Behz
İbnu Hakim babası ve ceddi tarikiyle anlattığına göre, Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'ın "Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı
bir ümmetsiniz" (Âl-i İmrân, 110) ayeti hakkında şunu söylediğini
işitti: "Siz yetmiş ümmeti yetmişe tamamlayan sonuncu ümmetsiniz. Siz
onların en hayırlısı ve Allah yanında en değerli olanısınız."(KÜTÜB-I
SİTTE/521)
İbnu
Abbas (radıyallahu anhüma): "Rabb'e kul olun (kûnû Rabbâniyyin)" (Âl-i
İmran, 79) ayetiyle "Hakimler, fakihler olun" denmek istenmiştir"
buyurmuştur. (KÜTÜB-I SİTTE/522)
Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: Şu âyet bizim hakkımızda indi:
"O zaman içinizden iki zümre za'f göster(mek iste)mişdi. Halbuki
onların yardımcısı Allah'tı. Mü'minler ancak Allah'a güvenip
dayanmalılar." (Âl-i İmrân, 122) Hz. Câbir devamla şu açıklamayı
yaptı: "Biz iki zümreydik: Bir zümre Benû Hârise, diğeri Benû Seleme.
Ayette: "Allah onların yardımcısıdır" dendiği için bu ayet hakkımızda
inmemiş olsaydı sevinmezdim."(KÜTÜB-I SİTTE /523)
İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) Safvân İbnu Umeyye, Süheyl İbnu Amr ve el-Hâris İbnu Hişâm'a
beddua ediyordu. Bunun üzerine şu ayet indi: "Allah'ın, onların
tevbelerini kabul veya onlara azab etmesi işiyle senin bir ilişiğin
yoktur; çünkü onlar zalimlerdir" (Âl-i İmran, 128).(KÜTÜB-I SİTTE/524)
Al-i İmran (3007, 3008); 525 - Tirmizi'de geldiği üzere Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) Uhud günü şöyle demiştir: "Ey Allahım, Ebu
Süfyan'a lânet et! Ey Allah'ım, el-Hâris İbnu Hişâm'a ln İbnu
Umeyye'ye lânet et!" Bunun üzerine: "Allah'ın onların tevbelerini
kabul veya onlara azab etmesi işiyle senin bir ilişiğin yoktur. Çünkü
onlar zâlimlerdir" (Âl-i İmrân, 128) mealindeki ayet indi.(KÜTÜB-I
SİTTE / 525)
Nesâî'de geldiğine göre, İbnu Ömer, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'in sabah namazında başını sonuncu rekatta kaldırdığı sırada
"Ey Rabbim... lanet" diye aynen yukarıdaki hadiste muhtevayı
işittiğini söylemiştir.(KÜTÜB-I SİTTE/526)
İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ): "Hiçbir peygamber ganimete ve millet
malına hıyânet yaraşmaz" (Âl-i İmran, 161) ayeti, Bedir savaşı
sırasında kaybolan kırmızı renkli bir kadife parçası hakkında nazil
olmuştu. Cemaatten bazısı "Belki de Hz. Peygamber almıştır" demişti ki
bunun üzerine yukarıdaki âyet nazil oldu."(KÜTÜB-I SİTTE / 527)
İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) ashabına şöyle dedi: "Uhud'da şehid olan kardeşleriniz var
ya! allah, onların ruhlarını yeşil kuşların içine koydu. Bunlar
cennetin nehirlerine giden, cennet meyvelerinden yiyen ve Arşın
gölgesine asılmış altından kandillere girip istirahat eden kuşlardır.
Şehidler böylece güzel güzel yiyip içip dinlenince şöyle dediler:
Kardeşlerimize bizden kim haber götürecek ve bildirecek ki bizler
cennette dirileriz, rızıklanıyoruz? Bu haber gitmeli ki onlar cennete
karşı isteksiz olmasınlar ve harpte korkak davranmasınlar!"
Allah Teâla onlara cevaben:
"Sizin haberinizi ben duyuracağım" buyurdu ve şu âyeti indirdi: "Allah
yolunda öldürülenleri ölü saymayın bilakis onlar Rableri katında
diridirler. Allah'ın bol nimetinden onlara verdiği şeylerle sevinç
içinde rızıklanırlar. Arkalarından kenidlerine ulaşmayan kimselere,
kendilerine korku olmadığını ve kendilerinin üzülmeyeceklerini müjde
etmek isterler" (Âl-i İmrân, 169). .(KÜTÜB-I SİTTE / 528)
Yine İbnu Abbas (radıyallahu anlümâ): "Halk onlara "Düşmanınız olan
insanlar size karşı bir ordu topladılar, onlardan korkun" dediler. Bu,
onların imanını artırdı da: "Allah bize yeter, o ne güzel vekildir"
dediler" (Al-i İmran 173). ayeti hakkında şu açıklamayı yaptı: "Bunu
İbrahim (aleyhisselâm) ateşe atıldığı esnada söyledi, keza aynı şeyi
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), halk kendisine: "İnsanlar size
karşı toplandılar" dediği zaman söyledi.(KÜTÜB-I SİTTE /529)
Ebu Saîd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) zamanında bir kısım münâfıklar, Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) bir gazveye çıktığı vakit ondan ayrılıp geri kalırlar ve
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a muhalefet edip kaldıkları için
rahatlarlar, sevinirlerdi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
Medine'ye dönünce de gelip andlar, yeminler içerek özürler beyan
ederlerdi. Bir de isterlerdi ki, yapmadıkları şeylere övgüye, madh'u
senaya mazhar olsunlar. Onların bu hali ile ilgili olarak şu âyet
nazil oldu: "Ettiklerine sevinen ve yapmadıklarıyla övülmekten
hoşlananların, sakın sakın onların azabtan kurtulacaklarını sanma,
elem verici azab onlaradır" (Âl-i İmrân, 188). .(KÜTÜB-I SİTTE / 530)
Humeyd İbnu Abdirrahman İbni Avf anlatıyor: Emevi halifesi Mervân
kapıcısına: "Ey Râfi! İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ)'a git ve de ki:
"Eğer bizden herkes, ettiği ile sevinmesinden ve yapmadığı şeyle de
övülmekten hoşlanmasından dolayı azab görecekse, toptan hep azâba
maruz kalacağız demektir."
İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) kendisine bu söylenince şöyle dedi: "O
ayetten size ne? O âyet, Ehl-i Kitap hakkında inmiştir." Sonra şu
âyeti okudu: "Allah kitap verilenlerden, onu insanlara
açıklayacaksınız ve gizlemeyeceksiniz diye ahid almıştı. Onlar ise,
onu arkalarına atıp, az bir değere değiştiler. Alış-verişleri ne
kötüdür. Ettiklerine sevinen ve yapmadıklarıyla övülmekten
hoşlananların, sakın sakın onların azaptan kurtulacaklarını sanma,
elem verici azab onlaradır." (Âl-i İmrân, 187-188).
İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) sözüne devam ederek şu açıklamayı
yaptı: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onlara bir husus sordu,
gerçeği gizleyip, değişik şekilde yanlış cevap verdiler. Üstelik
kendilerine sorduğu hususa verdikleri cevap sebebiyle medhedilmeyi
beklediklerini de iş'âr ettiler. Ayrıca sorulan şeyi ona gizlemiş
olmalarına da sevindiler." .(KÜTÜB-I SİTTE / 531)
- İbnu Abbas (radıyallahu anhüma): "İster, amelce iyi, müttaki,
isterse amelce kötü, facir kişi olsun, ölüm herkes hakkında
hayırlıdır" buyurduktan sonra şu ayeti okudu: "İnkâr edenler,
kendilerine vermiş olduğumuz muhletin sakın kendileri için hayırlı
olduğunu sanmasınlar. Biz onlara ancak, günahları çoğalsın diye mühlet
veriyoruz. Alçaltıcı azab onlaradır, (Âl-i İmran, 178). Sonra da şu
ayeti okudu: "Fakat Rablerinden sakınanlara, Allah katından ziyafetler
bulunan, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları
cennetler vardır. Allah katındaki şeyler iyi olanlar için daha
hayırlıdır" (Âl-i İmran, 198).(KÜTÜB-I SİTTE / 532)
Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü, Allahu
Teâla'nın kadınları hicretle ilgili olarak zikrettiğini hiç
işitmiyorum, niçin? diye sordum.
Bu
sorum üzerine şu âyet indi: "Rableri dualarını kabul etti: Bir
birinizden meydana gelen sizlerden, erkek olsun, kadın olsun iş
yapanın işini boşa çıkarmam. Hicret edenlerin, memleketlerinden
çıkanların, yolumda ezâya uğratılanların, savaşan ve öldürülenlerin
günahlarını elbette örteceğim. And olsun ki, Allah katında bir nimet
olarak, onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Nimetin
güzeli Allah katındadır."(KÜTÜB-I SİTTE / 533)
İstanbul - 18.12.2003
http://gulizk.com
|