Meraklı bir beyaz perde seyircisi olarak vizyon filmlerinden X
Man serisinin sonu olan Son Diriliş’i izleme fırsatı buldum.
Görsel efektlerin ve son tekniklerin kullanıldığı film gerçekten
görsel bir şöleni andırıyor. Kötülerin lideri konumundaki
Magneto isimli karakteridaha önce Yüzüklerin Efendisi’nde ak
saçlı bilge rolündeki Lan Mc Kellen canlandırmış. Mr. Kellen,
gerçekten güçlü bir karakter oyuncusu diyebilirim. Adeta
bakışlarıyla konuşabilen bir yetenek sergiliyor. Yaşına rağmen
gösterdiği performans filmdeki rakibi olan Patrick Stewart kadar
iyi.
Marvey’in çizgi romanından
sinemaya uyarlanan X Man, Mutant olarak isimlendirilen belirli
bir evrim ve mutasyon geçirerek bazı olağanüstü güçler kazanmış
olan insan görünümündeki varlıklar arasındaki güç ve ihtiras
mücadelesini anlatıyor. Evrim
zincirinin son halkası, olağanüstü yeteneklere sahip
mutantların, kendilerine karşı güvensizlik besleyen toplumla
mücadeleri "X-Men: Son Direniş"le sona eriyor. Bu son bölümde,
mutantlar, güçleriyle toplumdan dışlanmakla; güçlerini yitirip
insan olmayı kabullenmek arasında seçim yapmak zorunda
kalıyorlar. X-Men topluluğu
ilk kez bir seçim aşamasındadırlar. Yeni bir tedavi yöntemi
bulunmuştur ve mutantlar tüm yetilerinden kurtularak normal
insanlar gibi yaşayabileceklerdir. Onları insanlardan ve gerçek
hayattan uzak tutan bu inanılmaz özelliklerinden arınıp
arınmamaları konusunda mutantların lideri Charles Xavier ile
Magneto arasında gerçek bir görüş ayrılığı oluşmuştur.
Magneto’nun liderliğindeki isyan grubu, bu tedaviyi kabul
etmeyen illegal kesimi temsil etmektedirler.Tüm güçleriyle
Hükümet güçlerine karşı savaş girişiminde bulunurlar.Büyük bir
mücadelenin neticesinde yenilgiye uğrarlar. Her zamanki gibi
iyilik kazanmıştır. Mutantların fenomenden de öte belirgin olan
güçleri arasında rüzgar, şimşek gibi tabiat kuvvetlerine
hükmedebilme, Telepati ve Durugörü Yeteneği, Levitasyon ve daha
akla hayale gelmedik özellikler yer alıyor.Kötülerin lideri olan
Magneto’nun özelliği ise bünyesinde topladığı manyetik güçlerle
metal cisimlere hükmedebilmesi ve onları dilediği biçimde
yönlendirebilmesi. Bu özellik bana hemen büyük kıyamet alameti
olan Mesih Deccal’ı hatırlattı. Bildiğimiz gibi Mesih Deccal’ın
da en belirgin özellikleri, manyetik ve spritual birtakım
güçlere sahip olmasıdır. “Spiro” Latincede Nefes, Ruh anlamına
gelmektedir. Spritualizm, Ruhun etkilerini akıl yoluyla değil
bilakis deney yoluyla araştıran bir bilimdir. Parapsikolojiyle
de bağlantılı olduğunu söyleyebiliriz. Sprituallere göre bütün
evren yüce bir nefes olarak ifade edilir (Hayat Sıfatı) ve yaşam
bu yüce nefesin soluması işlevidir. Her şeyi idare eden bir öz
ana Ruh,Cevher söz konusudur.Mesih Deccal’in Spritual güçlerle
bağlantısı kanaatimce, bu noktadadır. Çünki İsa Aleyhisselam’da
olduğu gibi Deccal de gücünü Kudret Sıfatından almaktadır.”Her
şey bütün mukadderatıyla yaratıcı Ruh’un hükmü
altındadır.Dolayısıyla Ana cevher olan Ruhul Kuds’la Kudret
Sıfatı arasında oldukça yakın bir ilişki vardır.Gerçekte bütün
görünen kudret ve güç tezahürleri Tek bir Kudretin açığa
çıkışından başka bir şey değildir.”
Bir başka teorim de Magneto’nun yanında savaşan kötü güçlerin
cinler olabileceğidir. Neden olmasın? Cinler aynı zamanda, Mesih
Deccal’in yardımcı kuvveleri hükmündedir.Sizin anlayacağınız,
Mesih Deccal, çıkışının hazırlığı olarak Hollywood Film
Sektörünü kullanıyor ve böylelikle propagandasını da yapmış
oluyor.
30
Haziran’da vizyona girecek olan “Omen” isimli film de zaten
İncil’de geçen Mesih Deccal’le alakalı ayetlerin senaryolaşması.
Tıpkı Spider Man (Örümcek Adam)
filminde olduğu gibi X Man’de vurgulanan tema da hemen hemen
aynı.O da “İNSANA VERİLEN BÜYÜK GÜÇLERİN
BÜYÜK SORUMLULUK GETİRECEĞİ GERÇEĞİ.” Önemli olan,
insanın olağanüstü güçlere sahip olması değil.Önemli olan,
insana yaratıcı güç tarafından bahşedilen güçleri ne yönde ve ne
amaçla kullandığı.Bu noktada Büyük Üstadlarımız ve Azizlerimiz,
insandaki potansiyel gücün bilinçli olarak dışavurumunu istemez
ve kolay kolay cevaz vermezler.Mecbur kalınmadıkça bu tür
olağanüstü güçleri açığa çıkarmalarını hoş karşılamazlar.Çünki
bu tarz güçler insanın manevi gelişiminde birer evredir. İnsan
dünya şartlarında yaşadığı müddetçe madde kaydından tam olarak
soyutlanamayacaktır.Kendisinde potansiyel olarak mevcut olan
güçleri dünyada açığa çıkarması durumunda sonsuz yaşam
boyutlarında kullanacağı enerjisini bir bakıma israf etmiş
olacaktır.Hattızatında en büyük keramet de insanın kozmik bilinç
boyutunda yaşayabilmesi ve o bilinci sürekli tutabilmesidir zor
da olsa.Şahsen bir dönem levitasyon dediğimiz uçma yeteneğimin
olmasını çok arzulardım.Ya da telekinetik yetenekle eşyaları
dokunmadan hareket ettirebilmeyi çok isterdim.O kadar
çabaladığım halde mümkün olmadı. O kadar da üzülmüş
değilim.Olmasa da olur diyebildim en azından.Ruhun imkanları
sonsuz.Güçleri ise sınırsız.Sınırsız güçleri açığa çıkardıktan
sonra başlıyor asıl marifet. O da
“SINIRSIZ GÜÇLERİN
SINIRLANDIRILABİLİRLİĞİ.”
Yazımızı filmin finaliyle noktalayalım.Finalde kötü kahramanımız
Magneto, kendisindeki güçlerden mahrum kalmış, çaresiz şekilde
bir parkta kendi kendine satranç oynamaktadır. Bir ara parmağını
acaba hareket ettirebilir miyim düşüncesiyle bir satranç taşına
uzatır ve taş hareket etmez.Bu sahne da bizlere gerçekte hiçbir
şeye sahip olmadığımızı ve bize ait olarak kabullendiğimiz her
özelliğin ya da gücün elimizden bir anda alınabileceğini
gösteren çok anlamlı bir mesajdır.Bazı sinema eleştirmenlerinin
filmin final sahnesinin eksik olduğu yolundaki eleştirilerine
katılamıyorum.Hepinize iyi seyirler…
ahad103@hotmail.com
20.06.2006
http://sufizmveinsan.com
|