Hadîs-i Kudsî, 18
«Cenab-ı Hak buyurdu ki: Ben kulumun zannına göreyim, istediği gibi bana zan eder.»

ÎZAH—8
Yani :

Herkes hakikâti bilmez. Herkes gaflet ve cehaleti nisbetinde Allah telakkisinde birbirinden ayrılır. Her birinin zan ve tasavvuruna göre türlü çeşitte Allah telakkisi peyda olur. Yani, Allah türlü tasavvurlarla mahiyetlendirilir ve şekillendirilir. İmdi, Allah bu gibilerin zannına göredir. Mesela :Kimine göre Allah’ın mahiyeti bilinmek gerektir. Kimine göre değildir, kimine göre Allah korkunçtur, O'ndan korkulur. Kimine göre Allah sevgidir, o doyulmaz derecede sevilir. Kimine göre Allah gizli bir varlıktır. Kimine göre Allah her zerrede varlığı ile tecellî etmektedir. Kimine göre Allah insanlarla, küçük şeylerle meşgul olmaz, göklerde büyük şeylerle ve yeryüzünün umumî hayatının sevk ve idaresi ile meşguldür.

Halbuki, hakikâtte Allah nurdur. Şekil verilemez, çerçevelenemez  Varlığına hudut kesilemez. Allah göklerin ve yerin, nurudur. Her şey üzerinde her zerre üzerinde emsalsiz ve mutlak hakimiyet ve tasarrufu vardır; yakınlığı, alakası, velayeti, dostluğu vardır. Öyle 'bir nurdur ki, her şey bu nurun içindedir, bu nur her şeyi sarmıştır; avucunda tutar gibi tutuyor.

Her mahluk  ile, göze görünmeyecek derecede en ufağından büyüğüne kadar hepsi ile Allah bir bir meşgûldür. Allah izin vermedikçe bir yaprak bile yere düşmez, serçe yere inmez. Allah irade etmedikçe yer mahsulünü vermez, güneş ışığını  yaymaz; ana çocuğunu emzirmez, kuşlar kuluçkaya yatmaz. Hiçbir şey, bir şey vermez.Her mahlukun içine gelen his, fikir Allah’tandır; eline gelen ve geçen her şey Allah’tandır. Önüne çıkan her şey Allah’tandır. Allah yüze gülmedikçe kimse gülmez, Allah sevmedikçe kimse sevmez, Allah vermedikçe kimse vermez. Her nefes Allahtan bir rahmettir. Her ah; Allah’a yükselen bir istimdattır. Allah, kulunun her halini kendinde hisseder. Safasını da cefasını da kendinde duyar. Her merhamet, şefkât, gayret Allah’tan tecellî eder. Her mahlukun   sesini   Allah işitir,  derdini dinler;  her mahlukun ihtiyacını  bilir ve ona istemeden bile verir. Kur'an-ı Kerîm, her nerede olsak Allah’ın bizimle olduğunu ve insana şah damarından yakın olduğunu   öğretmiştir. Atılan oku insanın değil, Allah’ın attığını bildirmektedir. İnsanı yarattığı gibi amellerini de yarattığını ve her türlü ilhamın Allah’tan geldiğini öğretmektedir. Veren, alan Allah’tır; güldüren ağlatan Allah’tır. Koruyan, gözeten istediği gibi yetiştiren, kullanan Allah’tır. Yaradan, yaşatan, ve sonra yine kendine çevirip getiren Allah’tır. Bütün bu işleri bir bir tertiplemiş ve tabiat kanunları, tekamül kanunları vücuda getirmiş olan ve her şeyi hikmet dairesinde şuurla idare eden Allah’tır.

Hayatta her imkân, her muvaffakiyet ve başarı her varlık Allah’tandır. Her yardım, her sıyanet, her vergi, her iyilik, her imdad, her  taltif Allah’ tandır. Her ilaç, Allah’tadır; her nîmet Allah’tandır. Karıncayı koruyan, yavru kuşu bekleyen O'dur. Uykusunda her mahluku 0 bekler. Her yerde hazır ve nazır hudutsuz hükümran Allah’tır.  Her yürekte kuvvet, her gözde ümîd, her kurtuluş ve yükseliş Allah’tandır. Allah Rahman sıfatıyla her mahlukuna karşı ayırt etmeksizin, karşılık beklemeksizin acıyan, gözeten ve muhtaç olduğu her şeyi verendir.

Bodrum - 18.12.2001
http://sufizmveinsan.com

Kaynak:
Hadisi şerif
Ömer Fevzi Mardin

 


Üst Ana sayfa e-mail