İbn-i Arabi'den Tavsiyeler

2.Bölüm


 26 ) Kur'an okumaya devam et. Düşünerek, Allah kelâmı okuduğunuz bilerek oku. Kur'an, Hazreti Muhammed'e gelmiştir. Sen, bu Allah kelâmını okurken iyi kimselerin sıfatlarını görünce onlar gibi olmaya çalış. Kötü insanların sıfatlarını okuyunca onlar gibi olmamaya gayret et.
 Kur'anı okurken, Kur'an ile, Kur'an’da olanlarla ol. Yalnız okumakla kalma, nasıl ki hafız olmuşsan, içindeki emrolunan amelleri de Öyle hıfzet. Ve işle.
 Kıyamet gününde en şiddetli azap, bir âyeti belleyip de sonra unutana olacaktır. Bir âyetin hükmünü öğrenir de onu nefsinde tatbik etmezse, o âyet,yarın mahşerde onun aleyhine şahitlik edecektir.
 Allah'ım zikretmek isteyenler de, Kıır'andaki zikirlerle zikretmelidirler.
 27) Dinine faideli olan kimselerle arkadaş ol. İlmiyle, ameliyle, güzel huylarıyle seçilmiş kimselerin sohbeti insana fayda verir.
 Tenha yerlerde Kur'an okumak, Allah ile olmaktır. Kur'an okumak en büyük zikirdir. Kur'an okuyanlar, Allah'ın has kullarıdır. Kur'anda Allah'ın güzel isimleri vardır. Onlar Allah'ın ahlâkını bildirir. Sen de onlarla ahlaklanmağa çalış.
 Allah'ı zikreden insanların içine karışıp da, onlardan olmayan bir kişi, Allah'ın rahmetine kavuştu. Artık sen düşün. Allah ile, Allah'ın kitabı ile olanlar, ne kadar rahmetine gark olur.
 İyi dost, misk satan gibidir. Hiç olmazsa güzel kokusundan istifade edilir. Kötü arkadaş da, körük çeken gibidir. Üzerine kıvılcımı sıçramasa bile dumanı gelir.
 İyi olduğunu zannettiğin kimseyi, kötülerle düşüp kalktığını görürsen, iyi zannettiğin kimseye kötü zanda bulunma da şöyle de:
 Benim kötü ve şerli gördüğüm adamlar iyi adamlarmış ki, iyi kimse ile düşüp kalkıyorlar. Ben, onlara su'i zanda hata etmişim, de. Yâni, münasebeti hayırda gör, şerde görme.
 Allah-ü Zül Celâl, hüsnü zandan dolayı kıyamette kimseye suâl sormayacaktır. Amma, su'i zanda sorgu var. insanların, en çok gaflete düştükleri yer burasıdır. Allah'ı zikredenin hayatı muttasıldır. Ölümle sona ermez. O daima diridir. Harp şehidlerinden daha üstün bir hayata ermiştir. Zikredenle etmeyenin benzeri, ölü ile diri'dir. Zikreden diri, zikretmeyen ölüdür.
 28) Nefsinde ve elinin altında olanlara da Kur'anın hükümlerini, cezai Kısımlarını tatbik et. Çünkü, herkes çobandır. Güttüğünden mes'uldür. Nefsine sözün geçer. Nefsin ve azaların üzerinde hakimsin. Vazifeni yapmalısın. Hatırına hayır ve şer bir şey gelirse, şeriate müracaat et. Hükmü şeriatten al.
 29) Sadakaya devam et. Ahirette çok büyük mükâfata nail olacakların içinde, sadaka veren erkeklerle, sadaka veren kadınlar da vardır. Sadaka, farz zekât vermek gibi. Nafile de olur. Farz olan sadakayı verenler, bencillikten kurtulurlar.
Nafile sadaka verenler de büyük derecelere ererler. İnsanların mallarında zekâttan, başka daha oirçok haklar vardır. Meselâ, düşkün bir kimseyi görünce, ona hediye ve karz (ödünç) olarak yardımda bulunmak insani ve Islâmi bir vazifedir.
 İnsanın fıtratında cimrilik vardır. Binaenaleyh sadaka, nefse en ağır gelen ibadetlerdendir. Sadaka  verenle vermeyeni, Peygamberimiz, demir halkalardan örülmüş cübbeyi giyene benzetmiştir.
Cübbe, lügatte süngü demirinin ağaç kısmına girdiği yere denir. (Burada palto gibi şeylerdir.)
Şöyle ki, evvelâ, giyerken demir halkalar bir biri üzerine gelince biraz sıkar amma, yavaş yavaş tamamen vücuda yerleşince, genişler ve yerde sürünen parçalar ayak izlerini örter. Giyemeyenin kollan askıda kalır. Iztıraptan kurtulamaz. Sadakayı da vere vere iyice hazmetmeli. Demir siper içine girmeli. Düşman kılıncından korunmalı. Bahil olup elini, ayağını askıda bırakıp, işe yaramaz bir hale gelmemeli.
Sadakayı, vücut sıhhatte, ağız tadı yerinde, parayı harcayacak çağda iken vermeli. Yoksa, hayat bitmiş, eller yana gelmiş, mide hazmetmez olmuş, hayattan ümid kalmamış, bu halde sadaka verilmemesini emrediyor. Dinlerlerse zararı yok. Amma, kim dinleyecek. Zaten, o hale gelene kadar bu işi bırakmaklığın, cimriliğin en büyük delilidir. Bil ki rızkını kimse yemez. Bütün mahlukat toplansa, rızkına mani olmak isteseler olamazlar. Elinde bulunup da başkasına aid olan rızkı da elinde tutamazsın.
 Hatırına sadaka vermek gelince, verdiğin sadakayı sen vermedin. Hakikatte başkasına aid bulunan bir şeyi sahibine vermek suretiyle elden çıkardın. Yalnız sadaka kasdıyle verdiğin için metholunuyorsun. Sehi'sin, kerim'sin,
 Eğer elinden o malı çıkarırken tereddütlü veya zorla vermişsen ve verdikten sonra, ben verdim gibi bir tavrı cahilane takınmışsan, bu haline tövbe et. Resulullah, cahaletten ve kendisine cehalet yapılmasından Allah'a sığınırdı.
 30) insanın, en büyük düşmanı nefsi emmaresidir. Nefsi emmare, daima kendi arzu ve heveslerini yaptırmak ister, insan da nefs ve hevasına muhalefet etmekle memurdur. Binaenaleyh bilen ve nasihati kabul eden, hayatı boyunca mücahadededir. Biraz nefsine müsamaha eden helak olur. Olgun bir irade sahibi oluncaya kadar he-vayı hevesine uymamak, büyük harbe devam etmek lâzımdır.
 31) Kış günlerinde soğuk su ile abdest alınca, dikkat et. Kuru bir yer kalmasın. Abdest azalarını tamam yıkamak demektir. Günahları mahveden, dereceleri yükselten, bir temizliktir. Yaz günlerinde de hararetin elemini gidermeğe niyet et. Vücuduna zarar veren şeyleri def etmekle de ecir kazanırsın. Serinlemek ve telezzüz için abdest alma. Ecir kazanamazsın.
 32) Her Müslümana, Müslüman olduğu için hürmet et. Hakkına riayet et deme ki, bu sultandır, bu zengindir, bu büyüktür, bu küçüktür, bu fakirdir, bu hakirdir, kimseyi tahkir etme. Islâmın hepsini bir şahıs farz et. Müslümanlar da onun azalarıdır. Gözü ağrısa her tarafında duyulur, başı ağrısa her yerinde ağrı hissedilir.
 Mamafih her azanın bir makamı vardır. Meselâ, bir şeyi görmek için göz açılır, kulaklar değil. Bir şeyi İşitmek için de kulaklar açılır, gözler değil. Öylece her Müslüman İslâmlıkta müsavi görür, her birine de lâyık olduğu, hakkı olan şeyi verir. Meselâ, Alime tazim et, sözünü dinle, cahile nasihat et, bilmediklerini öğret, gafili gafletten uyar, itaatli olanı tebşir et, itaatsiz olanları da Allah'ın azabıyle korkut. Sultanın sözünü dinle, günah olmayan emirlere itaat et. Küçüklere rıfk île, merhametle, şefkatle muamele et. Büyüklere tazim et.
 Hadis'i şerif meali: Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize tazim etmeyen bizden değildir.
 Asi, günahkâr da olsalar, bütün halka merhametli ol. Çünkü, hepsi Allah'ın kulu ve mahlukudur. Her ciğeri yanık olanı sulamada ecir vardır.
 Benî israil alüftelerinden biri, bir kuyu başında hararetten ciğeri yanmış bir köpeğin dolaştığını gördü de ayağından meşini çıkardı, su doldurdu, o köpeğe içirdi. Allah bunu kabul etti, onun kabahatlerini affetti de Cennetine koydu.
 Artık sen düşün. Bir insana, hele bir müslümana yapılan iyiliği. Hayır'ı, hayır olduğu için yap. Serden, şer olduğu için kaç. insanların metîn ve zemmine kulak verme..
 33) İşlerinde Ömer gibi ol. Hazreti Ömer [Allah yolunda bizi aldatanlara aldanıveririz.] derdi. Kardeşim, bir kimse seni Allah yolunda aldatmak isterse, sen de onun bu dalaveresine vakıf olursan, ona aldanmış gibi görünmen, hile ve hurdasını yüzüne vurmamak, onu mahcuh etmemek, arkasından onun ıslahına dua etmek, şefkat göstermek güzel huylardandır, tmân ve islâm alâmetidir. Mü'm in al-danıverir ve cömertlik gösterir. Münafık aldatır, Fesad saçar.
Müslüman kardeşlerine don, gömlek ol. Nefslerini, ırzlarını, evlâdlannı koru. Çünkü sen onun kardeşisin, ayna gibi gör, kendine bak Hiçbir suretle ezalandırma. Hatta ezalanmışsa, onu ezadan kurtar. Çünkü, bir şeyin Nef i onun yüzü ve hakikatidir.
 34) Komşu ve yakınlık haklarını koru. Kimin evi daha yakın ise, onu tercih et. Çünkü Allah'ın sana ihsan ettiği nimetlerde komşularının hakkı vardır. Onlara ikram ederken en yakın komşundan başla. Komşularından zararı defet, isterse kâfir olsun. Onun da komşuluk hakkı vardır.

 

Acaib bir hikâye: Bir köylünün avlusuna çekirgeler iner. Başkaları çekirgeleri avlamak için gelirler. Onları ellerinde aletleriyle görünce, ne var diye sorar. Onlardan lâtife tarzında, senin komşuları avlamaya geldik derler.
 Hane sahibi; mademki onlar benim komşularımmış, yemin ile söylüyorum ki, onları avlamaya sizi bırakmam der ve kılıncını çeker. Komşu kelimesine riayeten bunu yapar.
 İmam-ı Malik'e, deniz domuzu yenir mi, dediler de, haram, dedi. O balık değil mi, dediler. Siz hınzır dediniz, buyurdu.
 [Çekirge yenilir amma, afet olan çekirgeler değil. Afet çekirgesi bir iş görmektedir. Biyolojik olarak vücudunun hıltı asiddir. Mideye zararlıdır. Bir azabın tecellisine vesiledir. Belki bir afatı refediyor, belki bir haramı kaldırıyor. Daha mühim bir sebebi vardır. Amma, açıklanmaması tenbih edilmiştir.]
Komşunun ezasını, güzel bir tarzda karşılamalı. Bir köylü Resulullah'a geldi. Ve dedi ki: Sana Kur'ân geliyormuş, en fasih kimseler bile ona muarefe edemiyorlarmış. Benim sözlerimi dinle dedi ve iyi huylara dair üç beytini okudu. Sana gelen Kur'ân ‘da bunların benzeri var mı dedi. O zaman Resulullah, (F U S S I L E T) suresinden şu, iki âyeti okudu. Ayetlerin meali: "İyilik, kötülüğe müsavi olmaz. Sen kötülüğü en güzel huy ne ise, onunla karşıla. O vakit görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse bile, sanki senin yakın dostun olmuştur.
Bu güzel huya, sabırlı olanlardan başkası kavuşturulmaz. Buna, büyük bir nasibe malik olandan başkası eriştirilmez". O, fasih köylü şair dedi ki; buna erişilmez, bundan güzeli de olmaz. Bunu insan söyleyemez. Sen Resulullah'sın ben de iman ettim. Evet, Kur'ân-ı Hakim'în icazını onlar anladılar.
 Kardeşine, zalim de olsa, mazlum da olsa yardım et. Zalim kardeşine şeytan vesvese verdi. Onu, başkasına zulmetmeye sürükledi. Şeytanın bu vesvesesini, ondan defetmek için yardım et. Senden yardım bekleyenden elini çekme.
 Allah, hiçbir şeye, hiçbir yardıma muhtaç olmadığı halde; Muhammed suresinde: Eğer, siz Allah'a yardım ederseniz O da size yardım eder buyurdu.
Allah'ın yarattıklarını hakir görme. Allah, onları yaratırken hakir görmedi. Kadınlara hitaben; sakın komşularınızın hediyelerini hakir görmeyin isterse bir paça (koyun ayağı) olsun.
Tahkir, cahilliktir. Lanet, sövmek, bağırmak, çekiştirmek komşuluğa yakışmaz. Dilini de kötü sözlere alıştırma.
 
 35) Kibirden, bir kibre delâlet eden şeylerden çek in. Elbisen de. yürüyüşünde kibir alametleri bulunmasın. Kimseden bir şey isteme. İyice muzlar kalırsan (ki Allah seni o hale bırakmaz) Bilfarz o hale düşmüş isen, tese'ül ihtiyaç kadar caizdir, ihtiyaçtan fazla tese'ül cerahattir. Mahşere her yeri yaralı, çıbanlı olarak gelir.
 36) Ensar'a mensub bir kadın veya erkek görürsen; düşmanın da olsa ona muhabbet et. iman alâmeti, Ensar'ı sevmektir. Ensar'ı kiram kalmadı deme.
 Ensar demek, Allah'ın dinine yardım edenler demektir. Hangi zamanda olursa olsun Allah'ın Dinine lisanı ile, işleriyle, kalemiyle yardım edenler Ensar'dır. Onlara muhabbet imandır.
 "Ey iman edenler Allah'ın yardımcıları olun" (El Saf suresi âyet 14)
 Bir kişinin dahi olsa hidayetine sebep olanın hayrı, güneşin doğduğu yerlerin hepsinden hayırlıdır.
 37) Doğru söyle. Emanetleri yerine eda et. Vaadinde sadık ol. Yalandan içtinap et. Hain olma, vaadinden dönme. Birisiyle kavga edersen haktan ayrılma. Yalan, hainlik, vaadinde durmamak münafıklık alâmetlerindendir.
 Bir insan yalan söylense, onun pis kokusundan Melek, otuz mil uzaklaşır. Şeytan bile insana fenalığı emredince, insan onu işlerse, Allah'tan korkusundan şeytan, onun yanından kaçar. Hemen nedamet duymasındandır.
 Şu mânevi kokuyu duy, Şeytanın kaçışından ibret al. Şeytan insana küfret der de, o küfür edince, ben hakikaten senden uzağım çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım der.
 (Haşir suresi âyet 16) Allah’tan* korkmayan, şeytandan eşed değil mi?.
 38) Züppelik etme. Bu kelime Arabca'da (Elbezaze) kelimesinin zıddıdır. Bezaze, babayani, olduğun gibi, yaşadığın memleketin göreneğine uygun bir şekilde yaşamak de"demektir ki imandandır.
 39) Haya'lı ol. Allah'da haya'lıdır. Haya'lı olanları sever. Kıyamette; İslâmiyette ihtiyarlamış, saç, sakal ağartmış olanlardan,
 Allah haya eder. Yâni, onları affeder, azap etmez. Çünkü, Haya'nın mânası terk etmek demektir.
 Allah, sivri sineği misâl getirmekten çekinmez Ayetinde de bu mânâyadır. Müşrikler, güya kendi akıllarınca, Allah büyüktür, sivri sinekle falan misâl vermez dediler. Halbuki en büyüğünü yaratmakla en küçüğünü yaratmakta fark yoktur. Belki sivri sineği fil suretinde yaratmak daha acayibdir.
 riaya'nın insanda yeri çoktur. Haya bir san'attır ki menfaati, her şeyde, onu gösterene aitdir. Haya, utanacak bir şey yapmamak değildir.
 Mü'min, her yerde, her halini gören ve bilendir, Allah'ından utanır dünya ve ahirette kendini mahcup mevkie düşürecek bir iş işlemez. İşte bu hal, Haya'dır. ilaya imandandır buyrulması, sahibini günahlardan men ettiği içindir.
 Peygamberimiz, hayanın hepsi hayır'dır. Hayadan ancak hayır gelir. Utanmaya en lâyık olan da Allah'dır buyurdular.
 40) Nasihat et. Çünkü nasihat Dindir. Kime nasihat edeceğiz diye sordular da Peygamberimiz, Allah'a, Resulüne, İslâm büyüklerine ve herkese buyurdular.
 Nasihat edenin çok ilme ihtiyacı vardır. Hatta yalnız bilgi kâfi değil. Aklı, fikri de sahili olmalı. Önünü, sonunu düşünmeli. Mizacı da bozuk olmamalı. Şeriatı bütün teferruatı ile yâni, mezheplerin hepsinin esaslarını bilmeli. Ahvali, zamanı da bilmeli. Hiç bir garazı bulunmamalı. Eğer, bunlar bulunmazsa hatası çok olur.
 İyi huylar içinde, nasihatten daha dakiki yoktur. Hakiki nasihat edenin dostu az olur. Çünkü, halkın çoğu nevayı hevese kendim kaptırmış kimseler olduğundan, Nasılım sözü onlara acı gelir. Nasılı, İğne iplik manasınadır. Nasihat eden, insanları saadetlerine rabteder.
 Allah'a nasihat; Allah'dan günahkârlara, Allah'ın affını ve mağfiretini istemekle ve onlara şefaat etmekledir.
 Resulullah'a nasihat; Peygamberliğini lastik ve onu sevmekledir.
 İslâm büyüklerine nasihat; haklı İşlerinde onlara yardım ve emirlerine itaat çimekledir.
 Herkese nasihat; Dünya ve ahiretlerine yarayan faideli şeyleri onlara öğretmekledir.
  41) İki namaz arasındaki haline riayet et, bir namazı kıldıktan sonra ikinci namaza kadar, arada hiç lakırdı etmeyen kimsenin, kitabı Arşın altında, hususi yerlere konur.
 İzah: İki namaz arasındaki boş vakitlerinde günah olan işler ve sözlerden ictinab eder. Amel defterine sevaplar yazdıran işler ve sözlerle iştigal eder. Ve bu hal île ikinci namazını da kılarsa, bu iki namaz arasındaki amellerini bildiren dosyası, yücelerin yücesi makamlara gider. Ve oralarda teşhir edilir.
 İki namaz arası olmayan zaman yoktur. Böyle olunca, boş vakitlerine dikkat et. O vakitlerde de sana fayda verecek hayırlı işlerle meşgul ol, duaya nasihat olunuyorsun. Vakitler çok kıymetlidir. Geçenlerin telâfisine imkân yoktur Elde olanların kıymetini bil, mâ-lâyani ile geçirme. Müslümanlığın güzelliklerinden biri de faydasız şeyleri terk etmektir.
 42) Cemaatle namaza devam et. Camilerin hikmet-i vücudu, farz namazlarını içinde kılmak içindir. Ezan ve kamet de bunun için emrolunmuştur.
Yalnız kılmakla Cemaatle kılmak arasında yirmi yedi derece faik vardır. Yalnız kılmada (Settar) ismi tecelli eder. Cemaatle kılmada (Adül) esması tecelli eder.
 43) EVVABİN( Lugat inanası muteber'dir. Allah'a dönenler demektir) namazına da devam et. Bu namaz halkın meşgul bulunduğu sabahla öğleye, öğle ile ikindiye, akşamla yatsı arasında kılınır.
 Gece uyuduktan sonra kalkıp, şafaktan evvel kılman DUHA namazı sekiz rek'attir. Akşamla yatsı arası Evahin namazı, altı rekattir, Teheccüd namazı sekiz rek'atten on iki rekate kadar kılınır. Bu namazlar hep sünnettir. Kılanlar feyzine ererler.
 44) Yemekte, içmekte haram şeylerden korunmak nasıl lazımsa, sözlerde de öylece lâzımdır. Nasıl bileceğim dersen; şöyle, içine sıkıntı veren, başkasının görmesini, duymasını istemediğin şeyler hep günahtır. Bir de, kalbine şek, şüphe veren şeyleri bırak. Kalbinin razı olduğu, hak dediği şeyleri işle. Bu hususta fetvayı kalbine sor. O, sana helâl mi yoksa haram mı söyler.
 Eğer, sorduğun mes'elede kalbin biraz duraklarsa, ondan vazgeç. Peygamberler yoluna git. Ve iktisade riayet et. Peygamberlerin âdetleri bu idi.
 Dünya işlerinde pek acele etme. Ahıiret işlerini vaktinden te' hir etme. Çoluğun çocuğun için çalış. Allah yolunda çalışmış sayılırsın. Hele, selâvat'ı şerife çok devam et...
 45) Allah için bir şeyi deruhte etmişsen, onu bozma. Ondan daha hayırlı bir şey işlemek hatırına gelirse, deruhte ettiğin şeyi yap. ikinci hayırlı hâtıra Seylan'dandır. Birinciyi terk ettirmek için getirmiştir. O, hatıra geleni de işle. Şeytanı kahredersin. Çünkü, şeytan birinciyi terk ettirmekle ahdini bozdurmak ister.
 Meselâ akşamla yatsı arasında Kur'an okumayı âdet edindin. Bir müddet sonra bir hatıra geldi. Bu vakitte namaz kılsan daha efdâl diye ilka olundun namaz kılıp da Kur'an okumak âdetini bırakma. Kur'-anı OKU hem de nafile namazı Kıl. Böyle yaparsan şeytan seni değil, sen şeytanı aldatmış olursun.
Sıla-i Rahmi terk etme. Rahim rahmandandır. Allah ile aramızda nesep karabeti var. Sıla-i Kabineden, Allah ile olan akrabalık haklarını da yerine getiriyor. Çünkü rahim, rahmanın damarlarındandır.
 Sıla-i Rahmi terk eden, rahman ile alâkasını kesiyor demektir.
 Dünya ve Ahiret nimetleri hep Allah'ın Rahman ismi şerifinin tecellileridir.
 Birisi seninle istişare ederse, ona hakkı söyle, hakkı göster, sakın hıyanetlik etme. Hakikat ne biliyorsan onu söyle. Müsteşarın emin olması lâzımdır.
Sakın, altın ve gümüş kaplardan yemek yeme, ipekli elbise giyme.
 Korkunç bir rü'ya görmüşsen, uyanınca sol tarafına üç kere üfle. Ve (Allah'ım, bu gördüğüm rüyanın şerrinden sana sığınırım) de, daha yatacaksan başka tarafına dön. Ve o rü'yayı kimseye söyleme. Sözüme dikkat et.
 (Altın, gümüş ziynet olarak kadınlara mübahtır. Altın, gümüş kaplardan yemek yemek, kadınlara da haramdır.)
Çok kimseler istiaze ederler, amma başkalarına söyledikleri için zarar görürler. Sen söyleme, Rü'ya kuşun ayağına takıdır, söyleyip tâbir edilince, tâbir edildiği gibi düşer.
Güzel kokular kullan. Her abdestte misvak tutun. Ağzın temizlenir, Allah senden razı olur. Misvak tutunup kılınan namaz, misvâksiz kılınan namazdan yetmiş kat efdâldir, diye rivayet var.
Yalan yere yemin etme. Yalan yemin, sahibini günaha sokar. Beldeleri harab eder.
 46) Esnemek şeytandandır. Onu kes ve esnerken ses çıkarma. O ses şeytan sesidir. Namaz içinde aksırmak da şeytandandır. Amma namaz haricindeki aksırmak nimettir. Binaenaleyh Hâmd lâzımdır.
Falcılık ve faydasız oyunlar, eşyanın hareketlerinden kötü mânalar çıkarmak, meselâ baykuş öttü, tavşan geçti. . . gibi şeyler, Müslümanlıkla bağdaşmaz.
 Câmiye tükürme. Cami duvarına, kıbleye karşı da tükürme. Kıbleye karşı ve kıbleye arka çevirerek abdest bozmak da caiz değildir.
Yemek yemezden evvel ellerini yıka. Yemek yedikten sonra hem ellerini hem de ağzını yıka. . .
 Hizmetçilere ağır işler emretme. Eğer yapılacak iş ağır ise, onlara yardım et. Çünkü onlar da senin gibi insandır. Yemeklerine, elbiselerine iyi bak.. .
 Bir eve gelirsen üç defa izin iste. Kapı arasından içeriye bakma. Eğer izin çıkmazsa dön ve darılma. . .
Yetmiş bin Kelime-î Tevhit okumak suretiyle nefsini Cehennemden azat ettir. Şeyh Ebu Rebi der ki; bir sofrada yemek yiyecektik. Benim de okunmuş yetmiş bin Tevhid'im vardı. Hiçbir yere de bağışlamamıştım. Bizim soframızda genç, Salih bir delikanlı da vardı. Keşfi açıktı. Elini yemeğe sundu ve ağlamağa başları. Ne oldu dediler. Dedi ki; İşte Cehennem, anamı da Cehennemde görüyorum. Yemedi ve mütemadiyen ağlıyordu.
 Şeyh Ebu Rebi der ki: İçimden şöyle niyaz ettim. Allah'ım, biliyorsun ki benim okunmuş yetmiş bin tehlilim var. Bunu bu çocuğun annesinin Cehennemden kurtarılması için Ruhuna bağışladım. Bunları hep gizli ve kalbimle söyledim.
 Çocuk birden ağlamayı bıraktı. Gülerek El Hamdülillah anamı Cehennemden çıkardılar dedi ve bizimle yemek yemeye başladı. Ebu Rebi der ki; Bu vakıa bana iki şeyi indirdi. Biri, bu yetmiş bin Tehlil'e dair rivayet edilen Hadis-i Şerifin sahih olduğu, diğeri 'de o gencin keşfinin sahih olduğudur.
 
 Tehlil okumanın tarifi:
 Abdestli kıbleye müteveccih oturup 25 Estagfirullah,
 l kerre Fatiha-i şerife,
 3 aded İhlâs-ı şerif,
 3 adet selâvat-ı şerife.
 Okuyup, Resul-ü Ekrem Sâllâüahu aleyhi vesellem efendimizin Ruh'u şeriflerine hediye etmeli.
 (LA İLAHE İ L L A L L A H ) ‘ı dürüst okumalı.
 
 (L A ) yi seâmalara doğru çekmeli (İLAHE) yi sağ taraftan alıp sol memenin altındaki kalbe (iLLALLAH)hı indirmeli. Her yüz âdedinde bir kere ( M UH A M M E D ' E N  R E S U L U'L L A H ) ve (İLA H l  ENTE  M A K S U D l VE RIZAKEMAT-L U B İ ) demeli.
 Allah'ını maksadını setisin ve senin rızan da arzumdur.
 Günde ne kadar çekersen onları belleyip yetmiş bin olunca bir hatim olmuştur. Onu istediği yere bağışlar, isterse kendinde bırakır. . .
 İki kişi arasındaki husumeti ve gerginliği ıslaha çalış. (Düşmanlar barışmak isterlerse, sen de onlara yanaş) emri var. Artık düşün gâvurlarla barışmayı emreden Allah, Müslümanlar arasındaki dargınlıkları gidermek için çalışan ve Müslümanlar arasını barıştıranları büyük mükâfatlarla taltif buyuracağı muhakkaktır değil mi?
 Sakın ha; iki kişinin arasını bozma. Bu hâl Dini yıkar.
 Bedeninin sıhhatini ve boş zamanlarını ganimet bil, bunları Allah'ın razı olacağı işlerde kullan. Bunlar gafletle boş yere harcanırsa aleyhine hüccet olur.
Ahirette hasmın Allah olmamasına dikkat et. Eğer hasmın Allah olursa mahvolursun.
Her sabah yüz defa (SÜBHAN ALLAHÎ VE Bİ HAMDİHİ-SUBHAN ALLAHİL AZİM) de. Günah bırakmaz.
 47) Vücudundaki bütün azalarını muhafaza et. Yapacağın şey mubah bile olsa âzami haddinden fazla kullanma. Azalarını serbest bırakan, kalbini sıkıntıya sokar.
 Herhangi âzanı haram olan bir şeyde kullanırsan, o onun zinasıdır. Harama bakan göz, haramı tutan el, harama yürüyen ayak gibi. İnsanları yüzükoyun Cehenneme sürükleyen dillerinin belasıdır.
Yarın hesap yerinde diller, ayaklar, eller .. . işledikleri şeylere şahitlik edecekler. O hâlden kork. Nefsine acı.
 Bir insan şer'an caiz olmayan bir şeyi yapacağı vakit, o azanın aman yapma, bu işe beni mecbur etme. Yarın kıyamette aleyhine şahitlik edeceğim. Beni kötülük yaptırmak suretiyle aleyhine değil de iyilik yaptırmak suretiyle lehine şahit kıl. Dediğini, eğer o günahı işlerse, yine o azanın Ya Rab ben nehyettim sözümü dinlemedi. Allah'ını, beni bunun yaptığı işten 'teberri ediyorum. Dediğini işitenler var. (Muhiddin-i Arabi'nin işitenlerden biri olduğu muhakkak).
 Azaları suistimal, kalbe sıkıntı verir. Kalb Allah içindir. Onu işsal ve ona eza Allah'ın gazabına sebebtir.
 48) Her namazında ezan oku yahut müezzini dinle. Onun okuduğu kelimeleri bitirince sen de tekrar et. Ezan okurken sesini salıver çünkü, müezzine sesinin ulaştığı yerlerdeki kuru, yaş ne varsa hep şahitlik edecek. Ezan okumakta ve birinci safta olanları insanlar buseler, oraya geçmek için kur'adan başka çare de kalmasa kur'a ile oraya geçmek isterler. Gençlikte ne olduğunu bilseler müsabaka ederler, abalı ve yatsı namazlarında verilen mükâfatı bilseler, sürüne sürüne camiye gelirler.
 Tenha bir yerde, insan ezan okuyup kamet getirerek namazını kılsa, dağlar gibi melek kafileleri ardında cemâat olurlar. Ve onun duasına âmin derler.
İnsanlar gaflet etmesinler diye bu vasiyeti yazdım. Çünkü, akıllı insan hayırlı ve faydalı şeyleri ihmal etmez. Bu herkesin şahsi menfaatidir.
İnsanın kendi şahsına rahmeti başkasına rahmetinden daha büyüktür. Nitekim kendi nefsine ezası, başkasına yaptığı ezadan büyük olduğu gibi. Meselâ, intihar edenin cezası katilin cezasından büyüktür.
 Peygamberlerden sonra, insanlar üzerinde en büyük hak, ana, baba hakkıdır. Duada, nefsini ana, babasına takdim emrolunmuştur. Nuh suresinin son âyetinde buna işaret vardır.
 49) Eğer Vali veya söz sahibi yâni hüküm sahibi isen, Hak söyle, Hak ile hükmet. Hevayı hevese ayma. Herkese eşit muamele et. Çünkü, bizden evvel helak olan kavimler, herkese eşit muamele yapmadıkları için azaba çarpılmışlardır.
 Ayet: Ey Davud, biz seni yeryüzünde bir halife yaptık. Sen de insanlar arasında hak ve adaletle hükmeyle. Hükmünde hevayı hevesine, hissiyatına uyma ki, bu hal, seni Allah yolundan saptırır. Allah yolundan sapanlar yok mu, hesap gününü unuttukları için onlara pek şiddetli azap vardır.
 Hesap günü, ahiretteki hesap günü olmakla beraber dünyada nefslerini hesaba çekmeyenlere de şamildir. Çünkü, nisyan terk demektir.
 Dünyada hesabı terk ettikleri için, bu çetin azaba uğrayacaklardır (hesaba çekilmezden evvel,  kendinizi hesaba çekin) diye emir vardır.
 Dünyada da cezalar var. Ama dünya cezaları insanları tövbe ve düşünceye sevk ettiği için faydalıdır.
Kardeşim: Sen de kabahatlerinden dolayı hemen tövbe ile Rabbine dön. Ahvalinde iyilik hissedince Allah'ın senin her hâlinde feyizli, Rahmetli kapıları açılır, O kapılardan birini de sen çal ki, sana da açılsın.
 O andaki Feyzi Rabbani'de nefsini malınım bırakma. Her hareketinde bir hayra niyetli bulun. Yapamasan  da ecrine kavuşursun, Hatta bir günah işlemişsen, onun günah olduğuna inan. Bu imânınla o günahı karşılamış ve tesirini azaltmış olursun.
Tevbe suresinin 102. âyetinde: günahlarını itiraf edenlerin affa nail olacakları beyan buyuruluyor.
 50) Duaları, ezan okunurken, muharebe esnasında, namaza başlanacağı zamanlarda yap. Duadan garaz kabülüdür. İcabetin sebepleri çoktur.
Zamanın, mekânın, o andaki hâlin, ağızdan çıkan dua kelimelerinin icabette büyük tesirleri vardır. Bu dörtten birine rastlayan dualar kabul olur. En kuvvetlisi ağızdan çıkan dua kelimeleri sonra hâldir.
Allah'ın haklarına ve Halkın haklarına riayet et. Sil ki insan fakir ve muhtaç bir mahluktur. İstemeğe de mecburdur.
 Dileklerini yalnız Allah'tan iste. Bir kimse senden yapabileceğin bir şeyi isterse, kimseye duyurmadan onu ver. Muhtaçlara daima yardımda bulun, böyle yaparsan Nâib-i Rahman olursun.
Meselâ evlenecek bir kimseye yardım edersen, onun salih çocukları senin için devamlı sadakalar sırasına geçerler.
Verdiğin sadaka ve yaptığın iyilikleri başa kakma çünkü nimetin hakiki sahibi sen değilsin. Verdiğin sadakayı Allah'a veriyorsun. Gaflet etme. Karşılığı fazlasıyla sana gelecektir. Buna İnan.
Gafiller içerisinde gizlice Allah'ı zikret. Bu Allah İle halvet olmak demektir. Fazla suyun olunca başkasından esirgeme.
Senin imanlık veya her hangi bir memuriyetini istemeyenlerin önüne geçme. Hakikaten sen o makamın ehli isen sırf şahsi garazlarından dolayı seni istemiyorlarsa onlar mes'uldürler.
Bir işçi çalıştırınca hemen ücretini ver. Başkaları üzerinde kendin için bir meziyet görme fazilet, şeref, izzet Allah'ındır. Dilediğine verir

<devam edecek>

 

İstanbul - 21.10.2004
 http://sufizmveinsan.com

 


Üst Ana sayfa e-mail