya, Cennet'ten başkası verilmez buyrulması, fitneden Allah'a rücuun mükâfatını gösteriyor.
Riyaset denilen Cah fitnesinden Allah'a rücuun sureti:
insanın içinde Öyle gizli şeyler var ki, insan kendini bilmez. Allah-ı Zül Celâl, zaman zaman onları meydana çıkarır, insan kendini bilmez. Doktora muayene olan insan, kendini, bende ne var diye doktora sorar. Nefsini bilen, Rabbini bilir derler. Herkes nefsini bilmez. Halbuki nefs, kendinin aynıdır.
Allah, o gizli hallerini çıkardıkça kendini bilmeğe başlar. Sıddıklerin kalbinden en son. Riyaset muhabbeti çıkar. Söz ve riyaseti görünce adalet ve Allah'ın kullarına hizmet, Dini ihya, Mü'minleri muhafaza etmeyi nefsinde görür ve riyaset ister amma, nefsi için değil Allah için istediğinden. Riyaset yoluyla Allah'a gider.

15) Yatağa yatmadan evvel Vitir namazını kıl. Çünkü, uyuyan kimsenin ruhu kabzolunmuştur. Gelip gelmeyeceği de belli değildir. Vitri kılarda yatarsan, Allah'ın sevdiği halde yattın. Zira, Allah Vitir', dir, Tek'dîr. Vitr'i sever yâni, Allah kendini sever. Seni kendi menziline tenzil ile, inayetini ve muhabbetini İzhar etti. Her aded'li şeylerde
Vitr'e riayet et.
Ey Ehli Kar'an; Vitr'e riayet edin, emri vardır.
Ehli Kur'an, Ehlullah'dır. Yemekte, içmekte hatta sürme çekmekte Vitr'i gözet. Hıçkırık tutarsa, yedi yudum su iç. Mücerreb'dir.
Resul-ü Ekrem, daima Vitr'e riayet ederlerdi. Resulullah, insanlara en güzel bir numunedir.

16-) Aldığı şeylerde ve verdiği şeylerde Allah'ını murakabe et. Mal, Evlâd, tyâl her ne ki alırsa, sabrını denemek içindir.
Sabret. Allah, Sabredenleri sever. Elinden çıkan her şeyhi ivaz'ı vardır. (Ivaz-karşıhk) Allah korusun Rabbini bırakırsan işte, onun
ivazı yoktur.
Allah, verdiği şeylerde de şükrünü imtihan eder. Şükret. Allah,
şükredenleri sever. Ve şükredenlere fazlasıyla verir.
Hadis' i şerif meali: Aldığı, yerdiği şeyler hep, Allah'ındır. Her şeyhi muayyen bir eceli vardır. Eceli tamam olan gider, yerine başkası gelir.
Buna böyle inan, Allah ile ol. Her halinde, aldığını ve verdiğini görürsün. Her nefesin'de böyledir.
Allah'ı zikrederek geçen nefeslerine şükret. Gafletle geçen lere de istiğfar et. istiğfar, Hakka dönmektir. Kul şanı'dır.
Resulullah'ın sünnetine uymak, her çeşit amellerden daha güzeldir. Buna uyun ki Allah sizi seve "insan, Resul-ü Ekremi kendine numune yapar ve işlerinde, sözlerinde, hallerinde Ona uymayı adet edinirse, o başka şeye muhtaç olmaz, onlar yeter, artar bile...

17-) Allah'ın, kullarında en büyük hakkı, şirk etmemekte Şirk iki kısımdır. Birisi açık şirk, diğeri gizli şirk'tir.
Her şeyi yaratan, alan, veren Allah'dır. Yalnız, dünyada birtakım sebebler koymuş, Alemde cari hadiseleri o sebeblere bağlamış. Onların sebebler, kanunlar olduğunu unutup onlara -neyletmek ve iş-lerini onlara bağlayıp Allah'ı unutmak, gizli şirk'tir. Mü'mine en zararlı şey, esbaba bağlı olmaktır.
Allah'ın varlığını, birliğini hemen hiç inkâr eden y oktur. Allah'ın llah'hğında (MSbud'luğunda) şirk, açık şirk'tir. Dünya gavurlarının ekserisi, Evleviyet'le şirk edenlerdir. Allah'ı fiillerinde Birlemeyenler, gizli şirk erbabıdırlar.
Hadis'i şerif meali: Allah'ın, kullarında hakkı nedir bilir misiniz? Allah'a ibadet etmek, hiçbir surette şirk etmemektir.
[Nefyin siyakında vaki nekreler umum ifade eder.] Yani gizli ve açık şirk etmemektir. Sonra, Resulü ilah şöyle buyurdu:
Şirk etmeyenlerin Allah'a hakkı nedir bitirmişiniz? Onlara azab etmemektir.
Şirkin iki nev'inde de azab vardır. Mü'min bilmeli ki; Esbab Allah'ın kanunlan ve âdetleridir. Bîr şeyin meydana gelmesinde hakiki müessir değildirler. Allah, isterse esbabsız da yapardı diye inanmalı...
İnsanların en zayıf yerleri Rızık'dır. Rızkını servetinden gücünden, kuvvetinden veya efendisinden bilip onlara bağlı bulunanlarla, Rab'bim bana çalışmayı emretti. Rızkımı verecek. Bunlar birer sebebtir. Bunlara sarılarak rızkımı aramak, benim vazifemdir. Bu âlem-de Allah'ın, âdeti ve kanunu böyledir, diyenler arasında fark vardır. Birisi. Mü'min ve mütevekkil'dir. Sebeblere bağlı olanlarda ise, gizli şirk vardır.
Kendini yokla, eğer, tamamen sebeblere bağlı isen, şirk'ten daha kurtulmamışsın. Senin için azap vardır.
Eğer, kalbin Allah'a bağlı, sebeblerin varlığı, yokluğu nazarında müsavi ise, Mü'minsin. Mütekki'sİn Allah'a şükret.

18) Aziz kardeşim. Büyüklenme. Ve böyle bir sevdaya düşme. Parmakla gösterilmeğe heves etme. Seni kimse tanımazsa tanımasın. Allah'ın seni bilmesi kâfi.
Eğer, halk içinde bir mevki sahibi olmuş isen, bu Allah'ın bir lütfudur. Sana yakışan tevazu'dur. Herkes gibi sen de topraktan yaratıldın. O toprak senin anan'dır. Anasına karşı kibirlenen âsi olur.
Anaya, babaya isyan haram'dır. Allah seni yükselttikçe sen, küçül. Riyaset peşinde olma. Riyaset, kıyamette hüsran ve nedamettir. Riyasete ehl olan, riyaset peşinde dolaşmayandır. Mevki icabı eğer, çok hürmet görüyor ve çok hizmet ediyorlarsa, sen de Rabbine tevazu et. Ya Rab, bu hürmetler hep mevki ve rütbeyedir beni mağrur etme diye yalvar. Bil ki azlolunduğun gün, hiç birisi kalmaz.

19) Her Cuma, Cuma namazına gitmezden evvel yıkan. Bir vacibi eda ettiğine niyetlen. Haftada bir gün yıkanmak, her Müslüman'a haktır. Onu Cumaya tesadüf ettir. Hem, temizlik yapmış olursun, hem de Hakk'ın rızasına erersin.

20) Cidal'i bırak. Haklı, haksız cidal (kavga) Mü'mine yakışmaz Hadis'i şerif de; Haklı da olsa, cidali terk eden kimseye, Cennetin ortasında bir köşke kefilim. Şaka da olsa yalanı terk edene de Cennetin ortasında bir köşke kefilim buyurdu.

21) Güzel huylu ol. Daima iyi huylarını göster. Kötülerinden kaçın. Resulullah, iyi huyları tamamlamak için gönderildim, der. Yine, iyi huyluya, Cennetin en âlâ yerinde bir köşk verileceğine kefilim buyurur.
Evet, iyi huyunla herkesi memnun etmek mümkün değil amma, sen, daima Allah ile sohbettesin. Rab'bimiz buna müsaade etti, de. Nerede olursanız olun O, sizinledir buyurdu.
Resulullah'da Ebu Bekr'e; mahzun olma. Allah bizimledir, dedi.
Musa .ve Harun'a; Ben sizinle beraberim, işitirim, görürüm buyurdu.
(yi huylarımızın çoğunu, Allah'ımızın sohbetine tahsis edersek, yani Allah'ın razı olduğu şeyleri yapar, razı olmadıklarından kaçınırsak, o zaman işlerimiz, Allah ile olmuş veya halk ile olmuş, bu uğurda halk bizden memnun olacakmış veya olmayacakmış, onların ehemmiyeti kalmaz.
Mümin olanlar, Allah'ın razı olduğu şeylere razı olurlar. Allah'a düşman ise, onların bizce hiç kıymeti yoktur. Onlar ister darılsın, ister yarılsın, Allah düşmanlarıyla dostluk kurulmaz.
İşlediği şeylerde Hakkın rızasını gözetip, Allah için iş yapan-ların bütün Müminlere hatta, zimmi'Iere faydası vardır. (Zİmmi - Müs-lümanlar ülkesinde yaşayan ekalliyet).
Mü'minin, yaradılmışların hepsine karşı yapacağı işlerde, Allah'ın halikı vardır. Melek, Cin, insan. Hayvan, Nebat, Mâden, Cemad Mü'min, gayri mü'min kim olursa otsun herkesle, her şeyle güzel geçinmek, güzel muamele yapmak, her mü'minip Allah'a karşı borcu Allah'ın da her mü'minde hakkıdır.
Bu iyi veya kütü huylar ve bunların tatbiki, şerefli bir ilimdir, her mü'min bundan sorumludur.
Peygamberimiz, Dinin bu kısmında da en yüksek mertebeyi ihraz edendir. Kur'anda: [Hiç şüphesiz Sen büyük bir ahlâk üzerindesin] buyrulmuştur.

22) Hicret et. Gâvur memleketlerinde oturma. Gâvur îçinde oturmak, islâm dinine ihanettir. Ve onlara yardım demektir. Sakın onların tab'asına geçme.
Hadis'i şerifte şöyle varid oldu: Müşriklerin içinde ikamet eden müslümanlar'dan Ben biriyim. İslâm kelimesinin itibarı kalmıyor. Nefislerine zulmederek yaşayan kimselerin canlarını Melekler alırken onlara derler ki; Siz ne işte idiniz? Onlar da; biz, aciz kimselerdik derler. Melekler de onlara; Allah'ın Arz'ı geniş değil miydi, siz de hicret edeydiniz derler, işte onların varacakları barınacakları yer, Cehen-tıcnı'dir. Ne fena bir yerdir o.
Mühiddin.-i Arabî der ki biz, şimdi müslümanları Beyt'i Makdesi ziyaretten men ediyoruz. Çünkü orası [Ehli Salip ordularının kudüs'ü işgal altında bulundurduğu zamanlar] gâvurların elindedir.(Şimdi de Öyle).
Hicret: Bir mânası da, Allah ve Resulünün, zem ettiği kötü huylardan hicret etmektedir. Yâni, Allah'ın nehyettiği şeyleri bırakmaktır.

23) Her halinde ilmi istimal et. Hakiki cömert, nefsine ilim ile cömertlik edendir. Öğrenir, öğrendiği ile amel eder. Bilmeyenlere öğretir.
Hadis'i şerif meali: Allah'ın, beni ilim ve hidayetle göndermesi, yağmura benzer. Yağan yağmur, münbit yerlere isabet ederse, nebatatı bitirir. Bâzan da çorak yerlere isabet eder bir şey bitirmez amma, suyu da çekmez. O su ile arazi sulanır ve içilir. Bir yer daha var ki, ne nebat bitirir, ne de su muhafaza eder.
İlmi öğrenip  başkasına öğreten ve ilmiyle amel eden, birinci sınıf gibi, ilmi öğrenip başkasına öğreten, ikinci gibi, ilmi öğrenip, kendinde kalan ve amel de etmeyen, üçüncüye benzer. Ne nebat bitirir, nede suyu zapteder.
Kardeşim, Sen, ilmi öğrenip amel edenlerden ol ki, Allah, sana Nur versin. Bu ilminle amel edersen, ikinci bir ilme varis olursun. O, Allah'dan gelen bir ilimdir. O, ancak sünnet'i şerife riayet sayesinde Allah'dan gelen bir feyzdir. Bitmeyen, sonu gelmeyen ilimlerdir. Ve şerefli ilimdir.
Sakın, ilîmsiz hocalardan olma. Başkasına faydan olsa bile, kendini yakarsın, ilmîyle amel eden hocalar Mürşit'Ierdir.

24) Allah'ın mü'min kullarına selâm vermek, yemek yedirmek, ihtiyaçlarına koşmak, suretiyle sevgi göster. Resulullah şöyle temsil buyurdular: Muhabbet Esirgemek ve Merhamette, mü'mmler bir cesed gibidirler. O cesedin bir azasında ağn olursa, vücudun her tarafından o ağrı duyulur.
Mü'min kardeşleri hakkında bunu böyle düşünen, kardeşinin ferahıyla ferah, ezası ile müteezzi olmalıdır. Eğer, bu hal görülmezse, Din kardeşliği tahakkuk etmemiştir. Demek, mü'min'olunca kardeşin çoğalıyor, bir de mü'min Allah'ın isimlerindendir.
Sureta, bu ismi taşımak, nesebini Allah'a bağlamaktır. Mü'min, mü'minin kardeşidir. Onu terk etmez. Böyle Mü'min olan, işleriyle, sözleriyle, haliyle bunu tasdik eder. Öyle olunca, Allah'ın hıfzına girer.
Peygamberler mâsum'dur. Allah dosttan da Mahfuz'dur...

25) Her hangi bir musibete uğrarsan, mahzun olma. "Biz Allah'ın kuluyuz ve neticede Allah'ımıza döneceğiz" de.
 Hazreti Ömer derdi ki; Hiç bir musibet görmedim. Mutlaka onda, üç nimet vardır. Biri, o musibet Dinime gelmedi, ikinci, bu gelenden daha büyük olsaydı halim ne olurdu. Allah, o büyük felâketten korudu. Üçüncüsü, günahlarıma kefaret oldu.
Müminin dünyada bir çok musibetlere müptelâ olması, temizlenmesi içindir. Tâ ki, ter-temiz ahirete göçe
.

<devam edecek>

 

İstanbul - 21.10.2004
 http://sufizmveinsan.com

 


Üst Ana sayfa e-mail