Bir gün Musa Aleyhisselam: “Ya Rabbi!”, der, ”insanların işlediği birçok zulüm vardır ki, içlerinde kaderin adaleti söz konusudur. Dışı zulüm görünse de, içinde adalet olan bu olaylardan birini göstermeni diliyorum.

Bana dışı zulüm; ama içinde kaderin adaleti bulunan bir olay göster ki, kaderin adaletini daha yakından göreyim, olayların dışındaki zulme takılıp kalmayayım, içindeki adaleti düşünerek rahatlayayım.

Musa Aleyhisselam’ın duasını kabul buyuran Rabb’imiz, sahradaki dört yolun kesiştiği yerde bulunan çeşmenin karşısındaki çalılıkta saklanarak cereyan edecek olayları seyretmesini emreder. Ta ki, kulun zulmü içinde kaderin

adaleti nasıl yerine geliyor görsün. Kaderin hiç zulmetmediğini bir daha anlamış olsun. Bu sebeple tarif edilen dört yolun kesiştiği yerdeki çeşmenin karşısında bulunan çalıların içine saklanan Musa Aleyhisselam, yolculara bakmaya başlar. Bakalım gelip geçenler çeşmenin başında neler yapacaklar,

kader adaletini nasıl yerine getirecek?

Bir ara tozu dumana katan bir atlı uzaktan görünür. Hızla gelen atlı çeşmenin başında iner, atın üzerindeki eşyasını da indirir. Soğuk sudan içer, birazcık istirahat eder. Sonra atına binerek yoluna devam eder. Ancak içinde altınları bulunan çantasını çeşmenin başında unutur. Hemen arkasından gelen bir çocuk ise çeşmeden suyunu içer, şöyle bir nefes alırken bakar ki

içinde altın bulunan bir çanta! Heyecanla çantayı kaptığı gibi zıt

istikametteki yoluna devam ederek gözden kaybolur. Biraz sonra iki gözü de âmâ olan bir ihtiyar, bastonuyla yoklayarak çeşmenin başında görünür. İhtiyar, eğilerek akan sudan içtikten sonra, bir kenara çekilir, şöyle birazcık dinlenmek ister.

İşte o sırada atlı toz duman içinde geri gelir, acele ile atından inip araştırmaya başlar. Ama çantadan eser yok. Yaşlı bir adamdan başka kimsecikler de orada görünmemektedir.

“Burada unuttuğum paramı sen alıp sakladın, ya paramı verirsin yahut da canını!..” der.

İhtiyar:

“ Evladım ben iki gözü de görmeyen bir adamım. Senin çantanın nerede olduğunu ben ne bileyim?” derse de, öfkesi başına sıçrayan atlı, “Bu yaşta beni mi kandıracaksın!” diyerek bir vuruşta ihtiyarı yere serer, ölümüne sebep olur. Hemen atına atlayıp oradan uzaklaşır.

Bu olayları saklandığı çalılıkların arasından seyreden Musa Aleyhisselam:

“Ya Rabbi!” der. “Bu hadiselerin içinde ben adalet göremedim. Bu atlının parasını biraz önce gelen bir çocuk aldı; fakat atlı, iki gözü de görmeyen şu yaşlıyı öldürdü. Adalet neresinde bunun?”

Adil-i Mutlak olan Allahü Azimüşşan şöyle hitap eder:

“Ya Musa! İnsanlar böyledirler işte. Hep hadiselerin dışına bakarlar. İçindeki ibreti, hikmeti bilemez, adaleti göremezler. Zulüm var sanırlar. Halbuki, görünen olaylar bundan önceki görünmeyen olayların devamıdır. Tek başına bu olaylara bakınca adalet görünmez, hikmet bilinmez. Olayların öncesini düşünmek gerek.”

“Ya Rab!”, der. “Bu olayların öncesi nasıldı?”

Rabb’imiz şöyle bildirir olayların başındaki kısmı:

“Parasını çeşmenin başında unutan atlı, vaktiyle yanında çalıştırdığı fakir bir adamın hakkını vermemişti. Yoksul adam gelip giderek parasını istemişse de alamadan ölmüş, geride yoksul oğlu kalmıştı. İşte o yoksul oğul, buradan geçerken çeşmeye uğrayıp su içtikten sonra çantayı gördü, babasının

alamadığı parasını böylece çantayla birlikte alıp gitti. Götürdüğü para, babasının alamadığı paradır. Böylece adalet yerini bulmuş, çocuk hakkını almış oldu.

“Bunu anladım ya Rabbi. Atlı, yanında çalıştırdığı fakirin parasını vermemiş, oğlu da gelip unuttuğu çantayı alarak babasının hakkını almış oldu. Ancak, atlı gözleri görmeyen adamı neden öldürdü? Onun sebebi ne ola ki?”

“Onun sebebi de şudur, ya Musa!. Ölen adam, zalimin tekiydi. Astığı astık, kestiği kestikti. Nice hadiselere, kavgalara, zulümlere karışmış, gözlerini bile o kavgalarda kaybetmişti. Son olarak da atlının babasını öldürmüş, yaptığı yanına kâr kaldı sanmıştı. Nihayet atlı da geldi, parasını aldı iddiasıyla babasının katilini oracıkta bir vuruşta öldürdü, bu adalet de yerine böyle gelmiş oldu.”

Bundan sonra Rabb’imiz Hazreti Musa’ya şöyle hatırlatmada bulunur:

“Ya Musa! Söyle kullarıma, sebebini bilemedikleri şeylere itiraz

etmesinler, onun da bir hikmeti, bir adalet yanı vardır, diyerek

beklesinler. İtiraza yönelmesinler. Bilsinler ki, bir yapana bir başka yapan çıkacak, kimsenin yaptığı yanına kâr almayacaktır. Kader, adaletini icra edecektir.”

Bodrum - 03.06.2003
hilbira@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail