Hz. Urve, Hz.
Aişe (radıyallahu anhâ)'den naklediyor: Hz. Aişe byurmuştur ki: "Havle
Bintu Hakim (radıyallahu anhâ), Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a
kendisi gelip evlenme teklif edenlerdendir." Aişe (radıyallahu anhâ)
devamla dedi ki: "Ben (kıskançlığın sevkiyle): "Kadın kısmı bir erkeğe
evlenme teklifi yapmaktan sıkılmaz mı?" (diyerek bu şekilde Hz.
Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e teklifte bulunanları kınardım).
Ne zaman ki: "Onlardan kimi dilersen (nevbetinden) geri bırakır, kimi
de dilersen yanına alabilirsin. (Nevbetinden) geri bıraktıklarından
kimi istersen (nezdine almak)da da sana güçlük yoktur..." (Ahzab, 51)
meâlindeki âyet nazil oldu, (kendimi tutamayarak): "Ey Allah'ın
Resûlü, görüyorum ki, Rabbin seni memnun kılmada gecikmiyor" dedim.
(KÜTÜB-I SİTTE /746)
Ümmü Hâni
(radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
beni istemişti. Kendisine özür beyan ettim, özrümü kabul etti. Sonra
Cenab-ı Hakk şu âyeti indirdi. "Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin
zevcelerini ve Allah'ın sana ganimet (olarak nasib) ettiklerinden sağ
elinin mâlik olduğu kadıınları, seninle beraber (Medine'ye) hicret
eden amcanın kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını, teyzenin
kızlarını, bir de eğer mü'min bir kadın kendisini Peygamber'e
bağışlayıp da eğer Peygamber de nikâhla almak isterse onu (fakat bu
sonuncusunu) diğer mü'minlere değil, yalınız sana has olmak üzere
senin için helal kıldık..." (Ahzab, 50). Ümmü Hâni (radıyallahu anhâ)
devamla der ki:
Bu âyet üzerine
(kendi kendime): "Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a helâl
kılınmadım, çünkü hicret etmedim, ben Fetih günü hürriyeti
bağışlananlardanım" dedim." (KÜTÜB-I SİTTE /747)
İbnu
Abbâs, (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) muhâcir olan mü'min kadınlar dışında kalanlarla evlenmekten
men edildi. Âyet şöyle buyurur: "Bundan sonra kadınlar(ı alman) ve
bunları herhangi zevcelerle değiştirmen, güzellikleri hoşuna gitse de,
sana helâl olmaz. Sağ elinin mâlik olduğu (cariyeler) müstesna. Allah
her şeye nigâhbândır" (Ahzâb 52). Kezâ Allah, "Mü'min
câriyelerinizi.." (Nisâ, 25); "Nefsini peygambere bağışlayan mü'min
kadın"ı (Ahzâb, 50) helâl kıldı. İslâm'dan başka bir dinde olanların
hepsini haram kılıp sonra da şöyle buyurdu. (Meâlen): "... Kim imanı
tanımayıp kâfir olursa her halde bütün yaptığı boşuna gitmiştir ve o,
âhirette en çok ziyâna uğrayanlardandır" (Maide, 5).
Yine âyet-i
kerime şöyle buyurur:
"Ey Peygamber!
Mehirlerini verdiğin zevceleri ve Allah'ın sana ganimet (olarak nasib)
ettiklerinden sağ elinin mâlik olduğu kadınları, seninle beraber
(Medine'ye) hicret eden amcanın kızlarını, halanın kızlarını, dayının
kızlarını, teyzenin kızlarını, bir de eğer mü'min bir kadın kendisini
Peygamber'e bağışlayıp da eğer Peygamber de nikâhla almak isterse onu
-(fakat bu sonuncusunu) diğer mü'minlere değil, yalnız sana has olmak
üzere- senin için helâl kıldık..." (Ahzâb, 50) İşte bunlar dışında
kalan bütün kadınlar Hz. Peygamber'e haram edilmiştir. (KÜTÜB-I
SİTTE/748)
Hz. Aişe
(radıyallahu anhâ) diyor ki: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
ölmezden önce bütün kadınlarla nikâh kendisine helâl kılındı."
(KÜTÜB-İ SİTTE /749)
Ebu
Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki: "Hz. Musa (aleyhi's-selam) son derece haya
sahibi ve sıkı örtünen birisi idi. İstihyası (haya duygusunun
fazlalığı) sebebiyle bedeninden hiçbir yer görülmezdi. Benî İsrail'den
bazıları ona eziyette bulundu. (Şöyle ki: Bir gün aralarında): "Onun
bu şekilde sıkı giyinmesine bedenindeki bir kusur sebep olmasın?
Muhakkak ki o, ya abraştır, ya da debbelidir (hayasında şişme vardır)
veya bir başka afete maruzdur" diye dedi-kodu yaptılar. Cenab-ı Hakk
Hz. Musayı bu dedikodularından tebrie etmek diledi.
Yine bir
gün Hz. Musa (aleyhi's-selam) bir tenhada, elbiselerini bir taş
üzerine bırakıp tek başına suya girmiş yıkanıyordu. Yıkanması tamam
olunca, giyinmek. üzere çamaşırlarına doğru yürüdü. Tam bu sırada,
üzerinde giyecekler olduğu halde taş yuvarlanmaya başladı. Hz. Musa
(aleyhi's-selam) değneğini eline alıp taşı yakalamaya çalıştı. Bu
sırada "Elbisem ey kaya ! Elbisem ey kaya !" diye de bağırıyordu.
(Taşın peşinden koşarken) Benî İsrail'den bir cemaatın yanına kadar
vardı. Hz. Musayı çıplak vaziyette gördüler, yaratılışca herkesten
güzel (ve kusursuz) ve de dikodulardan beri idi. Kaya durdu. Hz. Musa
(aleyhi 's-selam) çamaşırını alıp giydi. Sopasıyla taşa vurmaya
başladı. (Ebu Hüreyre der ki): "Allah'a kasem olsun, o taşta sopa
darbeleri sebebiyle üç veya dört tane bere izi var." Şu âyet bu
hâdiseye işaret etmektedir: "Ey iman edenler, siz de Musa'yı
incitenler gibi olmayın. Nihayet Allah onu dedikleri şeyden temize
çıkardı. O, Allah indinde yüzü (itibarlı bir zât) idi" (Ahzâb)
(KÜTÜB-İ SİTTE /750)
İstanbul - 29.07.2004
http://www.sufizmveinsan.com/
|