Kur’an-ı Kerimin ilk nazil olan suresi özelliği taşıyan Alak
Suresinin ilk ayetinde ikra(oku) emriyle Rasulullah Efendimizden
neyi okunması istenmişti? Sorusuna en orijinal yaklaşımı günümüz
önde gelen İslam düşünürlerinden Üstad Ahmed Hulusi
yapmaktadır.Bu yaklaşım aynı zamanda ilgili ayette belirtilen
okuma işlevinin mahiyetini ve sistemini bizlere açmış ve
kapsamlı düzeyde açıklamıştır.Üstadın Hz.Muhammed Neyi Okudu
isimli eserinde meseleyi tafsilatlı olarak inceleyebilirsiniz.
Aslında bu okuma meselesinin izah noktasında açığa
kavuşturulması bir gerekliliktir.İnsanlarımızın kapsamlı düşünce
noktasında yeni açılımlara kavuşmasından daha güzel ne olabilir
ki?
Bir
Ramazan ayında Diyanet Vakfının düzenlediği bir konferansa
katılma fırsatı bulmuştum.Konferans sonunda katılımcılardan sual
sormaları istenince ben de meseleyle alakalı bir sual
sordum.Eline her hangi bir yazılı metin verilmeyen Rasulullahtan
Neyi okuması istenmişti sorusunu yönelttim.Konferansı yöneten
Akademik düzeydeki İlahiyatçı kardeşimiz hafif bir tebessümle
soruyu yanıtlayamayacağını ifade etmişti.Tebessümü anlamlıydı.En
azından konuya yabancı olmadığını sezinlememe yardımcı
olmuştu.Belki de katılımcıların meseleyi tam olarak
kavrayamayacağı düşüncesiyle açmamayı uygun görmüştü.Bu örnek
olay da gösteriyor ki dini anlama noktasında köklü bir reformun
yapılma zamanı çoktan gelmiştir.Hatta geç bile kaldık
diyebilirim.Biz tekrar konumuza dönelim.
Evet eline her hangi bir yazılı metin verilmemesi bizlere Allah
Rasulünün kitabî bir okuma yapmadığını
göstermektedir.Hz.Muhammed,yaklaşık iki yıl içinde yaşadığı
düşünce dünyasının kendisinde uyandırdığı hissedişlerle Hira
mağrasında düşünsel inziva yaşamı sürecine girmişti.Bu süreç
içinde Cebrail isimli melek tarafından kendisinden okunması
istendi.Rasulullah,okuması gerekenin ne olduğunun bilinci
içerisindeydi.Okuyabilenlerden değilim demişti.Bu ifade de
bizlere,o zatın henüz okuma işlevini yerine getirebilecek
potansiyele ulaşmadığını ve kapasite olarak yetersiz olduğunu
vurgulamak istediğini göstermektedir.
Allah Rasulü ümmi idi.Yani Tevrat ve İncili okuyup yazanlardan
değildi.Ehli Kitap değildi.Hanif idi.Tanrı kavramından arınmış
ve Teklik inancını genetik olarak taşıyan sınıftandı.Bu hanifler
nesli,Hazreti İbrahim’e kadar uzanmaktadır.Hz. İbrahim,düşünsel
yapıyla Tek varlığın manevi iç yüzüne(vechine)
teveccühün(yönelişin) sembolüdür.Haniflik inancı,insanı aynı
zamanda fani mevcudattan uzaklaştırarak Baki olan Veche
yönlendiren bir hususiyet taşır.Zira,Haniflikte tahkik ve
sorgulama esastır.Körü körüne bir inanış ve kabul kesinlikle söz
konusu değildir.Hanifliğin kurucusu Hz. İbrahim de okuma
işlevini bizzat yaşam sistemindeki yapı ve oluşumları
gözlemleyerek yerine getirmiştir.Bu okuma işleviyle de her şeyin
Sonsuz ve Sınırsız Mutlak Tek’in hükmüne boyun eğdikleri ve O
varlığın dileği doğrultusunda mutlak teslimiyet halinde
oldukları gerçeği açığa çıkmış ve müşahede
edilmiştir.Fatır(proglamlayıcı,dizayn edici) olan yaratıcı
kudret,yarattığı her birimi,yaratılış fıtratları doğrultusunda
dilediği özelliklerle ve dilediği formda
programlamıştır.Birimlerin,bu programın dışına çıkmaları mümükün
değildir.Bu noktada şuurun,semaların ve arzın ve dahi her şeyin
Fatırı olan sınırsız bilincin özelliklerine yönlendirilmesi
kaçınılmaz olmaktadır tıpkı Hz. İbrahim’in afaktaki seyrini
tamamlayarak yaratıcı gücü kendi derununda batmayan güneş
semboliği çerçevesinde keşfetmesi gibi!!Hazreti İbrahim Ben
batıp gidenleri sevmem diyerek özündeki sınırsız gücün varlığını
vurgulamaya çalışmıştı..
Rasulullah,okuma sürecine girerken Cibril tarafından sıkma
işlevine tabi tutulmuştur.Cibril’in görevi,seçilmiş kişileri
sıkma işlevine tabi tutarak o kişileri Allah’ın Evrensel Düzeni
ve değerleri hakkında bilgilendirerek boyutsal algılama
özelliğine dayalı bir tür şuursal açılıma kavuşturmaktır.Sıkma
işlevi ise seçilmiş kişilerin beyinlerine
Aliym,Basiyr,Hakiym,Fettah gibi bir kısım İlahi isimlerin anlam
frekansından tesirleri yönlendirip kanalize ederek bu doğrultuda
gerekli açılımı oluşturmaktır.Böylelikle bu isimlerin beyindeki
oranının artarak yoğunlaşması,Rasullük Kemalatını
oluşturmaktadır.Kapasite genişlemektedir.Keza,beynimizde bu
potansiyel, yaratılış fıtratı doğrultusunda mevcuttur.
Evet,tüm Rasuller ve Nebiler ve Velayet kemalatına haiz olan
zevat ı kiram, kendi kapasiteleri oranında Yaşam Sistemini
okumuş ve el’an okumaktadırlar.Okuma,Rububiyet mertebesinden
yapılmaktadır.Evrensel Sistemde Rabbin sayısız özellikleri açığa
çıkmaktadır.Bu sistemin okunabilmesi için kişinin kendisindeki
Rabbani kapasitenin gene kendisindeki Rabbani kuvvelerle açığa
çıkartılması gerekmektedir.Evrensel Sistem Kitabının Boyutsal
olarak Okunması olayını Bediüzzaman Hazretleri de Ayetül Kübra
isimli Risalesinde Kitab-ı Kebir-i Kainatın sayfalarının
okunması olarak klasik tarzda bir ifadeyle vurgulayarak
Kainattan Halıkını(Yaratıcısını) soran bir seyyahın müşahedeleri
ifadesiyle kendisini,Evreni Mikrodan Makro plana kadar
gözlemleyen bir gezgin olarak tanıtmıştır.Yeryüzü ve gökleri,bir
sayfa gibi satır satır okuyup mütalaa
etmiş(incelemiş),Uzayı,denizleri,dağları,ovaları,atmosferi ve
hakeza..bütün varlık kitabının sayfalarını birer birer okumuş ve
varlık aleminde Allah’ın Kudret Sıfatının açığa çıkışı
noktasındaki oluşumları ve faaliyetleri dile
getirmiştir.Meraklılarına okumalarını tavsiye
edebiliriz..Evrenin her bir satırını okudukça iman kuvvesinin
güçlendiğini ve yükselişin anahtarı olan marifetinin arttığını
müşahede etmiştir. B sırrıyla Allah’a iman hakikatinin derece
derece inkişaf ederek geliştiğini ve manevi zevkler vererek
merakını artırdığını bizzat yaşamıştır.
Keza,yaşam sistemini okuyan tüm Rasuller,belirli bir
Hira(inziva) Dönemini,hazırlık noktasında geçirmişlerdir.Bu
halktan soyutlanma çalışması, bu zevatın belirli şartlanma ve
değer yargılarından arınmaları noktasında hayati öneme haizdir
diyebiliriz.Çünki sistemi objektif olduğu gibi okuyup
değerlendirmeleri iktiza eder.Aslen okunan sistemin esası,İlahi
isimlerin manalarına dayanmaktadır.Okunan ESMA’dır.Evren
Kitabı,boyutsal olarak ehlince okunup değerlendirilmektedir.
Evrensel Sistem,bir Küll(Bütün) olarak beşer tarafından fark
edilip değerlendirilmektedir.Yazımızı noktalarken bu hususla
alakalı önemli bir ayrıntıyı da eklemek isteriz.Bilindiği gibi
yüksek tahsili olan insanlarımızda ki siz isterseniz bu kesime
tahsil noktasında ümmi de diyebilirsiniz bir tabir
kullanılmaktadır.O da,kendi ifadeleriyle “Ben tahsil görmedim
fakat hayatı okudum.Hayat mektebini(okulunu) bitirdim”
ifadesidir.Bu okuma ifadesinden yola çıkarak her insanın kendi
kapasitesi nispetinde,basiretiyle ve hayat tecrübesinde edindiği
olgunluk nispetinde Yaşam Sistemini okuduğunu söyleyebiliriz.Bu
tarz bir okuma da Sistemi Okumada belki de bir ön aşamadır.Siz
ne dersiniz?..
İstifade Edilen Kaynaklar:
Ahmed
HULUSİ(Hz.Muhammed Neyi Okudu?)
Bediüzzaman(Şualar 7.Şua)
Nazım
Akpınar
ahad103@hotmail.com
Samsun-03.10.2006
http://sufizmveinsan.com
|