İbn-i Arabi'den Tavsiyeler

5.Bölüm


90)Hazreti Ali Keremullahı veçhe Efendimize hitaben varit olan vasiyetlerden,
 Hazretî Ali der ki: Resulullah efendimiz bana vasiyet etti. Ve Ya Ali bunları hıfzet hayır görürsün buyurdu.
 Ya Ali; Cahillikten daha beter fakirlik yok. Akıldan daha güzel mal yok. Kendini beğenmekten daha korkunç yanlışlık yok. Müşavereden daha kuvvetli yardımcı yok. Yakut (sağlam bilgi) gibi imân yok. Fenalıkları bırakmak gibi koruyucu yok. Güzel huylar gibi soy sop yok. Tefekkür (düşünmek) gibi ibadet yok.
 Ya Ali; her şeyin bir âfeti vardır. Sözün âfeti yalan, ilmin âfeti unutmak, ibadetin âfeti riya, zekatın âfeti övünmek, şeceatin âfeti zulüm, cömertliğin âfeti başa kakmak, güzelliğin âfeti kendini beğenmek, asaletin âfeti kasılmak, hayatın âfeti meşru olan vazifelerini yapmaktan utanmak, halin âfeti yenilik, ibadetin âfeti usanmaktır.
 Ya Ali; birisi seni yüzüne karşı methederse, Allah'ın beni onların dediğinden hayırlı eyle, bilmedikleri şeylere beni affeyle, onların sözü ile beni sorguya çekme, de. Onların sözlerinden salim kalırsın.
 Ya Ali, oruçlu iken, iftar ederken “Allah’ım senin rızan için oruç tuttum ve verdiğin rızıklarla da iftar ediyorum.” de. O gün, ne kadar insan varsa hepsinin sevabı kadar sevap kazanırsın.
 Oruç tutan kimsenin, Allah yanında makbul bir duası vardır, iftar ederken besmele çeker ve “ey mağfireti bol Allahım, beni affeyle”  derse af olunur.
 Ya Ali, güneşe ve aya karşı oturma, arkanı dön de otur. Güneşte de çok oturma hastalık gelir.
 Ya Ali; Yâsin-i şerifi çok oku, aç, susuz, çıplak kalmazsın. Hastalık, korku, zindan görmezsin, yalnız kalmazsın, her yerde hürmet görürsün. Bir şeyin kaybolmaz. Bir hastanın başında okursan, ecel gelmişse, ölümü asan olur. Akşam okuyan, sabaha, sabah okuyan, akşama kadar emin olur.
 Ya Ali; yatarken Tebareke suresini oku. Kabir azabı görmezsin, Münkir, Nekir sual sormaz.
 Ya Ali;( KULHUALAH-U A H A D )’ ab-
 destli olarak oku. Kıyamet gününde; Ey Allah'ını metheden, kalk Cennet'e buyur derler.
 Ya Ali; kötü sözlerden ve kötü gözlerden korunmak için “Maşaallah” de. (LâHavle. . .) oku.
 Ya Ali;zeytinyağı ye ve vücuduna çal. Şeytan yaklaşamaz.
 Ya Ali; yemeğe başlarken tuzla başla. Sonunda da tuzla bitir. Birçok dertlere devadır.
 Ya Ali; yemeğin başında Besmele çek, sonunda da Hamd et. Sonuna kadar melekler sevap yazarlar.
 Ya Ali; Evinden çıkarken Ayet-ül Kürsü'yi oku, işlerin kolaylaşır.
 Ya Ali; yalnız sefere çıkma. Şeytan seninle beraber çıkar.
 Ya Ali; çocuğun olursa, sağ kulağına ezan oku, sol kulağına kâmet getir. O çocuğa şeytan zarar yapamaz. Gök aylarının başında ve ortasında şeytanlar çok faal olurlar. Kendinizi koruyun, şerlerinden Allah'a sığının.
 Ya Ali; Sail'i reddetme. İsterse at üzerinde gelsin, bir şey ver. Verilen sadaka sail'den evvel Allah'a gider. Sabah erken sadaka vermeli. Çünkü, belâ ve musibetler sadakanın önüne geçemezler.
 Ya Ali; fakirleri miskinleri sev. Allah da seni sever.
 Ya Ali;evine girince evdekilere selâm ver. Evinin bereketi artar.
 Ya Ali güzel huylu ol. Böyle olursan, oruç tutanların, namaz kılanların derecesine ulaşırsın.
 Ya Ali; öfkelenme. Öfkeli insana şeytan istediği şeyi yaptırır.
 Ya Ali; Allah'ın affedici olduğunu unutma. Daima Allah'tan mağfiret iste. Allah, meleklerine buyurur ki: “Kulum benden başka kimsenin günahları mağfiret edemez olduğunu bildi. Şahid olun. Ben kulumu affettim.”

Ya Ali; yeni bir elbise giyersen, eskisini bir fakire giydir. O elbise fakirin üzerinde bulundukça Allah'ın hıfzındasın.
 Ya Ali; Camiye girerken: “Allah'ım bana rahmet kapılarını aç” de. Çıkarken de, “Allah'ım, bana rızık kapılarını aç” de.
 Ya Ali'; doğru, yalan ne olursa olsun, Allah'a yemin etme. Ağzını yemine alıştırma. (Yeminlerinize Allah'ı siper yapmayın.) Allah, yalan yere yemin edenleri temizlemez. Ve onlara merhamet etmez.
 Ya Ali; dört şey var ki şeytandandır: Ağlamayan göz, katı kalb, uzun emel, dünya sevgisi...
 Ya Ali; dişlerini temizle. Aralarında yemek parçaları kalmasın. Melekler sevmezler.
 Hazreti Ali der ki: ResuluIlah’a, Bakara suresinin otuz yedinci âyetindeki (Adem, Rab'binden kelimeler belleyip onlarla yalvardı. Allah da tövbesini kabul buyurdu.) “Bu kelimeler ne idi?” diye sordum. Resulullah buyurdular ki: Allah, Adem'i Hindistan'a, Havva'yı Cidde'ye, yılanı İsfihan'a, şeytan'ı Bisan'a indirdi. Cennet'te en güzel mahluk, yılan ile tavus idi. Adem'i iğfalde şeytana yardım ettikleri için onlar da gazaba uğradılar, Hazreti Adem Hindistan'da başını semaya kaldıramadı, ağladı ve müteessir olarak oturdu. Bir gün Cebrail geldi, selâm verdi. Allah'ın selâmını da tebliğ etti. Ve dedi ki; Rab'bin soruyor ben onu kudretimle yarattım, Ruhumdan Ruh nefhettim. Meleklere secde ettirdim, Havva'yı ona eş ettim. Bu hüzün ne?
 - Ya Cebrail, civar-ı Rab'bı Âlâdan buraya indirildim.
 - Ya Adem, şöyle dua et: (Allah'ım Muhammed hürmetine sana iltica ediyorum. Ben günah işledim, nefsime zulmettim. Beni affeyle.)
 Sonra Havva ile birleşince dediler ki: -(Ey Rab'bimiz, kendimize yazık ettik. Eğer bizi esirgemezsen zarara uğrayanlardan olacağız.) dualarını yaptılar. (A'râf suresi 23).
 insan, dünyada babasının yolunda gitmeli. Babamız kusurunu itiraf etti. Allah'dan mağfiret istedi. Allah da hem affetti. Hem de en büyük saltanatı ve elçiliği ihsan etti.
 Şeytan, Allah'a kafa tuttu, “beni azdırdın” dedi,- ebediyyen mel'un oldu. Allah'a boyun eğmeli, kusurlarını itiraf etmeli, Allah'dan daima af ve mağfiret istemeli. Adem'in oğlu olduğunu böylece isbat etmeli. Şeytan suyu içip de Allah'a kafa tutanlar, nisbeti Âdem'e değil, şeytana bağlamış olurlar.
 Yılanı öldür.
 Ya Ali; inad olma. Sonra pişman olursun. Dilini daima hayıra alıştır. Ahiretin en şiddetli azabı dildendir.
 İnsanların en büyük dertleri, hased, hırs, gazap, kizb'dir. insanların şerlisi yalnız geçen, kimseye menfaati dokunmayan, hizmetçilerini dövenlerdir.
 Daha şerlisi, hayrı umulmayan, şerrinden korkulan kimselerdir.
 91) Eba Hüreyre'ye hitaben varid olan vasiyetler:
 Ya Eba Hüreyre; bir âyeti ezberledikten sonra unutmak, büyük kabahattir. Allah'a böyle gelme...
 Ya Eba Hüreyre: Ululemr olanlara lanet etme. Allah bir kavmi ululemrlerine lanetlerinden dolayı Cehenneme attı.
 Ya Eba Hüreyre; Şeytandan başkasına sövme. Temiz lisan ile ölürsen, bütün Peygamberler ve mü'minler Cennet'e girinceye kadar seninle müsafaha ederler.
 Ya Eba Hüreyre; gece yansından sonra kılınan namazlar efdâldir. Bunu ihmâl etme.
 Ya Eba Hüreyre; iyi şeyleri emret. Kötü şeyleri nehyet. Herkese iyilik öğret. Bir kimseyi fenalık yaparken görürsen, şahsına bir zarar gelmeyeceğini bilirsen, ona “Allah'tan kork” de.
 Ya Eba Hüreyre; Müslümanlara güler yüz göster. Selâm ver, müsafaha et. Melekler senin için dua ve istiğfar ederler. Allah, meleklerin dua ve istiğfarlarını kabul eder.
 Ya Eba Hüreyre; iyiliği küçük görme, iyilik deyince hepsini yap. Hatta acize bir testi su getirmek suretiyle olsun, iyi huyların, küçük olsun, büyük olsun karşılığı Cennet'tir.
 Ya Eba Hüreyre; evinde ehli ve iyâline namaz kılmayı emret. Allah evinize bol rızık verir. Sizin eve şeytan sokulamaz.
 Ya Eba Hüreyre; her Müslüman için Allah'dan mağfiret iste. Hepsi sana şefaatçi olurlar.
 Ya Eba Hüreyre; sekerâtta olan bir kimsenin yanına girersen, ona Kelime-i Şehadet'i telkin et. Onun sevabları kadar sana da sevab verilir. Hatta o hastaya tevbe ettir. Tevbe telkini sıhhatte olanlara daha faydalıdır.
 Ya Eba Hüreyre; ümmetime sünnetimi öğret. Ahirette nurlara gark olursun da herkes sana gıbta eder.
 Ya Eba Hüreyre; misaferlere, yolculara ikram et. Hatta onları ehline tercih et. Melekler seni sıratta teşyi ederler.
 Ya Eba Hüreyre; Müslümanların yollarına eza atma. Elinden geldiği kadar yollardan ezaları kaldırmaya çalış. Bir insan, yol üzerinde gördüğü ezayı kaldırır veya onu, üzerine toprak dökmek suretiyle örterse, Allah da kıyamet gününde onun ayıplarını örter.
 Ya Eba Hüreyre; âmâların sol elinden tut, onları gidecekleri yere kadar götür. Bu da bir sadakadır. Sağırlara hayrı duyurmak, şaşırmışlara yol göstermek hep sadakadır.
 Ya Eba Hüreyre; borcunu elinle götür ver. Melekler seni teşyi ederler. Borcunu ödeyenlere melekler dua ederler ve Allah-ü Zül Celâl onlara ummadıkları yerlerden rızıklar gönderir.
 Ya Eba Hüreyre; Bir insan helâlinden mal kazanır, zekâtını verir, sonra mirasçılarına bırakırsa, o maldan yapılan bütün hayırlı şeylerde onun hissesi vardır.
 Ya Eba Hüreyre; şehiden ölenlerin bütün günahları af olunur. Yalnız kul haklan, bir de namuslu kimselerin namusuna dokunacak kötü sözler af olunmaz.
 Ya Eba Hüreyre; her günah, Ahirette tasadır. Bâzı günahların tasası çok büyüktür. En büyüğü başkasının malına, namusuna, canına karşı yapılan günahlardır.
 Ya Eba Hüreyre; kimseyi korkutma, seni de ahirette korkuturlar. Başkalarının sana karşı yaptığı kabahatleri affet. Büyük mükâfat görürsün.
 Ya Eba Hüreyre; evinin her tarafında namaz kıl. Evinin nuru gözlerde görünür.
 Ya Eba Hüreyre; akşam ve sabah yemeklerinde, muhtaç akrabalarını gözet. Allah, dünya ve ahirette dostlarına ayırdığı hayırlardan sana da büyük hisseler ayırır.
 Ya Eba Hüreyre; Allah'ın bütün mahlukatına merhamet et. Allah da yarın sana merhamet eder.
 Ebu Hüreyre der ki: Resul-ü Ekrem efendimize; “Ya Resulullah ben bir sinek suya düşmüş çırpınıyor, onu o halde görünce içimden bir merhamet hissederim” dedim de, Resulullah üç defa “Allah sana merhamet etsin” buyurdular.

Ya Eba Hüreyre; musibetleri sabır ile karşıla. Allah'ın Rahmetine, Mağfiretine ve hidayetine erersin.
 Ya Eba Hüreyre; felâketzedeleri taziye et. Köle azad etmiş gibi sevap kazanırsın.
 Ya Eba Hüreyre; sabah ve akşam dilin zikrullah ile olsun. Günahın kalmaz.
 Ya Eba Hüreyre; kardeşinin ayıbını gizle. Allah yardımcın olur. Kardeşine yardım et. Akraba ve komşularına iyilik et. Müslüman olursun. Dostlarına iyilik et mü'min olursun. Allah'ın farz kıldığı ibadetleri yap, Abid olursun. Allah'ın taksimine razı ol. Zahid olursun.
 Resul-ü Ekrem salla'llahü aleyhi vesellem Ebû Hüreyre'ye vasiyetlerinde buyurdular ki: Ey Ebü Hüreyre, herkes korkudan tir tir titrerken korku hissetmeyenlerin, herkes Cehennem ateşinden feryat ederken rahat ve huzur içinde bulunanların yollarını tut.
 Onlar kim Ya Resulullah, bana onların ahvalini bildir ki, onları tanıyayım. Onlar, ahir zamanda gelecek ümmetlerimdendirler. Onlar, Mahşere gelirken Peygamberler gibi gelirler. Karşıdan onları görenler, Peygamber zannederler. Ben onları görünce, ah ümmetlerim ah ümmetlerim, derim. Mahşer halkı, o zaman onların Peygamber değil, benim ümmetim olduğunu öğrenirler. Onlar mahşer yerinden şimşek gibi geçerler. Onların nuru, bütün mahşer halkının gözlerini kamaştırır.
 Ya Resulullah, onların amellerini bana da öğret de belki ben de onlar gibi olurum, dedim. Buyurdular ki: Ey Ebû Hüreyre, onların yolu zorca. Evlerinde de her türlü yemekleri varken açlığı tercih ederler. Her çeşit elbise giymek kudreti varken elbiseye ehemmiyet vermezler. Her türlü şerbetleri içmek mümkün iken, susuzluğa tahammül ederler. Hep bunları Allah'ın rızasını kazanmak, başkalarını nefislerine tercih ettikleri için yaparlar. Hesap korkusundan dolayı Helâl olan birçok zevklerini terk ederler. Dünyada yalnız bedenleri vardır. Dünyanın süsüne kendilerini kaptırmazlar. Melekler, Peygamberler onların ibadetlerine hayran olurlar. Onlara müjdeler olsun müjdeler, dedikten sonra; Allah’ını benimle onları birarada cem eyle, benim onlara iştiyakım var dedi ve ağladı.
 Ve yine buyurdular ki: Allah, arzdakilere âzab etmek murat ederse, onların yüzü suyu hürmetine azabı kaldırır.
 Ey Ebû Hüreyre; işte, sen de onların yoluna git. Onlara muhalefet eden şiddetli hesaba çarpılır.
 92) Ashabdan Ebulderda şöyle rivayet etti:
 Resul-ü Ekrem Sallâ'llah-u aleyhi vesellem buyurdular ki: Ey Nas, ölüm gelmezden evvel Allah'a dönün, meşguliyet gelmezden evvel iyi ameller işleyin Allah'ınızı çok zikretmek suretiyle aranızdaki ahdi muhafaza edin ki, saadete eresiniz. Gizli ve aşikâr çok sadaka verin, rızıklar genişlesin. Daima iyiliği emredin ki, birçok nimetlere eresiniz. Çirkin şeylerden nehyediniz ki, yardımlar göresiniz.
 Ey Nas: Sizin en akıllınız, ölümü çok anandır. En zekiniz ve en iyi düşüneniniz de ölüme güzel ameller hazırlayanınızdır.
 Gözlerinizi açın, akıllılığın alâmeti, dünyaya aldanmamaktır. Ebediyet âlemine doğru ihlâs ile yönelmektir. Kabir için azık hazırlamak, Mahşer yerine temiz olarak çıkmaya müstaid bir hale gelmektir.
 Nasihat; Peygamber nasihati: Müjdeler olsun o kimseye ki, şerefine halel getirmeden tevazu eder. Nefsini, tahkir ettirmeden küçük gösterir. Kazandığı helâl maldan hayırlı yerlere sarf eder. Bilgin ve faziletli kimselerle düşer kalkar. Fakir ve düşkünlere merhamet eder.
 İşte onlara müjdeler olsun. Yine müjdeler olsun o kimseye ki, kazancı temiz, içi temiz, dışı temiz, kimseye zararı yok. Müjdeler olsun o kimseye ki, bildiği ile amel ediyor. Malının fazlasını muhtaciyne veriyor. Sözlerinin fazlasını imsak ediyor da söylemiyor.
 İki kişinin arasını düzeltmek için Peygamberimizin vasiyeti:
 Ashabdan Malik'in oğlu Enes der ki: Bir gün Resul-ü Ekrem de içimizde olduğu halde oturuyorduk. Baktık ki, Resul-ü Ekrem gülüyor. Ve ön dişleri görülüyordu, Hazreti Ömer; Anam, babam sana feda olsun niye güldünüz Ya Resulu'llah, dedi.
 Duyurdular ki, ümmetimden iki kişi, huzuru İlahi'de diz üstü geldiler de birisi, Allahım şu kardeşimden hakkımı alıver dedi. Rab'bül İzze de kardeşine hakkını versene deyince, Allah’ım verecek hiçbir şeyim kalmadı, ne veriyim, dedi. O vakit alacaklı: Ya Rab, günahlarımı yüklensin, dedi. Resulullah'ın gözlerinden yaşlar boşandı. Ağladı. Sonra buyurdular ki, o ne müthiş bir gün ki, insan günahlarını başkasına yükletmeni ister. Ve Resul-ü Ekrem buyurdular ki, Allah Azze ve Celle alacaklıya; hele başını kaldır da cennetlere bir bak dedi. O adam başını kaldırırıp bakınca dedi ki, Ya Rab, gümüşten şehirler içinde altından köşkler görüyorum, onlar da incilerle süslenmiş. Bunlar hangi Peygamberin, hangi Şehid'in? Allah-ü Tealâ, bunlar satılık. Bedelini kim öderse
 ona vereceğim.
 O adam dedi ki, Ya Rab, buna kimin gücü yeter, kimde var bu kadar servet? Allah-ü Tealâ buyurdu ki; sende var, sen alabilirsin. Ya Rab, neyimle alırım. Alacaklısı bulunduğun kardeşini affetmekle bunları abran deyince; Affettim Allah’ım dedi.
 Allah-u Tealâ, Haydi kardeşinin elinden tut, beraberce o Cennetlere girin buyurdu.
 Bunu Resul-ü Ekrem anlattıktan sonra buyurdular ki; Allah'dan korkun. Aranızdaki gerginlikleri ıslah edin (düzeltin). Allah da kıyamette Mü'minlerin arasını ıslah eder.
 Kıyamet alâmetlerini bildiren vasiyetler:
 Hazretİ Ali Keremullah'ı veçhe der ki; Resulullah Sallâllah-ü Aleyh'i Vesellem'e kıyamet alâmetlerinden soruldu da buyurdular ki; insanlar hakkı zayi ettiklerini, namazı öldürdüklerini, gördüğün zaman, birbiri aleyhine iftiralar çoğalıp yalan mubah gibi olup, rüşvet almak ve vermek âdet hükmüne girdiği zaman, binalar yüksek yapılıp, zenginlere hürmet çoğalınca, akılsızlar iş başına geçip kan dökmek hiçe sayılınca, cahil zarif, zeki; âlim, zayıf, zalim'medar, iftihar addedilince, camilere rastgele girip çıkanlar görülünce, şartlar çoğalıp mushaflar süslenip minareler yükselince, kalbler dinden harap bir hale gelince, müskirat içilip, boşanmalar, ansızın ölümler çoğalınca, fenalıklar, iftiralar, alenen yapılırsa, Allah'dan başkası adına yeminler yapılıp hainler emin, eminler hain tanınınca, içi canavar gibi olduğu halde, dışına koyun postu giyenleri gördüğünde kıyameti bekle, artık yaklaşmıştır.

Sadakaya dair vasiyet:
Peygamberimiz buyurdular ki; bir dilenci bir kadına geldi. O kadının elinde bir lokma vardı. Ağzına koymak üzere iken fakir elini uzattı. O, lokmayı fakire verdi. Bir müddet sonra o kadın bir oğlan doğurdu. Çocuk kundakta iken ansızın bir kurt gelip çocuğu kapıp kaçtı. Kadın, arkasından “oğlum, oğlum!” diye bağırıyordu. Allah, bir meleğe: “yetiş, çocuğu kurdun ağzından al, annesine teslim et ve benden selâm söyle. Bİr lokma sadakana bir lokma ile mükâfat de” buyurdu.

Peygamberimiz bir adama şöyle vasiyet etti: Şehvetlerini kıs, fakirlik kolaylaşır. Günahı azalt, ölüm kolay getir, malını önceden gön-der, ona bir an evvel kavuşmak istersin de ölümden korkmazsın. Verilene kanaat et. Hesabın hafif olur. Senin için deruhte edilmiş rızıkları toplarken, farz ibaretlerinden uzak olma. Sana ayrılan gelir, ayrılmayanı da elde edemezsin. Elinden çıkmış, fırsatı kaçmış şeyler hakkında müteessir olma. Faydasızdır.
Öyle bir şeye emek ver ki, elinden çıkmasın. Sen de orada ebedi olasın.
Peygamberimiz, Asım oğlu Kays'a şöyle vasiyet etti: Ya Kays; muhakkak izzetle beraber zillet var. Hayat ile beraber ölüm de var. Dünya ile beraber Ahiret var. Her şeyin nesabı sorulacak. Her şeyin gözcüleri var. Her iyiliğin sevabı, her kötülüğün cezası var. Her geleceğin mutlaka bir muayyen zamanı var.
 Ya Kays; seninle beraber mezara girecek bir arkadaşın var ki, o diridir. Eğer o arkadaşın iyi ise, sana ikram edecek, kötü ise, seni rezil edecektir. Sonra o seninle beraber Haşre çıkacak, seninle bile baas olunacak. Sen yalnız ondan dolayı hesaba çekilirsin. Onun iyi olmasına çalış. Eğer o, iyi olursa onunla rahat yaşarsın. Eğer o, kötü olursa seni ancak o korkutur. O da senin amelin, işindir.
 Vasiyet: Peygamberimiz buyurdular ki; Beş haslet bulunmayınca kişinin imanı kâmil olmaz. Allah'a tevekkül, Allah'a tefviz, Allah'ın emirlerine teslim, Allah'ın kazalarına rıza, Allah'dan gelen felâketlere sabır.
Allah için seven, Allah için buğz eden, Allah için veren, Allah için men eden imanını kemale erdirmiştir.
 Vasiyet: Peygamberimiz buyurdular ki; kişi, insanlar elinden, dilinden salim olmadıkça Müslümanların sırasına, komşuların şerrinden emin olmadıkça mü'minler sırasına geçemez. Belki hata ederim diye tamamen fenalıklardan çekkin bulunmadıkça müttakıylerden sayılmaz.
 Ey Nas; gece karanlığından korkan, yoluna erken çıkar. Erken çıkan menzili maksuda varır. Ömürler sona erip de dünyaya gözünü kapayınca netice belli olur. Mü'minin niyeti amelinden hayırlıdır. Münafıkın niyeti amelinden şerlidir.

Rızıklar artmaz, eksilmez, iyi ve meşru yollardan arayınız. Ömürler mahdut, uzamaz kısalmaz. Ömür bitmeden gözlerinizi açın. Ameller sayılıyor. Küçüğü, büyüğü hep karşına çıkacak. İyi amelleri çok işleyin.
Ey Nas: Kanaatte genişlik var. İktisatda maksada ulaşmak var. Çekingen davranmakta rahatlık var. Her amelin cezası vardır. Her gelecek yakındır.
Hadİs-i şerif meali : [ Hikmeti, ehlinden gayriye öğretmeyin. Hikmete zulmetmiş olursunuz. Hikmeti ehlinden saklamayın. Ehline zulmetmiş olursunuz. Zalimle uğraşmayın, faziletiniz batıl olur. Mürailik etmeyin amelleriniz boşa gider. Mevcudu men etmeyin hayrınız azalır.]
Ey Nas: Eşya üçtür. Birisinin iyiliği aşikârdır. Ona uyun. Birinin kötülüğü aşikârdır, ondan kaçının. Birisi de, ne olduğu sizce belli değildir. Onu Allah'a havale edin.
Ey Nas: Size yükte leyni, bahada ağır iki şey söyleyeyim. Dikkât edin: Sükût, güzel huy.
Peygamber vasiyeti: Haddinden fazla yemeyin. Çünkü, aşırı yemek, kalbe kasvet verir de kalbi kapatır. Azaları vazifelerinden alıkor. kulakları sağır- eder de vaaz tesir etmez olur. Haddinden fazla oraya, buraya bakmayın, Fuzuli nazarlar kalbe neva tohumu eker de gaflet getirir. Tamahı bırak, tamahdan kalbe şiddetli hırs gelir, kalb dünya muhabbetine dalar ve kapanır. Bu hal, her fenalığın anahtarıdır ve iyiliklerin batıl olmasına sebebtir.
 Peygamberimizin vasiyeti: Ümmetim, Dünyada üç tabaka üzerine olurlar:
 l- Mal toplamaya, yığmaya, ihtikâra rağbet etmeyenler. Onlar dünyayı şöyle anarlar: Kimseye muhtaç olmasınlar, yiyecek ve giyeceklerini helâlinden kazanıp kimseye yüz suyu dökmeden dünyayı geçirsinler. Onlar için korku ve tasa yoktur. Ahirette ferahdırlar.
 2. Helâlından temiz mal kazanıp hayırlı yerlere sarf etmek, akraba ve muhtaçlara yardım etmek, onların emelidir. Helâl olmayan bir dirhemi almak, onlar için en korkunç şey, bir dirhemi meşru olmayan yere sarfetmek onlar için en kötü iştir. Bunlar Ahlrette hesaba çekilirlerse, kolay kolay azabdan kurtulamazlar. Allah'ın affı ve rahmetine mazhar olanlar kurtulurlar.
3- Helâl, haram düşünmeden mal toplamak, para kazanmak, Allah haklarını vermemek, harcadıkları yerlere israfına harcamak, hayra gelince, cimrilik edip vermemek, ihtikârdan korkmamak, bütün mevcud putları ile dünyaya dalıp gaflette puyan olanlardır. Bunların neticesi Cehennemdir.
Peygamberimiz buyurdular ki: Sizi Cehennemden uzaklaştıran ne varsa hepsini size anlattım. Sizi Cennete yaklaştıran ne varsa, onlara da sizi delâlet ettim. Ruhul Kudüs kalbime şöyle üfledi: Rızkını bitirmeden kimse ölmez. Binaenaleyh, rızkınızı kazanırken iyi, meşru yollardan kazanın. Rızkınızın biraz ağır gelmesi, sizi kötü yollara sevketmesin. Allah'ın fazlı olan rızkınızı, Allah'a isyan olan şekillerden aramayın. Allah'ın nzık hazinesine ancak, Allah'a itaat yollarından erilir. Oralardan arayın.
Herkesin rızkı var. Onu bulacak. Ona razı olana mübarek olur ve rahatlık verir. Razı olmayana rahat ve huzur vermez.
Allah'ın hazinesinde olana talip ol ki, Allah seni seve; insanların elindekine göz dikme ki, insanlar da seni seve. Yarın Mahşerde, dağlar gibi- sevapları olan insanlar gelecekler, onları Cehenneme atın denecek.
 Resulullah'a sordular; bunlar namaz kılmaz mı idi? Namaz kılarlar, oruç tutarlar hatta gece namazı bile kılarlardı. Lâkin, karşılarına dünya menfaati çıktı mı hemen ona çullanırlardı, buyurdular. Peygamber vasiyeti: Dünyaya sövmeyin. Mü'minleri hayırlara ulaştırmak için en güzel vasıta, dünya hayatı ile Ahiret saadetleri kazanılır. Ve Ahiretin azabından yine dünya hayatıyla kurtulunur.
Hayat, en kıymetli sermayedir. Bunun bir nefesi bütün varlıklardan daha azizdir. Binaenaleyh, bir kimse dünyaya lanet okursa, dünya da ona, benim üzerimde Allah'a isyan edeni Allah kahretsin, der. Resulullah şöyle nasihat buyurdular: Paçaları çemreyin. İş ciddidir hazırlanın, göçme zamanı yaklaşmıştır. Azıklar hazırlayın. Yolculuk uzundur. Yükler hafif olsun, yollar sapadır. Yükü ağır olan geçemez. Ey Nas: Dünyanın birçok güçlükleri vardır, imanınızı iyi muhafaza edin. İmanınızı salih amellerle kuvvetlendirin. Sabırlı ve metanetli olun ki nimetlere kavuşasınız.

93) Allah'ın kudsi hadislerindeki vasiyetler: Allah'ın dostlarına tazim lâzım. Cenab-ı Hak, “dostuma hakaret eden bana ilânı harp etmiştir. Veya ben ona ilânı harp etmişimdir.” buyurur. Allah'ın gazabı karşısında kim durabilir?
Yanımda en sevgili ibadet nasihattir. Ey adem oğlu, hayırlın sana geliyor, senin de serlerin göklere çıkıyor. Ben sana nimetler veriyorum sen ise karşılığında günahlar işliyorsun. Her gün melekler kötü amellerini getiriyorlar. Beni düşün, ben seni her yerde görüyorum. Benden utan da hayırlı işlere teşebbüs et. Ben de muvaffakiyetler vereyim. Emirlerimi, nehiylerimi hep bana iltica edesin diye verdim. Benden kaçasın, isyan işleyesin diye değil.
 Ben Gani'yim, sen fakirsin. Dünyayı yarattım, sana musahhar kıldım. Rızamı kazanasın diye. Benden ürkme. Benden kaçanı huzuruma kabul etmem. Rahmetime koymam.
Ey Adem oğlu, her gün rızkın gelir sen mahzun olursun. Her gün ömrün eksilir de haberin yok. Hâlâ gülersin. Yeteri elinde varken, azdıracak şeyler peşindesin. Aza kanaatin yok, çokla doymuyorsun.
Halin ne olacak!

Benim sevgili dostum kimdir bilir misin? Cismi hafif, zevkle namazını kılar, ibadetlerini güzelce yapar. Gizli ve aşikâr her yerde kulluğunu işler, insanlar içinde şöhreti yok, parmakla gösterilmez. Kendi halinde, kazancı ile meşgul, kanaatli, ölünce arkasından ağlayanlar az, dünyada bıraktığı servet de az.
Kulum, sakın ibadetlerine benden başka bir garaz karıştırma. Eğer bir şey kanştırırsan ben orada yokum. Müşterek ameli, karışık
kalbi sevmem.
Ey Peygamberlerin kardeşi; ey mürşitlerin yoldaşı Habibim. Kullarıma söyle, evime salim bir kalble, doğru bir dil ile, temiz bir el ile, tahir bir avretle girsinler. Bir kimsenin hakkı özlerinde iken sakın evime girmesinler.
 Hangi bir kulum borçlu olarak namaza durursa, o hakkı ödemedikçe namazını kabul etmem. Amma, sahibine hakkı ödenince, onun işitir kulağı, gören gözü olurum. O benim sevgili bir dostumdur. Peygamberler, Şehidler, Sıddıyklar, Salihlere onu komşu yaparım.
Allah'ın vasiyeti: Kulum, abdestini bozar da abdest almazsa, bana cefa etmiştir. Abdest alır da namaz kılmazsa, yine bana cefa etmiştir. Namazlarda dua etmezse, yine bana cefa edilmiştir. Eğer dua eder de
ben de onun duasını kabul etmezsem, muhakkak ben de ona cefa et mişimdir. Halbuki, ben cefa eden Rab değilim. Ben cefa eden Rab değilim. Ben cefa eden Rab değilim.
Gecenin üçte ikisi gidip de biri kalınca. Dünya göğünden Allah şöyle hitab eder: Beni sevdiklerini iddia edip de şimdi uyuyanlar yalancıdır. Herkes sevgilisiyle tenha kalmak istemez mi? İşte ben ahbablarıma -nazırım. Onlar beni murakabeye aldılar, benimle konuşuyorlar. Yarın Cennette onların gözlerini güldüreceğim.
Benden başkasından uman, beni bilmiyor, beni bilmeyen bana kulluk edemez. Bana kulluk etmeyen gazabıma uğrar, benden gayrisinden korkana gazabını hak olur. O
Kıyamete bir insanı getirirler, kurbanlık koyun gibi Allah'ın divanına dikerler. Cenab-ı Hak sorar; kulum, sana nimetler, servetler ve saman ve rütbeler verdim ne yaptın?
Ya Rab, topladım, çoğalttım, verdiğinden daha fazlasını bıraktım, müsaade buyur da getireyim, der. Cenab-ı Hak, getirdiğini göster. Yine o adam, topladım, çoğalttım, daha fazla yaptım diye mırıldanır. Hiçbir şey getirmediği görülünce, Cehenneme sürüklenir...
Cenab-ı Hak, Hazreti Musa'ya şöyle hitap etti: Biliyorsun ki mülküm zail olmaz. Bana taatı terketme. Yine biliyorsun ki hazinem bitmez, tükenmez. Rısık için gam yeme, ne biliyorsun ki, düşmanın ölmez. Emin olma. Ansızın bastırır. Benim seni affettiğimi madem ki kat'i olarak bilmiyorsun, başkasının günahlarını ayıplama. Madem ki Cennetime daha girmedin, fikrimden emin olma.
 Cenab-ı Hak, Dünyaya şöyfe hitab etti: Ey Dünya, bana çalışan ve nzamı arayana benim için sen hizmet et. Sana çalışana, sen sıkıntı ver.
 Cenab-ı Hak buyurdu ki; Bir kimsenin vücuduna sıhhat, maişetine genişlik verdiğim halde, aradan beş 'on gün geçer de bana dönüp kulluk vazifesini yapmazsa, o adam mahrumdur.
 Daima Allah'dan korkmalı. Cenab-ı Hak, ibrahim aleyhisse-lâm'a, çok korkuyorsun neden bu korku? diye sordu, ibrahim, Ya Rab, nasıl korkmayayım. Adem babam sana en yakın idi. Kudretinle yarattın. Ruhundan nefhettin. Meleklere secde ettirdin. Bir isyanla da civarından çıkardın, deyince; Cenab-ı Hak, İbrahim'e şöyle vahyetti:
 Bilmez misin Ya ibrahim. Dostun dostuna karşı isyanı çok şiddetlidir.

Cenab-ı Hak, Davud aleyhisselâm'a da şöyle vahyetti: İsrail oğullarını şehvetlerine düşüp her arzu ettiklerini yemekten korkut, yemesinler. Şehvetlerine bağlı bulunan kalbler. benden mahcuptur.
 Cenabı Hak, Hazreti Musa'ya şöyle nida etti: Ey Imran oğlu, sana sığınanı me'yus etme. Senden isteyeni de mahrum etme.
Bir gün Musa, kırda seyahat ederken, bir doğan, güvercini, kovalıyordu. Güvercin Musa'nın omuzuna İndi. Doğan güvercine hücum etmek istedi. Güvercin yeğine girdi. Doğan, Ya İmran oğlu beni mahrum etme, rızkıma mani olma. Güvercin feryad etti: Ya Imran oğlu ben sana sığındım beni koru. Hazreti Musa, pek çabuk müptelâ oldum, dedi ve bıçağını aldı, baldırından kesip doğan'a vermeye kasdetti. O zaman dediler ki: Acele etme biz, Rabbinin elçileriyiz. Ahdini, Sadakatini, Bağlılığını görmeğe geldik...
 94) Hayır ile mevsuf ol. Başkalarına hayrı tavsiye edip kendini unutanlardan olma. Arif ol. Allah'ından kork. İrfanı anlatanlardan olma.
Salihlerden birisinin kardeşi öldü. Rüyasında gördü. Ne oldu, diye sordu. Cennete girdim. Yiyip içip geziyorum, diye cevap verdi. Canım ben sana onları sormuyorum. Rabbini gördün mü? dedi. Hayır dedi. Onu ancak bilenler görüyor.
Müellif Muhiddin'i Arabî der ki: O zat hemen bize geldi, anlattı. Ve bize bu hususta bana mürşit ol diye rica etti. Bir müddet bizimle kaldı. Keşif ve şuhud yoluyla irfan tahsil etti. Kelâm ulemasının delilleri gibi değil...
Kardeşim: Söz ebesi, başkasını avlamak için konuşan, kalbi karışık, fesat, hile, kibir, hırs, tamah, buğuz ve adavetle dolu, ameli nifak ve riya, arzusu dünyada zevk ve sefa ile yaşamak olanlarla arkadaş olma. Sana Allah'ı anlatan içine Allah sevgisi aşılayan, haliyle sana vâazeden kimselerle arkadaş ol.
Sakın, sana lisanı ile iyi şeyleri tavsiye edip kendi nefsinde tatbik etmeyenlerle düşüp kalkma.
Kalbi kararmış, taş gibi olmuş, merhametten eser kalmamış, gafil kimselerle olma. Cisimleri dünyada, ruhları Muhalli Alâ'ya bağlı kimselerle ol.

Sakın, başkalarının ayıpları ile meşgul olup da kendini unutma Bu hal, kalp körlüğü getirir. Kalbi Mahal-li Alâ'ya bağlı bulunan, dedikodu bilmez olur. Başkalarını tedavi edip de, kendi hastalığına bakmayan doktor gibi olma.
Allah'ı her şeye tercih edin. Daima doğruluğu iltizam edin. Allah'ı bütün kalbinizle sevin. Onun kapısına devam edin. Ölümü hiç unutmayın. Hesaplı hareket eden kârlı olur. Hesapsız olanlar delalette kalır. Sonunu düşünen kendini korur, iyilik eken sevinç kaldırır. Kanaat edip şükredenin azı, israf edenin çoğundan çok hayırlıdır. Dışını insanlara, içini Allah'a bağla. Herkesle hoş geçin. Ulemanın huzuruna varırken cahil olarak var. Yâni ilmini unut. Zahitlerin huzuruna varırken dünyayı bırak da var. İrfan ehlinin huzuruna varınca sükût et. Böyle yaparsan, bunların sohbetlerinden istifade edersin. Bir Ehlidil'e musabip olursan, ilme dair notların falan varsa, onları imha et. Bildiklerini unut, bildiğin yerde inat edip durma, kendinden geç.
Eğer, kalb âleminde seyre başlamışsan, sakın hiçbirinde eğlenme. Gördüklerini hep unut. Efendinin sırrını da ifşa etme ve daima; Ya Rab, ilmimi artır, diye dua et. İhtiyaçlarını daima fakirim diye iste. Sakın, kendinde varlık görme. Allah'a fakrile, zillet ile gidilir. Allah, kullarına şöyle hitap eder:
 [ VARLIĞINI BIRAK DA BANA ÖYLE GEL]
 Ey Allah dostluğu isteyen, îmânını daima murakabe et ve güzel amellerle onu tezyin et.
 Bir insan sana söğerse düşün. Söğdüğü şey sende varsa ona kızma. O kötü sıfatından vazgeç. Söylediği kötü şey sende yoksa, bu bana bir İhtardır ki muhabbetten fazla sevgi göstermek, nifak alâmetidir.

95) İnsan adaleti evvelâ kendi nefsinde tatbik etmeli. İnsana yakışan ne kadar güzel şeyler varsa, onları doğru bir şekilde kendine
 mal etmeli.
 Zulüm: insana yakışmayan şeyler yapmağa denir. Adalet Hakkın terazisidir. Hakkın razı olmayacağı tarafa meyil caiz olmaz.
İzzeti, şerefi Allah'dan bekleyeni hiç Bir kuvvet zelil edemez. Allah'a iyice bağlanmış olana şeytan zarar yapamaz. Azla iktifa eden çoktan müstağni olur. insanlardan istifna eden, iflastan emin olur. Musibet anında sabır en büyük nimettir.
Baniyi, bekçidir. Oluruna razı olmak, başkasına yüz suyu döktürmez. Amellerin efdalî, sevap temin eden, balların en faydalısı, şükürle karşılanandır.
Gelen devlete itibar etme o, bir gölgedir. Çeker gider. Servete itimat etme o, bir misafirdir yann göçer. İyi insan, kimseye eza etmeyen, kavi insan nefsine hakim olandır. Mü'min hile bilmez; münafık, fesad saçar. Haya kalktı mı belâ gelir. Herkes arzusu peşinde gezer, amma ölüm de onun peşini bırakmaz. Faydasız ilim, şifasız ilâca benzer. Güzel ilim, amel ile beraber olandır. Sükutun güzeli, yaramaz sözlerden sükuttadır.
Cahile isyan et kurtulursun. Akile itaat et kazanırsın. Vasiyetsiz yatma, isterse vücudun sıhhatte olsun. Ve genç ol. Olacak olur. Ölüm ansızın gelir. Bir insan içini güzel yaparsa, Allah onun dışını güzel kılar. Bir insan ahiretini güzel yaparsa, Allah, onun dünya işlerini güzel yapar.
Bir insan, Allah ile arasını düzeltirse, Allah onun insanlarla arasını düzeltir.

96) Geçmiş Peygamberlerden birinin hikâyesi. O Peygamber, Allah'ın tekliflerini ve onlarla imtihanın hikmetlerini çözemedi. Halbuki, Cenab-ı Hak o Peygambere ve bütün kullarına bu tekliflerdeki esrarı tefekkür etmeyi emretmişti.
 Halvethanesine çekildi, tefekküre daldı ve Rabbi Alâ'ya sırrile, lisanıyle, bütün varlığı ile şu derdi döktü.
 Ya Rab: Beni sormadan yarattın. Biliyorum ki, benimle istişare etmeden de Öldüreceksin. Ya Rab: Beni muhayyer bırakmadan emirler verdin, nehiyler ettin. Aynı zamanda beni hayırlı şeylerden alakoyan hevayı hevesi (nefsani arzuları) bende yarattın. Sapıncı şeytanı bana musallat ettin ve benliğime şehvetler diktin. Gözlerimin önüne süslü bir dünya koydun. Sonra da beni korkutuyorsun, menediyorsun, şiddetli azablarla beni tehdid ediyorsun. Buyuruyorsun ki. Emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Sakın hevayı hevese uyma, seni benim yolumdan sapıtır. Şeytandan da kaç. Seni aldatmasın. Dünyaya da aldanma, şehvetlerinden de uzak dur. Seni, arzu ve emellerin fenalıklara sürüklemesin. Maişetini helâlından kazan. Eğer helâlından kazanmazsan mes'ulsün. Ahireti unutma. Dünyadan nasibini unutmadığın gibi, Allah, sana nasıl ihsan etmişse, sen de öyle ihsan da bulun. Sakın yer yüzünde fesat çıkarına. Ahiretten yüzünü çevirme, ne dünya kalır ne de Ahiret. İşte şaşkınlık da o zaman olur.
 Ya Rab: Bir birine zıd çekici kuvvetler, karşılıklı haller bir arada ne yapacağım ne işleyeceğim, nasıl Hidayeti bulacağım, işlerimde hayretteyim, bir çare bulamıyorum.
 Ya Rab: Bana yol göster, elimi tut. Doğru yola delâlet buyur. Kurtuluş yollarına ulaştır. Yoksa helak olacağım,diye niyazda bulununca; Allah'ü Zül Celâl şöyle vahyetti:
 Ey kulum: Bana yardımın olsun diye, sana emirler vermedim. İşlerse bana zararı dokunacak diye de nehyetmedim. Belki sana emrettiğim şeyler hep senin faiden için olduğundan sana emirler verdim. Çünkü, ben senin Rabbin, Mabudun, Yaratıcın, rızıklarını veren, seni yoktan var eden, daima seni koruyan, Sahibin ve yardımcın olduğumu düşünesin ve bunları böyle bilesin de yanlış kapı çalmıyasın diye emrettim. Şunu da unutmayasın ki, emrettiğim şeylerin hepsinde benim, muavenet, kabul ve hidayetime, kolaylık ihsanıma, inayetime muhtaçsın. Yine bilesin ki, nehyettiğim şeylerin hepsinde korumama, muhafazama muhtaçsın.
Senin, küçük, büyük, gizli, aşikâr bütün işlerin, bana gizli değildir. Şunu da iyi bil ki, sen, benim fakirimsin, her zaman bana muhtaçsın. Ben sana mutlaka lâzımım. Bensiz yaşamana imkân yok. İşte bunu böyle bil. Bil de benden yüz çevirme. Başka şeyler seni benden meşgul etmesin. Beni unutma. Benden başkasıyla meşgul olma. Belki her vakit benim zikrimde ol, beni an.
Bütün işlerinde hep İhtiyaçlarını benden iste. Yapacağın bir işte bana hitap et. Gizli yerlerde bana yalvar. Her yerde beni gör, beni düşün, Bana bağlan. Bana tap, başkasına değil.
Bil ki, nerede olursan ol ben seninle bileyim. Sen beni görmesen de ben seni görürüm.
Kulum: Bunları böyle düşünüp inanınca, sözlerimin hak olduğu sence kafi olarak kabul edilince, tavsif ettiğim şeylerin sahih olduğuna sence kanaat getirilince, her şeyi arkana atar, bana, yalnız bana dönersin.
 İşte o zaman, seni bana yaklaştırırım, kendime ulaştırırım. Sana büyük rütbeler veririm. Benim dostlarımdan, seçkinlerimden olursun. Cennet'imde, civarında, Meleklerimle beraber, faziletli, ikramlı, sevinçli, ferah, nimetlere gark olmuş, lezzetler içinde, emin ve ebedi yaşarsın.
Kulum: Sakın bana karşı kötü zanda bulunma, ikram ve cömertliğimden başka bir şey hatırına gelmesin. Önünden geçmiş nimetlerimi, devamlı ihsanımı, içinde bulunduğun hayat ve sıhhat nimetlerimi düşüm.
Düşün bir kerre, sen, hiçbir şey değil iken, seni biz yarattık; hem de güzel bir surette yarattık. Bak, sana hassas bir kulak, keskin bir göz, her şeyi anlayan havas, zeki bir kalb, parlak bir anlayış, temiz bir zihin, lâtif bir fikir, fasih bir lisan, kavi bir akıl, tam bir bünye, güzel bir şekil, sahih bîr âza, kâmil âlât, itaatli azalar... verdik. Sonra sana, konuşma, söz söylemeyi ilham ettik.
Menfaatleri, mazarratları, eşya üzerinde ne şekilde tasarruf edeceğini, san'atları, işleri ilham ettik. Senin gözünün önünden perdeleri kaldırdık.. Gözünü açtık ki Melekut âlemine bakasın, gece ve gündüzün cereyanını ibretle göresin. Devreden felekleri, seyreden yıldızları göresin.
 
Sana vakitleri ve zamanların hesabını da öğrettik. Ayları, seneleri, günleri bu sayede bilesin diye... Karada, denizde bulunan mâdenleri, nebatatı, hayvanları hep sana musahhar kıldık. Onlarda şahane bir tasarrufa maliksin, istediğin gibi onlara tahakküm edebilirsin.
Kulum : Vakta ki senin aşırı taşırı gideceğini, hâin, zalim, mütecaviz olduğunu bildim ve gördüm de sana hadler çizdim. Hükümleri, kıyasları, âdetleri, adaletli. Hak ve sevabı, hayrı ve mağrufu, güzel âdetleri öğrettim ki bunları bilmekle nimetlerin devamına, azab ve felâketlerin define çalışasın.
Kulum : Yine bana karşı kötü zanda bulunuyorsun. Hak ve lâyık olmayan şeyleri benim hakkımda düşünüyorsun.
Kulum : Emrettiğim şeylerden bir iş sana güç gelirse hemen:
 (LA HAVLE VE LA KUVVETE İLLÂ BlLLÂH-İL ALİYYÜL AZlYM)
İsyandan kurtuluş, ibâdetlere muvaffakiyet, ancak Allah'ın himayesi ve yardımı iledir de.
Arş'ımı yüklenen meleklerime yükleri ağır gelince onlar böyle derler.
Sana bir musibet gelirse: (İNNÂ LİLLÂH-İ VE l N N'A İLEYH-İ RÂCİUN)
 Biz Allah'ın kullarıyız dünyada ve bütün işlerimizde, ahirette ona rücu ederiz de- Temiz kullarım ve dostlarım hep böyle derler .
Eğer ayağın kayar da bir günah işlersen, baban Adem'le anan Havva'nın dediklerini sen de de:
 (RABBENA ZALEMNÂ EN FÜSENA VE İN L E M TAGFIRLENA VE TERHAMNA LENE-KÖNENNE MİN-EL HAŞİRİN)
 Ey Rabbimiz biz kendimize yazık ettik. Eğer bizi bağışlamaz bizi esirgemezsen herhâlde en büyük zarara uğrayanlardan olacağız de.
Sana bir iş müşkül görünür, bir karar veremezsen, doğru yolu arar da bulamazsan, dostum İbrahim'in dediklerini sen de de.
Meal: O Rab ki beni yaratıp doğru yolu gösterendir, Bana
yediren, İçiren odur. Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O'dur. Ceza gününde kusurlarımı yargılayacağını umduğum O'dur. Rabbim bana bir hükmin ihsan et. Beni salihler zümresine kat.. Benden sonrakiler için de benim için bir güzel nâm ver. Beni nâim-i Cennet'in vârislerinden kıl.. Babamı da yarlığa çünkü sapıklardandır.
Kulların kabirlerinden kaldırılacağı gün beni rüsvay etme. O
günde ki ne mal fayda verir, ne de oğullar... Meğer ki Allah’a küfür ve nifaktan tamamen salim bir kalb ile gelenler ola. Sana bir musibet isabet edince: Hazret-i Yâkub'un dediği gibi: ( l N N E M A ESKUBESSİ V E HUZNI İ L A L L A H) Ben taşan kederimi, mahzunluğumu yalnız Allah'a şikayet ederim.
Eğer beşeriyet hâli bir günah işlersen: Musa aleyhisselâm'ın dediği gibi (HAZA MlN AMEL-İŞ ŞEYTÂN

N N E -H U ADÜVVÜN MUDİLLÛN M Ü B I Y N ) O şeytanın işlerindendir, O hakikat şaşırtıcı apaçık bir düşmandır, de.
Eğer bir günahtan seni korumuşsam; Hazret-i Yusuf ‘un dediği gibi: (VE MÂ ÜBERR1Û NEFSİ İ N - N E N NEFSE LE FMMÂRETÜN B 1-S SÛI l L L X M Â K A H l M E RABBİ İNNE RABBl GAFURUN R A H İ Y M) Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü nefs olanca şiddetiyle kötülüğü emredendir, muhakkak. Meğer ki Rabbimin esirgemiş bulunduğu bir nefs ola. Zira Rabbim çok yargılayıcı çok esirgeyicidir.
Allah seni bir sıkıntı ile imtihan etmişse; Hazret-i Davud'un yaptığını sen de yap. O Rabbisine yalvararak hemen yere kapandı.
Allah'ın günahkâr, hata eden kullarını görürsen, onlar hakkında ne hüküm vereceğini de bilmezsen; İsa aleyhisselâm' ın dediği gibi de. (EĞER KENDİLERİNE AZAP EDERSEN ŞÜPHESİZ ONLAR SENİN KULLARINDIR. EĞER ONLARI YARGILARSAN KİM NE DİYEBİLİR.) Mutlaka sen galib ve yegâne hüküm ve hikmet sahibi olan da hakikaten sensin. Eğer Allah'a istiğfar eder, Allah'ın affını istersen; Muhammed aleyhisselâm ve ensarın dediklerini de: (EY RABBlMİZ, UNUTTUK VEYA YANILDIYSAK BİZİ SORGUYA ÇEKME. EY RABBİMİZ, BiZDEN EVVELKİ ÜMMETLERE YÜKLEDİĞİN GiBi AĞIR YÜKLERİ BİZE YÜKLEME. EY RABBİMÎZ, TAKAT GE-TİREMEYECEĞİMİZİ BİZE TAŞITMA, BİZDEN SADIR OLAN GÜNAHLARI SİLİVER, BAĞIŞLA, BİZİ YARLIĞA, BİZİ ESİRGE, SEN BİZİM MEVLAMIZSIN. ARTIK KÂFİRLER GÜRUHUNA KARŞI DA BİZE YARDIM EYLE)
 Eğer işin sonundan korkar, nasıl sona ereceğini bilemezsen:
 (R A B BE N A LA TUZİĞ KULÜBEN A) dan (EL M I A D ) da kadar olan duayı oku. Yâni Ey Rabbimiz, bizi
doğru yola ilettikten sonra kalblerimizi Hak'tan saptırma. Bize kendi canibinden bir Rahmet ver. Şüphesiz, bağışı en çok olan sensin. Ey Rabbimiz, muhakkak sen vukuunda hiç şüphe olmayan bir günde insanları toplayacak olansın. Şüphesiz Allah verdiği sözden caymaz.
 97) Ömer ibni Abdülaziz ve İbrahim Ethem'in vasiyetleri: Gözünü aç, dünyanın devamı az. Aziz' i zelil, zengini fakir genci ihtiyar, dirisi ölü, yakında sana da arka çevireceğini bildiğin halde şimdilik sana doğru gelişine aldanma, aldanmış, bedbaht işte buna aldanandır.
Şehirler kuran, nehirler açan, bağ ve bostan yapanlar nerede? Onlar da sıhhatlerine, güçlerine, kuvvetlerine güvenen insanlardı. Onların da neş'e ve zevklerini görenler imreniyordu. Kara toprak onları ne hâle getirdi! Yolun, onların diyarına uğrayınca bir sor. Zenginlerin serveti ne olmuş? Fakirlerin fakirlikleri kalmış mı? O bülbül diller, ahu gözler, zemin vücutlar, güzel yüzler ne olmuş? Kurtlar mı yemiş? Allah’ın hükmü, fermanı onları o hâle koymuş. Bizler de onlar gibi olacağız. Dünyanın muvakkat hayatına aklanmayalım. Orası için hazırlık yapalım. Sonra pişmanlık fayda vermez.
 98) Ömer İbni Abdülaziz'in bir vaazı:
 Ey Nas; Allah sizi faydasız boş yere yaratmadı. Sizin için bir son merhale var. Orada Allah hükmünü verecek. Allah' ın rahmetinden mahrum kalanlar zararlarını anlayacak, saadet-i ebediye diyarı olan Cennet'ten mahrum olanlar hüsran-ı ebediyeye dalacak.
Azı çoğa, fâniyi baki' ye, korkuyu emniyete tercih edenler pişman olacak.
Siz bir zamanlar bugünkü mezar olanların sulbünde idiniz. Yarın sizin sulbünüzdekiler de sizin sandalyelere oturacaklar. Siz de mezar olacaksınız.
Bu âdet, sonuna kadar devam edecek.
Her gün ve her gece, hayatını bitirenler sevdiklerinden ayrılmış kabre giriyor. Amelleriyle baş başa kalıyor. Gözünü aç, ölüm gelmezden evvel hazırlıklı bulun. Sonra nedamet fayda vermez.
Başkasına değil, yalnız Allah'a el avuç açan şerefli yaşar. Sen de helâlden kazan, kendi kazancına razı ol. Dünyayı temiz geçir. Ebedi neşeye erersin.
 99) Vasiyetlerin en faydalısı ve en doğrusu Kur'an vasiyetidir.
Bak, birkaç tanesini yazayım. Diğerlerini de sen Kur'an’dan yâni aslından dinlersin. Bakara suresinden:
Arzda fesat çıkarmayın. Müslümanların inandığı gibi inanın. Sizi ve sizden evvelkileri yaratan Rabbinize İbadet edin. Allah'a eşler koşmayın.
Odunu, çırası insanlarla taşlar olan ateşten sakının. Ahdimi yerine getirin. Ben de sizin ahidlerinizi yerine getireyim.
Yalnız benden korkun. Size verdiğim nimetleri hatırlayın. Size gönderilene imân edin. Onu inkâr edenlerin ilki siz olmayın.
Ayetlerimizi az bir paha ile değişmeyin. Ancak, benden korkun. Bilip dururken Hakkı bâtıla karıştırıp da gerçeği gözlemeyin.
Namaz kılın, zekât verin. Cemaate devam edin. Hem sabır ve hem de namazla Hak'tan yardım isteyin.
Öyle bir günden korkun ki, hiç kimse kimsenin namına bir şey ödeyemez. Ve ondan herhangi bir şefaat kabul olunmaz. Ondan bir fidye de alınmaz. Onlara yardım da edilmez.
Arzda fesat çıkarmayın. Allah'tan başkasına ibadet etmeyin. Anaya babaya, hısımlara, yetimlere, yoksullara iyilik yapın. İnsanlara güzellikle söyleyin.
Dosdoğru namaz kılın, zekât verin. Affedin, iyilik yapın. Yapmış olduğunuz şeyleri hep Allah'ın huzurunda bulacaksınız.
Müslüman olarak ölün. Hayırlı işlerde yarış yapın. Beni anın
ben de sizi anayım.
Bana şükredin, küfretmeyin. Arzda bulunan şeylerin helâl, ve temiz olanlarını yiyin. Şeytana uymayın. Ramazan ayını görünce hemen oruca başlayın.
Dualarınıza icabeti benden bekleyin. Mallarınızı aranızda haksız şekilde yemeyin. Allah yolunda cömertlikler yapın.
 Kendi kendinizi tehlikeye atmayın. Ahirete azık hazırlayın.
 En hayırlı azık takvâ'dır.
 Ey akıllılar benden korkun. Dünyanın neresinde olursan ol namazda yüzünü Kabe'ye çevir. Şafak sokene kadar yiyin için. Şafakla oruca başlayın. O orucu tâ kaş kararıncaya kadar (güneş batana kadar) devam ettirin.
Evlere kapılarından girin. Allah'a şirk eden bir kadınla evlenmeyin. Müşriklere de kızlarınızı vermeyin. Hayz hâlinde kadınlara yaklaşmayın.
 

Allah huzuruna edeble dikilin. Verdiğiniz sadakaları başa kakmayın. Sadakayı başa kakmak suretiyle iptal etmeyin. Kazançlarınızın güzel ve temizlerinden infâk edin. Pis şeylere tenezzül etmeyin
Kendin sevmediğin şeyi başkalarına da verme. Allah'tan korkun. Eğer faizle bir para vermişseniz kat'iyen faizini almayın. Yalnız verdiğiniz parayı alın. Öyle bir gün gelecek ki hep o gün Allah’a döndürüleceksiniz. O gün herkese kazandığı şeyler tamamen verilecek. Onlara haksızlık edilmeyecek. İşte o günden korkun.
Muayyen zamanlar için borçlandığınızda onu yazın. Onu yazan kâtip âdil olsun. Bildiğiniz şeylere şahitlik ederken şahitliği gizlemeyin. Kim şahitliği gizlerse onun kalbi günahkârdır.

İstanbul - 16.11.2004
 http://sufizmveinsan.com

 


Üst Ana sayfa e-mail