İnsan; korktuğuna yakınlık değil, ondan uzaklık duyar. Halbuki Peygamber Efendimiz; «Allah’ı kullarına sevdirin ki, Allah sizi sevsin buyurur.»Yine Peygamber Efendimizin bildirdiği gibi bir Hadis-i Kudsî’de [Allah kelamında] Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: «Bana bir karış yaklaşana ben bir arşın yaklaşırım, bana bir arşın yaklaşana ben bir kulaç yaklaşırım, bana yürüyerek gelene ben koşarak giderim.» Peygamber Efendimizin bu mahiyette tebliğ buyurduğu bir başka Hadîs-i Kudsî'de ise Cenab-ı Hak; Hazret-i Davud'a: «Ey Davud, benim onlara [insanlara] olan iştiyakım, onların bana iştiyakından şiddetlidir» buyurmuş.

Şimdi , Allah fakiri insan; her varlığı Allah’tan ve her varlık için her nefes Allah’a muhtaç olan aciz, zayıf zavallı insan; hayatın bin derdi içinde mücadele ederken bir hayır sahibi çıkıp: «Korkma Allah seninle» deyip teselli vereceğine, yaşamak için ümit, kuvvet, cesaret vereceğine; bil'akis gelip o yorgun bezgin kula, hem Allah’a emeğiyle kul yetiştirmeğe çalışan, boy boy çocuklarla etrafı çevrili insana, anaya, babaya: “hepsi boş, cehennemliksin, Allah’ın gazabındasın” derse; onun tek ışığını, Allah’tan ümidini söndürecek korkunç lakırdılar söylerse, o Allah’ın kuluna kaç türlü fenalık etmiş, Allah’a ve Dine kaç türlü hıyanet ve iftira etmiş olur? Buna, cehaletin saltanatı; tama' ettiği şeylerin mahrumiyeti acısını çıkarma hırsı ve hıncı derler. (Şahsî ihtiras ve emellere  Dini ve Allah’ı alet etmek) derler.Herkesi korkutmaktan zevk alan, tedhiş saltanatı süren, kendinden gayrisine “kötü” ve “kötülük” gözüyle bakan insan ne kadar tehlikelidir.

Allah her kusuru affeder. Onlar affetmek değil, kusur icat ederler. Allah merhamet eder. Onlar merhamet etmezler, onlar yalnız gazap ederler ve yalnız ateş saçarlar.

Kur'an-ı Kerim nazil olduğu zaman, dünyanın iptidaî hayat yaşayan bir kenar köşesindeki halka hitap ederek onları putperestlikten ve türlü fenalıklardan  çekindirip Din nizamına sokmak ve iyiliğe alıştırmak için Allah’tan sakındırmak, yani korkutmak ihtiyacı vardı. Aradan bin üç yüz küsur sene geçmiş, zaman değişmiş, Allah’ın tekamül kanunları terbiyesinde insanlar değişmiş olduğu halde; Dini anlatanlarda hâlâ korkutma zihniyeti değişmemiştir. Bugünkü insanların korkuya değil muhabbete ihtiyacı var. Kendiliğinden, seve seve iyiliğe koşmak iştiyakı var, fenalıklara karşı içten ikrahı var. Bugünkü insanı ceza tehdidi veya tama' teşviki ile nasihat üzer. Yüreğini incitir. Bugünkü insan Allah’a, AIlah olduğu  için bağlıdır.Cennet ve cehennem müeyyidelerini düşünerek değil.

Bugünkü her insan   belki bu seviyede değil. Fakat geri kalmış kısmı da bunu duymuyor, buna özenmiyor değil. İhtiyaçlarına göre hikmetle söz söyleyecek kimselere ihtiyaçları  var. Bu hale gelmiş insanlara nasıl kıyılır, güzel hislerine darbeler indirilir!

Bu insanlar üzerlerinde bulunan din bilgilerini insanlara hele altmış kusur milyonun karsısında anlatmada güzel örnek olmayan insanları sevgi ile yaklaştıracaklarına, ikrah getirtmek nasıl izah edilebilir?Bunlara değil, az bilseler dahi güzel ve örnek davranışlar sergileyerek gönülleri fethedenlere Allah ve Resulü’nü sevdiren, sevgi dolu olanlara ihtiyacımız var. Bunların özlemi ile yanıyoruz.

Bodrum - 16.04.2002
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail